Anonim : Türk Basın Tarihinde Artin Asaduryan Matbaası ve Matbaada Basılan Süreli Yayınlar
15 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Արամազդ / Ժամ : Շանթակող

Anonim : Türk Basın Tarihinde Artin Asaduryan Matbaası ve Matbaada Basılan Süreli Yayınlar

Anonim

Anonim Tüm yazılarını göster..

29 Haziran 2022  

Türk Basın Tarihinde Artin Asaduryan Matbaası ve Matbaada Basılan Süreli Yayınlar



Yeni Çağ’ın en önemli buluşlarından birisi olan matbaanın İstanbul’da ilk olarak 1494 yılında Yahudi cemaati tarafından açıldığı bilinmektedir. II. Selim döneminde Tokatlı Abkar isimli Ermeni’nin 1567’de matbaa açmasının ardından, Rumlar da 1627’de matbaalarına kavuşmuşlardır. Türklerin matbaayla buluşması bu tarihten tam bir asır sonradır. Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin oğlu Said Çelebi ile ihtida ederek İbrahim Müteferrika adını alan Macar asıllı bir Müslüman’ın gayretleriyle açılan bu matbaa ilk defa 1729’da Vankulu Lügati’ni bastıktan sonra 1742’ye kadar toplam 17 eser neşretmiştir (Birinci 2006: 293). Türk matbaacılığı, asıl 19. yüzyılda gelişmiştir. Tanzimat’la birlikte gazete ve dergi yayımcılığının artması, kitap basımının yaygınlaşmasını da beraberinde getirmiş, bilhassa 1864 tarihli Vilayet Nizamnamesi’nin ardından taşrada açılan yeni matbaalarla sayısız eser okuyucuyla buluşmuştur.

Osmanlı döneminde matbaacılık sektöründe Ermeni cemaatinin yeri önemlidir. Ermeniler matbaa kurmalarının yanı sıra, mürettiplik, mücellitlik ve muharrirlik gibi görevlerle imparatorluğun yıkılışına kadar Türk basınının oluşumuna ve gelişimine katkıda bulunmuşlardır. Maarif Nezareti’nin 1899 istatistiğine göre, İstanbul’da faaliyet gösteren 90 matbaanın 32’sinin yani üçte birinin Ermenilere ait olduğu dikkate alındığında, bunların sektör içerisindeki yerleri daha iyi anlaşılır. Belirtilen tarihte matbaalardan 23’ünün sahibi Türk, 15’inin Rum, 5’inin Yahudi, 5’inin levanten veya Avrupalı, 2’sinin İranlı, 1’inin de Bulgar’dı (Yarman 2001: 60). Ermeni matbaacıların önde gelen isimlerinden birisi de Artin Asaduryan’dır. Basmış olduğu eser sayısı bakımından Türk basın tarihinin en büyük beş matbaası içerisinde yer almasına rağmen Asaduryan Matbaası, gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminde konu ile ilgili yapılan araştırmalarda -şaşılacak biçimde- gözden kaçmıştır

Artin Asaduryan’ın Hayatı ve Matbaası
Aslen Kayserili olan Artin (Harutyan) Asaduryan; Teotig’e göre 1851’de (2012: 144), Koçu (1959: 1087), Akçura (2012: 142) ve Kevorkciyan’a (2003: 42) göre 1853’te doğmuştur. Kayseri’de eğitimini tamamladıktan sonra genç yaşta İstanbul’a gelerek mürettiplik vazifesiyle matbaacılığa adım atmıştır. Artin Asaduryan 1880’lerin sonunda Şirket-i Mürettibiye Matbaası’nı satın aldı. Kuruluşun adını A. Asaduryan Şirket-i Mürettibiye Matbaası’na dönüştürerek yayın faaliyetlerine devam etti. Matbaaların çoğu gibi Artin’in matbaası da Bâbıâli Caddesi’ndeydi. Reşid Efendi Hanı’nda 52 numarada faaliyet yürüten matbaada hem hurufat hem de litografya baskı yapılabilmekteydi. Matbaada levhalar, tiyatro afişleri, taş basması kitaplar, hatta aynı taş üzerinde örnekleri teksir ederek cetvel işleri, muhasebe defterleri gibi evrak lar da basılmaktaydı. Çıkardığı ürünlerin kalitesiyle kısa sürede göz dolduran Asaduryan matbaasının tüm çalışanları Ermeni idi (Akçura 2012: 142, Şenkartal 1987: 54). Dönemin salnamelerinde matbaanın kuruluş tarihi 1302 (1884-1885) olarak gösterilmekte ve Türkçe, Fransızca, Almanca, İngilizce, İtalyanca, Rumca, Rusça, Ermenice olmak üzere sekiz dilde baskı yapabilecek durumda bulunduğu belirtilmektedir (SNMU 1316: 756-757; SNMU 1317: 850-851; SNMU 1318: 922-923; SNMU 1319: 260-261; SNMU 1321: 266-267; Galitekin 2003: 974-975; Safi 2001: 55).

A. Asaduryan Şirket-i Mürettibiye Matbaası 1894 yılına kadar bu isimle faaliyetini sürdürdü. Fakat devletin “şirket” kelimesini iş yerlerinde kullanılmasını yasaklaması üzerine 1894 yılında işletmenin adı “Artin Asaduryan ve Mahdumları Matbaası”na çevrildi (Koçu 1959: 1087; Pamukciyan 2003: 42; Schick 2009: 60). Bu matbaa, Mahmud Bey ve Ahmet İhsan matbaalarıyla birlikte otuz üç yıllık II. Abdülhamid devrinin en etkin basımevlerinden birisi olmuştur (Straus 1993: 12).
Matbaanın adından da anlaşılacağı üzere Artin Asaduryan evliydi ve sayısını tespit edemediğimiz erkek çocukları vardı. Asaduryan ailesi 1895 yılında Üsküdar’da Arapzade Mahallesi’nde 2 numaralı hanede ikamet etmekteydi (BOA, DH. MKT, nr. 359/20). Artin Asaduryan Dâhiliye Nezareti’nin yayımladığı Ermeni komitelerinin kapatılması, belgelerine el konulması, örgüt liderleri ile zararlı faaliyetleri bilinen elebaşlarının tutuklanması yönündeki 24 Nisan 1915 tarihli genelge üzerine, aralarında milletvekili, yazar ve gazetecilerin de bulunduğu 235 komite mensubu ile birlikte tutuklanarak Ayaş’a gönderildi. Ayaş Hapishanesi’nde iki ay kalan Asaduryan, Dâhiliye Nezareti’nin 27 Haziran 1915 tarihli telgraf emriyle serbest bırakıldı (İzrail 2013: 317). Asaduryan matbaası harf inkılabından sonra Şirketi Mürettibiye Basımevi ismi ile faaliyetini sürdürmüştür. 1934 tarihli Belediye Şehir Rehberi’ne göre, matbaa Şirket-i Mürettibiye Basımevi adı ile 73 numarada yer almaktadır. Aynı rehberde ayrıca matbaanın 1908 tarihinde Artin Asaduryan’ın oğlu Ardaş Asaduryan’a intikal ettiği de belirtilmektedir (Koçu 1959: 869; 2007: 94). Matbaa 1955-1956 yılına ait İstanbul Telefon Rehberi’nde görülmektedir (İstanbul Telefon Rehberi 1955-1956: 64).

19. yüzyılda Türkçe edebî eser yayımcılığı üzerine yapılan bir çalışmada Artin Asaduryan’ın matbaası, 1863-1900 döneminde yaptığı 567 baskıyla İstanbul’da Türkçe eser basan matbaalar sıralamasında dördüncü sıradadır (Ayaydın Cebe 2009: 300). Aynı dönemde 177 baskıyla edebiyat alanında en çok eser veren matbaalar sıralamasında yedinci sırada gösterilmiştir (Ayaydın Cebe 2009: 312; İzrail 2013: 317). Tespitlerimize göre matbaa, 1889- 1900 tarihleri arasında 511, 1901-1907 tarihleri arasında 167 eser basmıştır. Schick ise matbaanın 1908-1912 yılları arasında 221 kitap basmak suretiyle ülke çapında en çok yayın yapan üçüncü matbaa sırasına girdiğini belirtmektedir (Schick 2009: 60; Akçura 2012: 142). Matbaada 1908-1912 yılları arasında eser 282 adet, 1913-1928 yılları arasında 456 adet eser basılmıştır. Artin Asaduryan 1889-1928 yılları arasında toplamda 1417 eser olmak üzere yıllık ortama 36 adet eser basmıştır. Grafik I’de 1889 yılından başlayarak Harf İnkılâbı’na kadar geçen süreçte Artin Asaduryan’ın matbaasında Arap harfleriyle basılmış Türkçe 1417 eserin yıllara göre dağılımı görülmektedir. Grafiğe Arap alfabesiyle Türkçe basılmış eserler ve nevsâller (yıllıklar) ile niteliği itibarıyla Türkçe ve diğer dillerde yazılmış olan lügatler dâhil edilirken, gazete ve dergi gibi süreli yayınlar değerlendirme dışı bırakılmıştır. Matbaada en fazla eser 1912 yılında 75 adet, en az eser 1906 yılında 6 adet eser basılmıştır. Yayın adedinin yıllara göre dağılımında bir istikrar bulunmayıp, inişli çıkışlı bir grafik seyretmiştir. Bu durum matbaanın ekonomik yapısıyla ve devletin yayım faaliyetleri üzerindeki kontrolüyle izah edilebilir. Öte yandan Asaduryan’ın bastığı kitapların isimlerinin dökümü bu çalışmanın kapsamını aştığından bununla ilgili bir çalışmaya girişilmemiştir.

Artin Asaduryan’ın Basmış Olduğu Süreli Yayınlar
Süreli yayın anlayışı Gutenberg’in modern anlamdaki ilk baskı makinesini bulmasından yaklaşık iki yüzyıl sonra ortaya çıkmıştı. İlk olarak 17. yüzyılda görülen bu yayınlar, gayriresmi haber ve dedikodu bültenleri niteliğindeydi. Avrupa’dan başlayarak dalga dalga bütün dünyayı sarmaya başlayan süreli yayınlar ilk olarak 1563’te İtalya’da yayımlanmış, bunu Fransa (1605), İsviçre (1600), Avusturya (1610), Almanya (1612), İngiltere (1622), İspanya (1626) ve Rusya’dakiler (1703) takip etmiştir (Mildanoğlu 2014: 9). Osmanlı İmparatorluğu’nda gazeteyi devletten ve devletin kendi tebaasından önce yabancılar çıkarmışlardır. Fransa’nın İstanbul’daki olağanüstü elçisi Verninac’ın 1795’te yayımladığı Bulletin de Nouvelles adlı gazete, imparatorluk sınırları içerisinde çıkarılan ilk süreli yayın olarak bilinmektedir. 1824’ten itibaren İzmir’de Smyrnéen, Spectateur Oriental ve Courrier de Smyrne adlı özel gazeteler yayımlanmaya başlar. Bunları İstanbul ve diğer şehirlerdeki diğer özel gazeteler takip eder (Alemdar 1980: 2-4). Bu arada Kavalalı Mehmed Ali Paşa, idaresi altına aldığı Mısır’da birçok yenilik kapsamında Vekâyi‘-i Mısriyye adlı yarı Arapça yarı Türkçe bir gazeteyi 1828’de yayımlamaya muvaffak olur (Yazıcı 1991: 268). Osmanlı Devleti’ndeki ilk Türkçe gazete ise 1 Kasım 1831 tarihinde yayımlanmaya başlayan Takvîm-i Vekâyi’dir.[2] Özel gazetelerin birincisi olan 1840 tarihli Cerîde-i Havâdis’in ardından, İstanbul’da ve taşrada onlarca süreli yayın çıkarılmaya başlanmış, II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte aralarında mizah dergilerinin de bulunduğu edebiyat, bilim, teknik ve politika içerikli sayısız neşriyat yapılmıştır. Bu dönemin süreli yayın neşriyatının önde gelen isimlerinden birisi de Artin Asaduryan’dır. Tespitlerimize göre Asaduryan’ın bastığı süreli yayınların sayısı 13’ü bulmaktadır ve bunların çoğu dergi niteliğindedir. Aşağıda ağırlıklı olarak Artin Asaduryan Matbaası’nda basılan süreli yayınlar alfabetik olarak kısaca tanıtılmıştır.

Asker
Derginin ilk sayısı 21 Ağustos 1324 (3 Eylül 1908) tarihinde 48 sayfa olarak çıkmış olmakla birlikte, kuruluş tarihi sembolik olarak “11 Temmuz 1324 yevm-i mes‘ûdu”na, yani II. Meşrutiyet’in ilan edildiği 24 Temmuz 1908 tarihine denk düşürülmüştür. “Ordu ve donanmanın terakkiyatına hâdim olmak üzere ayda iki defa neşredilir” ibaresinden anlaşılacağı üzere on beş günde bir yayımlanan dergi 1326 yılında 29. sayı ile yayın hayatına son vermiştir (Duman 2000: 148). Son sayı üzerinde gün ve ay belirtilmemiştir. Derginin kurucusu ve başyazarı Erkân-ı Harbiye kaymakamlarından Osman Senaî [Erdemgil], yayın müdürü İbnüssırrı Ahmed Cevdet’tir (Asker, nr. 1). Askerler tarafından çıkarılan en dikkate değer dergilerden birisi olan (Birinci 1995: 195) Asker, muharebe talimleri ve bazı askerî gelişmeler ile yabancı devletlerin askerî yapıları ve sistemleri hakkında yazılar içermektedir (Pehlivanlı 2005: 253). Derginin birinci sayısı Asaduryan’ın Şirket-i Mürettibiye Matbaası’nda (Asker, nr. 1), ikinci sayı Mahmud Bey Matbaası’nda (Asker, nr. 2) üçüncü sayı ise Hilal Matbaası’nda (Asker, nr. 3) basılmış olup diğer sayılarda ise matbaa ismine rastlanmamıştır.

Aşiyan
“Edebî, ilmî, ahlakî haftalık mecmuadır” ibaresiyle 28 Ağustos 1324 (10 Eylül 1908) tarihinde yayımlanmaya başlamış, 26. sayı ile 26 Şubat 1324 (12 Mart 1910) tarihinde yayın hayatına sona vermiştir. Derginin kurucusu İbnüssırrı Mustafa Namık (Çankı), müdürü ise İbnüssırrı Ahmed Cevdet’tir (Aşiyan, nr. 1). A. Birinci, derginin imtiyaz sahibinin Mustafa Namık’ın babası ve Zonguldak’ın eski nâiblerinden S. Sırrı Bey olduğunu belirtmektedir. Farklı ülkelerin edebiyatlarından yapılmış çevirilerle dikkati çeken dergide, şiir, tiyatro ve piyes metinlerine de yer verilmiştir (1995: 146). Tevfik Fikret’ten İsmail Safa’ya, Hüseyin Cahid’den Süleyman Fehmi’ye kadar çok geniş bir şair ve yazar kadrosuna sahip olan Aşiyan, okurlarına Mâzi ve Âti adlı bir de ek armağan etmiştir. Birinci sayısı Şirket-i Mürettibiye Matbaası’nda yayımlanan Aşiyân’ın 2., 3., 4., 5., 6. ve 7. sayıları Matbaa-i Amire’de, (Aşiyan, nr. 2) 8., 9. ve 10. sayıları Selanik Matbaası’nda (Aşiyan, nr. 8), 11. sayı Şirket-i Mürettibiye Matbaası’nda (Aşiyan, nr. 11) , 12., 13., 14. ve 15. sayıları Artin Asaduryan Matbaası’nda (Aşiyan, nr. 12), 16. sayı ve 17. sayı Matbaa-i Ahmed İhsan’da (Aşiyan, nr. 16), 18. sayı Merkez Matbaa’da (Aşiyan, nr. 18), 19. sayıdan son sayı olan 26. sayıya kadar Matbaa-i Hayriye ve Şirketi’nde (Aşiyan, nr. 19) basılmıştır.

Cerîde
2 Teşrinievvel 1324 (16 Ekim 1908) tarihinde yayımlanmaya başlayan Cerîde, 48. sayı ile 6 Ağustos 1325 (18 Ağustos 1909) tarihinde yayın hayatı sona ermiştir (Akdemir Örnekkol 2014: 6-7). Yayının sahibi ve başmuharriri Mahmud Celaleddin, yazı işleri müdürü ise Hasan Bedri Paşa idi (Ebüzziya 1993: 403). Haftada bir perşembe günleri yayımlanan Cerîde kendisini “edebî ve siyasî gazete” olarak tanımlamış, kenarları desenli kaligrafik dikdörtgen içerisindeki kimliğinin üç tarafına “adalet”, “hürriyet” ve “müsavât” kavramlarını yerleştirmişti. Kapakta dikkat çeken bilgilerden birisi de gazetenin idare merkezi adresi olarak Artin Asaduryan Matbaası’nın üst katının gösterilmesidir (Cerîde, nr. 1). 28 Zilhicce 1326 (21 Ocak 1909) tarihli 15. sayıda gazetenin idarehanesinin, değiştiği ve “Bâbıâli Caddesi’nde Meserret Oteli karşısında 24 numero”ya (Cerîde, nr. 15) yerleştiği kaydedilmiştir. 1. sayıdan (Cerîde, nr. 1) 14. sayıya kadar Artin Asaduryan Matbaası’nda, 17. sayı (Cerîde, nr. 17), 19. sayıdan 33. sayıya, 41. sayıdan (Cerîde, nr. 41) 48. sayıya kadar Asaduryan Matbaasında, 15. sayı ve 16. sayı ile 34. sayıdan (Cerîde, nr. 34) 40. sayıya kadar Uhuvvet Matbaası’nda basılmıştır. 18. sayının üzerinde ise matbaa bilgisi bulunmamaktadır (Cerîde, nr. 18).

Ceride-i Baytariye ve Ziraiye
Ceride-i Baytariye ve Ziraiye 1 Teşrinisani 1315 (13 Kasım 1899)- 22 Temmuz 1320 (4 Ağustos 1904) tarihleri arasında on beş günlük ve haftalık olarak beş sene çıkarılmıştır. Mecmuanın sahibi Mehmed Kemal, müdürü ve sermuharriri A. N. İsmet, müdürü F. Ali’dir. Birinci sayısında ayda iki defa “menâfi-i mülk-ü devlete hâdim ibaresi” ile çıkmıştır (Ceride-i Baytariye ve Ziraiye, birinci sene, nr. 1). Mecmua hayvancılık ve ziraat alanında önemli bilgiler içermektedir. Ceride-i Baytariye ve Ziraiye birinci sene 24 sayı, ikinci sene 2 sayı, üçüncü sene 49 sayı, dördüncü sene 44 sayı, beşinci sene 20 sayı olmak üzere toplam 139 sayı çıkarılmıştır. Yıllara göre yayının kapak sayfasının tasarımı değişiklik göstermiştir. Mecmuanın sayıları ilerledikçe resimler artmış olup ağırlıklı olarak hayvancılık ve ziraat alanı ile ilgili resimler bulunmaktadır. Ceride-i Baytariye ve Ziraiye’nin birinci senenin 1. ve 2. sayıları Ahter Matbaası’nda (Ceride-i Baytariye ve Ziraiye, birinci sene, nr. 1), 5. ve 6. sayıları, 9. ve 10. sayıları, 16. ve 17. sayıları Artin Asaduryan Şirket-i Mürettibiye Matbaası’nda (Ceride-i Baytariye ve Ziraiye, birinci sene, nr. 5), 7. ve 8. sayıları, 18. sayıdan 24. sayıya kadarki sayılar ile ikinci sene 1. ve 2. sayılar Mektebi Sanayi-i Şahane Matbaası’nda (Ceride-i Baytariye ve Ziraiye, birinci sene, nr. 7; ikinci sene, nr. 1) üçüncü senenin ilk sayısı Karabet Matbaası’nda (Ceride-i Baytariye ve Ziraiye, üçüncü sene, nr. 1) diğer sayıların hepsi, dördüncü senenin bütün sayıları, beşinci senenin ilk on sayısı Hanımlara Mahsus Gazete Matbaası’nda (Ceride-i Baytariye ve Ziraiye, dördüncü sene, nr.1; beşinci sene, nr. 1) son on sayısı ise Mahmud Bey Matbaası’nda (Ceride-i Baytariye ve Ziraiye, beşinci sene, nr. 11) basılmıştır.

İstişare
İstişare, Bâbıâli İstişâre Odası muavinlerinden Suad Muhtar tarafından kurulmuş, Mehmed Sâlih ise sorumlu müdürlüğünü ve başyazarlığını üstlenmiştir. Yayın aralığını ve politikasını “Haftada bir defa neşr olunur hukuk ve siyasiyâttan bâhis ilmî, edebî mecmuadır” şeklinde ifade eden İstişare 4 Eylül 1324 (17 Eylül 1908) tarihinde yayımlanmaya başlamış, 19 Mart 1324 (1 Nisan 1909) tarihinde çıkan 27. sayı ile yayın hayatına son vermiştir. Cerîde gibi bunun idarehanesi de Asaduryan Matbaası’nın üst katıydı. 48 sayfa çıkan derginin ilk sayısında Meşrutiyet düşüncesini yerleştirmek uğrunda siyasî tarih ile hukuk tarihini mezcederek hukuk alanında ihtiyaç duyulan boşluğu doldurmaya gayret edileceği ve bu alanda yapılacak inkılap hakkında fikir üretileceği ifade edilmiştir. Bunun yanında siyasî, ilmî ve edebî yazılara da yer verileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda Ahmed İhsan’ın “Hâkimiyet-i Milliye” başlıklı yazısı anılabilir (İstişâre, nr. 1). İstişare Artin Asaduryan Matbaası’nda basılmıştır.

Malumat
Mehmed Fuad ile Artin Asaduryan’ın birlikte çıkardıkları dergi 10 Şubat 1309 (22 Şubat 1894) tarihinde yayın hayatına başladı. Yazı işleri Mehmed Fuad’ın, idari konular Artin’in sorumluluğundaydı. “Perşembe günleri neşrolunur edebî, fennî, sınâî gazetedir” sloganıyla çıkan derginin idarehanesi Babıali Caddesinde 52 numaralı Şirket-i Mürettibiye Matbaası’ydı (Malumât, nr. 1). Çeşitli nedenlerden dolayı birkaç hafta çıkamamış olan Malumât 20 Nisan 1311 (2 Mayıs 1894) tarihli 48. sayısında yayınına son verme kararı almıştır. Bunun sebebini de, derginin nail olduğu rağbet karşısında kendisini yenilemesi, sayfa sayısının arttırılması ve görsel malzemeler yayımlanması gibi bazı zorunlu iyileştirmelerle okuyucunun karşısına daha göz doldurucu bir şekilde çıkmak olarak izah etmiştir. Dergi, daha sonra Baba Tahir olarak şöhret bulacak olan Mehmed Tahir’e devredilmiştir (Malumat, nr. 48). Malumat’ın yazı kadrosunda, Muallim Feyzî, Hüseyin Dâniş ve Müstecabîzâde İsmet Bey gibi eski tarzda şiirler yazan şairlerin yanı sıra, başta Tevfik Fikret olmak üzere İsmail Safâ, Süleyman Nazif, Hüseyin Sîret, Abdullah Cevdet gibi genç isimler de yer almaktaydı. Bu nedenle bir süre sonra Servet-i Fünûn dergisi çevresinde Edebiyat-ı Cedîde topluluğunu meydana getirecek olan devrin bir kısım genç edebiyatçılarının bir araya gelip faaliyet göstermeye başladıkları ilk yayın olması bakımından Malumât’ın Türk edebiyatı tarihinde önemli bir yeri vardır (Uçman 2003: 542).

Malumat
Malumat, Baba Tahir adıyla tanınan Mehmet Tahir tarafından 11 Mayıs 1311 (23 Mayıs 1895) (Malumat, nr. 1) - 7 Ağustos 1319 (20 Ağustos 1903) tarihleri arasında 423 sayı çıkarılmış olup sekiz yayın hayatında kalmıştır (Uçman 2003: 543; Bal 2007: 38). Malûmat kendisini ilk sayıdan 29. sayıya kadar “Menâfi-i mülk-i devlete hâdim haftalık musavver Türk gazetesidir” şeklinde tanıtmıştır (Malumat, nr. 1; Bal 2007: 38). 31. sayıdan itibaren “Devlet ve memleketin menafi’ne hizmet eder ve haftada bir defa perşembe günleri musavver olarak neşr olunur” ibaresi yer almıştır (Malumat, nr. 31-32; Bal 2007: 41). İbareden anlaşıldığına göre dergi haftalık olarak genellikle perşembe günleri çıkmıştır. Malûmat; askerlik, ahlak, sanat, fen, hukuk, musiki, felsefe, psikoloji, eğitim, spor, tarım gibi alanlarda kitlesine hitap etmiştir. Malûmat İstanbul dışındaki taşra ve yurt dışında da abonelere sahiptir (Bal 2007: 47).

Malumat edebi, fenni, siyasi bir mecmuadır. Malumat’ın en önemli özelliği kapak sayfasında ve içerisinde çok fazla fotoğraf ve resim kullanmasıdır. Bundan dolayı Mussaver Malumat adı ile de tanınmıştır. Mecmuada yayınlanan fotoğraflar dönemin önemli unsurları içermektedir. Bunlar; dönemin paşaları, kasaba, şehir, rıhtım, iskele, okul, cami, gemi, savaş topları bazen tarihi mekânlar bazen de şehirlerde yer alan önemli devlet dairelerinin diğer unsurlar ile ilgili birçok fotoğraf bulunmaktadır. Fotoğrafın kime ya da nereye ait olduğu, fotoğrafın hemen altında Türkçe, Arapça ve Fransızca olarak açıklanmıştır (Bal 2007: 43-44). Bu durum mecmuanın farklı dillerdeki kitleyi hitap edebildiğini göstermektedir.

Malumat’ın alt başlığı Fransızca olarak Illustration Turque Malumat’tır. 59. nüshadan itibaren Illustration Turque Malumat ibaresinin hemen üstünde “Ümmet-i celîle-i islâmiye ve millet-i necîbe-i Osmaniye’nin her veçhile menâfi‘ne hâdim âsâr-ı kalemiyeye sahâif Malûmat her zaman küşâdedir” ifadesi yer almaktadır (Malumat, nr. 59). 1. sayıdan 81. sayıya kadar Malumat “Matbaa ve idarehanesi: Bab-ı âlî Caddesi’nde 52 numaralı dairedir. Umûr-ı idare ve tahririyeye müteallik her nevi husûsat için müdür ve muharrir Mehmet Tahir Bey’e müracaat olunur” (Malumat, nr. 1; Malumat, nr. 81; Bal 2007: 39-40) şeklinde yazmaktadır. Matbaanın 52 numaralı daire olduğunun belirtilmesi Artin Asaduryan matbaası olduğunu göstermektedir. İlk seksen bir sayı Artin Asaduryan Matbaası’nda basılmıştır. Diğer 82-423 arası sayılılar ise “Matbaa ve idarehanesi: Bab-ı âlî Caddesi’nde 40 numaralı dairedir” (Malumat, nr. 82) olduğu belirtilmiştir.

Mecmua-i Fünûn-i Baytariye
Mecmua-i Fünûn-i Baytariye, 1 Eylül 1324 (14 Eylül 1908) tarihinde yayın hayatına başlamıştır. Birinci sene 16, ikinci sene 8 sayı olmak üzere toplam 24 sayı yayımlanmıştır. Son sayı Nisan 1326 (Nisan 1910) tarihinde çıkarılmıştır. Mecmua-i Fünûn-i Baytariye başlangıçta on beş günlük olarak çıkarılmaya başlamıştır. Ancak 1 Mart 1325 (14 Mart 1909) tarihli 13. sayıdan itibaren aylık yayımlanmış ve son sayısına kadar bu düzeni korumuştur. Derginin çıkış amacı ilk sayıdaki “Mecmua-i Fünûn-i Baytariye’nin Mesleği” başlıklı makaleye göre, dönemin siyasî, ekonomik ve askerî dinamiklerini belirleyen hayvan hastalıkları ile mücadelede etkin rol oynamak olarak belirtilmiştir. Mecmua-i Fünûn-i Baytariye’nin başyazarlığını Osman Nuri (Eralp) Bey yapmıştır. Mecmuanın müdürü ise Osmanlı Cemiyet-i İlmiyye-i Baytariyesi Müessis ve Reisi ve Mülkiye Baytar Mekteb-i Âlisi Müdürü Mehmet Ali Bey’dir (Melikoğlu Gölcü ve Osmanağaoğlu Sanal 2012: 48, 50-51). Mecmua-i Fünûn-i Baytariye’nin 1. sayı Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye Matbaası’nda (Mecmua-i Fünûn-i Baytariye, Birinci sene, nr. 1), 2. sayıdan (Mecmua-i Fünûn-i Baytariye, Birinci sene, nr. 2) 4. sayıya kadar Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriyeyi-i Şahane Matbaası’nda, 5. sayıdan 9. sayıya kadar Mekteb-i Tıbbiye-i Osmaniye Matbaası’nda (Mecmua-i Fünûn-i Baytariye, Birinci sene, nr. 5), 10. sayıdan 15. sayıya kadar Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Matbaası’nda (Mecmua-i Fünûn-i Baytariye, Birinci sene, nr. 10), ikinci sene 1 ve 2. sayılar Artin Asaduryan ve Mahdumları Matbaası’nda (Mecmua-i Fünûn-i Baytariye, İkinci sene, nr. 1), ikinci sene 5 ve 7. sayılar Mekteb-i Sanayi-i Matbaası’nda (Mecmua-i Fünûn-i Baytariye, İkinci sene, nr. 5), basılmıştır.

Mektebli
Mektebli 16 Mayıs 1329 (30 Mayıs 1913) – 10 Nisan 1330 (23 Nisan 1914) tarihleri arasında 39 sayı yayımlanmıştır. Mektebli’nin sahibi ve kurucusu Mağmûmî’dir. Başyazarı Emin Hâkî, sorumlu müdürü Hüseyin Hâmid idi. Genelde haftanın Perşembe günü yayımlanan Mektebli, sayfa tasarımı ve yayın anlayışı bakımından dönemindeki birçok yayından farklılık gösterir. “Zükûr ve inâs bilumum rüşdî ve idâdî müdaviminin tenvîr-i efkâr ve hissiyatına hâdim; ilmî, fennî, edebî, sınâî musavver haftalık mecmuadır” sunumuyla çıkan derginin hedef kitlesi ortaöğretim öğrencileriydi. “Mesleğimize muvâfık ve açık Türkçe yazılmış âsâra sahifelerimiz açıktır” diyerek hem tarafsızlığını ortaya koymuş hem gençleri yazmaya ve araştırmaya teşvik etmiş hem de gönderilecek yazıların yayımlanma ölçütünü kesin bir dille ifade etmiştir. Öğrencilerin yazıları için iki sahife tahsis edildiği belirtilmiştir (Mektebli, nr. 1). Derginin bir özelliği de yer yer resimler ve sayfalarca reklam yayımlamış olmasıdır. Mektebli 20. sayıdan itibaren İskender Fahreddin’e devredilmiştir. Yazar kadrosunda Tahirül Mevlevi, Abdullah Cevdet, Lord İsmail, Yaşar Nezihe ve Süleyman Şemseddin gibi kalemler bulunmaktaydı (Deniz 2010: 21-22). İlk on sayısı Artin Asaduryan ve Mahdumları Matbaası’nda basılan derginin müteakip sayıları Resimli Kitab Matbaası, İttihad Ticaret Kütüphanesi, Nefaset Matbaası, Selanik Matbaası, Hilal Matbaası ve Mahmud Bey Matbaası’nda basılmıştır.

Musavver Karnaval
Meşrutiyet döneminde basının patlama yapmasına rağmen Musavver Karnaval ancak tek sayı yayımlanmaktan öteye gitmeyen mizah dergilerinin tipik örneklerinden birisidir. Abdülkadir tarafından 9 Eylül 1324 (12 Eylül 1908) tarihinde “Şahsiyâtdân ‘ârî mudhik ve güzel hikâyeler, musâhabeler ma‘a’lmemnûyiyye kabul ve derc olunur” şeklindeki ölçüt ve vaat ile yayımlanan dergide bir karikatür ile “Abduş” ve “Görmüş Geçirmiş” gibi müstear isimlerin yazılarına yer verilmiştir (Musavver Karnaval, nr. 1). Süreli yayın kataloglarında Karnaval ve Musavver Karnaval şeklinde kaydedilmiş olan derginin sahibinin Enver olduğu belirtilmiştir (Duman 1986: 285; Eski Harfli Türkçe Süreli Yayınlar Toplu Kataloğu 1987: 182; Duman 2000: 613). Tek sayı çıkarılan Musavver Karnaval Artin Asaduryan Matbaası’nda basılmıştır (Musavver Karnaval, nr. 1).

Necm-i Terakki
İmtiyaz sahibi, Üsküdar’da ibtidâî ve rüşdiye düzeyinde eğitim veren Necm-i Terakki Mektebi’nin kurucusu ve müdürü Hüseyin Hıfzı’dır. Aynı zamanda yazar olan ve okul bünyesinde kurduğu Necm-i Terakki Kütüphanesi adlı yayıneviyle sayısız eser yayımlayan (İgüs2008: 91) Hüseyin Hıfzı’nın haftalık Necm-i Terakki gazetesi 8 Ağustos 1324 (21 Ağustos 1908) tarihinde yayımlanmaya başlamıştır. Yayın ilkesini “Vatan ve milletin menâfi‘ine yarar her nev‘ âsâr memnuniyetle kabul ve derç olunur” şeklinde duyuran gazete, daha hacimli çıkmak arzusunda olmasına rağmen dört sayfa yayımlanmak zorunda kalışını, basın özgürlüğünden dolayı matbaaların birden bire çoğalmasının yol açtığı kâğıt kıtlığına bağlamıştır.[3] İlk sayısı Asır Matbaası’nda basılan Necm-i Terakki’nin 2., 3. ve 4. sayıları Hacı Hüseyin Efendi Matbaası’nda, (Necm-i Terakki, nr. 2) 5. sayısı ise Artin Asaduryan Matbaası’nda basılmıştır (Necm-i Terakki, nr. 5). Dergi 9. sayıdan itibaren bir süre Karacaoğlu Matbaası’nda (Necm-i Terakki, nr. 9) basıldıktan sonra 43. sayısında bir kez daha adres değiştirerek Necm-i İstikbâl Matbaası’na (Necm-i Terakki, nr. 49) yönelmiş ve 3 Eylül 1325 (16 Eylül 1909) tarihinde çıkan 49. ve son sayısına kadar burada basılmıştır.

Vay Vay
Cumhuriyet devrinin ilk mizah gazetelerinden birisi olan Vay Vay 21 Haziran 1341 (21 Haziran 1925) – 5 Temmuz 1341 (5 Temmuz 1925) tarihleri arasında haftalık olarak üç sayı çıkarılmıştır. Müdür-i mes’ûlü Hakkı Nezih olan (Vay Vay, nr. 1) gazete 4 sayfa olarak çıkarılmıştır. 5 Temmuz 1341 (5 Temmuz 1925) tarihinde yayın dünyasından çekilmiştir. Vay Vay Şirket-i Mürettibiye Matbaası’nda basılmıştır. Bazı kataloglarda günlük olduğu ileri sürülmüş ise de (Duman 1986: 447; Duman 2000, 921; Öztürk ve Hacıismailoğlu, Hızarcı 2006: 421) bu doğru değildir. Eleştirel karikatürler, hiciv şiirleri ve mizah açısından zengin bir içeriğe sahiptir.

Zafer
Zafer’in imtiyaz sahibi ve sorumlu müdürü İsmail Hakkı’dır. Zafer 1 Mart 1328 (14 Mart 1912) tarihinde yayın hayatına başlamıştır. 12 sayfa olarak yayına başlayan gazete, “Hayat, efkâr ve terakkiyât-ı askeriyeden bâhis musavver askerî haftalık gazetedir” sloganıyla yola çıkmıştı. İlk sayısının birinci sayfasında “Müslümanların halifesi, Osmanlıların padişahı, kumandan-ı akdes ve a‘zamımız sevgili Sultan Mehmed Hân-ı Hâmis efendimiz hazretleri” altyazısıyla Sultan Reşad’ın fotoğrafını yayımlamıştır (Zafer, nr. 1). Gazete 20 Eylül 1328 (3 Ekim 1912) tarihinde çıkan 28. sayı ile yayın hayatı sona ermiştir. (Zafer, nr. 28; Duman 1986: 469; Duman 2000: 961). Gazete A. Asaduryan ve Mahdumları Matbaası’nda basılmıştır. 10. sayıda matbaanın ismi Asaduryan ve Mahdumları Matbaası şeklini almıştır (Zafer, nr. 10). 11. sayıda tekrar A. Asaduryan ve Mahdumları Matbaası şeklini almıştır (Zafer, nr. 11). 26-28. sayılar ise Nefaset Matbaası’nda basılmıştır (Zafer, nr. 26). Gazete mülkî ve askerî erkânın portrelerinin yanı sıra, kışla hayatını, doğal manzarayı, resmî törenleri, kara ve deniz muharebelerini, askerî teknolojinin yeniliklerini tasvir eden fotoğraflar ve çizimlerle zengin bir görsel içerik sunar.

Tablo I’de Artin Asaduryan’ın matbaasında basılan süreli yayınların bir tablosu verilmiştir. Tabloda ilk sayının tarihi, süreli yayının sorumluları, süreli yayının adı, basıldığı matbaa, kaç sayı çıktığı, süreli yayının süresi ve hangi gün çıktığı belirtilmiştir. Tabloda bulunan bazı yayınlar farklı matbaalarda da basılmış olup Artin Asaduryan matbaasında basıldığı için süreli yayınların bütün sayıları belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere Artin Asaduryan Matbaası’nda II. Abdülhamid devrinden Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar geçen süreçte en az on süreli yayın basılmıştır. Bunların adlarının, sorumlularının, yayımlanma aralıklarının ve kaç sayı çıktıklarının dökümü Tablo I’de görülmektedir. Süreli yayınların sayı dağılımı; Asker 29, Aşiyan 26, Ceride 86, İstişare 27, Malumât[1] 48, Malumât[2] 423, Mecmua-i Fünûn-i Baytariye 24, Mektepli 39, Musavver Karnaval 1, Necmi Terakki 49, Vay Vay 3, Zafer 28 sayı şeklindedir. Söz konusu yayınlardan bazıları tamamen Artin Asaduryan Matbaası’nda basılırken, bazı yayınların bazı sayıları farklı matbaalarda da yayımlanmıştır. En uzun yayın hayatında kalmış yayın Malûmat[2] adlı yayındır. En kısa ömürlü yayın ise Musavver Karnaval’dır.

Grafik II’deki dağılım süreli yayınların basılan sayıları arasında sadece Artin Asaduryan Matbaası’nda, Şirket-i Mürettibiye Matbaası’nda ve Babıali Caddesi 52 numaralı matbaada yani Artin Asaduryan’a ait matbaada basılan süreli yayınların dağılımıdır. Artin Asaduryan; Asker’de, Musavver Karnaval’dan, Necm-i Terakki’den 1 sayı, Aşiyan’dan 5, Ceride’den 38, Ceride-i Baytariye ve Ziraiye’den 6, İstişare’den 27, Malumat(1)’den 48, Malumat (2)’den 81, Mecmua-i Fünûn-i Baytariye’den 2, Mektebli’den 10, Vay Vay’dan 3 ve Zafer’den 25 sayısını basmıştır. Bu süreli yayınların içerisinde İstişare ve Malumat(1)’ın tamamı Artin Asaduryan tarafından basılmıştır. Artin Asaduryan’ın matbaasında en fazla Malumat(2), en az Asker, Musavver Karnaval ve Necm-i Terakki yayınları basılmıştır.

Grafik III’te ise tablo I’deki süreli yayınları ilk çıkış tarihlerine göre yıllık dağılımı görülmektedir. Grafik III’e göre 1894, 1895, 1899, 1912, 1913 ve 1925 yıllarında birer, 1908 yılında ise 7 farklı süreli yayın basılmıştır. Bu süreli yayınların hepsinde Artin Asaduryan Matbaası’nın az veya çok basılmasında katkısı bulunmaktadır. En fazla süreli yayın 1908 yılında basılmıştır. Bu durum, II. Abdülhamid döneminin sansürcü yaklaşımının ardından Meşrutiyet’in sunduğu hürriyetle alakalıdır. Meşrutiyet’in ilan edildiği 24 Temmuz 1908 tarihinden 1909 Ağustos’una kadar geçen bir yıl içinde imtiyazı alınan gazete ve dergi sayısının 310 olduğu ve çoğu yazarın deyimiyle “basın patlaması” yaşandığı hesaba katılırsa bunun sebebi daha iyi anlaşılır. İktidarın hürriyet vurgusuna rağmen zaman zaman muhalif yayınlara yasak getirmesi karşısında, muhaliflerin birisi kapatıldığında ertesi gün yenisini hayata geçirmek amacıyla birden fazla gazete imtiyazı alma yoluna sapması söz konusu patlamanın başlıca nedenlerinden birisidir (Gazel ve Ortak 2006: 224). 1909 sonrasının sönük geçmesi de Kocabaşoğlu’nun ifadesiyle “basındaki çölleşme” ile alakalıdır. Zira yayınların çoğu, uzun ömürlü olamamış ve örneğin 1910 yılında İstanbul’da bütün dillerde yayımlanan gazete ve dergilerin sayısı 48’e, bunların içerisinde Türkçe olanların adedi ise 12’ye gerilemiştir (Kocabaşoğlu 2010: 8).

Grafik IV’te Asaduryan’ında basmış olduğu yayınların günlere dağılımı gösterilmiştir. Matbaada haftanın salı ve pazar 1, perşembe günü 8 farklı süreli yayın çıkarılmış olup 3 yayın ise on beş günlük veya bir aylık olarak çıkarılmıştır. Matbaada basılan süreli yayınların haftalık günlere dağılımında perşembe günü dikkat çekmektedir.

Sonuç
Artin Asaduryan, 19. yüzyılın ikinci yarısında taşradan İstanbul’a göç ederek, payitahtın kültür hayatına değer katmış simalardan birisidir. Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü tehdit eden ve etkileri hâlen sürmekte olan “Ermeni Meselesi”nin gelişim sürecine, terör ve anarşi dönemine tanıklık ettiği hâlde, onun ayrılıkçı fikirler yerine, eğitim ve kültür hizmetlerini tercih etmiş olması önemlidir. Asaduryan Matbaası’nda 1889-1928 döneminde farklı türlerde 1417 civarında eser basmıştır. II. Abdülhamid ve II. Meşrutiyet gibi birçok açıdan birbirine zıt iki dönemde faaliyet göstermiş olan Asaduryan 20. yüzyılın başlarında ruhsatsız kitap bastığı için devletten ihtar almış olmasının dışında, nizamnamelere uygun faaliyet yürüttüğünden resmî bir yaptırıma muhatap olmamıştır (BOA, DH. MKT, nr. 497/17; BOA, DH. MKT, nr. 2522/96). Bu durum onun resmî politika paralelinde bir yayın ilkesi benimsemiş olduğu şeklinde yorumlanabilir. Onun en önemli hizmetlerinden birisi de süreli yayın basımına yaptığı katkıdır. Tespitlerimize göre irili ufaklı on iki gazete ve derginin okuyucuyla buluşmasını sağlayan Asaduryan’ın bu bağlamda altı çizilmesi gereken hizmetlerinden birisi, Edebiyat-ı Cedide topluluğunu bir araya getiren genç aydınları Malumat dergisi çatısı altında buluşturmuş olmasıdır. Asaduryan Matbaası’nda basılan eserler kendi döneminin aydınlanmasında önemli bir boşluğu doldurduğu gibi, bugün de siyasî tarih, askerî tarih, iktisat tarihi, hukuk tarihi, kültür tarihi, edebiyat, folklor ve sosyoloji alanlarında araştırmacılara temel kaynak teşkil etmektedir.

Osman ÖZEN, Kemalettin KUZUCU
+