19 Kasım 2011
Çok eski bir maziye sahip olan Midyat`da kültürler, lisanlar, dinler uyum içinde yaşamakta...
Yukarı Mezopotamya’nın tarihî ehemmiyet arz eden coğrafyasında önemli bir yer tutan Midyat, medeniyetlerin kesişme noktasında bulunması hasebiyle birçok medeniyetin dinî, içtimaî, örfî vs. özelliklerini barındırmış ve halen barındırmaktadır. Farklı din ve dillerin özgürce bu coğrafyada yaşayabilmesi bir barış ve kardeşlik ortamı oluşturmakta, bu faklılıklar ise ülkemizin zenginliği olarak kendini göstermektedir.
Midyat, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin güneyinde bulunan Mardin ilimize bağlı bir ilçe merkezidir. İlçeye bağlı 9 mahalle, 6 belde, 50 köy ve 31 mezra bulunmaktadır. Topraklarının çoğunluğu engebeli arazilerden meydana gelmektedir. Bu nedenle çok yüksek sayılabilecek dağ merkezleri yoktur. En yüksek sıcaklığı (42,5 C) ile en düşük sıcaklığı (-14,5 C) arasındaki fark 56,5 C’yi bulmaktadır. Zeytin, incir, nar, badem, çeltik, pamuk, mercimek ve üzüm, yetiştirilen tarım ürünlerinin başında gelmektedirler. Nüfusu ise, 2008 yılı verilerine göre 113.960 olarak karşımıza çıkmaktadır.
İlçe isminin nereden geldiği konusunda çeşitli rivayetler mevcuttur. Bazı kaynaklara göre, ilçenin adı birçok değişimlerden sonra Farsça, Arapça ve Süryanice karışımından meydana gelmiş ‘ayna’ anlamına gelmektedir. Başka bir rivayete göre ise Midyat, Mağaralar Kenti anlamına gelen ‘Matiate’ kelimesinden ismini almıştır. Midyat ilçesi 1927 yılında Mardin iline bağlanmıştır.
Tarihî süreç içerisinde Midyat’ın farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığını zikretmiştik. İslâm hâkimiyetinden önce Midyat 6 farklı egemenlik altına girmiştir. Bunlar; Hurri-Mitanni, Asur, Med, Pers, Büyük İskender ve Diadoklar, Roma ve Bizans egemenlikleriydi. Midyat’ın İslâm hâkimiyetine girmesi ise 640 yılı Hz. Ömer dönemine rastlar. Daha sonra bölgeye yeni Müslüman olan Emevî ve Abbasîler egemen olmuştur. Özellikle Abbasîlerin yöreye hâkim olmasıyla birlikte bölgede çok geniş bir imar faaliyeti başlamıştır. Midyat köylerinin büyük bir kısmı Abbasiler’in en parlak dönemini yaşadığı Sultan Harun Reşit döneminde kurulmuştur. Artuklu ve Osmanlı hâkimiyetlerinden sonra Türkiye Cumhuriyeti idaresi altına girmiştir.
Kültürel yapı olarak ilk dikkat çeken unsur, camiiler ve kiliselerdir. Bakıldığı zaman camiler ve kiliseler bir arada görünmektedir. Bu da bölgenin kültürel açıdan farklılık arz ettiğini gösterir. Bölgede 19 kilise bulunmaktadır. Kiliseler de dâhil yerleşimlerin bulunduğu bölgelerde yapısal olarak tamamen tarihî bir doku sezilmektedir.
Bölgenin en önemli sivil mimari özelliği taşıyan ve son zamanlarda ünü artan bir yapı olarak ‘Midyat Konuk Evi’ni görmekteyiz. Bu ev, Mardin’in en güzel taş evlerinden biridir. Konutun en önemli özelliği ise Midyat’ta geleneksel konutların korunmasına yönelik bilincin artmasını ve kaybolmakta olan geleneksel taş işleme sanatının canlanmasını sağlamış olmasıdır.
Midyat bölgesini dini yapı olarak incelediğimizde dört farklı grup karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan ilki Süryaniler’dir. Kilise ve manastırların cemaati olan Süryaniler, köken olarak Hz. Nuh’un oğlu Şam’a dayanmaktadır. Bu topluluğun yerleşim alanı genelde Mezopotamya bölgesidir. Bu geniş coğrafyada yaklaşık beş bin yıllık gibi uzun bir geçmişe sahiptirler.
Diğer bir dini grup ‘Yezidiler’dir. Bu dini grubun Midyat’taki nüfusu neredeyse bitmiştir. ‘Şeytana Tapanlar’ olarak bilinen bu topluluğun inançları arasında ne şeytana tapmak ne de kötülüğü sembolize eden şeytan vardır. İbadet olarak, ‘Kavl’ adı verilen günlük duaları vardır. Bu dua güneş doğarken ve batarken olmak üzere 2 kere yapılır. Aralık ayının ilk salı, çarşamba ve perşembe günlerinde oruç tutulur. Din adamları ise yazın ve kışın olmak üzere 80 gün oruç tutarlar. Ayrıca bu dini toplulukta doğum sonrası vaftiz uygulaması mevcuttur.
Bir diğer dini topluluk olarak karşımıza ‘Becirmaniler’ çıkmaktadır. Becirmaniler, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin nüfusu en fazla olan topluluklarındandır. Bu inancın önderi, kayıtlarda Harun Reşit zamanında yaşamış olan Seyit Bilal olarak geçmektedir. Nüfusları ise çok fazla olup üç yüz bin e yakın olarak bilinmektedir.
Bir diğer ve son dini grup olarak ‘Şemsiler’i görmekteyiz. Şemsiler, Süryaniler içinde sayılmakla birlikte ayrı bir grup olarak varlıklarını sürdürmektedirler. Süryani ibadetlerine katılırlar, çocukları vaftiz edilir, nikahlarını Süryani rahipler kıyar fakat Şemsiler kendilerini Şemsi olarak adlandırmaya devam ederler ve yalnızca kendi aralarında evlenirler. Dilleri Arapçadır. Nüfusları ise yüz aile kadardır.
İktisadî hayatlarına gelecek olursak, Midyat’ta sulama imkânı olmadığından kuru tarım yapılmaktadır. Arazilerin engebeli oluşu nedeniyle de işlemede insan ve hayvan gücüne gereksinim duyulur. Buğday, arpa, mercimek ve acur (Acur, Midyat’a has bir salatalık çeşididir), kavun, karpuz gibi tarım ürünlerinin yanında bağcılık ve Antep fıstığı yetiştiriciliği yapılır.
Midyat deyince akla gelen en önemli şeylerden birisi gümüştür. Gümüş işlemeciliği oldukça önemsenen, geliştirilen ve son zamanlarda oldukça revaçta bir iştir. Bahsettiğim işe ‘Telkâri’ adı verilir. Bu iş oldukça ustalık ve sabır gerektiren bir iştir ki gümüşten çok çeşitli malzemeler işlenmektedir. Sigara ağızlıkları, aynalar, tepsiler, kemerler, tütün kutuları…
Midyat’ta bir de ‘Katori İşlemeciliği’ denilen taş işleme sanatı mevcuttur. Bu sanat Midyat’ı simgeler mahiyettedir. Bu işte kalker taşı kullanılmaktadır. Bu taşın en önemli özelliği kesilmesi kolay ve işlenebilir olmasıdır. Ocaktan çıkınca yumuşak, güneş ve suyla buluşunca ise sertleşen bir yapıya sahiptir.
Bölgede önemini korumaya çalışan fakat sadece birkaç kişi tarafından sürdürülen ‘Basmacılık’ ve ‘Hat’ sanatları mevcuttur. Bunun yanında Süryaniler tarafından sürdürülen ‘Kalaycılık’ ve ‘Bakırcılık’ sanatları mevcuttur.
Genel itibariyle Midyat, din, dil, örf-adet farkı gözetmeksizin farklı inanç ve anlayışlara mensup toplulukların bir arada yaşadığı bir bölge olması açısından önem arz eden bir konumdadır. Bölge turistik açıdan da oldukça zengin olması nedeniyle görülmeye değer bir yerdir.
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=183927