2015’E 2 Yıl Kala - Gündem
24 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Լուսնակ / Ժամ : Զօրացեալ

Gündem :

21 Nisan 2013  

2015’E 2 Yıl Kala -

2015’E 2 Yıl Kala Bundan üç yıl önce, 24-25 nisan 2010 günleri Ankara`da "ÖNCESİ VE SONRASIYLA 1915: İNKAR ve YÜZLEŞME" başlıklı benim de katıldığım bir sempozyum düzenlenmiş ve kaleme aldığım sunumu

Bundan üç yıl önce, 24-25 nisan 2010 günleri Ankara`da "ÖNCESİ VE SONRASIYLA 1915: İNKAR ve YÜZLEŞME" başlıklı benim de katıldığım bir sempozyum düzenlenmiş ve kaleme aldığım sunumu o zamanlar bulunduğum mahpushaneden bu değerli girişimin sorumlularına postayla ulaştırmıştım. Ankara Konferansı sunularının bir arada bir kitap halinde yayınlandığından sadece birkaç gün önce haberim oldu. Son yıllarda Ermenilere yapılan soykırımla ilgili bol keseden söylenen bol baharatlı bomboş lafları duyup-dinlemeye alıştırılmak istendiğimiz bu zamanlarda, konunun içeriğini şaşılası bir samimiyetle, gerçekten tartışmaya açan ciddiyette bu konferanstan başka bir girişime rastlamadığımı itiraf etmek istiyorum. Ankara’da düzenlenmiş olan bu sempozyumun konularından bence en önemlisi, 1915’le ilgili sunulan tespitler değil, "ne ve nasıl yapmalı ?" sorularına aranan cevaplar hakkında bilgilenmekti.

Uzun yıllardan beri Ermeni davasının adil bir sonuca ulaştırılması mücadelesinin aktif savunucularından biri olarak, bulunduğum veya sesimin ulaştığı her ortamda 1915’te Osmanlı İmparatorluğu’nun belirli yerleşim bölgelerinden başka yerleşim bölgelerine TEHCİR adlandırılan zorunlu sevkiyata maruz bırakılmış Ermenilerin, planlanan sonucundan habersiz olarak çıkarıldıkları bu ölüm yolculuğuna çıkmadan önce olduğu gibi, çıktıktan sonra da, son durak denilen Der-Zor çöllerine varmalarından sonra da vatandaşlık haklarından hiç bir zaman vazgeçmedikleri üzerine hiç konuşulmamasından duyduğum rahatsızlığı belirterek, Ankara Konferansı’na da Ermenilerin VATANDAŞLIK sorununu irdelediğim bir tebliğ sunmuştum.

Sempozyuma katılan 1968 devrimci gençlik hareketinin duayeni Sayın Garbis Altınoğlu’ndan başlamak üzere, Asurî/Süryani/Keldani Demokratik İnisiyatifi, Fikret Başkaya, Yaşar Batman, İsmail Beşikçi, Tuma Çelik, Aslı Çomu, Temel Demirer, Yücel Demirer, Cemal Doğan, Barışta Erdost, Cemil Erten, Desmond Fernandes, David Gaunt, Tayfun İşçi, Mustafa Kahya, Recep Maraşlı, Khatchik Muradian, Sevan Nişanyan, Adil Okay, Nevzat Onaran, Baskın Oran, Osman Özarslan, Sibel Özbudun, Erol Özkoray, Mehmet Polatel, Zeynel Sabaz, Henry Theriault, Eilian Williams ve Ragıp Zarakolu gibi isimlerin Ermeni meselesiyle yüzleşmede "ne ve nasıl yapmalı ?" sorusuna verdikleri cevapları okuyabilmek için Ütopya Yayınları’nın sadece günler önce kitaplaştırdığı bu çalışmayı mutlaka elde ederek, bilgi dağarcığınızı zenginleştirmenizi öneririm.

Saygılarımla…

P.S. Aşağıda sadece belirli kesitlerini sunduğum cümleler, 24 Nisan 2010 günü Ankara’da yapılan sempozyuma sunduğum tebliğden alıntıları içermektedir.

… Doğduğum yerde (yani evim-yurdumda), ait olduğum etnik köken (ulusal kimliğim) yüzünden (!) insanca yaşayabilme koşullarının bulunmayışı nedeniyle, kalıp da kök salamadığımdan, yani soyumun, çeşidimin varlık ve devamlılığını sağlayabilme engellerinden hiçbirini aşabilmeye muktedir olamadığım için "dönüşü olmayan bir göçe" başvurmak zorunda bırakılan bir Ermeni evladıyım!

… 1915 hiç de geçmiş falan değildir ve bu acı gerçeği itiraf etmeye insanın dili varmasa bile, Soykırım / Ermeni kırımı imhacı tüm korkunçluğuyla ve dahi tüm hızıyla şimdi de devam etmektedir diye ısrarla belirtmek, hatta haykırmak istiyorum!
1915, insana yapılan en büyük ahlâksızlık, insanın soysuzlaştırılıp-köksüzleştirilmesidir!

… İncil’deki "sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma" sözleri, konumuzun anlatılıp-anlaşılmasının önsözü olma değerindedir. Bu sözlerin içeriği algılanılır da, insanın kendini karşısındakinin yerine koymayı becerebilmesi başarılabilinecek olsa, tüm soru(n)lar kolaylıkla cevap bulur, mutlaka çözüme vardırılırlar diye düşünüyorum.

… "Elimizi çabuk tutmazsak, hamile gâvur Ermeni kadını Ermenistan adlı bir çocuk doğuracak" zihniyetini yukarıdan aşağıya yayma, yaygınlaştırma sonucu toplumsallaştırılmasını başaran ülke iktidarı, insanlık tarihinin en büyük suçunu, insanı insana kestir(t)meyi sağlayarak işledi. Ermenilere yapılan soykırımı planlayanlar her ne kadar kafatasçı, ırkçı bir ideolojiye tapan küçük, sınırlı bir grubun üyeleri olsalar da, yapılandan çıkarı olan, başta Türk ve Kürt nüfustan olmak üzere, Laz, Çerkez, Çeçen, Azeri, Türkmen halklarından, Sünni’si, Alevi’siyle, on binler, yüz binlercesi, hem kanlı katliamların gerçekleştirilmesinde, hem de Ermeni yurdunun ve bir ulusun yarattığı hemen tüm değerlerin işgaline katılarak, var olan taşınır ve taşınmaz her tür zenginliklerin paylaşılmasında aktif rol alarak çıkar birliği yaptılar.

… Bu, bence insansızlaşma suçuna bilinçli ve gönüllü olarak iştirakin değişik halkların "devlet görevlisi" olmayan "sivil" kesiminden, her çeşit, inanç ve sınıfından olan yüz binlerin, aynı çıkar ve amaca hizmet etmiş olmalarından hareketle, insanlığa karşı işlenmiş soykırım suçunu planlayanlarla uygulayanlar arasında kesinlikle hiç ama hiçbir fark bulunmamaktadır. Yani suçun hem işlenme esnasında, hem de varılan sonuca payidarlık aşamasındaki, öldürüp-yok etmekten tutun, çalıp-soyarak yapılan alan-talan uygulamalarında görülen "kader birliği" İNSANLIĞA KARŞI İŞLENMİŞ bu suç ortaklığının en büyük göstergesidir.

… Günümüzde, bunun "farklı çıkarlara" dayanan sonucu gereğince, aynı yurdu kimilerinin "T.C.", başkalarının ise "Kürdistan" olarak adlandırması, aslında "dağdan gelip, bağdakini kovuyorlar" halk sözünün tartışılmazcasına doğrulanmasının en çarpıcı örneğidir.

… Öyle ki, sonuçta Ermenilerin anayurdunu bilfiil işgal etmiş olanlar, hiç de imtiyazlı, şu veya bu kesit ya da çevrenin "çıkarcı-fırsatçı" üyeleri falan değil, farklı etnik kimliğe sahip, değişik halklardan neredeyse her ama her katmanı temsil eden, sayısı milyonları aşan ve 1923 sonrasının "T.C." vatandaşı konumuyla rastladığımız insanlardır. Burada, üstüne basarak dikkat edilmesini çok rica etmek istediğim mesele, işte bu VATANDAŞLIK konusudur ve bana göre ‘konuların konusu’ tam da budur!

… Dedelerim tebaası oldukları devletin vatandaşlığından hiç bir zaman çıkmış veya çıkarılmış değillerdi, aksine Osmanlı tarihinde bile eşine rastlanmayan bir "Tehcir Kanununa" dahi % 100`lük bir "emre amadelik, akıl almaz bir itaat" göstererek harfiyen uymuş, "Millet-i Sadıka"nın üyeleri görülen bir halkın insanları olarak ölüme doğru adım-adım yürümeyi örnek bir sadakatle yerine getirerek "hayatlarının en büyük yanlışını" bile, belki de kaderin bir cilvesi olarak hayatlarıyla ödeyerek işlemişlerdi. Ancak, vatandaşı sayıldıkları devlet ve onun devamı olan "T.C.", milyonlarca Ermeni insanının hukuki haklarını, yani en önemli vatandaşlık hakkını tamamıyla çiğniyor olmakla gezegenimizin başka hiçbir yerinde görülmemiş bir haksızlık-hukuksuzluk örneğini de pervasızca sergilemektedir.

… Bence, "ne yapmalı?" sorusunun tüm cevaplarından en öncelikli derecede önem arz edenlerinden belki de en gereklisi, dünyanın neresinde bulunursa bulunsun, her Ermeni`ye dedesinin vatandaşlık hakkının hukuki olarak tanınıp-verilmesini sağlamak olmalıdır.

… "2015`e 5 kala", yaklaşık yüzyıllık bu paradoksun merkezinde de zaten, suçu işleyenlerin vatandaş (aynı vatanı paylaşanlar), mağdurların ise o statüden `her nedense` (?) menedilmiş olmaları durmaktadır. Cellât-kurban halinin, "hem suçlu, hem güçlü" durumuna birebir eşdeğer olan bu hukuksuzluk örneği, soykırımın doğurduğu birçok feci sonuçtan bence en mühimidir ve 10 milyonu aşkın dünya Ermeniliğinin anayurt kaybına neden olmuş suçun şimdilere kadar süregelen bu haksızlık-hukuksuzluğun mutlaka ortadan kaldırılmasını gerektiren bir adalet sorunu olduğu, atalarının işlediği suçun bilincinde olan ve devam eden faciayı gerçekten durdurmak isteyen VATANDAŞLARI tarafından, bu adil istem hayatın her alanında yükseltilmeli, savunulmalıdır.

… Bence, bunun ilk ve en gerekli adımı, Ermeni yurdunun dumanı tüten külleri üzerinde kurulu, Birleşmiş Milletler üyesi devlet statülü "T.C."-nin, 1915`le buharlaşıp yok olan VATANDAŞLIK hakkının Ermenilere geri döndürülmesinin sağlanması için, kendini çağdaş (aynı çağı paylaşan) tanımlayan tüm halklardan insanların, sivil toplum kuruluşlarının, var olan tüm hukuk kurumları nezdinde "buharlaşan Ermeni vatandaşlarını" arama-bulma amaçlı başvuru çalışmaları hiç gecikmeden başlatılmalıdır. Önerim, tarihsel adaletin yerini bulması ve değişik halklar, toplumlararası var olmasını dilediğim(iz) güven ortamının yaratılması açısından olumlu gelişmeler bekleyen insanoğullarının umudunu yeşertir.

… 1915`ten sonra, eminim hakkında ilk kez söz açılan, konusu edilen bu sorunun tartışılması, Ermeni davasının toplumsallaştırılması çabalarının, insanlar arası ilişkilerde tüm uygar dünya tarafından kabul edilen "hak ve hukuk eşitliği" bağlamında, biz Ermenilerin de sizlerle aynı haklardan yararlanabilmemizin sağlanması açısından, yarınlara atılan pek önemli bir adım olacaktır. Soykırım öncesinde, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde var olan 13 milyonluk nüfusun beşte birinden fazlası Ermeniydi, bu haklı istemin, yani vatandaşlık sorununun olumlu bir çözüme ulaşması halinde, geçmişteki orantıya oldukça yakın bir durumla karşılaşma olanağımız olur, bu da, var olması arzulanan insani ilişkilerin tamamıyla farklı boyut ve koşullarda gelişebilmesini beraberinde getirecektir eminim.


Sarkis Hatspanian
hatspanians@gmail.com





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+