27 Nisan 2011
Batman’ın Kozluk ilçesinde askerlik yapan Sevag Şahin Balıkçı, 24 Nisanda bir silah arkadaşıyla ‘şakalaştığı’ sırada hayatını kaybetti. Askeri depoda bir arının sokması sonucu ölen askere ‘şehit’ diyorsak, Sevag için de şehit demeliyiz. Ama bence Sevag şehit değil, çünkü o, kendisiyle aynı yerde aynı görevi üstlenen biri tarafından öldürüldü. Bir nevi ‘silah arkadaşı’ tarafından.
1 Nisan 1986 tarihinde doğan Sevag Şahin Balıkçı’nın ölümü için dün, çelişkilerle dolu bir rapor hazırlandı. “Arkadaşıyla şakalaştığı sırada silahın ateş almasıyla vurularak öldü” deyip, “görgü tanığı yok” diye ekliyorlar. Bir de katil için “isminin açıklanmadığı bir arkadaşı” diyor haber siteleri. Ailesi, ona Şahin adını askerde rahat etsin diye koymuştur muhtemelen. Ermenilerde (belki diğer gayrimüslimlerde de) ikinci bir ad konması, bu adın da Türkçe olması çocuğun askerde rahat etmesi içindir. Ama pek bir işe yaramamış Sevag’a Şahin isminin verilmesi. Bu ülkede her zaman olduğu gibi Ermeni kimliği ağır basıp, henüz 20’lerinde olan faşist biri tarafından öldürüldü. Çelişkilerle dolu bu ölüm raporu, Türkiye’nin 24 Nisan’ı hâlâ inkâr etmesinin, hâlâ aynı vatan için savaştıkları gerçeğine inanmak istememesinin bir kanıtı. Askerliğe karşıyımdır, doğduğumdan beri karşıydım, bundan sonra da karşı olacağım. Ama Ermeni birinin Türkiye için askere gitmesine, orada da bir Türk tarafından ayın 24’ünde öldürülmesine göz yumamam. Bu kendimden çok Sevag’a yapılmış bir ayıp olur.
Sevag Balıkçı, iki yıl önce sözlenmişti. Sözlüsüyle birlikte çekindiği fotoğrafın (muhtemelen sözlendiği gün) altında sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta şöyle yazmıştı Sevag: “Hayatta varoluş sebebime sözüm var! Sonsuza kadar…”
Sevag’ın cenazesi şimdi Gümüşsuyu’ndaki askeri hastaneye götürülüyor. Ailesi üzgün, bir o kadar da kızgın bir ruh haliyle cenazesini bekliyor çocuklarının.
Bu ülkede Ermeniler için her gün 24 Nisan. Hrant Dink’in katledilmesinin ardından düzenlenen anma töreninde bir teyze, elindeki dövize “1.500.000+1” yazmıştı. Şimdi bu sayı, artık 1.500.000+1+1 oldu. Bu sayı istediği kadar uzasın, Türkiye’nin unuttuğu bir şey var; Bu ülke hepimizindir!