01 Mayıs 2012
24 Nisan`da Arpaçay`ın öte yanında yas var. Ermeni`nin olduğu her yerde yas var. Ama Dışişleri Bakanı`nın dediği gibi, Türkiye için bir farkı yok
Adettendir, takvim 24 Nisan’ı gösterdiğinde mikrofon ve kameralar ABD Başkanı’na yönelir. Geçen seneden beri o konumda Barack Obama var. “Bakalım, Başkan ne diyor?” mizanseni onun şahsında çekiliyor. Başkan Obama 1915’in 97. yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, geçen yıl olduğu gibi “Büyük Felaket” anlamına gelen Ermenice “Meds Yeghern” ifadesini kullandı. Canlı yayını nakleden ekranlardaki rahatlama neredeyse “Oh, şükür” sesiyle ifade edilebilecek yoğunluktaydı.
ABD’de ise sözün yankısı bambaşka bir yönde tartışılıyordu. Amerika Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA), yaptığı yazılı açıklamada, Obama’yı “Ermeni soykırımı”nı tanıma yönündeki sözüne “ihanet” etmekle suçlarken “Obama’nın yine üstü kapalı bir dil kullandığını ve söz jimnastiği yaptığını” savundu.
Gelin Başkan’ın sözlerine azıcık yakından bakalım: “Bugün, 20. yüzyılın en kötü mezalimlerinden biri olan Meds Yeghern’i (Büyük Felaket) anıyoruz. Bunu yaparak, Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde acımasızca katledilen ya da ölüm yürüyüşüne zorlanan 1.5 milyon Ermeni’nin anısını onurlandırıyoruz. Biz, 97 yıl önce kelimelerle tarif edilemez acıları dile getirirken, dünya genelinde ve Amerika’da aynısını yapan milyonlara katılıyoruz. Söz ve eylemlerimiz yoluyla yükümlülüğümüz, ölenlerin hatıralarının ateşini parlak tutmak ve tarihin bu kara fasıllarının bir daha asla tekrarlanmamasının sağlanmak yönünde.”
Diplomasi dili
“Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde acımasızca katledilen ya da ölüm yürüyüşüne zorlanan 1.5 milyon Ermeni”den bahsedilirken, soykırım değil de Büyük Felaket denilmesi mi rahatlatıyor Türkiye’de siyasileri hakikaten? Okyanus ötesinden bir daha bu kara fasılların tekrarlanmaması için ille de hatırlamak gerektiği söylenirken, memlekette tık yoksa, bu mu rahatlatıyor gelecek adına yönetimdekileri?
Üstelik Obama’nın sonraki sözleri, anlayabilene neyi ne kadar ifade edebildiğinin ipuçlarıyla dolu: “1915 yılında neler olduğuna dair kendi görüşlerimi tutarlı şekilde ifade ettim. Buna dair görüşüm değişmedi. Gerçeklerin tam, samimi ve adil biçimde kabul edilmesi hepimizin çıkarına. Geleceğe ilerlemek, geçmişin gerçekleriyle hesaplaşmadan yapılamaz… Bazı bireyler zaten ileriye dönük bu cesur adımı attılar. Bu yolu seçen Ermeni ve Türkleri kutluyoruz ve birçoğunun daha benimkinin yanı sıra hükümetlerinin desteğini alarak bu yolu seçeceğini umuyoruz.”
Kişisel görüşünde soykırım olan gerçekleri diplomasi diliyle ancak bu kadar aktarabildiğini, bunu yaparken de infial yerine sağduyu ile hakikatin, yaşandığı topraklarda sahiplenmesini dilediğini belirtiyor Başkan Obama. Peki o topraklarda neler oluyor, bir de ona bakalım. Zaten Obama’nın sözleriyle başlamamın nedeni, bizim o gün memleket içi derin suskunluğumuzdan. Yoksa elbette benim için kendi meclisimin dedikleri esastır.
Meclis’ten manzaralar
O meclis ki, 24 Nisan’da apar topar Ayaş’a yollanan ve katledilen Ermeni aydınları arasında o sıralarda oturup ortak gelecek için çalışan mebusları mevcuttur. Tutanaklarda Medeni Kanun’u kadın ve çocuk hakları açısından geliştirmek için yaptığı hararetli tartışmalarla kayıtlı İstanbul Milletvekili avukat Krikor Zohrab ile tarım reformunu savunan Sivas milletvekili ziraat mühendisi Nazaret Dağavaryan aklıma ilk gelenler. İşte onların da yer aldığı mecliste 24 Nisan günüyle gündem dışı söz alanlar “Ermeni soykırımı iddiaları” hakkında söz isteyen Kayseri milletvekili Yusuf Halaçoğlu, “Ermenistan’ın Azerbaycan’da yaptığı soykırım ve işgal altındaki Azerbaycan toprakları hakkında söz isteyen” İstanbul milletvekili Ali Özgündüz ve “asılsız Ermeni iddiaları hakkında” söz isteyen Ankara milletvekili Seyit Sertçelik’tir. Budur.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Obama’nın 24 Nisan açıklamasıyla ilgili bir soru üzerine, “23 Nisan ile 24 Nisan’ın bizim için gün olarak bir özel farkı yok. 23 Nisan ulusal egemenlik bayramınızı da kutluyorum bu vesileyle. 24 Nisan’a bu derece önem atfetmeniz de doğru değil. Yarın da 25 Nisan hayırlı olsun” demiş. Dışişleri Bakanlığı’nın diplomasi diline tercüme edilen sonraki yazılı açıklaması ise şöyle: “Tarihi gerçekleri çarpıtan bu açıklamayı her bakımdan fevkalade sorunlu buluyor ve esefle karşılıyoruz. İç siyaset kaygılarıyla yapılan ve tartışmalı tarihi olayları seçici bir adalet duygusuyla yorumlayan bu tür tek yanlı açıklamalar isabetsiz oldukları kadar, Türkiye ve Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesini de zorlaştırmaktadır.”
Türkiye-Ermenistan ilişkileri mi? Hani şu bir zaman futbol maçı coşkularına tahvil edilip sonra askıya alınan protokollerin satırlarında unutuluveren normalleşme mi? Her şey o kadar normal ki, Türkiye’nin sınırı kapalı, diplomasi ilişkisi bulunmayan tek ülkesi, şu hayalet komşu Ermenistan… Arpaçay’ın öte yanında yas var. Ermeni’nin olduğu her yerde yas var. Ama Dışişleri Bakanı’nın dediği gibi, Türkiye için bir farkı yok. O kadar yok ki, alay eder gibi “Tarihin yazımına yapılmaya çalışılan tüm önyargılı müdahalelere rağmen adil hafızaya ulaşma çabalarımızı sürdüreceğiz” gibi pişkin ifadelere de yer veriliyor.
Birlikte yas tutulmazsa
Yıllarca susulan, inkâr edilen, gerekçelendirilen o felaketten sebep, sonraki bütün kıyımlar bu denli rahatlıkla yaşanabildi. Herkes acısıyla yalnız kaldığı için de bu topraklara huzur bir türlü gelmedi. Çünkü halen Maraş, Çorum, Sivas Alevi’nin acısı, Uludere Kürt’ün… Birlikte tutulmayan yas, yeni kötülükleri körüklüyor. Tam da böyle olduğu için bütün büyük hesaplaşmalar bir yerde güdük kalıyor. O yüzden 28 Şubat yargılanırken Susurluk davası kapsamında mahkum olan eski Adalet ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar için Aydın Yenipazar’daki cezaevi hazırlanıp ve 2.5 yıl hapis yatan ‘dava arkadaşı’ Eski MİT Güvenlik Dairesi Başkan Yardımcısı emekli Özel Harekâtçı Korkut Eken de Yenipazar’da boy gösterebiliyor. Ve Cumartesi Anneleri hâlâ kayıp çocuklarının mezarını bekliyor.
Yenipazar esnafı, “Mehmet Ağar’ın cezasını çekmek için burayı tercih etmiş olması bizi mutlu etti. Memleketin adamı, gelsin misafir ederiz” diyorsa, hesaplaşmanın halka nasıl sirayet ettiği noktasında şöyle bir durmak gerekir. İnkâr, işte böyle memleket adamlarını yüceltir, böyle memleket adamları ile de çoğumuz memleketsiz kalır
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=1086546&CategoryID=42