10 Eylül 2013
Vingas devletin kendisini ‘Yabancılar Şubesi’ne yönlendirdiğini söyleyerek, ‘300 senedir, 400 senedir buradayım, bugün Avustralya’dan gelen adamla hiçbir farkım olmayacak mı?’ diye soruyor
Soy kodu, Ruhban Okulu’nun açılması, azınlık vakıflarının mülklerinin iadesi... Ortadoğu’nun alevi, Kürt sorunu, akıbeti belirsiz ekonomi, Ergenekon, Balyoz derken bir görünüp bir kaybolsa da gündemde yerini koruyan konular.
Azınlık, gayrimüslim, ekalliyet... Her birini telaffuz ederken belli belirsiz bir tedirginlik eşlik ediyor... 166 azınlık cemaat vakfının temsilcisi Laki Vingas’a cemaatlerle ilgili sorularıma, bu terminolojiyle başlıyorum.
Azınlık sizin benimsediğiniz bir kelime mi?
Son birkaç yıldır herkes “Affedersiniz azınlık demek istemiyorum” gibi bir nezaket refleksiyle karşıma çıkıyor. Azınlık veya gayrimüslim, ne diyecekler? Herkes şaşırmış durumda; hükümet de STK’lar da. Gayrimüslim sözüne itiraz ediliyor; ki Müslim dini bütün demek. Gayrimüslimin dini bütün değil mi? Öteki de diyor ki azınlık çoğunluğun tahakkümü gibi.
Sizin kişisel görüşünüz ne?
Azınlık diye bir terminoloji var, İngilizcesi minority. İlle de “Az kaldılar, bunlara zarar verilecek” anlamına gelmez. Sayısal özellik açısından bir statüdür. Egemen Bağış’ın önerdiği bir ifade var, hatta Bakanlar Kurulu’nda bile tartışılmış: Farklı dinlere mensup toplumlar. Yeni bir terminoloji. Azınlık demeyelim, küçümsüyoruz gibi düşünülüyor. Benim itirazım yok, hiçbir terminoloji rahatsız etmiyor.
Bir yandan terminoloji konusunda bu derece hassasiyet gösterilirken, öbür yandan azınlık mensuplarına farklı soy kodları verildiğini öğreniyoruz. Agos’taki haber çıkmadan önce buna dair bilginiz var mıydı?
Soy kodu olarak yoktu. Ama nüfus kayıtları üzerinden bir sistem olduğunu biliyorduk. Geçmişte lisedeyken birden bire bir öğrenci için “burada okuyamaz” diye bir yazı geliyordu. Neden? Kökenleri Arnavut ya da Pomak çıktığı için... Ayrıca her öğrenci bu okullara gireceği zaman bir komisyondan geçiyordu. Hala da öyledir.
Nasıl karşıladınız soy kodu haberini?
Soy kodu gibi uygulamalar açıklanırken Lozan’a atıfta bulunuluyor genelde. Allah rızası için bu Lozan yalnız gayrimüslimler için yapılmış bir kuruluş anlaşması mı? Azınlıkların dışında Lozan hiç gündeme geldi mi? Gelemez. İlle azınlık 1923’e hapsolacak, ama herkes 2023’ü hedefleyecek. Ben buna itiraz ediyorum. Gökçeada okulu dersin Lozan, Ruhban Okulu dersin Lozan... Peki Lozan’ı referans alan başka bir konu yok mu Türkiye’de? Böyle söyleyince Anti Lozancı gibi algılanıyorum. Değilim, olmam da mümkün değil.
Lozan’ın referans gösterilmesi ayrıştırıcı, ötekileştirici bir tortu mu bırakıyor sizde?
Size başka bir şey anlatayım. Geçenlerde bir devlet kurumundan randevu istedim. “Yabancılar şubemizin müdürüyle görüşün” dediler bana. Bir şey söyleyemedim. Bıktım. Bugün bir Rus geliyor, bir Fransız geliyor burada iş yapıyor. Normal, yabancılar şubesine gidecek. Peki ben? 300 senedir, 400 senedir buradayım; malım, mülküm, ticaretim, askerliğim, hüviyetim, kaderim, mezarım, okulum, her şeyim burada. Ben de yabancıyım... Bugün Avustralya’dan gelen adamla hiç farkım olmayacak mı?
‘İsyan ediyorum’
“Yabancılar şubesine gidin” cümlesini duyduğunuz an ne hissettiniz?
İnfial. İsyan ediyorum.
İsyanınızı nasıl dile getiriyorsunuz?
Artık pes ediyorum herhalde. Ben Türkiye’nin demokrasisinin gelişmesini tercih ederek burada kaldım. Herkes gibi ABD’ye gidebilirdim. Orada tanıdıklarım, akrabalarım var; ama burayı tercih ettim.
Türkiye Cumhuriyeti nüfus siteminde soy kodunuz olduğunu çocuklarınıza nasıl izah ettiniz?
Şunu söyleyeyim, ben çocuklarımı cemaat okuluna göndermedim. Soy kodu nedeniyle değil, zaten bilmiyordum. Onları o okullarda mütekabiliyet vesayeti olduğu için göndermedim. İğrenç bir şey.
Mütekabiliyet vesayetinden ne anlamalıyız?
Ben Zoğrafyon Rum Okulu’ndan mezunum. Müfettişler arttığında derdik ki, “Eyvah, Batı Trakya’da bir şey oldu”. Veya kontenjan hocaları gelmezdi, neden diye sorardık. “16 hoca buradan gidecek, 16 oradan gelecek. Orası 12 hoca yolladı, gelmiyor” derlerdi. Altı ay, sekiz ay hocalar gelmiyordu. Onlar gelmeyince de “Dersler boş geçti, diploma vermiyoruz” derlerdi.
Uzun yıllar boyunca Türkiye-Yunanistan arasında siyaset okullar üzerinden yapıldı. Ben bunu bilfiil yaşadım. Bu yüzden de çocuklarımı cemaat okuluna göndermedim. Şu anda okullarımız çok çok rahat. Buna rağmen bir kod çıkıyor, insanın midesi bulanıyor.
Bu kodun kaldırılmasına dair vakıflar temsilcisi sıfatıyla bir girişiminiz olacak mı?
Hayır. Ben niye yapayım? Bunu düzeltmek devletin işi, benim değil. Devletin benim eşit vatandaşlığımı koruma altına alması lazım. Geçenlerde bir siyasimize söyledim, benim bu ülkeyi sevmemle çocuklarımın sevmesi arasında fark var. Benim kuşağım ve benden büyükler defansif bir yapıyla sevdiler bu ülkeyi.
Dediler ki “Biz bu ülkenin vatandaşıyız. Ölülerimiz burada. Mimarlarımız bu binaları yaptı...” Hep bu ülkeye ne kadar menfaat sağladıklarını anlatarak sevdiler. Şimdiki gençler, son 10 yıldaki süreç içinde, cemaatler daha görünür oldukça ve geniş toplumun onların daha fazla katılımcı olmasını sağlamasıyla eşitliği doğal hissetmeye başladılar.