Dört yıl önce gündüz vakti İstanbul'un en işlek yerlerinden birinde vurulup öldürülen Hrant Dink'in Mersin'e gelişi...

Mersin'in en büyük ilçesi Akdeniz'in bir köşesindeki rengârenk parkın müdavimi çocuklardan biri herhalde bir gün parkın ortasındaki kahverengi sütunun önüne gelip duracaktır. Kahverengi sütunun tepesine doğru başlayan beyaz helezona ve sütunun tepesindeki küreyi sarmış beyaz güvercinlere bakacaktır.

Belki sütunun üzerindeki yazıları okuyup anlayamayacak, ama alttaki beş satırın hemen üstünde yer alan bir insan portresi, gözlüklü ve biraz üzüntülü görünen bir adam, herhalde aklında kalacaktır. Ne işi var bu kahverengi sütunun burada, bu yazılar ne, gözlüklü adam kim? Neden üzgün?

Çocuk bir gün okuyabilen birine soracak ya da öğrendiğinde kendisi okuyacak. Beş satır, "Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim" diye başlıyor. "Ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce."

Çocuk sonra beş satırın altındaki imzayı da çözecek ve herhalde bir başka gün "Hrant Dink" adlı bu gözlüklü adamın kendisi ve diğer çocuklar için neden özel bir insan olduğunu da keşfedecektir.

7 Mayıs günü bir öğle vakti epeyce ısınmış Mersin'de çoğunluğu kadın ve çocuklar olan bir kalabalık "Sarı Gelin"i Kardeş Türküler'le birlikte söylüyor. Kahverengi sütunun üstü henüz örtülü. Coşkuyla söylenen türkünün ardından kalabalık bitişikteki parka akıyor, sütunun etrafını sarıyor.

Sütunun örtüsü açılıyor, Hrant Dink'in eşi Rakel Dink de orada. Kardeş Türküler'in sanatçıları, Akdeniz Belediye Başkanı Fazıl Türk, Mersin bağımsız milletvekili adayı Ertuğrul Kürkçü, Mustafa Alabora, Ali Bayramoğlu orada.

Herkes kahverengi sütuna, üstündeki gözlüklü adama, sütunun tepesindeki beyaz güvercinlere bakıyor. Çocuklar resmi törenlerdeki gibi çekiştirilmiyor; kendi ihtimalleriyle baş başa koşuştururken içlerinden üçü beşi, sonra biraz daha fazla, bir yerlerden bir şeyler duyarak, bir şeyler öğrenerek, ellerinde çiçekler sütunun önüne geliyor. Çiçekleri gözlüklü adamın ve beş satır yazının önüne bırakıyorlar.

19 Ocak 2007 tarihinde gündüz vakti İstanbul'un en işlek yerlerinden birinde, herkesin önünde vurulup öldürülen Agos yayın yönetmeni Hrant Dink Mersin'e böyle geliyor. Mersin'in en büyük ilçesi Akdeniz'in ortasında bir yerde, rengârenk bir parka adını veriyor.

Rakel Dink,."Bizi teselli eden tek şey, onun öldürülmesiyle onun gibi düşünenler çoğaldı ve bu resmi bugün burada görüyorum. Onun ismini gören herkes, ayrımcılığın, ırkçılığın ve faşizmin yarattığı vahşeti hatırlayacaktır" diyor.

Parkın bitişiğindeki bir binanın cephesinde kocaman bir pankart asılı. Gözlüklü adamın resminin altında şöyle yazıyor: "Mezopotamya'nın yiğit evladı. Kürt halkı seni unutmayacaktır