06 Temmuz 2013
Camide Müslüman olmak için toplanan Ermenilerden Hovsepyan Sarkis başına beyaz bir çit bağlamış olarak hararetli şekilde haç çıkartınca kendisine müdahale ederler. ‘İslamda haç çıkartılmaz, öyle değil şöyle yap’ diye. Hoca der ki ‘Ziyanı yok, yavaş yavaş namaz kılmayı öğrenir’
1895 Çarsancak’da Yaşananlar (Peri/Akpazar Mazgirt Bölgesi)
Merkezi Peri olmak üzere Mazgirt, Pertek ve Sağman çevresini kapsayan Çarsancak kırsal alanında yaşananları ise K. Yerevanyan özetliyor:
Ermenileri hedefleyen saldırı tufanı her yerde olduğu gibi Çarsancak’da da 1895 sonbaharı esmeye başladı. Yerel yönetici ve memurlar yukardan gelen talimatla Çarsancak’ın ağaları ve beylerini saldırı için örgütlerken Dersimli bazı Kürt aşiretlerini de yağma ve talana teşvik etmişlerdi.
Silahsız Ermeni halkı gelen felaket karşısında çaresiz ve umutsuzdu. Önce korku yayan fısıltılar dolaştı, sonra bunlar Türk yetkililerin açık ifade ve tehditlerine dönüştü. Ermeni köylülerin kulakları Dersim’den gelecek saldırılara ilişkin çelişkili söylentilerle dolmuştu. Halkın tehlikelere göğüs germe cesareti zayıflıyordu. Çoğu yerde Kürtlerin ve Türklerin iyi komşuluğuna bel bağlama anlayışı hâkimdi. Bunu farkeden bazı tanıdık simalar değerli eşyalarını kendilerine emanet etmeleri için “gavur” dostlarına telkinde bulunuyordu.
Ermeniler arasında korku ve şaşkınlık hali devam ederken Dersimli Kürtlerin insan seli Çarsancak ovasına dökülmeye başladı. Onlar çakmaklı tüfek, tabanca ve kılıçlarla silahlı halde Medzgerd (Mazgirt) ve Tsorak’tan düze indikleri gibi Ermeni köyleri ve evlerini talan etmeye koyuldular. Geçtikleri yeri kurutan çekirgeler misali bir uçtan öbür uca yayılıp gittiler. Köylülerin direnmeye ne gücü, ne de cesareti vardı. Etrafları dağ-bayır, yollar ve geçitler silahlı çetelerle doluydu. Öyle ki çokları kaçmayı bile göze alamıyordu. Beylerin ve ağaların kapıları sığınmak isteyenlerin yüzüne kapanıyordu. Çarsancak ağaları kendi marabalarına bile sahip çıkmak istemiyordu.
Peri Ve Hoşe’de Talan
Çarsancak köyleri birbiri ardına talan edilirken bir yandan sıra Peri’ye de gelir. Kürt çeteleri Peri kasabasına Pağnik tarafından girer. Kasabanın Ermeni nüfusu kaçış için tek açık yol olan güney istikametine yönelir. Niyetleri Peri suyunu geçtikten sonra Demirci dağları üzerinde ve vadiler içinde izlerini kaybettirmektir. Ama suyu geçerken Kürt çeteler onları bulur, neyse ki üzerlerinde olanı soymakla yetinirler.
Kürtler Peri girişinde muhtemel bir direnişe karşı güçlerini göstermek için yoğun silah atışları ve “havar” bağırtılarıyla hareket ederler. Ama çok geçmeden görürler ki karşılık veren yok, aksine herkes kaçma telaşında. O zaman balta ve nacaklarıyla kapıları kırıp evleri ve dükkânları yağma ederler.
Kasabada direniş cesaretini gösterebilen çok az insan çıkar. Bunlardan biri yiğitlik ve bilgeliğiyle bütün çevrede ünlenmiş olan Xuri Beg (Der Krikor Mazmanyan) isimli keşiş olur. Onun silahlı savunması sonucu saldırganlardan bir kaçı vurulur.
Peri’deki bu olayda fazla insan kaybı olmaz. Yalnızca 15 Ermeni ve karşılığında 4-5 Kürt ölür.
1895’in canlı tanıklarından şimdi Amerika’da yaşayan Hoşe’li Mesrop Derderyan’ın bu dramatik gelişmeleri karakterize eden anıları okunmaya değerdir:
“1895’in 23 Eylül’ünde eşekle odun getirmek için ormana gitmiştim. Dönüşümde bir molla ve bir Kürt üzerime saldırdılar. Molla daha acımasız elindeki değneği başıma indirirken tanıdık olan Kürt ona engel olmak istedi, ama o da darbelerden nasibini aldı. Kana bulanmış halde koşarak Hovsepyan’ların değirmenine yetiştim. Orada Mıxsi Bedros’u gördüm. 80 yaşına rağmen gençleri kıskandıracak bir dinamizm içinde, şeşhane tüfeği sağ elinde, palaska ve kütüklüğünü kuşanmış halde can kurtarıcı bir melek gibi yanıma yetişip ne olduğunu sordu. Başımdan geçeni anlattım. Olayın yankısı köye hemen ulaşmış ve biraz da abartılı olduğu için bizimkileri kaygılandırmış. Hayatta olduğuma şükür ettiler.
Hovsepyan’ların değirmeni Hoşe’nin girişindeydi ve o günlerde buğday-arpa çuvallarıyla doluydu. Kürtler bunun kokusunu alarak gelir ve talan böylece başlar. Değirmende bulunan Avak hemen köye haber yetiştirir. Köylülerden bir grup Mıxsi Bedros’un öncülüğünde koşup gelir. Fakat değirmeni boş bulurlar. Mıxsi Bedros’un yeğeni Kaspar Kürtler tarafından hançer darbeleriyle öldürülmüştür. Mardiros da yaralanır, ancak Ğugas onların elinden kurtulmayı başarır.
Mıxsi Bedros Kaspar’ın cesedini görünce Avak’a kızdı: ‘Neden daha erken haber vermedin ki saldırganların bir kaçını da ben onun yanına yatırsaydım!..’
Sonraki günlerde Hoşe’nın Kürtler tarafından kuşatıldığına dair bir haber yayıldı. Hoşe köyü Peri suyunun öte yüzünde (güney yakasındaki) tek Ermeni köyüydü. Çevresindeki Kara Yusuf, Demirci, Sallar, Çalxadan, Bağşiş, Karsan, Cafıkan, Kerkeznin, Xoyagin, Piadan, Dink vs. hep Kürt köyleriydi. Hoşe’yi kuşatan bu köylerin Kürtleri olmuştu. Ermeniler kaçmayı düşünüyordu. Bu sırada Palu’dan süvari bir zaptiye köye yetişti. ‘Vay hınzır gavurlar, Palu’da sizden kimse kalmadı, siz halen yaşıyor musunuz? Durun Peri’ye ulaşayım, başınıza gelecekleri görürsünüz’ diye tehditler savurup gitti.
Az sonra Demirci’den Berxoğlu Hacı Yusuf, Hacı Molla ve Xello kendi ğulamları ile Hoşe’ye geldiler. Bütün erkekleri toplayıp kendi silahlarını onlara verdiler ve şöyle dediler: ‘Biz sizi burada savunamayız, herkes kendi kirveleri ya da tanıdıklarının yanına gidip saklansın. Eğer karşılık göstermezseniz sizi öldürmezler. Ama talan için emir gelmiş, bundan kurtuluş yok’.
Hoşe’de Zurnacıyanlar gerçi mülk sahibi değil, ama büyük bir sülaleydi. Çevre köyler içinde büyük saygınlık kazanmış ve çokça Kürt dostlar edinmişlerdi. Berxoğlu Molla Zurnacıyan’ların dostuydu. Onun tavsiyesiyle önemli eşyalarımızı Demirci’ye taşıdık.
Ertesi sabah (25 Eylül’de) Kürtler Peri’yi bastı. Peri içinde az bir direniş oldu. Bizi kurtaran Molla, ki ünlü bir çete başıydı, o gün talana katılmak amacıyla Peri’ye gitmişti. Orada direniş gösterenlerden Harutyun Ermonyan’ın evine yaklaşınca ona ateşi kesmesi için seslenir ve kendilerini kurtaracağına dair namus sözü verir. Bunun üzerine Ermonyan ateşi keser. Molla sözüne sadık kalır ve onu ailesiyle götürür. Fakat Ermonyan’ın elindeki silahın sahip olmak istediği martin değil de basit bir çifte olduğunu görünce hayal kırıklığına uğrar.
Peri’de direnenler içinde Mıxsi Mikayel’ler, silah tamir ustası Nazar Puçikyan ve Der Krikor Mazmanyan (Xuri Beg) vardı. Bunlar uzun süre silahlı mukavemet gösterdikten sonra izlerini kaybettirmişler.
Der Krikor Mazmanyan dedem Der Arakel ile birlikte keşiş tayin edilmişti. Çok yiğit bir insandı. Haçın yannda silahı, İncil’in yanında kılıcı eksik etmezdi. Der Krikor’un Peri’deki direnişini kendi konağından izleyen Sadık Bey onun hesabını görmek için üzerine ateş yağdırmış, fakat başarılı olamamış.
27 Eylül’de hükümet Molla’ya kendi yanında saklanan Ermenileri dışarı çıkartması için haber göndermiş. Molla bize biraz iaşe verip yol gösterdi. Oradan Demirci dağlarına geçtik ve Peri’nin vaziyetini karşıdan izledik. Artık hiç bir silah sesi duyulmuyordu. Issız bir çöle dönmüştü.
Zurnacıyan’ları Demirci’ye nakletmek için Hoşe’ye gittiklerinde Molla ve adamları orada karşılaştıkları İzoli aşiretinden Kürtlerle çatışmış ve Seyit Hüseyin ile oğlunu öldürmüşler. Bu çatışma içinde Molla’nın da iki parmağı kesilmiş. Molla daha sonra koruması altındaki Ermenilere kesik parmaklarını gösterip ‘Bunlar sizin yüzünüzden oldu, karşılığında iki de adam öldü. Artık burada durmayın, İzoli aşireti intikam için bizim üzerimize gelir, o durumda çok zarar görürsünüz’ diyerek uzaklaşmalarını istemiş.
Daha sonra Hoşe’ye dönmek zorunda kaldık. Evlerin kapı ve pencereleri kırılmış, içleri boşaltılmıştı. Yiyecek birşeyler aramak için Jamgoçyan’ların evine gittik. Bir de ne görelim, Jamgoçyan Boğos’u karnından bağlamış ve baş aşağı şarap küpünün içine basmışlar. Her yanda yürek paralayıcı görüntüler vardı. Hovsepyan’ların evi halen yanıyordu. Artık Hoşe’de kalamazdık. Peri’ye geçtik. Orası daha sakin görünüyordu. Bulutyan Apkar Efendi’nin evine yerleştik.
Bir cuma günü hükümet tellal çağırtıp kaçak Ermeni köylülerin harman yerinde toplanmaları emrini yaydı. Peri Ermenilerinin ise camiye toplanıp İslamiyeti kabul etmeleri isteniyor, aksi halde acımadan kırılacakları söyleniyordu.
Sonradan öğrendiğimize göre Peri’de sandık emini olarak memurluk yapan Çemişgezekli Nişan Efendi kaymakamla yakınlığını kullanarak onu etkilemiş ve Ermenileri bekleyen daha kötü akıbeti önlemek için bir çözüm bulmaya zorlamış. Bunu kabul eden kaymakam ‘padişahın emriyle Ermenilere af çıkarıldığını, bundan böyle Ermeni kanı dökenlerin cezalandırılacağını’ bildiren düzmece telgraf örnekleri yaymış. Aynı zamanda ‘Hak dinini benimseyen her Ermeni bağışlanır ve kurtulur’ diyerek bunu merkezi politikayla bağdaştırmaya çalışmış.
Camide Müslüman olmak için toplanan Ermenilerden Hovsepyan Sarkis başına beyaz bir çit bağlamış olarak hararetli şekilde haç çıkartınca kendisine müdahale ederler. ‘İslamda haç çıkartılmaz, öyle değil şöyle yap’ diye. Hoca der ki ‘Ziyanı yok, yavaş yavaş namaz kılmayı öğrenir’...
Mıxsi Bedros’u harman yerinde tutup diz çöktürür ve Piadanlı Ali Xaya’ya emrederler ki onu Müslüman etsin. Ali bağırır ‘Mıxsi salâvat getir!’ Mıxsi haç çıkartarak başlar ‘Hanun hor yev vortvo yev hokvuyn’ diye Ermenice dua etmeye. Bu ‘kart gavur’u döndürmenin mümkün olmadığını görerek orada öldürmeye karar verirler. Fakat gel gör ki Ali Xaya Mıxsi’nin çok ekmeğini yemiş ve minnet duygusu ile bağlıdır. Mıxsi’nin kulağına fısıldar; ‘Ben silahımı boşa sıkacağım ve diyeceğim ki Mıxsi’ye değmiyor’. Böyle bir kaç defa sıktıktan sonra ‘Mıxsi aziz olduğu için ona kurşun işlemiyor’ diyerek onu ölümden kurtarır...”
1895 talanı Çarsancak merkezi ve köylerinde bu gibi gelişmelerle Ermeni nüfusunu yoğun şekilde mağdur eder. Kış ağzında aç ve açık bırakır. Yıkık evler, boşalmış ambarlar, sönmüş ocaklar etrafında çoluk çocuk ağlaşır. Yine de hayatta kaldıklarına şükrederek kışı geçirmenin çarelerini bulur ve çilekeş çalışmalarıyla bu viran yöreleri yeniden şenlendirirler. (K. Yerevanyan, Çarsancak Ermenileri Tarihi, s. 376-384).
aykırıdoğrular