Kızım hatırlasın, torunum unutsun - Haber Arşivi 2001-2011
23 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Ծմակ / Ժամ : Փայլածու

Haber Arşivi 2001-2011 :

27 Mayıs 2011  

Kızım hatırlasın, torunum unutsun -

Kızım hatırlasın, torunum unutsun

Nuneh Vanlı. Ermenistan ve Türkiye’den gazetecilerin katıldığı gezide büyükannesinden masallarda dinlediklerini hatırlıyor: Yaşananları kızımın da hatırlamasını istiyorum ama umarım torunum hatırlamak zorunda kalmaz

PSİKOLOJİK SINIRLARI AŞMAK - 1

Bundan aylar önce bir grup Ermeni çevreci kısa bir belgesel çekmeye karar verir. Türkiye’ye bir Ermeni olarak gelmenin zorluğunu ortaya koyan ve kapalı sınırların ne denli tuhaf olaylara gebe olduğunu gözler önüne seren, sanki Aziz Nesin’in kaleminden çıkmış bir hikâyenin peşine düşerler. Amaçları Kars yöresinden, soykırımın 95. yıldönümü için 95 ağacı soykırım anıtı parkına götürüp oraya dikmektir. Kısa filme adını veren hikâyenin ana kahramanları “95 ağacın” yolculuğu beklenildiği gibi maceralı olur. Zira çevreciler, Ermeni oldukları için bir dolu zorlukla karşılaşırlar: Burada kimse onlara ağaç satmak istemez, yasal olarak hakları da yoktur. Hatta “Ermeniler bu ağaçlarla ne entrikalar çevirecek” diye şüpheyle bakılır. Birkaç gün süren şaşkınlık ve pazarlık sonucu, aralarında Gürcü pasaportu taşıyan dostları sayesinde ağaçları satın almayı başarırlar, tabii bulunmaz Hint kumaşı fiyatına. Ama iş bununla kalmaz, onları bekleyen asıl engel gümrüktür. Rotayı Sarp sınır kapısına çevirirler ve bu sefer daha büyük bir çile yaşarlar. İşlemler devamlı sürüncemeye sokulur. Konteynırdaki ağaçlar ise sulanmadıkları için kuruyup ölme tehlikesi geçirir. Aslında gümrükte bekletilmelerin gerçek anlamda hukuki bir dayanağı da yoktur ya... Sonunda düğümü sihirli değneğiyle çözen yine “para” olur, hem de bol keseden. 95 ağacın Erivan’a varması ise iki haftayı bulur.


Köklerine dönmenin mutluluğu
Kısa filmdeki ağaçların yolculuğunun mecazi bir anlamı da var. Ermeniler için Doğu Anadolu’ya gelmek bir nevi iki nesil önce koparıldıkları köklerine manevi bir yolculuk. Benim için ise Ermenistan seyahati sembolik bir değerden ziyade, geçmişimiz ve önyargılarımızla yüzleşme mahiyetini taşıyor. İşte bu duyguları paylaşabilmemiz için, İstanbul Kültür Üniversitesi’nin düşünce kuruluşu Küresel Siyasal Eğilimler Merkezi (GPoT) ve Erivan Basın Kulübü ile İnternews Ermenistan iki ülkenin basın mensuplarını biraraya getirerek iki haftalık bir otobüs turu düzenledi. Türkiye’den altı “şanslı” gazeteci olarak, seyahat boyunca hem Ermeni halkının Anadolu’daki izlerini sürme, hem de Ermeni katılımcılar vasıtasıyla Ermenistan’ı daha iyi tanıma fırsatı bulduk. Üç bin kilometrelik yolu aşındırdığımız serüvene bizimle beraber katılan altı Ermeni gazeteci ve diğer organizatörlerle birlikte bir nebze olsun kendi hikâyemizi de çizdik, kafa kafaya verip birbirimizin hislerini anlamaya çalıştık. Bu sayede Doğu Anadolu’nun, aileleri Erzurum’dan, Kars’tan, Doğubeyazıt’tan, Van’dan ve Muş’tan tehcir edilen Ermeni gazeteciler için nasıl bir anlam taşıdığını da idrak ettik. Onlarda tıpkı belgeseldeki “95 ağaç” gibi kendilerini evlat edinen üvey bir toprağa yeniden kök salmak zorunda bırakılmıştı...

Bizim yolculuğumuz da belgesele nispet aksiliklerle başladı, 12. yüzyılda Ermenilerin Kilikya krallığı topraklarının merkezinde, yani Adana yöresinde. Kozan - Ermenice Sis - Mamluklar tarafından ele geçirilinceye kadar yaklaşık 175 yıl Kilikya krallığının başkentliğini yapmış. Ancak bundan ne köylüler haberdar, ne de açıkçası biz tarihin en önemli Ermeni devletlerinden birinin burada filizlendiğini doğru dürüst biliyoruz. Kozan’a kayalıkların tepesinden kuş bakısı bakan kale, Ermeni gazeteciler için programdaki en önemli duraklardan biri. Ancak sadece kalenin kendisinin değil, kaleye giden yol da tahribatlı olduğundan dolayı oraya otobüsle ulaşamıyoruz. Buna rağmen, Ermeni dostlarımıza tarihlerinin en önemli merkezlerinden birinin izini sürmüş olmak, uzaktan birkaç fotoğrafını çekebilmek bile yetiyor. Tabii günümüzde bu yöre sadece tüm Ermeni nüfusundan arınmamış, ayrıca milliyetçiliğin havzalarından biri haline de gelmiş.

Kozan’dan geri döndüğümüz Adana’daki Çukurova Genç İşadamları Derneği’nin muhterem üst düzey üyeleriyle görüşmemiz de bu gerçekliği hatırlatır nitelikteydi. Bölge ekonomisi ile ilgili kendilerine yöneltilen soruları inatla Türk milliyetçiliğine giriş dersinden incilerle yanıtlayan dernek başkanının muhaveresinin ise nihayetinde Ermeni arkadaşlarımız için çok öğretici bir tarafı da var.


97’lik delikanlı Avedis dede
Yolculuğun Antakya ayağı ise daha iyi alametlerle başlıyor. Kültürel zenginlik açışından sıradışı olan bu ilin Türkiye coğrafyasında ezkaza yer edindiği her haliyle belli. Tarihin bir cilvesiyle Hatay 1939’da Türkiye’nin bir parçası olunca, paketin içinde bulunan birçok Ermeni köyü ne yapacağını şaşırmış. Çoğu köydeki Ermeniler korkudan kaçmış, kısıtlı sayıda kalmaya karar veren Ermeniler ise Vakıflıköy’e yerleşmiş.






Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+