22 Şubat 2012
Açlık grevi yapan BDP`lilere destek olmak amacıyla üzerinde "açlık grevi" yazan gömlekle kürsüye çıkan BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, 21 Şubat Dünya Anadil Günü ile ilgili, "Hepimiz bu ülkede Türkçe`yi gayet güzel konuşuyoruz. Ama bu ülkede milyonlarca farklı ana dili olan insan kendi ana dilini yeterince düzgün konuşamıyor ve gelecek kuşaklara aktarabilme olanaklarından yoksun." dedi.
Partisinin grup toplantısına Kürtçe konuşma ile başlayan Gültan Kışanak, "Dünya Anadil Günü" dolayısıyla Kürtçe, Arapça, Lazca, Süryanice, Ermenice, Rumca, Çerkezce ve Türkçe olarak, "Dil onurdur." dedi.
"Değerli halkımız, değerli arkadaşlar, bugün burada bu ülkenin bu kadim toprakların renklerinin birer birer nasıl soldurulmak istendiğini anlatmak istiyoruz" diyen Gültan Kışanak, "Becerebildiğimiz kadarıyla bu topraklarda yaşayan halkların kendi dillerinde "anadil onurdur" demeye çalıştım. Bu gerçekten de herkesin çok özenle koruması gereken, dikkat etmesi gereken önemli bir söz. Dil ve onur. Bu ikisinin birbirinden ayrılmaz olduğunu herkesin kendi dilini konuşurken hissettiği duyguları, bir başka dili konuşurken yaşadığı zorlukları düşünerek yeniden hatırlaması gerekiyor. Hepimiz bu ülkede Türkçe`yi gayet güzel konuşuyoruz. Ama bu ülkede milyonlarca farklı ana dili olan insan kendi ana dilini yeterince düzgün konuşamıyor ve gelecek kuşaklara aktarabilme olanaklarından yoksun. Bu ülkede dile işkence yapıldı. Bu ülkede ana dilimiz, bizlere ana dili Türkçe olanlar dışındaki tüm halklara yasaklanmaya çalışıldı. Nihayetinde bugün Türkiye’de, Türkçe dışında diğer dillerin tamamı ya yok olmaya yüz tutmuş ya da kırılgan kategorisindedir. Yani birkaç kuşak daha özen gösterilmezse onlar da unutulmaya yüz tutmuş diller arasına girecek." şeklinde konuştu.
İnsanların anadilde konuşamamasını işkence olarak niteleyen Kışanak, "Bu insanlık onuruna karşı yapılmış bir işkencedir. İnsanların kendi ana dillerini konuşmaları bir eziyete dönüştürülmüşse, hele hele bu da yetmeyip yasalarla yasaklanmışsa bu gerçekten de büyük bir demokrasi, insanlık ayıbıdır. Artık bu işkenceyi bu ülkeden yok etmenin zamanı geldi. `Vatandaş Türkçe konuş, çok konuş` kampanyaları düzenlendi. İnsanlar başka dil yüzünden para cezalarına çarptırıldılar. 12 Eylül faşist darbesi sonucunda, herhangi bir ülkenin resmi dili olmayan bir dili kullanmayı yasaklayan bir yasa çıkarıldı. Anayasa’ya Türkçe dışında hiçbir dille eğitim yapılamaz maddesi konuldu. Bu tekçi zihniyetin en kaba en şahlanmış haliyle 90 yıldır çeşitli vesilelerle tanık olduk. Kasetler kitaplar yasaklandı. Bu ülke her birini tek tek alt etti. Bugün hala Anayasa başta olmak üzere, yasalarda bu ülkenin yurttaşlarının kendi ana dilini yasaklayan sayısız hukuki düzenleme var. Hiçbir gerekçeyle, savunulamayacak bir durumdur artık." ifadelerini kullandı.
"Tüm yasaklar kaldırılmalı"
Kürt halkının Kürtçe konuşabilmesi için mücadele verdiğini ifade eden Gültan Kışanak, "Değerli arkadaşlar tabi biz bunları söylerken evet çok büyük bir kısmını bu zorlukların bu pervasız asimilasyon uygulamaların, büyük bir kısmını geride bıraktık. Ama mücadele ettik, direndik, ana dilimizden, onurumuzdan vazgeçmedik. İnsanlar cezaevinde yattılar. İnsanlar bu dili kullandıkları için öğrenim hakkından yoksun bırakıldılar. Bugün geldiğimiz aşama bizim emeğimizle bizim çabamızla bizim alın terimizle bizim ödediğimiz bedelle kazandığımız aşamadır. Türkiye’de Türkçeyi yasalarla, asimilasyonla korudular, Kürtçeyi Kürt halkının mücadelesi sayesinde koruyabildik. Ama diğer ana dillerin büyük çoğunluğu yok olmanın eşiğine geldi. Tüm yasaklar kaldırılmalı, kamusal alanlarda eğitim alanları da dahil olmak üzere sınırsız olarak kullanılmalıdır. Ana dilde eğitim, kamusal alanda kullanma, ana dilde sağlık hizmeti almak istiyorsa, sağlık hizmeti, yerel yönetim hizmeti alma imkanına kavuşmalıdır artık. Bu utançtan bir an önce Türkiye kurtulmalı." dedi.
Hirbir dilin yasa ve baskı ile yok edilmemesi gerektiğini ifade eden Gültan Kışanak, "Bunu söylerken şunu unutmuyoruz. Hala, "Kürtçe medeniyet dili mi" gibi bir soruyu, bu kadar saçma ve cahil bir soruyu gündemine taşıyabiliyor. Hala bu zihniyetin yeterince aşılmadığının bilincindeyiz. Hiçbir dil hiçbir yasayla, hiçbir baskıyla zorla yok edilemez. Yok edilmemelidir, bunun mücadelesini vermek tüm insanlığın görevi ve sorumluluğudur. Bugün BM üyesi 194 ülke var. Bunlardan 113’ünde birden fazla resmi dil var. Bu devletlerin hiçbiri bölünmemiş. 113 tane devlet birden fazla resmi dili kabul etmiş, birden fazla resmi dille siyasal hayatını, eğitim hayatını organize etmiş, hiçbir sorun da yaşamamış. Sadece ve sadece Türkiye’de, kamusal alanda farklı dil kullanılırsa Türkiye bölünürmüş. Bu saçmalığa kimse inanmıyor. Bu artık kandırılarak, yutturularak da anlatılabilecek bir konu olmaktan çıktı. Bu nedenle bizler hepimiz kendi ana dilimize gösterdiğimiz saygıyı başka dillere de göstererek, herkesin kendi ana dilinin kendisinin onuru olduğunu hiç unutmadan ana dildeki mücadeleye hep beraber katkı sunmalıyız." şeklinde konuştu.