10 Aralık 2010
Ünlü Ermeni bestekarlara ve mekanlara yolculuk...
Cumhuriyet döneminin ilk korusu İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu ile Türk Musiki Vakfı'nca İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamında düzenlenen, ''İstanbul Mimarisinin Müziği'' adlı etkinlikte, yıl boyunca İstanbul'u İstanbul yapan, kent ile bütünleşen 9 farklı mekanda konserler verildi.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Klasik Türk Müziği Yönetmenliği ve Türk Musikisi Vakfı'nın işbirliğiyle hayata geçirilen ''İstanbul Mimarisinin Müziği'' projesi ile zamanının mekanlarında, zamanının müzikleri İstanbullular'a sunuldu.
Türkiye'de resmi anlamda kurulan ilk klasik Türk müziği icra kurumu olan ve bu yıl 35. kuruluş yıl dönümünü kutlayan İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun yetkin ve üst çizgideki icrasıyla her biri müzikal bir şölene dönüşen konserler, klasik Türk müziğine gönül veren İstanbullular tarafından büyük bir ilgiyle izlendi.
Yıl boyunca İstanbul'un siluetinde vazgeçilmez çizgileriyle var olan 9 mekanda, şef Fatih Salgar yönetimindeki İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun seslendirdiği konserlerden oluşan ''İstanbul Mimarisinin Müziği'' projesinin ilk adımı, ''İstanbul Radyosu ve Cumhuriyet Dönemi Bestekarları'' başlıklı konserin icrasıyla atıldı.
Cumhuriyet dönemi mimarisinin anıtsal yapılarından biri olan İstanbul Radyosu'ndaki konserde, Mesut Cemil, Münir Nurettin Selçuk, Refik Fersan, Yesari Asım Arsoy, Nuri Halil Poyraz, Sadi Işılay, Cevdet Çağla ve Emin Ongan gibi müzisyenlerin eserleri seslendirildi.
''Dolmabahçe Sarayı ve Hacı Arif Bey'' başlığı altında düzenlenen ikinci etkinlikte, ünlü bestekar, içinde yaşadığı mekanda eserleriyle adeta yeniden hayat buldu.
Konserlerin üçüncüsü, Eyüp Feshane Tarihi İdari Binası'nda verildi. ''Eyüp ve Zekai Dede'' başlığını taşıyan konserde, klasik müziğin büyük ustası Zekai Dede'nin eserleri, henüz 14 yaşında genç bir musiki öğrencisi olduğu günlerde inşasına tanık olduğu bir mekanda seslendirildi.
Projenin dördüncü konseri ''Topkapı Sarayı ve III. Selim'' başlığıyla Sirkeci'deki Sepetçiler Kasrı'nda yapıldı.
Projenin ''Kültür Başkentlerinin Şarkıları'' adlı beşinci konserinde ise, İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu ile Arkeoloji Müzesi'nde buluşan Amarcord Ensemble topluluğu, önceki yıllarda Avrupa Kültür Başkenti seçilmiş şehirlerin müziklerinden örnekler sundu. Ayrıca her iki koro beraberce İstanbul ezgilerini okudu.
Dizinin altıncısı ''Tamburi Cemil Bey''in zaman zaman bulunduğu ve müzik yaptığı Yıldız Sarayı'nın atmosferinde, Şale Köşkü Manej binasında gerçekleştirildi.
Projenin yedinci konseri, Klasik Türk Müziği'nin en büyük bestekarı olarak kabul edilen Itri merkez alınmak üzere, Itri'nin yaşadığı dönemde inşa edilen Ataköy Tarihi İspirtohane Binası'nda 300 yıl sonra seslendirildi.
''Yenikapı Mevlevihanesi ve Dede Efendi'' başlıklı sekizinci konserle, Dede Efendi'nin hayatında çok önemli bir yeri olan mekanda, 200 yıl kadar aradan sonra bir kez daha Dede Efendi'nin müziği yankılandı.
Serinin final konseri ''Ermeni Bestekarlarımız'' başlığı altında Taksim'deki Surp Ohan Vosgeperan Ermeni Katolik Kilisesi'nde gerçekleşti.
Konserde, Türk Müziği tarihinde önemli eserler veren Ermeni bestekarlar Bimen Şen, Kemani Tatyos Efendi, Nigoğos Ağa, Kemani Sarkis Efendi, Artaki Candan, Udi Afet Efendi, Udi Arşak Efendi ve Asdik Ağa'nin eserleri sunuldu.
-''KOROYA ŞÜKRAN BORÇLUYUZ''-
''İstanbul Mimarisinin Müziği'' projesinin bir yıllık serüvenini değerlendiren İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Klasik Türk Müziği Yönetmeni Mehmet Güntekin, İstanbul'da ''Mimarinin müziğini keşfetmek'' gibi bir amacın, aslında arka planında kültür kavramının ne olduğunu özümsemiş bir bakış açısına işaret ettiğini anlattı.
Projenin kendilerini zaten bu yönüyle çok heyecanlandırdığını belirten Güntekin, şunları kaydetti:
''Mimari ile müziğin ilk bakışta kolay fark edilemeyen ama alabildiğine iç içe geçmiş olan iki farklı sanat alanı oluşu, bu projeye ilgimizi çekti diyebilirim. Doğrusu kültür açısından son derece hayati olan bu keşfi, klasik Türk müziği ile İstanbul'un kendine özgü mimarisi bağlamında düşünüp bir proje halinde tasarlayan Türk Musikisi Vakfı'nın bu önemli duyarlılığına ilgisiz kalmamız mümkün değildi. Geride kalan 9 konserin başarısı ve gördüğü ilgi, proje sahibi olan Türk Musikisi Vakfı ve uygulama ekibi olan İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun çizgi üstü kurumsal ciddiyetlerini ve sorumluluk bilinçlerini de ifade ediyor. Kendilerine şükran borçluyuz.''