03 Şubat 2012
Diyarbakır’ın geçmişindeki çok kültürlü yapısını sergileyen “Eski Diyarbakır’da Kültürel Çeşitlilik” başlıklı sergi farklı kimlikleri bir araya getirdi.
Küratörlüğünü Birzamanlar Yayıncılık’tan Osman Köker’in yaptığı “Eski Diyarbakır’da Kültürel Çeşitlilik” başlıklı sergi, çoğunluğu 20. yüzyıl başına ait 200’den fazla fotoğraf aracılığıyla, Diyarbakır’ın kaybolan halklarını kentin yeni sakinleriyle buluşturdu. Birzamanlar Yayıncılık, Anadolu Kültür ve Global Dialogue işbirliğiyle hazırlanan, Büyükşehir Belediyesi tarafından desteklenen, kentin o zamanki mimari dokusunun yanı sıra gündelik hayatından da görüntülerin yer aldığı serginin açılışı Sümerpark Amed Sanat Galerisi’nde yapıldı.
Açılışa Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Çınar Belediye Başkanı Ahmet Cengiz, Süryani Cemaati’nden Can Şakarer Meryemana Kilisesi Papazı Yusuf Akyüz, Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala, Yazar Mıgırdiç Margosyan, Şeyhmus Diken, Akademisyen Fuat Keyman, GÜNSİAD Başkanı Şah İsmail Bedirhanoğlu ve çok sayıda kişi katıldı.
Serginin küratörü Osman Köker, 17 yaşındaki kızının doğum günü olan 14 Ocak’ta bu sergiyi açmak isteyişinin sebebini şöyle açıkladı: “Kızıma okulda verilen bir derste Tokat şehrinin Turani aşiretlerden Toganiler tarafından kurulduğu anlatılmış. Bütün çocuklara Anadolu’daki 3 bin, 4 bin yıllık geçmişi olan şehirlerin birçoğunun Türkler tarafından kurulduğunu ancak başka bir derste de Türklerin Anadolu’ya 1071’de geldiği anlatılıyordu. Bu benim için bir başlangıç oldu.”
Diyarbakır’ın tarihinde gayrimüslimlerin önemli bir yeri olduğunu ancak okullarda bundan bahsedilmediğini belirten Köker, Cumhuriyet döneminde ‘Burası bir bakır şehridir’ denilerek Türklük vurgusunu öne çıkarmak amacıyla Diyarbekir’in, Diyarbakır olarak değiştirildiğini belirtti. “Diyarbakır’ın geçmiş tarihine ilişkin bir şeyler yapma düşüncem vardı. Bu iş de bu şekilde ortaya çıktı” diyen Köker, serginin ayrıca kültürel çeşitlilikten çok bir kaybolan halklar sergisi olduğuna vurgu yaptı.
Sergiye katılan ve büyük bir heyecan duyduğunu belirten Süryani Vakfı Başkanı Can Şakarer bu tür etkinliklerin önemine değinerek, “Biz tabiri caizse Diyarbakır’da tarihi eser olmaya başladık. Giderek azaldık. Sesimizi duyurabildiğimiz böylesi etkinlikler de olmasa hiç kimsenin aklına belki gelmeyeceğiz. Sergiye katılmaktan cemaatim ve kendi şahsım adına onur duyuyorum” dedi.
Yazar Mıgırdiç Margosyan ise “Ben bu sergiyi gezmekten aksine hiç mutlu değilim” diyerek, “Çünkü bugün bir kez daha şunu görebildim. Büyük şeyleri kaybetmişiz. İşte onların resimleri ortada. Böyle bir tablo karşısında mutlu olmam mümkün değil” dedi.
“Demek ki geçmişte böyle şeyler varmış, bunların hiçbiri ‘sözde’ değilmiş ama bunları buraya getirip insanların huzuruna çıkardığımız zaman bir de görevimizi yerine getirmek istiyoruz” diyen Margosyan sözlerini şöyle sürdürdü: “İşte bakın geçmişte buydu, bu değerleri kaybettik. Bundan sonra aklımızı başımıza alalım ve bu değerlerin kaybolmaması için elimizde kalanları kurtarmanın yoluna bakalım. Ben buradan bugün o dersi çıkardım."
Çok önemli bir organizasyon olan sergide tarihin acı sayfalarının konuştuğunu belirten Margosyan, kendisine yabancı olmayan bu fotoğrafları yan yana görünce çok duygulandığını söyledi. Fotoğrafların altındaki Ermenice bilgileri okuduğu için kendisini şanslı olarak gördüğünü belirten Margosyan, şöyle konuştu: “Ben sürgün olarak gittiğim İstanbul’da anadilimde okumayı öğrendim. Benim için acı olan o. Keşke ben buralardan gitmeseydim, o yazıyı buradaki okullardan birinde öğrenebilseydim. Ama böyle bir imkanım olmadı. En azından okuyabildiğim için ben şanslıyım ama okuyamayanlar vardı.”
“Bu sergi yüzümüze ayna tutuyor. Geçmişin vicdanıyla yüzleşmemiz için çağrıda bulunuyor” diye konuşmasına başlayan Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir “Bu sergi geçmişimizle yüzleşmeden, o dönemin vicdansızlığını vicdanlarda mahkum etmeden aydınlık bir geleceği kurmanın imkansız olduğunu bize gösteriyor” dedi.
“Eğer bugün bu coğrafyada böylesi bir yüzleşme varsa, bu da gelecek adına umut vericidir.”diyen Baydemir, bu zemini yaratan, bu konuda emek veren, bedel ödeyen insanları da anarak teşekkür etti. Baydemir, 1915’lerden başlayıp 12 Eylül’e kadar süregelen birçok tarihi olayla gerçek manada yüzleşmeden sivilleşmeyi yaşatma şansına sahip olmadıklarından kaygı duyduğunu ifade etti. Son günlerde yaşanan operasyonlara gönderme yapan Baydemir, “Dolayısıyla dün, bugün yaşadıklarımızın da kökeni buradan, bu anlayıştan geliyor. Madem ki büyük bir insani, inançsal, kültürel büyük bir hazinemizi yitirdik ve bana sorarsanız bu yitirmeyle birlikte yoksullaştık. O zaman bir daha yoksullaşmamak için, bir kez daha bu coğrafyanın insanlarının acılar çekmemesi için birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor”
Bu coğrafyadaki bütün etnik kimliklerin, farklı inançların birbirine saygı duyarak yaşaması gerektiğinin altını çizen Baydemir, “Geçmişin vicdansızlığını bugünkü vicdanımızda mahkum etmek somut adım atmayı, iş üretmeyi gerektiriyor” dedi. En büyük hayalinin Diyarbakır’ın pek çok köşesinde Ermeni, Süryani, Ezidilerin dilinin, mutfağının tekrar yeşermesi olduğunu belirten Baydemir, “İşte bunun için Surp Giragos Kilisesi onarılıyor. Bunun için Cemevi inşaa ediliyor. Daha çok adım atmamız gereken şeyler var. Birlikte yaşama arzusunu bütün ülke insanlarına yaymanın haklı onurunu birlikte yaşayacağız.” diye konuştu.
Türkçe, Kürtçe ve İngilizce olarak hazırlanan sergi, 7 Şubat’a kadar açık kalacak.
http://www.bagimsizhaberajansi.com/haberler/eski-diyarbakirin-kulturel-cesitliligi-fotograflarda