Diyarbakır 1915: Kötülüğün arkeolojisi - Gündem
03 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Սահմի / Օր : Արամ / Ժամ : Հոթապեալ

Gündem :

03 Şubat 2012  

Diyarbakır 1915: Kötülüğün arkeolojisi -

Diyarbakır 1915: Kötülüğün arkeolojisi Diyarbakır 1915: Kötülüğün arkeolojisi

Diyarbakır İçkale’de çıkan kafatasları, 1915’in bahar aylarında buradaki hapishaneye konup işkence edildikten sonra öldürülen Ermenilere ait olabilir. O dönemde yazılan raporlar bu iddiayı doğruluyor

Geçen hafta Diyarbakır İçkale’de yapılan arkeolojik kazılar sırasında ortaya çıkan kafatasları ve kemikler kamuoyunu hayli meşgul etti. İlk olarak bunların yakın zamana kadar polis ve jandarma tarafından kullanılan İçkale’deki binalarda JİTEM’in yaptığı yargısız infazlarda ölenlere ait olduğu sanılıyordu. Fakat olay yerinde inceleme yapan Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı Başsavcı Vekili Ahmet Karaca, bu kazılarda bulunan kemik ve kafataslarının faili meçhul cinayetlerin yoğun olduğu 1990’lı yıllara değil, daha eski dönemlere ait olabileceğini vurguluyordu.

İçkale’de incelemelerde bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da şunları söylemiş: “Burada çok geniş bir alan ve çok sayıda yapı var. Eğer gerçekten bir katliam merkezi olarak kullanılmışsa elbette biz o acı hatıranın küllenmemesini istemeyiz. Bir biçimde o ibret olsun diye onu da koruyacak olan ve onu gelecek nesillere taşıyacak olan bir düzenlemeyi düşünebiliriz. Ama bu konuda karar vermek için öncelikle Adli Tıp’ın ne diyeceğini bilmek gerekiyor.”(Vatan, 23 Ocak 2012)

Konu ile ilgili olarak, AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu da şunları söylemiş: “Cezaevinin yapılış tarihi 1880. Bulunan kemikler o tarihten sonraya ait. Mezarlık düzeni içinde tesbit edilmiş değil. Üst üste atılmış cesetler. Ama dışarıdan baktığınız zaman kemikler çok eski döneme ait gibi görünüyor. Cesetlerin üzerinde elbise yok. 90’lı yıllara ait olsa, genelde elbiseleriyle gömüyorlardı... 1910-25 arası benim şahsi tahminim. İstiklal Mahkemeleri’nde binlerce insan sorgulanmadan yargılanmadan idam edilmiş.” (Habertürk, 25 Ocak 2012)


Tomas Mıgırdiçyan’ın raporu
Diyarbakır tarihinde her zaman “devletlu” takımının yerleştiği İçkale’deki eski hapishanenin Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) döneminde yapıldığı tahmin ediliyor. Yakın zamana kadar cezaevi olarak kullanılan eski hapishane binasının Diyarbakır’ın yaşadığı katliamların tarihinde özel bir yeri vardır. 1915’teki Ermeni katliamında şehrin Ermeni eşrafı bu hapishaneye doldurulmuş ve daha sonra da katledilmiştir.

1915’te Diyarbakır İngiliz Konsolosluğu’nda tercüman olarak çalışan Tomas Mıgırdiçyan, 1919 yılında, Kahire’de kaleme aldığı “Diyarbakır Katliamları ve Kürt Mezalimi” başlıklı raporunda, yaşanan terör ve baskıyı ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Rapor, Amerikan Milli Arşivleri’nde bulunmaktadır. Mıgırdiçyan, Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesinden sonra, İngiliz Konsolosu Monck-Mason ile birlikte 1 Kasım 1914 tarihinde şehri terk etmiştir. Rapor, esas olarak katliamdan kurtulan Diyarbakırlı Ermenilerden Levon Kasapyan ve Tomas Doncuyan’ın tanıklıklarına dayanmaktadır.


Dr. Reşit Bey’in vali olarak atanması
Diyarbakır’da yaşanan katliamların mimarı, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularından Dr. Reşit Bey’dir. Diyarbakır’a gelmeden önce Musul Valisi olarak görev yapan Çerkes Reşit Bey, daha Musul’dayken Talat Paşa’ya yolladığı telgrafta şunları yazar: “[Diyarbekir’in] ehemmiyet-i askeriyesinden ziyade ehemmiyet-i inzıbatiyesini calib-i dikkat görmekteyim. Bu sırada ne yapılırsa kâr sayılacağından Ermenilere karşı en kestirme usulü tatbik etmek fikrindeyim.”

Burada “en kestirme usulden” ne anlamamız gerektiğini, İttihat ve Terakki, Katib-i Umumisi Mithat Şükrü Bey’in anılarından çıkarabiliriz. Dr. Reşit, 1917 yılında İttihat ve Terakki, Katib-i Umumisi Mithat Şükrü [Bleda] Bey’i ziyaret eder. Ermeni meselesini konuşurlar. Sohbet esnasında, Mithat Şükrü Bey, Dr. Reşit’e şu soruyu sorar: “Siz hekimsiniz ve bir hekim sıfatıyle can kurtarmakla vazifeli bir insansınız. Nasıl oldu da, [Diyarbakır’da] bunca mâsumun sürü sürü yakalanıp ölümün kucağına atılmasına sebep oldunuz?” Doktor Reşit’in Mithat Şükrü Bey’e cevabı, “en kestirme usulün” ne olduğunu açık bir şekilde anlatmaktadır: “(...) Ermeni eşkıyası, bu vatanın bünyesine musallat olmuş birtakım zararlı mikroplardı. Hekimin vazifesi de mikropları öldürmek değil midir?” (Resimli Tarih Mecmuası, 1953, sayfa 2444).

Talat Paşa’nın raporuna göre, Diyarbakır vilayetinde 1914 yılında 56,166 Ermeni bulunuyordu. Raporun kaleme alındığı 1917 yılında, Diyarbakır dışındaki çeşitli şehirlerde bulunan Ermenilerin toplamı da sadece 1,849 kişiydi. Dolayısıyla, Diyarbakır Ermenilerinin % 97’si yok olmuştu. 18 Eylül 1915’te yine Vali Dr. Reşit Bey tarafından merkeze yollanan bir telgrafta, tehcir edilen Diyarbakır Ermenilerine bu kez çevre illerden tehcir edilerek Diyarbakır’dan geçenler de ilave ediliyor ve çöllere yollanan toplam Ermeni nüfusun miktarı 120 bin olarak veriliyordu (Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı: 1878-1920. Ankara, 2007, s. 262).


http://www.taraf.com.tr/haber/diyarbakir-1915-kotulugun-arkeolojisi.htm






Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+