25 Nisan 2011
24 Nisan Ermeni Soykırımı Anma Günü nedeniyle bugün Ermenistan'ın başkenti Erivan'da Türkiye karşıtı pek çok eylem düzenlenecek
Ancak Başkent'e 40 kilometre uzakta, Türkleri seven hatta düğünlerinde İbrahim Tatlıses şarkılarıyla coşan Magara adlı bir köy var. Bu vesileyle Magaralı Onik'in evine konuk olduk.
Bir 24 Nisan daha geldi çattı... Gözler Ermenistan'daki Soykırım Anma etkinliklerinde. Erivan'da 24 Nisan 'Soykırımı Anma Günü' 23 Nisan gecesi milliyetçi Taşnak partili gençlerin meşaleli 'Soykırım Yürüyüşü' ile başlıyor. Yürüyüşte, "Kahrolsun Türkiye! Türkiye soykırımı tanı, Katil Türkiye" sloganları atılıyor. Ama öncesinde küçük bir seromoni daha var: Törenle gazyağına bulanmış Türk bayrağı yakmak! 24 Nisan ise Ermenistan'da resmi tatil olduğu için 10 binlerce Ermeni ellerinde karanfillerle Soykırım Anıtı'na koşuyor.
Televizyonlar günler öncesi 'Ermeni soykırımı belgeselleri' yayınlanmaya başlıyor; uzmanlar soykırım üzerine bilindik iddiaları tekrarlıyor. Her 24 Nisan'da madalyonun bir yüzünde bu yaşananlar var. Ya öteki yüzünde? Madalyonun öteki yüzüne küçük bir bakış atmak için geçtiğimiz yıl Erivan'a 40 kilometre uzaklıktaki Margara Köyü'ne gittik. Peki neden Margara? Çünkü, bu köy 18 yıldır kapalı olan Alican Sınır Kapısı'nın yanı başında. Ermenistan'ın Türkiye'ye en yakın noktası.
ONİK'İN FAKİRHANESİNDE
Margara Köyü'nde her yer bahçelik. 500 nüfuslu köy ekmeğini topraktan çıkarıyor. Tarlada çalışan Margaralı köylüye ne yetiştirdiğini soruyoruz. Başlıyor tanıdık kelimelerle anlatmaya: "Domat, badılcan, bibar, karpuz...'' Köyde dolaşıyoruz. Türk köylerinde olduğu gibi bir meydan ya da tüm köylülerin oturduğu bir kahvehane arıyor gözlerimiz. Ama ne bir meydan var ne de bir kahvehane...
Tam, "Şimdi Türkiye'de olsaydık bütün köylüleri bulurduk'' derken Türkiye'yi anımsatan bir sahneye tanık oluyoruz. Evinin önüne çıkan bir Margaralı köylü bize sesleniyor. Rehberimiz Karen, "Kahve içmeye davet ediyor" diyor. Bizi 2 göz odalı fakirhanesine buyur eden Onik Mıgırcan 42 yaşında. 2 kızı, bir oğlu var. Kızları utanıyor, yanımıza gelmiyor. Ama o ve eşi Nune, bütün sıcakkanlıklarıyla bizi ağırlıyor. Nune el çabukluğuyla yıllanmış masanın üstünü siliyor ve kahve yapmak için küçücük mutfağına geçiyor.
PİYANODA TÜRK EZGİLERİ
Onik de diğer Margaralılar gibi çiftçi. Yüzü hep gülüyor, eksilmiş dişlerine aldırmadan. Sohbet sırasında öğreniyoruz ki, Onik'in çiftçilik dışında bir mahareti daha var: Müzisyenlik. Köy düğünlerinde piyano çaldığını söyleyen Onik'in evinde piyano olduğunu duyunca şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. Bu kadar fakir kaç köy evinde piyano vardır ki? Onik, yatak odasında duran yıllanmış piyanonun başına geçiyor ve istek parçamız olan "Sarı Gelin"i çalmaya başlıyor. Sonra bize dönüp "Bakalım bu parçayı tanıyacak mısınız?'' diye soruyor. Tuşlara dokunuyor, tanıdık bir şarkı çalınıyor kulağımıza. İbrahim Tatlıses'in "Haydi Söyle"si... Tabii Ermenice sözlerle. İbrahim Tatlıses ve Barış Manço'yu çok sevdiğini söyleyen Onik, "Düğünlerde en çok İbo'dan şarkı çalmamı istiyorlar'' diyor ve bizi Türkiye'nin yanı başında Türkiye'ye götürüyor...