06 Aralık 2014
Fatih Akın’ın hikayesini 1915’teki Ermeni soykırımından yola çıkarak oluşturduğu ‘The Cut’ filmi bu hafta Türkiye’de sinamseverlerle buluşuyor. The Cut, Venedik Film Festivali’nde sert eleştirilerin hedefi olmuştu
Tarihten önce tarihçiye, tarihçiden önce de tarihçinin yaşadığı tarihe bakmak lazım. Zira tarih hiç de yaşananlarla paralel bir şekilde kayıtlara geçmez. Kayıtlara geçen tarih, “millî değerleri” korumak için, devletin çıkarları doğrultusunda anlatılıyor, öğretiliyor...
Hiçbir devlet, tarihindeki karanlıkla yüzleşmek istemez. “Gerekirse” özür dilenir ya da vaat edilenler hep “sözde” kalır. Bu anlamda Fatih Akın, son filmi The Cut/ Kesik ile tarihsel bir olayın ağır yükü altına giriyor. Altına girdiği ağır yükün takdire şayan olduğu ortada. Ancak bu yükün bir de sinema değeri var tabii ki. Akın, bu yükü taşımakta çok da başarılı değil. Tıpkı uzun bir yola çıkardığı hikâyenin kahramanı Nazarat Manukyan gibi yol boyu yalpalıyor, düşüyor, kalkıyor ama tam bir çizgi tutturamıyor.