04 Şubat 2012
Malatyalı bir Ermeni dostum sabahleyin aradı. Geceleyin Ermeni mezarlığında inşaatı bitmek üzere olan ‘son dua yeri’nin, gasilhanenin ve bekçi evinin Malatya Belediyesi’nin buldozerlerince yerle bir edildiğini söyledi. Sinirlerim boşaldı.
Bir anayasa toplantısı nedeniyle 3 hafta önce Malatya’daydım (Malatya’ya ondan önce Hrant’la birlikte, Arguvan Türkü Festivali’ne katılmak için gitmiştim. Hrant’ın bu kentte yaşayan akrabalarını ziyaret etmiş, kapısı örülmüş kilisenin önünde fotoğraf çektirmiştik). Malatyalı Ermenilerin o günden bu güne ne durumda olduğunu da doğrusu merak ediyordum.
Malatyalı Ermenilerin HAYDER adlı bir dernekleri var. Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanına dağılmış Malatyalı Ermeniler, bu dernek yoluyla doğup büyüdükleri kenti sahiplenmek, köklerinin bulunduğu kentle yeniden bir ilişki kurmak istiyorlar.
HAYDER Başkanı Hosrof Köletavitoğlu’nun da o gün Malatya’da olduğunu öğrenince buluşmaya karar verdik. Malatya’daki tarihi Ermeni mezarlığı, büyük bir kısmı yok olmuş olsa da, etrafı duvarlarla çevrilmiş bir şekilde Malatya’da yaşayan son birkaç Ermeninin gayretiyle ayakta kalabilmiş olan bir yer... Başka kentlerde yaşamını yitiren Malatyalı Ermenilerin bir kısmı da bu mezarlığa gömülmeyi vasiyet ettikleri için mezarlık faal olarak adlandırılabilir.
Geçen yıl belediyenin yol genişletme çalışmaları sırasında mezarlık bekçisinin yaşadığı evin, gasilhanenin ve son dua yerinin bir kısmı yıkılmış, kalan binada da çatlaklar oluşmuş ve bina yaşanamaz hale gelmişti. Bunun üzerine dernek yöneticileri, mezarlığın içine bir ‘son dua yeri’ ve bir bekçi binası yapmak üzere valiye başvurmuşlardı. Vali Ulvi Saran talebi olumlu karşılamış, Belediye Başkanı Ahmet Çakır’a telefon ederek projeye destek vermesini istemişti.
HAYDER yöneticileri belediye başkanıyla görüştüler, onay almışlardı. Aslında mezarlıkların bakımının belediyeye ait olmasına rağmen belediye Ermeni mezarlığı projesini mali bakımdan desteklememiş, Malatyalı Ermenilerin para bulmasını istemişti. Bunun üzerine HAYDER yöneticileri bir kampanya açarak bağış toplamış, binanın yapımı için gerekli parayı bir araya getirmişlerdi.
Belediye başkanı, vali ve KUDEP temsilcisinin bilgisi dahilinde binanın projesi ödüllü bir mimar olan Kevork Özkaragöz’e hazırlatılmış, belediyenin gözetiminde inşaat başlamıştı.
Malatya’ya varır varmaz HAYDER Başkanı Hosrof Köletavitoğlu, projenin mimarı Kevork Özkaragöz ve Malatya’da yaşayan bir Ermeni yurttaşla birlikte inşaata gittik. Bina büyük ölçüde ortaya çıkmıştı. Zevkli bir elden çıktığı belli oluyordu. Estetik açıdan göze hoş gelen bir görüntü oluşmuştu.
Mezarlığı gezdik. Birçok mezarın üzerinde isimler ve ölüm tarihleri yazıyordu. Değişik bir mezar yapısı dikkat çekiyordu. Taş blok halinde yapılan bu mezarları yakın zamana kadar Malatyalı bir Ermeni hazırlıyormuş. 5 yıl önce Malatya Zirve katliamında öldürülen Tilmann Geske de bir Hıristiyan mezarlığı olan bu mezarlığa gömülmüştü.
Tabii şehirdeki bazı ‘hoşgörülü’ çevreler, “Ermenilere bak, kendilerine kilise yapıyorlar” diyerek harekete geçmişlerdi. Daha önce inşaata ve projeye sözlü izin veren belediye başkanı, dernek yöneticilerini, “Bu bina kiliseye benziyor, şu bölümleri yıkıp değiştirin şeklinde şikâyetler geliyor” diyerek uyarmıştı. Onlar da bu isteğe uyarak gereken düzeltmeleri yapmaya hazırlandıklarını söylediler.
Kültür Bakanlığı’nın restorasyona hazırlandığı kiliseyi de gördükten sonra, konuşmacı olduğum anayasa toplantısına katıldım. Toplantıyı belediye başkanı da izliyordu. Konuşmalar, yeni anayasadaki özgürlükler üzerine yoğunlaşıyordu. Özellikle azınlıklara yönelik hükümlere dikkat çektik. Ben, Ermeni mezarlığını gezdiğimi söyledim ve yeni yapılan binaya yönelik hoşgörüsüz tutumlara karşı uyarılarda bulundum.
Binanın buldozerle vahşice yıkıldığını öğrenince telefona sarıldım. Önce HAYDER Başkanı Hosrof Bey’le konuştum. Yıkım valiye iletildiğinde, “Bir fazla bölüm var, orası yıkılacak, demişlerdi” şeklinde bir tepki vermiş. Birçok Malatyalı da bu yıkımı şaşkınlıkla karşılamış. Örneğin Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Kavuk “Ne oluyor” diye gidip yıkımı gördüğünde çaresiz kaldığını anlamış. Mezarlığın bekçisi de yıkılmak üzere olan binanın yerine yapılan yeni binanın yıkılmasını anlamakta güçlük çektiğini söylüyor.
Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır ’ı aradığımda önce basın ve halkla ilişkiler müdürüyle görüşebildim. “Binanın ruhsatı yoktu, şikâyetler gelince yıktık” şeklinde bir ifadeyle ve kendisinin de pek inanmadığını hissettiren bir tonda karşılık verdi. Yakında binanın ruhsatının çıkarılarak yeniden yapılacağını da özellikle vurguladı. Daha sonra görüşme imkânı bulduğum Belediye Başkanı Ahmet Çakır ise ‘sadece hasarlı bekçi evinin yıkılması kararı aldıklarını ancak, ekiplerin bunu yanlış anladığını’ söyledi.
Olayı haber alır almaz aradığım bir başka yetkili Egemen Bağış’tı. ‘AB’den Sorumlu Bakan’a bu durumu dünya kamuoyuna nasıl anlatacağını sormak istedim. Ona da ulaşamadım.
“Biz şöyleyiz böyleyiz” diye övünülen, şişinilen, ‘her farklı kültüre saygı ve sevgiye dayalı tarihimiz’in sabah akşam dile getirildiği bir ülkede yaşıyoruz. Sonra da bu toprakların sayıları üç-beşle ifade edilebilecek topluluklarının mezarlıklarına bir dua yerini bile çok görüyoruz.
İnsan ve insanlık kavramları üzerine yeni baştan düşünmemizde yarar var galiba...
Oral Çalışlar