12 Mayıs 2011
Her şerde bir hayır var. AİHM’deki utanç verici savunma Gül’ün sabrını taşırınca DDK’yı harekete geçirdi. Avukatlar şimdilik ümitli
19 Ocak 2007’de planlı bir suikasta kurban giden Hrant Dink cinayetinde daha fazla söze gerek kaldı mı, şüpheliyim. Tetikçi iki genç, ara bağlantı elemanı bir genç daha ve sonrası, malûm, karanlıkta bırakılan cinayetin asıl planlayıcıları... Ergenekon mu dersiniz, derin devlet mi, yoksa Ergenekon eşittir derin devlet, eşittir devlet mi, bilmem. Arat Dink’in Taraf ’ta çıkan makalesinin şu bölümü bence her şeyi açıklıyor, fazlasıyla: “Tehditçisine ‘beni koru’ demek babamızın meşrebine uygun değildir. Lafı dolandırmayalım, bu ülkede söz konusu kuvvetler halka hiçbir zaman ayrı olmamıştır. Onlar kendine ayrıdır. ‘Devlet’ diyorsak, ‘devlet’ ne demekse onu söylüyoruz. Yasamayı, yürütmeyi, yargıyı alın, bunlara bir de ‘devlet güdümlü medya’ ve ‘devlet güdümlü sivil toplum kuruluşları’nı ekleyin, bütün bunları alıp boynumuza beşi bir yerde yapan egemen ideolojiyi de unutmayın. Devlet budur. Katil de budur. (...) Diyorlar ki ‘Devlet deme’, yok ‘bir kısım de’, yok ‘derin de’. O kısmı neyse çıkar ortaya, sen söyle. O kısım tamamen ortaya çıkmadıkça bunun adı ‘devlet’tir.(...) Bize tek araç ‘söz’ kaldı.
Sözümüze de göz diktiler. Diyorlar ki ‘Devlete katil deme’. Olur. Seri Katil.”
Arat doğru söylüyor. Devlet, eğer bir cinayeti aydınlatamıyorsa, o cinayeti üstlenmiş, hatta bizzat işlemiş demektir. Dink mahkemesi safahatı kamu görevlilerinin, ama özellikle valilik, MİT ve Emniyet görevlilerinin korunması kollanması müsameresi halinde geçti, geçiyor. Ama bardağı taşıran son damla, AİHM’de mahkûm olduğu Dink davasında Türkiye’nin verdiği savunma oldu. Dink bir Neonazi ile bir tutulup, onu öldüren hukuksuzluk, yani onun Türklüğü tahkir ve tezyif ettiği bir kez daha iddia edildi. Sonunda buna isyan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den geldi. AİHM savunmasını “mahcubum, maalesef Dink’i koruyamadık” diye eleştirdi. 28 Ocak’ta ise Devlet Denetleme Kurulu’nu cinayetin karanlıkta kalan tüm yönlerini aydınlatmak üzere harekete geçirdi. Çankaya’nın sitesinde şu açıklama yer aldı: “Mezkur hususlar nedeniyle aradan dört yıl geçmesine rağmen; yakalanan faillerin başkaca irtibatlarının bulunup bulunmadığı hususunun tam olarak açıklığa kavuşturulamadığı ve yargılamanın sıhhatli bir biçimde yapılamadığı ifade edilmektedir.
Öte yandan, AİHM’in 14 Aralık 2010’da kesinleşen Dink kararında da ‘Dink’in yaşam hakkının korunması ve cinayetin önlenmesinde kusuru olan yetkililer hakkında etkili soruşturma açılması’ istenilmiştir. Bu itibarla, Sayın Cumhurbaş-kanımız Devlet Denetleme Kurulu’na konunun ayrıntılı bir biçimde incelenmesi talimatını vermişlerdir.