13 Aralık 2012
Sahi bu kimin Parlamentosu bir karar verin. Bu parlamento da Rum var mı yok, Ermeni var mı yok. Kim var bu parlamento da? Bu Parlamento kimin? Bu meclis kimin? Bir karar verin. Yoksa canınızın istediği halkı mı parlamentoya alıyorsunuz? Canınız sıkıldı parlamentodan atın dışarı halkın iradesi üç milyon seçmenin iradesini nereye koyuyorsunuz?
Bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi gerçek anlamda ne zaman halkların parlamentosu olmuştur? Adından da anlaşılacağı gibi Türkiye Türklerin parlamentosudur. Hiçbir zaman diğer halkların parlamentosu unvanını alamamıştır. Gelinen son aşamada BDP vekillerinin tehdit, şantaj ve aşağılamaya kadar varan suçlamalar tüm halkları çok derinden yaralamıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan tüm kurumlar, karakollar, adliyeler, yargılamalar, parlamento da dahil olmak üzere hiçbir halka hitap etmemiştir.
BDP vekillerini sanki Recep Tayyip Erdoğan seçmiştir. Başbakanı seçen halk BDP vekillerini seçen yine halktır. Recep Tayyip Erdoğan’ı seçen halk oluyor da BDP’li vekilleri seçen kim? Aynı halk değil mi? BDP vekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması rutin devlet ve cumhuriyetin diğer halklara ne kadar kardeşçe baktığını gösteriyor. Kürtlere kardeşiz dediği sözlerinin tümü havada kalıyor.
Orta doğuda gelişen devletler içerisindeki halk isyanları diktatör rejimlerinin sonunun geldiğinin en çok somut göstergesidir. İslam âleminin tüm ülkeleri tüm devletleri hepsi diktatörlük ve krallıklarla yönetilmektedir. Somut bir örnek vermek gerekirse; Suudi Arabistan Kral Fad İslam’la ne ilgisi var. Tıpkı Recep Tayyip Erdoğan gibi halklara tüm düşmanlığı, ırkçılığı, kendi diktatörlüğünü dayatarak hakkaniyet ve adaletten söz etmektedir. Kardeşlikten söz etmektedir. Orta doğuda ve Arap ülkelerinin tümünde ve dünya da iki laik ülke olan Fransa ve Türkiye örneklerine bakmak yeterlidir. Kral ve diktatörlerin yönetimine bakmak yeter mi? Fransa beşinci cumhuriyetini yaşarken; sosyal, siyasal, ekonomik, adalet boyutuyla Türkiye ne laik olabildi, ne İslamlaşabildi ne de demokrasiyi içselleştirdi. Her gün kardeş dediği Kürtleri cezaevlerine tıkayarak cezaevlerinde yer kalmadı. Bu şekilde evrensel insan hakları imzalanan maddeler metinler protokoller sadece kağıt üzerinde kalmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin ve Osmanlıların buluştukları tek ortak payda katliam, sürgün, işkence, idam ve tek halk, tek millet, tek din, tek inanç sadece kendine, kendi halklarına demokrasiyi ve evrensel değerleri reva görür. Diğer halkların hiçbirine evrensel değerde tarih boyunca hiçbir hak verilmemiştir. Hangi yıla ya da yüzyıla baktığınız zaman tutuklama ve işkence göreceksiniz. Soykırım göreceksiniz. İnsan soykırımından tutun dil, kültür, etnik köken, din, inançlara kadar hem Osmanlılarda hem de günümüz Türkiye Cumhuriyetinde de aynen devam etmektedir. Değişmeyen dönüşmeyen bir halk ve devlet gerçeği var.