01 Haziran 2013
Kendisine teklif edilen Konya Valiliği teklifini Ermenilerin göç ettirilmeyeceği sözünün verilmesi üzerine kabul ettiğini anlatan Celal Bey, ancak Konya’ya giderken Akşehir, Ilgın gibi ilçelerde binlerce Ermeni’nin çadırlarda sefalet içinde tehcir edilmeyi beklediğini görüyor.
Nehirden su yerine kan akıyordu
Kendisine teklif edilen Konya Valiliği teklifini Ermenilerin göç ettirilmeyeceği sözünün verilmesi üzerine kabul ettiğini anlatan Celal Bey, ancak Konya’ya giderken Akşehir, Ilgın gibi ilçelerde binlerce Ermeni’nin çadırlarda sefalet içinde tehcir edilmeyi beklediğini görüyor. Konya’ya vardığında gördüğü manzarayı ise şu sözlerle aktarıyor: “Konya Ermenilerinin de bu suretle istasyona indirilmiş olduğunu ve bundan başka, İzmit ve Eskişehir ve Karahisar’dan gelen binlerce kişinin açıkta, bezden, yorgandan, keçeden yapılmış, çadıra benzeyen örtüler altında ve yürekler paralayacak derecede sefalet içinde kaderlerini beklemekte olduklarını gördüm. Diğer yerlerden gönderilenler hakkında bir şey yapamazdım. Yalnız Konyalıları evlerine iade ettim.”
Masum çocuklar, aciz kadınlar
Bütün Anadolu’dan gönderilen Ermenilerin toplandığı bir merkez halini alan Konya’da olabildiğince çok sayıda insanı kurtarmaya çalışır Celal Bey. Çaresizliğini de şöyle anlatıyor: “Benim Konya’daki halim, elinde hiçbir kurtarma aracı olmadığı halde bir nehrin kenarında duran bir adamın haline benziyordu. Nehirden su yerine kan akıyor ve binlerce masum çocuk, kabahatsiz ihtiyar, aciz kadın, kuvvetli genç, bu kan akıntısı içinde hiçliğe doğru akıp gidiyorlardı. Ellerimle, tırnaklarımla tutabildiklerimi kurtardım ve diğerleri, zannederim bir daha dönmemek üzere akıp gittiler.”
Maksat imhaydı ve edildiler
Celal Bey’in Konya Ermenilerini kurtarma girişimi İttihat ve Terakki Hükümeti’nin de tepkisini çeker. Kendisine “bu işin hafifletilmesi mümkün değildir ve Ermenilerin sevki milli mefkûreye uygundur. Dolayısıyla kendi kanaatini feda etmelisin” uyarısı gelir. Ardından da görevden alınır Celal Bey. Tehciri gerçekleştirenlerin Ermenilerin yollarda öleceğinin ve öldürüleceğini bilmemesinin imkânsız olduğunu söyleyen Celal Bey, sorumlu olarak ise İttihat Terakki Hükümeti’ni gösteriyor: “Maalesef, meseleyi inkâr ve çarpıtmaya imkân yok. Maksat imhaydı ve imha edildiler. Yine gizleme ve saklaması mümkün değildir ki, bu kararı İttihat ve Terakki umumi merkezinin bazı önde gelen mensupları aldı ve o umumi merkezin tabii azası olan hükümet tatbik etti.”