Birleşik Ermeni Cemiyetleri
Türkiye Ermenilerinin eğitim tarihine damgasını vuran süreçlerin başında, 1880 yılında başlayan ve araya giren kesintili tarihlere rağmen 1915`e kadar uzanan dönem gelir.
Bu dönemin önderliğini "Miatsyal Ingerutyunk Hayots" (Birleşik Ermeni Cemiyetleri) adını taşıyan ve bugünün eğitim vakıflarını andıran kurum taşımıştır.
Birleşik Ermeni Cemiyetleri, o günlerin deyimiyle "Ermeniler`in Yeniden Doğuşu"nu hedefleyen ulusça kalkınma gayretinin ifadesidir. Bu gayret siyasi olmaktan ziyade dönemin uygarlığına erişmek için harcanan çaba olmuş ancak ne var ki dönemin siyasi kargaşasına kurban gitmiştir.
Anadolu`nun değişik bölgelerinde yaşayan taşralı ve köylü Ermeni halkının ve çocuklarının eğitim olanaklarına kavuşturulması hedefi, 1880`li yıllarda bir kıvılcım olarak başlamış, kısa sürede büyük katılımlarla ciddi bir aydınlanma hareketine dönüşmüştür.
Osmanlı Ermenileri arasında başlayan bu eğitim seferberliğini anlatan en önemli kaynaklardan biri "Birleşik Ermeni Cemiyetleri`nin Üç Yıllık Raporu (21 Ağustos 1908-1911)" başlığıyla istanbul`daki H. Mateosyan Basımevi`nce yayınlanan (1912) dokümanlarıdır. Bu dokümanları izleyerek dönemi anlamaya çalışmak bu günlerde "İyileştirmeye ve yeniden yapılandırmaya" çabaladığımız eğitim yaşantımıza da bir miktar ışık tutacaktır. En azından atalarımızın en zor dönemlerde dahi aklının ve duygularının hangi boyutlarda olduğunu bizlere gösterebilecektir.
İşte o günlerdeki eğitim seferberliğinin tarihsel sürecinin bir özeti: İlk kıvılcımlar
İdealist Ermeni gençler Batı`dan dönüşlerinde, bu uygarlığı vatandaşları arasına serpmek için yeni bir hareket başlatıyor, yeni bir düşünce ve yeni ilkeler aşılıyorlardı.1870`li yıllarla birlikte Ermeniler’in yaşamakta olduğu her yerde cemiyetler kuruluyor, dernekler açılıyor ve halkın eğitimi için örgütleniyor, uygarlaşmak için çalışmalar sürdürülüyordu.
İşte bu gençler Birleşik Ermeni Cemiyeti`nin başlıca kuruculanndandı. Önceleri ayrı ayrı cemiyetler olarak kuruldular, daha sonra birleşerek kasabadan kasabaya eğitim seferberliğini gerçekleştirmek için özverili çalışmalarına hız verdiler.
İlk eğitim cemiyetini kuranlar, Nubar Şahnazaryan Okulu` nün öğrencileri oldu. Minas Çeraz`ın da teşvikiyle ve başlarında yönetim kurulu başkanı Piskopos Nerses Varjabedyan olmak üzere, Kilikyalı on öğrenci biraraya gelerek “Vartanyan Cemiyeti”ni kurdular. Amaçlan, Kilikya`da eğitimi güçlendirmekti. Aynı yıl, ilk okul Haçin`de açıldı. Bu cemiyet daha sonra ismini "Kilikya Cemiyeti" (Giligyan Ingerutyuri) olarak değiştirdi ve bu cemiyet Birleşik Cemiyet`i oluşturan üç cemiyetten biri oldu.
Bu cemiyetlerden ikincisi "Doğu Okulseverler Cemiyeti" oldu (Tıbrot-sasirats Arevelyan). Galatasaray Lisesi Ermeni öğrencileri tarafından 1879`da kuruldu ve ilk iş olarak Muş`ta bir okul açtı.1876`da kurulan üçüncü cemiyet ise en güçlüsü ve en aktifi oldu. Bu, Araradyan Cemiyeti olup (Araradyan Ingerutyuri), kurucuları arasında Ortaköylü üç-dört ateşli genç, Arpiar Arpiaryan, Zareh Şişmanyan, Bedros Vasilyan, Hovhannes Yıldızyan ve Mıgırdiç Portukalyan yer almaktaydılar. Araradyan`ın amacı İstanbul yakınlarında bulunan kasaba çocuklarına eğitim vermek ve onları birer meslek sahibi yapmaktı, ilk toplantıya Minas Çeraz da davet edildi. Bu istişareden sonra programını değiştirerek faaliyet alanı olarak Van-Vaspurakan bölgesini seçtiler. Kurucu üyelerden Mıgırdiç Portukalyan müfettiş olarak Van`a gönderildi ve birinci okul Alür köyünde açıldı.
Halkın tedirginliği..... O dönemde, Ermenistan`da hüküm süren cehaletin ne kadar ileri derecede olduğunu kanıtlamak için, köylerden birinde meydana gelen bir olayı aktaralım: Cemiyet`ten bir görevli Vaspurakan`ın köylerinden birini ziyaret ederek oradaki eğitim durumu hakkında merkez için rapor hazırlamak ister. Köylüler, olayın aslını bilmedikleri için temsilciden işkillenir, asker kaydettirmek istediğini sanarak güçlük çıkartırlar. Köyün papazı kendilerini zor ikna eder ve sorulara yanıt vermelerini söyler. Yine de bazı köylüler köy çıkışında pusu kurarak yolda müfettişin üzerine saldırır, üzerindeki kağıtları alarak parçalarlar. Görevli cahil köylülerin elinden güç bela kurtulur .
Cemiyetler arası rekabet.....Tüm bu cahil ortama karşın, artık üç cemiyet de birbirleriyle yarış içindeydiler. Koşuyorlar, koşuşturuyorlar, yeni yeni okullar açıyorlardı. Her tarafta yeni ümitler yeşeriyördu. Görülmemiş bir eğitim seferberliği vardı, bir canlılık gelmişti köylere. Heyecan, dalgalar halinde Türkiye`nin neresinde Ermeni varsa, içeride veya dışarıda büyük yankı buluyor, eller birbirine uzanıyor ve eğitim seferberliği tüm ülkeye dalga dalga yayılıyordu. Mışag (Çiftçi) gazetesi köylerden gelen heyecanlı ve son derece iyimser mektuplar yayınlıyor, Ararad`ın başarılarını göklere çıkartıyordu. Cemiyete övgüler yağıyor, ünlü yazarlar hareketi tüm varlıkları ile destekliyorlardı. Her Ermeni, bu harekete destek olmaya davet ediliyordu. Bereket fışkırıyordu her taraftan, eğitim ve ilimin yanısıra gençlerin heyecanı gün geçtikçe daha da artıyordu. Ancak, diğer iki cemiyetin faaliyetleri de yabana atılır değildi. Onlar da tertipledikleri balolar ve çeşitli girişimler ile gelirlerini artırıyorlar ve halkın desteğini sağlıyorlardı.
Üç cemiyet de büyük bir şevk ve özveri içindeydi. Durmadan her tarafta okullar açılıyor, sayılar iki yıl içinde katlanıyordu. Muş`ta ve Van`da öğretmen okulları dahi açılıyordu. 1880`de okulların sayısı 24`e ulaşmıştı.
Cemiyetlerin birleşmesi.....Üç cemiyet arasındaki tatlı rekabet sonuçta bu cemiyetlerin bir çatı altında toplanması düşüncesini doğurdu, îlkin, Ararad Cemiyeti birleşmeyi istemedi ancak günün Patriği Nerses Varjabedyan, üç cemiyete de maddi ve manevi desteğini esirgemeden elinden geleni sağladı ve ulusal eğitimin sağlam temeller üstünde konması için birliği gerçekleştirerek 1880 yılında resmen Ermeni Birleşik Cemiyetleri`ni (Miatsyal Ingerutyunk Hayots) kurdu. Bu tarihten sonra cemiyet daha da güçlenerek faaliyet alanını genişletti.
Birleşik Cemiyet`in eğitim programı......Daha önce, köylerde açılmış olan tek tuk okullarda çocuklara sadece dua kitapları okutup bununla yetinirler, çocukları "tahsil görmüş" sayarlardı. O zamanlar okullarda ne sınıf sistemi, ne de ders sistemi vardı. Eğitim olarak bilgi cinsinden çocuklara fazla birsey verilmezdi. Köylü çocuğunun fazla bilgiye de zaten ihtiyacı yoktu.
Ermeni Birleşik Cemiyetleri`nin eğitim programı köy okullarına yeni bir sistem getiriyordu. Bu sistem ile çocukların eline yeni metotla hazırlanmış ders kitapları verildi. Bu sistem sayesinde öğrenciler uygarlığın ve çağdaşlığın tadını aldılar, okulda birşeyler öğrenmeye başladılar.
Artık köylerde pek çok şey değişmişti. Saygı gören öğretmenler, halkın kurtarıcıları gibi karşılanıyorlardı muteber kişilerdi, halk ciddi sorunları olduğunda onlara başvurur, görüşlerini alırdı.
Birleşik Cemiyetlere karşı kuşku.....Ermeni Birleşik Cemiyetleri köylerde gitgide örgütlenerek güçlendikçe köylüler bilinçlenince komşu halklar tarafından bu durum yan gözle seyredilmeye başlandı. İşte bundan sonra Ermeni halkının rahatı bozuldu. Ermeniler`in sosyal ve kültürel yaşantısının yanı sıra, ekonomik seviyeleri de göze batıyordu. Bu durum, Abdülhamid`i de hareketlendirdi, merkezden Anadolu`ya sürekli garip emirler gitmeye başladı. ` Ermeniler`in her girişimi dikkatle izleniyordu, özellikle Doğu Trakya`nın Bulgarlar`a yakınlaşmasının acı bedelini Birleşik Ermeni Cemiyetleri ödeyecekti.
Yıldız Sarayı çevresinde Ermeni kültür ve eğitim hareketleri aslında gizli bir isyan hazırlığı şeklinde yorumlanmaya başlamıştı.Oysa, bu hareketin tek bir amacı vardı: Halkı eğitmek, çağdaş yaşama ayak uydurmasını sağlamak, yararlı yurttaşlar yetiştirmek. Ancak, kuşkular arttıkça arttı. Anadolu`ya giden mektuplar sürekli kontrol edildi, ayaklanma ile ilgili tek bir kelimeye rastlanmamakla birlikte denetim gitgide daha da sıklaştı. Bütün bunlar gelecek olan kötü günlerin işaretleriydi.
Takip ve tutuklamalar.....1885-1886 öğretim yılı, Birleşik Cemiyetler için en bunalımlı dönem oldu. Rektörler ve öğretmenler sorgulanmaya ve tutuklanmaya başladılar. Tutuklamalar genel bir düş kırıklığı yarattı. Belli ki hükümet bu kültür ve aydınlanma hareketini yoketmekte kararlıydı. Patrik Harutyun Vehabedyan çok temkinli davranıp müdahale etmekten çekindi, devlet nezninde herhangi bir girişimde bulunmadı. Abdülhamit rejimi ise baskılarını sürdürüyor, Ermenilere karşı önlemlerini daha da sertleştiriyordu.
Cemiyet okullarında görev yapan öğretmenlerin çoğu bu okulların eski öğrencileriydi. Tüm baskılara karşın, kutsal görev saydıkları öğretmenliği sürdürmekte kararlıydılar.
Örgütün yıkılışı......1895-1896 yıllarının kanlı katliamlarının ardından yeni olaylar gelmeye başlamıştı. Bu günler insanları peşpeşe ve yavaş yavaş mezara doğru sürüklüyordu. Cemaat Meclisi`nin kararı ile, Eğitim Cemiyet`i kendi rızası ile görevini Patrikhane`ye devretti, işleri denetleme görevi de yeni bir kurula devredildi. Bu kurul, halen açık olan okulların denetimi ile ilgilenecekti. Ancak, zamanla bu kurul da yok oldu. Artık okullar kapatılmış, o kadar tatlı düşler ve umutlarla beslenmiş olan eğitim seferberliği son bulmuştu.
Cemiyetin yeniden kuruluşu
Meşrutiyet`in ilk günlerinde, 1908 Temmuz`unda, başkentten uzakta yaşamakta olan Ermeniler yeniden örgütlenerek bu eğitim merkezini yeniden canlandırmak sevdasına düşmüşlerdi bile.
Yeniden heyecanlı bir faaliyet başladı ve sanki onbeşyıl önceki günleri yeniden yaşayabilmek için halk can atıyordu. Herkes, bu yolun uygarlığa götüren yol uğruna ınanmaktaydı. 1909-1910 yılında Birleşik Cemiyet`in 56 okulu vardı, öğrencilerinin sayısı İse 5097 idi.
Anadolu`da yeni okullar açılmaya başladı. 1910-1911 ders yılında öğrencilerin sayısı artmış, okul sayısı 85`e ulaşmıştı. Zamanla, Anadolu`daki Ermeni okulları yeniden eğitim vermeye başlamışlardı. Ortaçağ zihniyetini bir yana itmiş, yeni yeni metotlar uyguluyorlardı.
Sıra bizde....Eğitim seferberliği öylesine doruk noktasına ulaştı ki Ermeni okullarında çok sayıda Türk öğrenciler de okumaya başladılar. Bu okullar uygulamalı eğitim yöntemleriyle sadece bilgi vermeyle kalmıyor, köyün tarımının ve endüstrisinin kalkınması için de büyük katkı sunuyorlardı. Her köy okulunda çocukların neredeyse artık bir de üretim alanları vardı. Bu üretim tarımdan zenaata çok değişik alanlara yayılmıştı.
Kilikya`nın köylerinden birinden merkeze gelen şu satırlar sanırız o dönemdeki şartlar ile bu dönemdeki şartların benzerliğini de bir miktar gözler önüne serecektir. "Yabancı okullar ki salt Kilikya içinde eğitimin tüm üstünlüklerini koruyorlar, bunlar ulusal eğitimimize zarar verecek nitelikteydiler çünkü çok sayıda öğrencimizi de bünyelerine almışlardı. Ama şimdi bizim okullarımızın düzenli yükselişi o okullara giden öğrencilerimizin de okullarımıza dönmesine vesile oldu. Bizim okullarımız şimdiki mevcut halleriyle onlardan çok daha ilerideler."
Atalarımızın yıllar önce yendiği bir sorun bugün tekrar karşımızda.
Ve şimdi sıra bizde...
24 Ocak 2003
Hrant Dink (Agos)