11 Mart 2011
Araştırmacı ve TÜRTAB (Toplumbilimsel Araştırmacılar Birliği) kurucusu Mehmet Fatih Öztarsu, Bakü Kafkas Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun. Bakü’de bulunduğu dönemde düşünce kuruluşları ve medya organlarında Kafkasya’ya yönelik akademi, danışmanlık ve gazetecilik çalışmalarında bulunan Öztarsu, şu anda Yerevan’da yaşıyor ve bölgeye yönelik çalışmalarına devam ediyor.
Ermenistan’daki Aravot gazetesinde de yazarlık yapan Öztarsu, aynı zamanda ‘100 Soruda Karabağ Sorunu’ adlı kitabın ortak yazarı; ‘Ermenistan’da Bir Türk’ ve ‘Dağlık Karabağ Sorunu’na Minsk Grubu’nun Yaklaşımları’ adlı yeni kitapları da basım aşamasında.
• Ermenistan’a gitmeyi ne zaman ve niçin istedin?
Yeni bir fikir değil. Bakü’de bulunduğum zaman dilimi içerisinde Ermenistan’la ilgili çok çalışma yaptım. Bu ülkeyi de görmenin benim için farklı bir tecrübe olacağını düşünüyordum. İlk olarak geçtiğimiz yıl Ağustos ayında geldim. Çalıştığım düşünce kuruluşunda bazı uzman arkadaşların tavsiyesiyle Ermenistan’ı en kısa zamanda görmem gerektiğine karar verdim ve zaman kaybetmeden Erivan’a ilk adımımı attım.
• Neden Ermenice öğrenmeye karar verdin?
Ben üniversite eğitimimi Bakü’de aldım. Hem bölümümün Uluslararası İlişkiler olması nedeniyle hem de bölgede yıllarca yaşamanın verdiği bir tecrübeyle Ermenistan’la ilgili meselelere daha sağlam şekilde yaklaşmam gerektiği bilincindeyim. Azerbaycan’da da, Türkiye’de de çeşitli düşünce kuruluşlarında ve medya organlarında çalıştım. Kafkasya bölgesiyle ilgili araştırmalar yaptım, makaleler yazdım. Türkiye’de gerek Kafkasya gerek Ermenistan üzerine çalışan hiçbir uzman Ermenice bilmiyor. Bazı üniversitelerde Moskova’da Ermenice eğitimi alan birkaç hocayı biliyorum. Bunların dışında faal olarak Ermenice bilip bölge araştırması yapan kimse yok. Ben masa başı uzmanı olmak yerine, zahmetlerini de göze alarak bu dili öğrenmeye ve çalışmalarımı verimli kılmaya karar verdim.
• Ermenice sana göre zor bir dil mi?
Bence zor bir dil. Rusça eğitimi alırken Rusçanın kısmen zor olduğunu düşünmüştüm. Ancak Ermenice ondan daha zor geldi. Hem Ermenicenin klasik yapısının bugün dahi korunması hem de dildeki yabancı etkisinin çok az olması bu dili zor kılıyor. Yabancı kelimeler ağırlıkta olsa böyle düşünmezdim. Alfabesinden başlayarak dilin içeriğine hâkim olmak zorlu bir süreç.
• Ermenistan’a ilk geldiğinde neler hissettin?
İlk ziyaretimde Ankara’dan arkadaşım İsmail’le geldim. Kendisi de benim gibi Ermenistan’ı çok merak ediyordu. Gürcistan’dan Ermenistan’a girişte, çıkabilecek sorunlara dair her ihtimali kafamda kurmuştum. Bir sorun çıksa en azından gelmeyi denemiş olacaktık. Ancak böyle olmadı. Ermeni gümrük memuru Türkçe “hoş geldiniz” diyerek vize işimizi üç dört dakika içinde halletti. Aracımıza geçip Erivan’a doğru yol alırken bir Türk olarak farklılık hissediyor insan. Buranın köy, kasaba ve şehir yapısını yol boyunca içselleştirerek düşünmeye koyuldum. Sonuçta kafamdaki haritada Ermenistan karanlık bir bölgede yer almakta ve bu bölgeyi yine kendi kafamda aydınlatma çabasındaydım. Erivan’a girdiğimde şimdiye dek hakkında çokça çalışma yaptığım ancak bir türlü göremediğim ülkenin başkentine girmenin heyecanını yaşadım. Hiçbir sorun yaşamadan bu ülkeye gelmek ve serbestçe dolaşmak oldukça güzel bir duygu. İlk seyahatimde beni ilk etkileyen ülkenin mimarisi, ve insanların bize benzemesi oldu.
• Dil hocanla nasıl tanıştın? Aranızda hangi dilde konuşuyorsunuz?
Dil hocamla Ermenistan’da gerçekleştirilen Ani Diyalog programında tanıştım. Kendisi Erivan Devlet Üniversitesi Türkoloji bölümünden. Aramızda çoğunlukla Türkçe konuşuruz. Ben Ermeniceye yeni başladığımdan her şeyi Ermenice konuşmam imkânsız. Hem Türkçe konuşmamız kendisi için de güzel bir pratik imkânı sağlıyor.
• Ermenicede Türkçeye benzettiğin neler var?
Özellikle ağız yapısı bizim Doğu Anadolu ağzına benziyor. Ben Malatyalı olduğum için Doğu’nun ağız yapısına hâkimim. Bu konuda bir zorluk yaşamıyorum. Bundan başka, iki dilin ortak kelimeleri genellikle benzer yemek kültüründen doğmuş. Köfte, kavurma, sarma, tandır ve bulgur bunlardan başlıcaları. Tabii tarihe ve ortak geçmişe yönelik pek çok ortak kelime bulunuyor.
• Bir Türk olarak Ermenistan’da yaşamak kolay mı?
Yeni tanıştığım insanlar arasında benim ülkelerinde yaşamama şaşıranlar oluyor. Çalışmalarım medya ve akademi yönlü olduğu için bunun oldukça güzel bir karar olduğunu söylüyorlar. Türkiye hakkında, Malatya hakkında da çok sorular soruluyor. Ancak en çok sorulan sorular son dönem Türk dış politikası ile ilgili oluyor.
Bence öncelikle burada Türk imajının tam oturması gerekiyor. Buraya her türlü Türk tekstil ve inşaat malzemeleri geliyor. Üzerinde koskoca harflerle Türkçe isimler yazıyor. Ancak bu malı satan ve alan kişilerin Türklerle doğrudan bir teması olmamış. Türk denince akılda İranlı Müslümanlar gibi bir imaj şekilleniyor ya da siyasi propagandalarla şekillenen bir Türk geliyor akıllarına. Bunu değiştirmek için Türklerin Ermenistan’a daha çok gelmesi, halkla temas kurması ve ortak çalışmalar düzenlenmesi gerekiyor. Bir Türk olarak elbette kendimi herkese doğrudan ifade etmem zor. Zaman zaman bazı zorluklar yaşanıyor. Bu zorluklar da gündelik hayatla ilgili. Her milletin iletişimde olabileceği gruplar varken burada hiçbir Türk’ün bulunmaması bazen sıkıcı gelebiliyor. Gönül ister ki burada daha fazla genç arkadaşımız olsun ve Ermeni gençlerle daha çok ortak payda oluşturabilelim. Alanı sosyal bilimler olan her Türk için burada yapılması gereken çok çalışma var ve Ermeniler buna hazırlar.
• Ermenilerle ilk tanışman nasıl oldu? Memleketin Malatya’da Ermeniler var mıydı çocukluğunda?
İlk defa bir Ermeni ile üniversite yıllarımda tanıştım. Azerbaycan’da yaşayan pek çok Ermeni var. Ancak beni Ermenistan’ı görmeye teşvik eden arkadaşlarla internet üzerinden ortak çalışmalar vasıtasıyla tanıştım. En başta Erivan’ın nasıl bir şehir olduğunu, Ermeni insanının neleri merak ettiğini ve gündemde ne gibi konuların olduğunu soruyordum. Zaman içinde bu arkadaşların davetiyle Ermenistan’ı da yerinde tanımış oldum.
Malatya farklı bir yapıya sahip, kozmopolit bir memleket. Her türlü unsurun bulunduğu bu şehirde yıllarca barış içinde yaşanmış. Türk, Kürt, Ermeni, Zaza, Sünni ve Alevi yapıdaki bu şehirde kimse kimsenin ne olduğunu konuşmaz. Pek çok Kürt akrabam var. Ancak ben Kürt’ün etnik anlamda ne demek olduğunu ilkokulda öğrendim. Okuldaki resim dersi için el işi kağıdı almam gerekiyordu. Bakkal hangi renkten istediğimi sorunca ben “kırmızı” diye cevap verdim. Adam birdenbire “Ne o? Kürt müsün yoksa? Kürtler kırmızıyı sever” dedi gülümseyerek. Kendisi de Kürt olan bakkal sayesinde o yıllarda literatürüme bir kelime daha girmişti. Babamın, dedemin pek çok Ermeni esnaf arkadaşı varmış. Müslüman esnaf dedeme borç vermezken Ermeni Sarkis Usta zor zamanında dedeme destek çıkmış. Bu tür güzelliklerin yaşandığı bir yer Malatya ve bunu korumaya devam ediyor. Erivan’da da bir Malatya var. Yeni Malatya vaktiyle Malatya’dan göçen insanların bulunduğu bir yer. Buradaki Malatya’yı gezdim. Ancak bizim Malatya ile pek benzerliği bulunmuyor.
• Azerbaycan’da okudun… Orası nasıldı? Türklere bakışları nasıldı?
Azerbaycan güzel bir memleket. O güzelliğin kaynağı Bakü şehri. Her milletten insanın bulunduğu bu şehir bana çok şey kattı. Diyebilirim ki hayatıma yön veren çalışma sahasına bu şehirde yaşadıklarım ve gözlemlediklerim sayesinde girdim. Tabii Türk tarihi için de ayrı bir yeri vardır Bakü’nün. Kafkas İslam Ordusu’nun şehre giriş yılı olan 1918’den beri ortak bir kardeşlik paydası oluşturulmuş. Türk dizileri izlenir, Türk takımları takip edilir ve burada yaşayan Türkler de buranın yerlisiymiş gibi davranılır. Tabii her Sovyet ülkesinde olduğu gibi burada da eski Sovyet yapıları ve kültürü Türkler için yabancılık çekilecek bir ortam oluşturuyor. Ancak bugünün dünya düzeninde her şey gibi bu da zenginlik olarak kültürümüze katkıda bulunuyor.
• Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki benzerlikler ve farklılıklardan söz edebilir misin?
İki ülkenin en benzer tarafı Sovyet geçmişi. Binalar, Rusçanın devam eden varlığı ve yakın geçmişe dair hatıralar hep Sovyetler Birliği’yle ilgili. İki ülkenin bundan başka, Kafkasyalılık benzerliği de bulunuyor. İnsan profilinden bunu rahatlıkla çıkarabiliyoruz. Tabii Ermenistan’da Anadolu profili de ağır basmakta. Şehir yapısı bir toplumu etkileyen en önemli unsurlardan birisidir. Erivan ve Bakü’yü kıyasladığımızda şehir yapılarında çok büyük benzerlikler görüyoruz. Doğal olarak orada yaşayan halklar da aynı yaşam tarzıyla hayatlarını devam ettiriyorlar. Ayrıca iki ülkenin yaşlıları her söze “Sovyetler döneminde…” diye başlayarak bugünkü ekonomik vaziyetten duydukları memnuniyetsizliği dile getirirler.
• Daha ne kadar Ermenistan’da kalmayı planlıyorsun? Bundan sonraki planların neler?
Ermeniceyi ilerletene kadar kalmayı düşünüyorum. Bu süreç içerisinde de medya ve akademi çalışmalarımı devam ettiriyorum. Sonuçta bu ülkede Türk gözlemci olmak bir ayrıcalık. Buna ek olarak Ermenistan’ın prestijli gazetelerinden Aravot Gazetesi’nde bir Türk yazar olarak çalışmalarımı sürdürmekteyim. Bundan sonrasında ise Ermenistan’la ilgili daha verimli çalışmalar yapmak, bunu akademi ve medya camiasında daha etkin şekilde sürdürmek istiyorum. Hatta Türk edebiyatının zengin eserlerini Ermeniceye kazandırmayı da çok isterim. Aynı şekilde Ermeni edebiyatını Türkiye’ye taşımak bize çok şey katacaktır. Birbirimizi anlamamız için bizim bu girişimlerimizin önemli olduğunu düşünüyorum. Ermenice bilmeyen diplomat, uzman ve gazetecileri olan Türkiye’nin Ermenistan’ı anlamasını nasıl bekleyebiliriz?