Hagop Baronyan
Hagop Baronyan gazeteci ve Ermeni edebiyatının ünlü mizah ustasıdır. İstanbul yaşamını tüm yönleriyle ele alan, toplumsal kuruluşları, aydını, din adamını, tüccarı, hekimi, aile yapısını, çarşıyı, özellikle cemaatine mensup kişileri acımasızca eleştiren yazılarıyla tanınır.
Aldığı sınırlı okul eğitimini Rumca, Fransızca ve İtalyancayla zenginleştirmiş, eski Yunan edebiyatını, mitolojisini ve Fransız edebiyatını incelemiş, yeteneği ve özel çalışmalarıyla kendini geliştirerek iyi bir eğitim düzeyine erişmiştir.
1863'te İstanbul'a gelen Hagop Baronyan, muhasip, sekreter, aktar, ögretmen olarak çeşitli işlerde çalışmış, bu arada çevresini, insanları, sosyal yaşamı dikkatle gözlemiş; toplumdaki yaralara parmak basmak amacıyla mizahı kendisine en uygun araç olarak seçmiştir.
Basının, roman, hikaye veya şiirden daha etkili olduğunu düşünen Hagop Baronyan gazeteciliği kendine meslek olarak seçmiştir. Konularını çoğunlukla İstanbul'un burjuva yaşamından seçmeyi tercih eden Baronyan, içindeki halk sevgisi, ağalık fikrine ve onu temsil eden nüfuzlu kişilere şiddetli saldırılarda bulunmasına neden olmuştur. Haksızlığa ve sınıf egemenliğine tahamül edemeyen Baronyan bu sebeple, mesleki ve şahsi açıdan baskılara uğrayıp, yıpratılmıştır.
Dilin sadeleştirilmesi yönünde çalışmalarda bulunan Baronyan, eski Ermenice dışında halkın anlayacağı bir dilin kullanılması gereğini savunmuş, Ermeniceden başka Osmanlıca veya Osmanlıca-Ermenice karışımı bir dille de hikayeler yazmıştır.
İlk eseri ''Yergu Derov Meg Zara''dır (lki Efendiye Bir Uşak), fakat bu kitap yayırnlanmamıştır. Gazeteciliğe 1871 'de başyazar olarak, Yeprad'da (Fırat) başlar, Megu (Arı), Hikar (Bilge) gazete ve dergileriyle sürdürür. 20 Mart 1874'te Türkçe yayımlamaya başladığı Tiyatro adlı mizah gazetesinin Ermenice nüshası da, 6 Nisan 1874'te Tadron adıyla çıkmış, her ikisi de 1877'ye kadar yaşamlarını sürdürmüştür.
Eserlerinin çoğu makale, fıkra ve günceler halinde gazete sütunlarına dağılmış olan Baronyan'ın bu eserlerinin bir bölümü sonradan kitap haline dönüştürülerek kaybolmaktan kurtulmuştur. Azkayin Çoçer'de (l878) (Cemaatin İleri Gelenleri), dönemin İstanbul Ermenilerinin ileri gelenlerini, ünlülerini mizahi bir üslupla, olumlu, olumsuz yönleriyle ele almıştır. Bıduyd Mı Bolso Tağerun Meç (l880) (İstanbul'un Semtlerine Bir Gezinti), Hoshosi Tseradedr (Hoshos Notları), Kağakavarutyan Vınasnerı (l886-1888) (Adabın Zararları), Ardınin Desaranner (Ailevi Manzaralar) tasvirler ve fikir yazılarıdır. En önemli öykü kitabı Mezabadiv Muratsganner (Muhterem Dilenciler); Bağdasar Ağpar (l886-1887) (Bağdasar Abi) ise tiyatro eseridir.
Baronyan, zenginleri küçümsemiş, bu kişilerin sahip olduukları maskelerini çıkartıp onları gülünç bir hale sokmuştur.
Baronyan'ın eserlerinde Moliere üslubunun etkisi görülür. Temsil etmek istediği ses, Tarının sesi olarak kabul ettiği halkın sesi olmuştur her zaman. Gazetecilik mesleğini yaparken karşılaştığı baskılar Baronyan'ı bir süre de sembolist bir mizah yapmaya itmiş, kişileri üstü örtülü olarak hayvan sembolleriyle anlatmış, hayvanlann özgün dünyasını tasvir ederken ustalıklı bir şekilde Yunan mitolojisinden yararlanmıştır. Başyapıtı sayılan Azkayin Çoçer'de, nüfuzlu kişiler yer yer aşırılığa kaçan mizahi ayrıntılarla anlatılırken, bir dönemin özellikle İstanbul Ermenilerinin toplumsal ve kültürel yaşamı belgelendirilmiştir. Bıduyd Mı Bolso Tagerun Meç 'te İstanbul'un irili ufaklı yaklaşık otuz dört semtinde cemaat yaşamı anlatılır; erkekler, meslekleri, rakı içme şekilleri; kadınlar, modaya düşkünlükleri, dedikodularıyla ele alınır; sokakların düzeni, semtlere göre halkın varlık düzeyi, din adamları, okullar, kiliseler, tüccarlar, balıkçılar, meyhaneler, eğlence yerleri, vapurlar vb ince eleştirilerle anlatılır.
Kağakavarutyan Vınasnerı'da insanlara işkence edercesine yapılan ikramlar, örf ve adetlerle alay edilmiş, özellikle seçilen eğitimli kişilerin nasıl nezaket kurbanlanı oldukları canlandırılmıştır. Ancak Baronyan'ın yerdiği ve eserlerinde özellikle üzerinde durduğu nezaket ''suniliktir'' ki, kurbanını küçültmek, onun kişiliğini ve iradesini yok etmek için zenginin uyguladığı bir yöntem olarak gösterilir.
Baronyan, ilk yapıtları olan tiyatro eserlerinden sonra, bazı hikayelerini de tiyatro tekniğiyle yazmıştır. Gazetecilik yıllarında da yabancı oyunlar sahnelenmesinin topluma fazla yararlı olamayacağını savunmuş, bu konuda Güllü Agop'u eleştirmiştir. Ancak Güllü Agop'un tiyatroya verdiği emeğin karşılığında maddi bir gelir sağlamadığını, onun ve Ortaköy Tiyatro Kumpanyası'nın bütçesini Mısır'ın bütçesine benzeterek açıklamıştır.
Mahrumiyetler içinde yaşanan 49 yılın sonunda Baronyan, insanların zavallılığını, haddini bilmezliğini, sinsiliklerini mizaha dönüştürmeyi başarmış, ancak yarattığı mizahın coşkusuna kendisi kapılmamış, acımasızlıkları şahsında yaşatarak hiç gülmemiştir. Baronyan'ın mizahı önce dudaklarda bir gülümseme yaratır ama sonunda insanı suskunlaştırır, düşüncelere daldırır. ''Apisogom Aga'' tiplemesini, sahnede gülmeden seyretmek ve dinlemek mümkün değildir, ancak o gözlerden uzaklaştığında aklımızda acınacak zavallı bir mahluk olarak kalır. ''Bagdasar Abi'' de aynı tiptir; mütevazı, saf, doğal kusurlan olan, sosyal yaşamın çarkında şaşkınlaşmış, güçsüz kişilerden seçtiği diğer tipler gibi. Baronyan'ın karakteri eserleriyle uyum içindedir. Baronyan namuslu, cesur ve asi bir ruhtur ve yapıtları kendi gibi dürüstlük mührü taşır.