01 Aralık 2013
Kayseri`deki Meryem Ana Kilisesi bugün kesif bir koku ile karşılıyor misafirlerini. Nedeni yanı başında tezek kurutmak için dev bir alan oluşturulmuş olması."
Agos gazetesinden Serdar Korucu, Germir`in kaderine terk edilen tarihi kilisesini yazdı:
Kayseri`nin Türk, Ermeni ve Rumlarının bir arada yaşadığı, tarihi 750 yıl önceye dayanan bir köy Germir. Daha doğrusu artık mahalle. Dört bir yanında 1960 darbesindeki isim değiştirme dalgasından kalma `Konaklar` adı hâlâ var. Her ne kadar resmiyette 13 yıldır, Ermenice kırmızı demek olan `garmir` kelimesinden gelen eski adına kavuşmuş olsa da.
Mahallenin en görünür Hıristiyan mabedi, evlerin tümünü tepeden gören `Panagia` yani Meryem Ana Kilisesi. Bir zamanlar buhur kokusunun yayıldığı, dini ayinlerin yapıldığı kilise bugün kesif bir koku ile karşılıyor misafirlerini. Nedeni yanı başında tezek kurutmak için dev bir alan oluşturulmuş olması.
Tezekleri geçtikten sonra kara bir duman yükseliyor çan kulesinin yanı başına eklenen müştemilattan. Sonradan yapıya eklenen bacasından çıkan dumanlar yüzyılı geçkin kutsal taşlarını siyaha boyuyor. Binanın kilitli kapısındansa esmer uzun boylu biri çıkıyor. Yüzyıl önce zangocun durduğu yerde. Artık o binanın bugünkü görevlisi.
Görevli, kilisenin yanı başında bir zamanlar ruhanilerin ikamet ettiği tarihi evlerde beslediği koyunlarına yem verdikten sonra başlıyor binanın son dönemdeki durumunu aktarmaya. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün Ekim ayının sonunda grip nedeniyle yarıda kestiği ziyaretinde aslında buraya uğrayacağını anlatıyor önce.
Kilisenin üzerindeki kilitlerin valilik emriyle kapandığını, binanın bir süredir kapalı olduğunu belirtiyor binanın görevlisi. Kilisenin emanet edildiği kişiye göre binanın kapısına vurulan kilidin sebebi turistlerin tavırları. Görevli, "Uygunsuz fotoğraflar çekiyorlardı, Türkiye`yi yanlış tanıtıyorlardı" diyor. Uygunsuzun tanımını ise şöyle açıklıyor: "Alkol alanı, kadın kız getireni burada oluyor. Boş buluyorlar, binada her şeyi yapıyorlar" diyor. Kendisine rağmen bunun nasıl olduğu konusunda ise sessiz. Kapalı kilisenin kapısını açmak içinse tek bir şartı var, yalnız gelmek ve bina hakkında iyi şeyler yazmak konusunda taahhüt vermek...
Uzunca bir süre define avcıları tarafından talana uğramış kilise. Bu nedenle girişindeki ikonaları sökülmüş, yerleri delik deşik edilmiş. Ana giriş kapısı molozlarla kapatılan kilise sonraları ahır olarak kullanılmış. Bugünse ziyaretçilere şartlı açık durumda...
Kilise içinde bir zamanların görkemini yansıtan sütunları, kazınmasına rağmen hâlâ koruduğu bazı havari tasvirleri ile geçmişini hatırlatıyor. Ekim ayının başına kadar ziyarete açık olduğu ise içine kazınan yazılardan anlaşılıyor...
Kimi aşkını kiminin nefretini kazıdığı kilisenin çıkışında ise bir yazı uğurluyor gidenleri. Bir yanda "Giren çıkamaz" yazıyor öte yandaysa "S... gidin bir daha gelmeyin"...