15 Kasım 2011
Ermeni Kadini ve Egitim
Dünyaya gelen her çocugun ihtiyaci olan gida gibi, egitim de manevi dünyasi için bir baska ihtiyaçtir. Gelenek, görenek, tahsil, genel kültür gibi egitim, nesilden nesile kalici olabilecek sekilde programlanir. Bu, ailesini, soyunu, irkini ayakta tutabilecek yegâne etkendir. Ermeni kizinin egitimiyle baslamak istiyoruz.
Sütanneleri tarafindan beslenen çocuklar onlarin hayatlarinda ve karakterlerinin yapilanmasinda en büyük rolü oynarlar. Eger bu kiz asil bir aileden dogmus ise halktan bir kadinin kollarina verilir. Bu birlik ve bag genç kizin bütün hayatini etkiler. Oysa halk kizinin bütün baglan ömrü boyunca annesiyledir. Bütün milletlerde oldugu gibi Ermenilerde de, devlet egitim merkezlerine ve usta egitimcilerin ellerine birakilan çocuklar ilk egitimlerini alirlar. Asiller büyük titizlikle egitilirken, halk belirli sinirlar içinde egitim görürler.
Egitimde ilk hitap edilen yer,insan kalbidir. Asiller genelde spor ve askeri egitimle ugrasirlar. Kadin için ele alinan namus, seref, sefkat ve sevgi kavramlari ön plandadir. Anneler ise Allah korkusu ve sevgisini ögretirler.
Ermeni kadininin anne ve ögretmenden ögrenecegi ilk derslerden biri de Incil ve dini egitimdir. Ruhaniler önce kendilerini egitir, ögrenir, ardindan da halka ve asillere egitim verirlerdi.
Dini ve ilmi egitimden sonra birde mensubu oldugu ailenin, soyun, zevk ve gelenegine uygun olarak dis görünüslerine önem verirler. Asiller ve köylü kadinlar gibi sehirli kadinlarin da egitimi dikkat çekicidir. Çünkü sosyal faaliyetler için de en göze çarpan genç kizlar olmaya,
gelecekleri için tavir ve davranislarina en çok onlar özen gösterirler.
Ermenilerde Dügün
Bu tören aslinda bir gelin getirme törenidir. Aracilarin, görücülerin ve tanistiranlarin kabiliyetine bagli bir olgudur. Önce kizin ailesinin evine, ardindan da oglanin ailesinin evine gidilir. Onlarin maddi, manevi durumuna ve ait olduklari sülâleye uygunluk derecesi arastirilir. Daha sonra da her iki tarafa verilen güvence ve methiyeyle ilk adimlar atilmis olur. Saraylardaki evliliklerde, kralin rizasinin alinmasi sarttir. Bu karsilikli anlasmalardan sonra damat adayi, kizin evine kilise yasalari çerçevesinde kizi görmeye gider. Ardindan da söz ve nisan töreni anlaminda bir evlilik antlasmasi yapilir. Bir rahibin de bulundugu bu tören dua ile perçinlenir. Iki tarafin ve rahibin de bulundugu bu evlilik öncesi törende, bir yüzük, bilezik veya küpe geline hediye edilir. Gelenege göre gelinin ailesine tasta sarap verilir. Bayram ziyaretlerinde, damattan hediyeler, gelinden de yemek kabulleri olur.
Dügün tarihi, aileler tarafindan kararlastirilir. Oruç ve bayram günleri bu tarihin disinda birakilir. Dügünden önce akraba ve dostlara davetiyeler gönderilirdi. Kilise gelenegine göre dügünden bir gün önce, gelin ve damat birbirlerini göremezler. Kilisede tören sabah ve ikindi saatleri arasinda yapilir. Tören günü, erkekler kirmizi kemer ile kiliç kusanirken, gelinler en çok beyaz rengin tercih edildigi giysi ile kiymetli takilar takarak kiliseye giderler. Damat
da gelin de baba evlerinden iyi cins atlara binerek ve onlara eslik eden genç kiz ve erkeklerle ayrilirlar. Saray gelinlerine ise, at ve tahtirevan damat tarafindan gönderilir. Atlilar tarafindan karsilanan gelin, beraberinde getirdigi saray maiyetiyle beraber büyük bir kalabalik olusturur.
Kilise kapisina kadar atlilarla gelen damat ve gelin, attan inerek kilisenin avlusunda onlari bekleyen rahibin huzuruna çikarlar. Onlara evlilik hakkinda nasihat ve tavsiyelerde bulunulduktan sonra bütün misafirlerin huzurunda özgür iradeleri ile onaylari alinir. Her ikisi de elele tutusarak kilise kapisini açarlar. Tanri`nin huzurunda rahip tarafindan baslarina dügün taci takilir. Ortaçagda bu tacin yerine iki renk ipten olusan "Narod" adi verilen bir bag, gelin ve damadin basina baglanirdi. Ikinci evlilik yapan esler ise kilise tarafindan pek itibar görmezler.
Yeni evliler, dügün ayininden sonra kiliseden, çatilmis kiliçlarin altindan geçerek bahçeye çikarlardi. Saray dügünlerinde ise ayinden sonra saraya vardiklari zaman, baslarina altin paralar ve inciler dökülerek karsilanirlar. Hazirlanan süslü, yüksek bir tahta yerlesen gelin ve damat tebrikleri kabul ederler. Sira hediye ve çeyizlere gelir, bu da törene tabidir. Hediyelerin birçogu damat tarafindan verilirken, çeyizin gösterilmesi ve verilmesi kiz tarafina aittir. Bu adetler de asirdan asira degistigi gibi ailelerin mali güçlerine göre de degisir.
Törenin devami evlerde olup, zengin sofralarin kurulup, sabahlara kadar yenilip içilmesi ile eglence devam eder. Davul, zurna, lir esliginde oynanan barlarla, bu dügün eglenceleri gelenegi 12. yüzyila kadar sürer.
Gelinlerin peçeleri, ü-çüncü gün kaldirilir, sekizinci gün ise taçlari baslarindan çikarilir. Bu adet de 11. yüzyilda baslar. Bu taç, bazen kilise kapisina giden çiftlerin basindan rahip tarafindan çikarilarak, evlenme izni verilirdi. Böylece kilise, gizli ni-kâhi ve çocuk yasta yapilan nikâhlari engellemis olur.