Akmeşe nin Çevresi
Avluburun, Ortaburun, Hasancık & Yukarı Mahalle
Önce Süleymaniye Köyü`nde duraklayacak, burada birkaç görüntü aldıktan sonra Akmeşe`ye gidecektim. Durmuşken Akmeşe`den Ali Yıldızhan`ı aradım. Bekliyorum gelin ağbi dedi. Köyün çeşitli görüntülerini aldım. Terk edilmiş durumdaki köy ilkokulunu ve yapımı neredeyse tamamlanan köy camisinin resimlerini çektim. Buradan ulaşılan köy adlarının yazılı olduğu tabelayı görüntülerken cami bahçesini bir köşesinde yer alan köy kahvesinin önünde oturmakta olan insanlar bana bakıyorlardı. İçlerinden birisi beni tanıdı. Bu İzmit Demiryolu caddesindeki Dayıcım Hamburger`de (1) çalışan Ahmet Ağbi`ydi (2). Hemen buyur etti. Masa ve sandalyeleri ayarladık. Bizimkileri de çağırdım. Soğuk su ve çay içtik. Avluburun ve Ortaburun (3) Köyleri`ni de görüntülemek istediğimi ama önce yarım kalan Akmeşe`yi görüntüleme işinin bir kısmını yapacağımı söyledim. Yanımıza yaşlı bir amca oturdu ve bana "Siz gazeteci misiniz?" diye sordu. Daha başka şey demesine fırsat vermeden, "Maalesef değilim, derdinize cevap verecek merci değilim" dedim. Hanife "Neden dinlemedin amcayı, derdini bir söyleseydi!" deyince, bende "Tahmin ediyorum. Onların derdi basit ve çözümü kolay konulardır. Ama yetkililere erişemezler." "Bak, olasılıkla okullarının yok yere kapatıldığını, öğrencilerle ilgili bazı istekleri olduğunu, yol, akar su ve camiye ilişkin isteklerinin yetkililere ulaştırılmasında aracı ve yardımcı olup olamayacağını öğrenmek isteyeceğini, benzer durumlarla her gittiğim köyde karşılaştığımı" açıklayınca amca sessizce gülümseyerek, gözleri ışıl ışıl kafası ile onayladı söylediklerimi.
Ahmet Ağbi, Ayva, Fındık ve Yemişler
Ahmet Ağbi, candan ve samimi çay paralarını ödemeye kalktığımızda bizi engelledi ve bu davranışımıza kızdı. Böyle şey olur mu hiç. Hadi gelin karnınız açtır, eve gidelim yemek yeriz. Bir de size bir torba fındık vereyim diyerek bizi evine götürdü. Evi, yolun hemen üst tarafında, kuzey tarafta yer alıyordu. Deprem öncesi üç katlı betonarme bir evi varmış. Zarar görmüş ve yıktırıp yerine tek katlı bir konut yaptırmış. Evi yola dik çıkan bir ara sokağın sağ tarafında kalıyordu. Evinin önünde büyük bir bahçesi ve içinde çeşitli meyve ağaçları yer alıyordu. Yumruktan büyük, safran sarısı ayvalar, beyaz-kırmızı karışımı iri incirler, ve onların Ortaburun İnciri dedikleri siyah incirler. Ortaburun İnciri gerçekten lezzetli ve yemesi hoş yemişlerdi. Bahçesinde tavuklar ve bir adet kaz keyiflerine göre eşelenmekte ve gezinmekteydi. Kızlarım bayıldı onları izlemeye. Biz bahçede torbalarımızı ayva ile doldururken eşi de yanımıza geldi ve bize incir toplamada yardımcı oldu.
Süleymaniye (Kobaklı) Köyü
Süleymaniye (Kobaklı) Köyü, İzmit`e bağlı, Eski İzmit-Adapazarı Yolu üzerinde, Sakarya İl Sınırı`ndan önce en uç köydür. Köy yolun her iki tarafında başlayarak gerilere doğru gelişmiş. Yolun sol yani güney tarafında köy camisi yer almaktadır. Depremde yıkılan camiyi iki sende onarıp hizmete açmışlar. Yapım yılı: Caminin önünde yol kenarında büyük bir bahçesi var. Bahçenin batı-kuzey köşesinde ise köy kahvesi yada çay ocağı. Bahçesinde iri ıhlamur ve çam ağaçları.
Caminin batı ve doğu tarafından iki büyük sokak yada yol geçmekte. Doğu tarafındaki sokağın diğer tarafında terk edilmiş Köy İlkokulu yapısı var. bahçesi çam ağaçlarıyla süslü. Ama İlköğretim Okulları sisteminden sonra bu tür küçük okullar resmen terk edilmiş. Benzer okullar hep kaderlerine teslim edilmiş durumda. Onca servet çürümeye başlamış. Batı tarafındaki yol ise bağlantı yolları ile diğer köylere uzanmakta. En önemli ve bilinen köyler Ortaburun ile Avluburun (4). Ama bunlara yakın başka köylerde var. Bu yol Uzuntarla üzerinden Adapazarı-İzmit yoluna bağlanmakta.
Akmeşe Yolu
Akmeşe Yolu yine temiz, düzgün ve yeşillikler arasında. Bu yolda araba sürmek çok harika. İnsana müthiş bir haz ve zevk veriyor. Yol yükseliyor, iniyor, kıvrılıyor ve bazen gözden yitiyor. Akmeşe`nin girişinde, sol tarafta kalan eski mezarlık çevre düzenleme çalışmaları ilgimi çekti. daha önce gelişimizde çevre duvarı yıkık döküktü. Bahçe duvarı eğime göre düzenlen yapılmış, giriş kapısının sağ tarafındaki çeşme bir hayırsever tarafından yaptırılmaktaydı. Çeşme yazıtında hayırseverin kaydı vardı (5) Allah kendisinden razı olsun demeden geçmek vefasızlık olurdu. daha önce geldiğimizde mezarlığın eski kısmı olan, batı tarafında çıkan yangının izleri vardı. O zamanlar mezarlıkta dolaşmış, geçmişin izlerini sürmeye çalışmıştık. O zamanlar aldığım görüntüler kayboldu bir şekilde.
Mezarlığa Ziyaret, İzin ve Olur Alma
Hep ifade ettiğim gibi, bir belde yada köye geldiğimde ilk önce durum elverdikçe Mezarlık Ziyareti yaparım. Bu, bir kişisel minnettarlık, şükran ve duaları sunma törenidir benim için. Var olan güzellik ve değerlerimizi bizlere aktaran büyüklerimize, hürmet sunma ve onların izin ve olurlarını almadır bir tür sessizce, huşu içinde. Bu yaklaşım garip gibi görünse de iç huzur sağlayıcı ve rahatlatıcı bir eylemdir benim için. Diğer taraftan yaşayan yazılı kayıtlarımızdır mezar taşlarımız. Geçmişin izleri sürülebilir iyi korunmuşsa mezarlıklarımız. Aslında onlar bizim yüz aklarımızdır. Koruyabilirsek geleceğe dönük aynalarımız olurlar.
Akmeşe Mezarlığı düzenli, ağaçlık ve çiçeklerle bezeli bir mezarlıktır. Mezar taşlarında rastlanan tarihler 1930`lara dek uzanması gerekir. Daha önce üst tarafta bu tür taşlara rastlamıştım ama bu kez en eski tarihler 1960`lardı. Doğumlar ise 1897 filan.
Osmanlı zamanlarında Maşatlık (6) denilen bir alan varmış Akmeşe`de. İlk zamanlar bir alanı mezarlık olarak kullanmışlar. Buraya 11 mezar açıldıktan sonra yetmez olmuş. Ardından bugünkü mezarlık alanının kullanılması söz konusu olmuş. Bu mezarlık olasılıklı bir Ermeni Mezarlığı idi. Bu mezarlıkta Osmanlı Mezar taşlarına rastlanmaz. Muhacirler buraya yerleştirildikten sonra yine mezarlık olarak kullanılmaya başlanmış olması gerek (7).
Akmeşe, Arbaş, Armaş, Armach
Osmanlı zamanlarında kasabanın adı Arbaş, Armaş, Armaşa, Batılı gezginlere göre ise Armach imiş. Önce Zorunlu Yer Değiştirme (Tehcir), sonra İzmit İlbeyliği bölgesinin Kurtuluş Savaşı öncesi, ilkin İngiliz, sonra Fransız ve en son İngiliz desteği ile Yunanlılarca işgalinden sonra, Ermenilerin düşmanla işbirliği yapması ve çeşitli taciz ve zulümlere başlaması onların Türklerle artık bir arada yaşama olanağını ortadan kaldırmış. İşgal kuvvetlerinin çekilmesi ile Ermeniler yerleşik oldukları bölgeleri terk etmeye başlamışlar. Tabii ki en önemli merkez olan Arbaş da terk edilir. Göç Anlaşmaları sonrasında buraya yerleşen göçmenlerle kasabanın adı da değişir. Artık yöre olasılıkla bölgede bol ve sık olan Akmeşe ağaçlarına öykünerek Akmeşe olarak adlandırılır. Tıpkı Sarımeşe gibi.
Akmeşe`ye yukarıdan girişte kuzey tarafta, yolun üstünde yer alan koru, korunmaya alınmış. Bu ormanlık alanın koruma altına alınıp tescil ettirilmesi Yakup Özkan tarafından yapılmış. Bunun için çok çaba sarf etmiş dostum. Akmeşe`li bir şehidin adı verilmiş ormana. Hemen giriş yolunun sol tarafında iki harika konut göze çarpar. Son zamanların harika görünüşlü konutlarından. Bir benzeri de aşağıda kıvrılan yolun sağında kalır. Bundan sonra Akmeşe`nin merkezine ulaşılır. Orta yerde tekrar yapılmakta olan Park Alanı ve hemen altında seyirlik yeni bir alan. Burasını hayırsever bir yeni Akmeşe`li yaptırmaktaymış. Bir Emekli Büyükelçi. Akmeşe`ye, astım rahatsızlığına iyi geldiği için gelip yerleşmiş. Parkın güney tarafında ise eski Yatılı Akmeşe İlkokulu (8) yapısı vardır. Okulun güney tarafında Akmeşe Merkez Camii. Caminin önünde yani kuzeyinde çok eski, kubbeli büyük bir çeşme. Işık Çeşmesi () (9). Caminin doğu tarafında eski ilkokul yapısı. Caminin güney tarafında ise yeni Bölge İlköğretim İlkokulu Öğrenci Yurt Yapısı vardır.
Eski Merkez & Yeni Merkez
Cami, Yatılı İlkokul, İlkokul ve Yurt yapılarının bulunduğu yerlerde bir zamanlar Akmeşe Ermeni Kilisesi (Çarhapan -Kötülük Savar), Papaz Okulu (Armaş Ruhban Okulu), buna ait Yatakhane Yapısı () ve okulun Matbaa (Ruhban Okulunun Matbaası) yapısı varmış. Son zamanlara dek bu yapılardan bazı kalıntılar durmaktaymış. Kilise, Işık Çeşmesi () ve eklenti yapıların üzerinde yer alan yazıt taşlarının önemli bir kısmı İzmit Fuar Yönetim Yapısı`nın doğu tarafında yer alan açık alanda sergilenmektedir (!). Geri kalan bir iki parça mermer kalıntısı ise cami bahçesinin doğu-kuzey köşesinde rast gele atılmış durumdadır. Bir tanesinin üzerinde "1827" tarihi okunmaktadır (10).
Şimdilerde adeta bir çöplük ve atık boşaltma yeri olarak kullanılan Ermeni Matbaası (11) kalıntıları tüm görkemi ile ayakta durmaktadır. Eski Akmeşe Yatılı İlkokulu`nun güney bahçesinin ucundan, dar bir alandan geçilerek buraya ulaşılabilir. Yapı şimdi kot olarak toprak yüzeyinin altında kalmış gibidir ama üzerinin düz ve toprakla kaplı olması, buranın yapılırken olasılıkla gizliliğe ve sadece Kiliseye bağlı bir yer olmasına özen gösterilmesinden dolayıdır.
Dostum Yakup Özkan
Akmeşe`li dostum Yakup Özkan`ın (12) elinde bulunan ve bu matbaada basılmış bir kitaptaki görüntüler Akmeşe`nin 1915`li yıllara kadar huzur dolu ve muhteşem bir yerleşim yeri olduğunu göstermektedir (13). Yapıların büyüklüğü, taştan ve taş-tuğladan olmaları görkemlerini arttırmaktadır. Dostum Yakup Özkan gönüllü bir Akmeşe uzmanı olup, Akmeşe`nin geçmişine ait yapmış olduğu çalışmalar Toplumsal Tarih (14) ve benzeri tarih dergilerinde yayınlanmıştır.
Şayet korunabilseymiş Akmeşe`nin Ermemi yapımı yapı ve konutları, burası görkem ve çekicilik açısından Roma yada Budapeşte benzeri bir yerleşim yeri olarak bir çok yerli ve yabancı gezgini kendisine çekecek bir yer olabilirmiş. Akmeşe`nin doğu tarafında, aşağılardan akan derenin doğu tarafında, Osmanlı zamanlarının ilk Elektrik Üreten Un Değirmeni (15) hala ayakta durmaktadır. Değirmen, dereyi geçen yolun ve derenin doğu-kuzeyinde kalmaktadır (16). Hem Un Değirmeni hem de Matbaa Osmanlı zamanlarının, Kocaeli İlbeylığı`nda ki tek ve eşsiz, modern yapıları ve teknik olanağıdır.
Akmeşeli dostlarım Yakup Özkan ve Ali Yıldızhan (17) beldeyi tekrar tanıma ve keşfetme çabamda bana eşsiz olanaklar sağlayan kişilerdir. Kendilerine minnettarım. Ali, bir yakınlarının düğünü olmasına rağmen bizimle birlikte olup gününü bizimle geçirmiş ve akşam bizi evinde konuk edip ağırlamıştır. gelecek hafta içinde, Cumartesi ve Pazar günleri yine Ali kardeşimin konukları olacağız.
Akmeşe`nin Geçmişi
Ermenilerin Şah Abbas Döneminde İzmit`e Göçleri İzmit Sancağı`nda yaşayan Ermeniler, Şah Abbas (1588-1629) ve Nadir Şah (1736-1747) devirlerinde Ermenistan ve Batı İran`dan Anadolu`ya gelmişlerdir. Özellikle ticaret ve tarım imkanları elverişli olduğu için İzmit ve havalisine yerleşmişlerdir. Yerleşim bölgesini Ermeni Ruhani kaynakları İzmit Ruhani Çemberi olarak tarif etmişlerdir. Bu alan Sakarya Ağzı`ndan Darıca-Yalova-Bahçecik-Aslanbey-Sapanca Gölü-Sakarya Nehri ile sınırlanmıştır. En önemli yerleşim merkezi İzmit`in 30 km. kuzey-doğusunda bulunan Akmeşe`dir (Armaşa). Eskilerin Ağaç Denizi dediği bölgenin ortasında yer alan Akmeşe, 1611 yılında İran`dan gelen 300 aile tarafında kurulmuştur.
Akmeşe`nin kurulduğu tarihten itibaren dini bir merkez haline gelen kasaba, Anadolu`daki Ermenilerin de dini eğitim merkezi olur. Ermenilerin topraklarını genişletme gayretleri, çevre halkı ile çatışmaya yol açmış ve Osmanlı Devleti 1611, 1717, 1758 ve 1787 yıllarında verdiği imtiyazlarla Ermeni halkları korumuştur. Akmeşe Hıristiyan dünyasında önemli bir haç yeri olarak kabul edilmiştir. Her yıl 25 bin kadar insan burayı ziyaret ediyormuş. Akmeşe 2 bin dekar verimli arazisi, 3 bin dekar ormanı modern un değirmeni, yüz binlerce dut ağacı ve ipekböcekçiliği ve dokumacılığı ile zengin bir külliye durumundaymış. Ermeniler kendine yeten koloniler halinde yaşamayı tercih etmişlerdir. Akmeşe ve Bahçecik merkezlerinin dışında İzmit, Adapazarı ve Karamürsel`de Ermeni Mahalleleri vardı. Aslanbey ve Yuvacık gibi Ermeni Köyleri vardı. Varlıklı ve kültürlü bir toplum halindeymişler. 1878 Berlin Muhadesi`nin imzalanması ile Ermenilerin ıslahat istemek için çeşitli yasadışı faaliyetlere giriştikleri bilinmektedir. İzmit Sancağı`ndaki merkezler Ermeni Komitacılığı`nın sığınmasına, silah ve bomba imalatına çok müsaitti. 1. Dünya Savaşı sırasında bu hareketleri, ihanet derecesine ulaşmıştır. Ruslarla Sakarya boylarında işbirliğine giderek İstanbul`u arkadan vurma planları yaparlar. Bu çabaları Talat Paşa Hükümeti tarafından ortaya çıkarılır, silah ve cephaneler ele geçirilir. Yakalananlar cezalandırılır. 1915 yılında zararlı faaliyette bulunan bir kısım Ermeniler zorunlu yer değiştirmeye (tehcir) tabi tutulur. İzmit Mutasarrıfı Mazhar Müfit (Kansu) Bey, Sancak dahilinde hiçbir olaya meydan vermeden, büyük küçük her bireyi emredilen yere trenle gönderir. Mallarını koruma altına aldırtır (18).
Ermenilerin İzmit Mutasarrıflık Alanındaki Durumları Misyonerlik Etkinlikleri
Akmeşe bir Ermeni yerleşim merkezidir. Hem de dini bir merkez. Ama yerleşiklerinden bir kısmı diğer yakın yada uzak Ermeni köylerinden baş kaldırıp silaha sarılanlarla işbirliğine giderler. Onlarla birlikte çapulculuğa, soygunlara, adam kaçırma, köy basma ve adam öldürme olaylarına karışırlar. Etraflarında korku ve yılgınlık oluştururlar. İşgal kuvvetleri ile -İngiliz, Fransız ve Yunan Askeri birlikleri- işbirliği yaparlar. Hatta bölgenin işgal günlerinde Yunan Taburu, merkezini Akmeşe`ye kurar.
Osmanlı Devleti`nin son zamanlarında, hem ekonomik hem de askeri yönden zayıf düştüğü zamanlarda, 1865`ler itibaren ABD kökenli Protestan ve Fransız kökenli Protestan Misyonerlik kuruluşları bölgede "İstasyonlar" kurmaya başlarlar. American Board`a bağlı misyon okulları bir bir biter her bir stratejik bölgede. İstanbul`da Robert College, İzmit`te sonraları Necati Bey İlkokulu olan okul, Bahçecik`te Bythinia High School, Adapazarı`nda Kızlar Okulu ve Merzifon`da ki Papaz Okulu (Merzifon Ruhban Okulu) (19). Fransız L`Assomption tarikatindan olan Mission okulları da Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan`dan ilerleyip, ilkin İstanbul Kumkapı, Kadıköy ve Kartal`dan başlayarak, daha sonra Ermenilerin yoğun yaşadığı bölgeleri hedef alarak ardı ardına kilseler ve kolejler açmaya başlarlar. İzmit merkezde yer alan Saint Pierre Kilisesi ve bunun yanında yer alan çatı katı ile dört katlı, taş yapı Collége Ste Barba bölgede sadece Ermenilere ve devşirebilecekleri Müslüman Türk çocuklarına yönelik etkinliklerdir (20).
İzmit İlbaylığı`nda hakim azınlık nüfus Rum Ortodoks`tur. Misyon okullarının, hele Katolik Protestan mezhebinin, Rum kökenli vatandaşlar arasında etkin olmaları olanaksızdır. Misyon etkinliklerinin ilk öncüleri ABD`de ortaya çıkar. Misyonerlik etkinliklerine katılan mezheplerin çoğu temelde Katolik Protestan olan mezheplerdir. Bu nedenle Protestan Misyon Okulları kendilerine hedef kitle olarak, Ermeni Yerleşim Bölgelerini ve kiliselerini seçerler. Çünkü Ermenilerin çoğu Katolik ve Gregoryan`dır. İlk yaptıkları şey, Ermenilere kimliklerini kazandırmak, dillerini öğretmek ve bağlı oldukları ülkelerin Fransa ve ABD çıkarları doğrultusunda hareket edebilecek genç ve eğitimli bir nüfusu sağlamaktır. Bunda başarılı da olurlar. Öyle ki son yıllara kadar özellikle Merzifon Ruhban Okulu öğrencileri arasında 84 Rum kökenli öğrenci ile bir kaç Müslüman Türk öğrenci de yer alır. İşgal yıllarında, hiç yoktan bölgede ki neredeyse tüm Ermeni köyleri ayaklanıp silaha sarılır (21).
İzmit bölgenin işgali ve işgal kuvvetlerinin geri çekilmeye başlaması ile Ermeniler de Rum kökenli vatandaşlarımız gibi korkuya ve paniğe kapılırlar. Panik halinde ve hızla göç başlar İzmit Limanı ve Derince Limanı`na doğru. Yollar, tren istasyonları ve liman önleri, binek ve yük hayvanları ve beraberinde taşınabilen eşyalar arasında insan yığınları ile dolar. Köyler, evler ve yurtlar terk edilir. Terk etmeyenler olsa da, bunlarda en fazla ilgili ülkeler arasında yapılan ikili anlaşmalara dek kalabilirler.
Mübadil Muhaceret Muahaedeleri (Karşılıklı Göç Anlaşmaları)
Genç Cumhuriyet`in sınırları dışında kalan ülkelerden ve topraklardan da Müslüman Türk kökenliler ülkeye akmaya başlar. Göçler iki taraflı başlamıştır. Her taraf terk ettikleri yerlerin özlemlerini yüreklerine gömerek yeni yerlere, yeni bölgelere ve alanlara yerleşmeye başlarlar. Göç kolay olay değildir. Nerede kalacaktır gelenler? Bu karmaşaya Iskan Bakanlığı İskan Müdürlükleri ile belli bir düzenleme getirilmesi gerektiğine karar verir. Göçmenlerin gelişleri belli bir düzene, anlaşmalara bağlanacak ve yerleştirilmeleri ise belli koşullara göre olacaktır.
Milletler Cemiyeti`nin (bugünkü BM) "Göçler, Karşı Göçler ve Karşılıklı Göçler Anlaşmaları" kapsamında ilk Mübadil Muhaceret Muahaedesi (Karşılıklı Göçmenlik Anlaşması) Yunanistan ile Türkiye arasında yapılır. Anlaşmaya göre her taraf ülkelerinden giden göçmenlerin taşınır yada taşınmaz beraberinde götürülemeyen malları ve ulaşım giderlerine karşılık adam başı belli bir parayı ödemeyi ve karşı ülkeden gelen kendi kökeninden olan göçmenleri ise terk edenlerin yerlerine ve köylerine yerleştirmeyi yüklenirler. Benzer anlaşmalar Yunanistan ile tekrarlanır. Aynı anlaşmalar Bulgaristan ve Romanya ile de yapılır. Ermeni kökenli göçmenler için karşılık bir ülke olmadığı için böyle bir anlaşma yapılmaz. Çünkü ülkeyi terk eden Ermeni göçmenler Ermenistan`a değil Fransa, İngiltere, Almanya ve ABD`ye akmaya başlarlar. Diğer taraftan ülkede Romen kökenli vatandaş olmadığı halde Romanya ile yapılan anlaşma da Karşılıklı Göç Anlaşması kapsamına alınır.
İzmit bölgesine akan Türk kökenli Muhacirler (göçmenler) çoğunlukla Osmanlı zamanlarında Konya ve Karaman bölgesinden serhat boylarına giden akıncıların torunlarıdır. İlk zamanlar gelişi güzel, boş halde olan Rum Köyleri`ne yerleşmeye başlarlar. İskan Müdürlükleri`nin devreye girmesi ile kimin, hangi bölgeden gelen hangi grubun, hangi boş Rum Köyü`ne yerleşeceği belli bir düzen ve takvime bağlanır. Romanya ve Bulgaristan`dan gelen göçmenler için bazı bölgelerde, belli bir düzene göre Muhacir Haneleri yaptırılır. Ermeni yerleşim yerleri ve köyleri boş halde bırakılır çoğunlukla. Akmeşe`de onlardan birisi hatta merkezi yerdir. Büyük Derbent`te (Hikmetiye) belli bölge, Arslanbey (Arslanbeg), Yeniköy, Karatepe, Karamürsel`de iki Mahalle, İzmit merkezde iki büyük Mahalle ve Taşköprü ile Kandıra`ya bağlı bir çok iç ve sahil Ermeni Köyleri hep terk edilmiş ve boş durumdadır.
Göç Zamanlarında Akmeşe
Göçün ilk yıllarında Akmeşe çevresinde dönüp dolaşan göçmenler düzensiz olarak buraya yerleşmiş olsalar da, daha sonraları göçmenlerin Akmeşe`ye yerleştirilmeleri İskan Müdürlüğü`nün bilgisi, denetim ve düzenlemesi yönünde olmuştur.
Göçmenler Akmeşe çevresine vardıkları 1924`lerde, burada yer alan Ruhban Okulu, Kilise ve eklenti yapılarla Matbaa yıkık dökük haldeymiş. Konutların çoğu yanmış yıkılmış durumdaymış. En sağlam olan Matbaa, bir çok sosyal olay için kullanılabilecek tek mekanmış. Hatta ilk ibadet geçici mescit haline getirilen burada, Matbaa da yapılmış. Kilisede geriye sadece dört duvar kalmış. Hala yerinde duran kubbeli "Işık Çeşmesi" ise sağlam vaziyette. Bunun üzerinde yer alan mermer yazıt çok yakın zamanlara kadar yerinde durmaktaymış.
Yakılıp yıkılması olanaksız gibi görünen muazzam Kilise, dört katlı Ruhban Okulu ve öğrencilerin ve papazların kaldığı üç katlı Yatakhane yapısı taştan-tuğladan yapılma yapılarmış. 1914`lerde ki görüntüleri inanılmaz gibi. Nasıl olurda, savaş koşulları dahi olsa, böylesi değerleri topa tutup yerle bir etmişiz! Yakıp yıkılmalarına ses çıkartamamışız!
Akmeşe`ye İlk Göçmen Kafilelerinin Yerleştirilmeleri
Akmeşe`ye ilk göç kafilesi Yunanistan`ın Rumeli bölgesinin, Kırcaali merkez ve civar köylerinden, Drama (Liva), İskeçe, Karasu (Mesta) Nehri civarlarındaki Suyalısı`ndan gelmeye başlar. İlk kafile 1 Nisan 1924, Salı gelir. Son kafilenin gelişi ise 10 Mayıs 1924 Salı günü son bulur. Bölgeye göç edenlerin geldikleri bölgeler ve ilkin hangi yere yerleştikleri ve daha sonra ki yıllarda nerelere gittiklerine dair bilgiler şöyledir;
"Gabrova Kalitea Akmeşe--Karatepe
Kurdalan Likodromion Akmeşe-İnegöl--Pamukova
Malgart Margariti Merdigöz (Avcıköy) /Karamürsel
Mahmutlu Dafnona Gündoğdu-Hendek/kazimiye
Kozluköy Karyafiton Akmeşe--Yeniköy
Meşeli Kolenero Akmeşe-Yeniköy
Kalova Kaliva Geyve /Doğantepe
Hortozlu Kostanitis Akmeşe-Karatepe-Yalova/kılıçköy
Kurlar Kumnina Eşme
Yeniköy Nehorio Gündoğdu
Hüseyin Köy İonika Gündoğdu
Sarnıç Kromikon Merdigöz
Hocalar Stavrahori Gündoğdu
Demirtaş Sidiropetra Gündoğdu
Ada Livera Bahçecik" (22).
"Akmeşe`ye kesin yerleşimler ve yerleşenlerin tarihsel sıralaması ise şöyledir;
Akmeşe`ye gelmeler 1935 yılına kadar sürmüştür. Sırasıyla şimdi Bulgaristan sınırlarında kalan Kırcali`li göçmenler 1929, Pravat`tan 1929, Mekodonya Üsküp/Kocacık`tan 1929, Romanya`dan Tatarlar 1935 yıllarında Akmeşe`ye yerleşmiştir. Ancak Tatarların bir çoğu 1950 yılına kadar aralıklı olarak Eskişehir ve Gebze`ye ikinci bir göç gerçekleştirmiştir. Yine de Akmeşe`de şimdilerde yaşayan üç beş hane Tatar yurttaşımız vardır." (23)
Her ne kadar bugün böyle bir ayrım kalmış olsa da, ilk zamanlar Yunanistan`dan gelen göçmenler çoğunlukla Yukarı Mahalle`ye, Bulgaristan`dan gelen göçmenler ise Aşağı Mahalle`ye yerleşmişlerdir.
Hayal Ülkesinde Güzellikler Ruhum Buralarda Kaldı
Akmeşe`nin harika köşeleri vardır. Bağlar, Pirahmet, Maşatlık, Un Değirmeni ve Taşoluk (24) ve Kocataş (25) gibi. Akmeşe içinden uzanan ve Kandıra Yolu üzerinde Çubuklu Köyü`ne bağlanan bir yol vardır. Bu yol Akmeşe`nin kuzeyinde kalan köylere de gitmektedir. Akmeşe Piknik Alanı, bu yol üzerinde kalmaktadır. Mecidiye Köyü Üçyol ağzının doğu tarafında. Bu alanı bize tanıtan ve gerekli bilgileri sağlayan Ali Yıldızhan`dır. Piknik Alanı, geniş bir çayırlık ile başlamaktadır. Batı tarafını, güney-batı taraftan kuzey-doğu yönüne doğru akan .. Deresi belirlemektedir. Doğu sınırlarını ise .. Akmeşe Tepesi ormanlık alanı. Derenin doğu kenarlarına dizilmiş gibi yükselen yedi adet yaşlı yaşlı Kızılağaçları vardır. Kökleri iki metreye dek oldukça kalın, bu mesafeden sonra çok dallı yapıları vardır. Ağaçların dal ve yaprak kısımlarının görüntüsü adeta yusyuvarlaktır. Bu özellikleri ile diplerine güneş ışınlarının ulaşmasına izin vermezler.
Kızılağaçların hemen karşısında ahşaptan, kaderine terk edilmiş Antik Un Değirmeni`nin kalıntıları durmaktadır. Değirmen kalıntısının kuzey ucunda ise, şimdilerde tankerlerin su çektikleri, ucu varillerden oluşturulmuş akaktan şelale benzeri akan değirmenin suyu. Bu ark suyu, Piknik Alanı`nın güney-batı tarafının yani Taşoluk bölgesinin en ucunda yer alan Değirmen Bendi`nden ayrılmaktadır. Piknik Alanı iki bölgeden üç bölgeden oluşmaktadır. Alanın kendisi, Taşoluk ve Kocataş.
Taşoluk
Bölgeye bu ad, dere yatağını oluşturan sert kayalar arasından akmakta olan dere suyunun oluk benzeri yerlerden akmasına öykünerek verilmiş olmalı. Piknik Alanı`ndan hemen sonra başlayıp güney-batı tarafına doğru ..deresinin yatağından oluşmaktadır. En son ucu Değirmen Bendi denilen yerde, oluşmuş gölette sonlanmaktadır. Aşağıda farkı biçimlerle yükselmiş olan doğal kayalık zemin, yukarılara doğru gidildikçe dere yatağının yan çeperleri ile dere tabanını oluşturacak şekilde düzleşmektedir. Kaya yapısı sert ve aşınmaz biçimde oluşmuş. Dere yatağının içinde kalan kesimler inanılmaz doğal güzelliklere bezenmiş. Yer yer kaya üstü su havuzcukları, içlerinde su bitkileri ve kurbağaların yer aldığı fiyorg ve lagun benzeri oluşumları ile buraya doyum olmaz. Yapılabilse, Ağustos ayında dahi suyunu koruyan dereden serinleme ve yüzme alanı olarak yaralanılabilir ve şezlong benzeri kayalık alanlarda da güneşlenme ve dinlenme zevki çıkartılabilir.
Zemin kayaları üzerinde bulunan irili ufaklı onlarca havuzcukta bulunan suyun kaynağını merak etmemek olanaksızdır. Sıcak havalarda bu suların buharlaşmaması olanaksız gibi gelmekte insana. Ama içleri su doludur her birisinin. Dere boyunca ilerlerken yukarılara doğru, dere çevresinin çoğunlukla Akmeşe ağaçlarından ve bunların arasında kendilerini ısrarla gösteren Erguvan Ağaççıkları ile sarılı olduğunu izlersiniz. Bu güzel bölge yukarılarda Değirmen Bendi denilen yerde sonlanmaktadır.
Bölge Ihlara Vadisi diye ünlenmiş alanın zemini de yer alan bölgeden çok daha hayranlık uyandırıcı ve çarpıcıdır (26).
Kocataş
Bölgeye ad, bu kesimin en güney ucunda yer alan ve çok daha aşağılarda bir yerde vaktiyle var olan antik un değirmenine su sağlamak için, dere yatağında, bu amaca uygun doğal bir yerin kademe kademe taş bloklardan oluşturulmuş su bendine öykünerek verilmiş olması olasıdır. Kocataş kısmı, Piknik Alanı`nın gerisinde yer alan çocuk parkı hizalarından başlamaktadır. Bu alanın güney tarafında araçlarla gidilebilecek toprak yolu da vardır. Yol ile dere yatağı arasında kalan ağaçlık alanın altı Belediye tarafında oluşturulmuş piknik alanıdır.
Alanın çeşitli yerlerine piknik masaları, dere kıyısına suya atlama tahtaları ve sudan çıkış merdivenleri konulmuştur. Ağaçlık alan harika bir gölgelik ve serinlik sağlamaktadır. Dere boyunca ta Kocataş`a dek yürüyüş yapılabilecek yürüme yolu mevcuttur. Dere suyu bu bölgede sessiz ve sakin akmaktadır. Suyun aktığını fark etmek olanaksızdır. Suyun akışını sadece Kocataş`ta görebilir insan. Dere suyunun bu durgunluk ve sakinliği, dere yatağının düz ve milden oluşması ve ortalama derinliğin 1,5-2 m. olması özellikleri ile birleşince ortaya doğal havuz çıkmaktadır. Akmeşeliler ve günübirlikçiler için serinleme ve yüzme yeridir burası.
Benzetme yapılacaksa, bu bölge Ege kıyılarında, Muğla iline bağlı Kınık (Xanthox)`un kuzey taraflarında kalan Saklıkent Vadisi`nin önünden akan ve etraflarında sıra sıra yörük sedirleri, minderleri olan bölgeyi andırmaktadır. Bana göre Saklıkent Vadisi önünde yer alan bölge, Kocataş`ın yanında sönük kalır (27).
Akmeşe`ye ait görüntülerimin tamamı İnternet ortamına yüklenmiştir. İzlerken umarım zevk alırsınız (28). Anlatılanlardan başka harika yerler de vardır Akmeşe`de. Ermeni Un Değirmeni`nin bulunduğu doğu tarafı. Derenin doğu tarafları neredeyse tamamen At Çiflikleri ve beş altı adet özel villa ile kaplı yemyeşil alandır.
Pirahmet denilen alan ile Bağlık denilen, Ermeniler zamanında üzüm bağlıklarının bulunduğu ama şimdilerde daha çok sebze, meyve fındık bahçelerinin yer aldığı, kasabanın kuzey yamaçlarında yer alan bölge. Kaymaz Yolu üzerinde yer alan bölge ile Mecidiye köylerine giden yol üzerinde bulunan bölgeler.
Açıklamalar & Dipnotlar:
(1). Dayıcım Hamburger: İzmit, Demiryolu Cad. Fevziye Camii Karşısı.
(2). Ahmet Yuca (44). Süleymaniye (Kobaklı) Köyü yerleşiklerinden, 25 küsur senedir İzmit`te ama çoğunlukla Dayıcım Hamburger`de çalışan dostum. Eşi Necla (40), oğlu Faik (18) ve kızı Emine (14) ile "Burada çok mutluyum. Yıllarca İzmit`te çalıştım ama hiç buradan kente taşınmayı düşünmedim" diyordu.
(3). Ortaburun Köyü: Bu köye ilişkin daha ayrıntılı bilgiyi, http://www.ortaburun.8m.com adresinden elde edebilirsiniz.
(4). Ortaburun ve Avluburun köylerine ait görüntülerim yakında gerçekleşmiş olacak.
(5). Akmeşe Mezarlığı ana giriş kapısı yanı Sebil Çeşmesi: İlhan Gültepe Hayratıdır.
(6). Maşatlık: Osmanlı zamanlarında Yahudi yada Ermeni Mezarlıkları`na verilen ad.
(7). Akmeşe`ye Göç Öyküleri; Yakup Özkan, Sf: 1-4.
(8). Yatılı Akmeşe İlkokulu: İzmit bölgesinde yegane yatılı ilkokulmuş. Okul yapısı hala kullanımdadır. Bunun karşısına yaptırılan yeni sisteme göre, Bölge Merkez İlköğretim İlkokulu da benzer özelliktedir. Buna da öğrenciler için Yurt Yapısı vardır.
(9). Işık Çeşmesi`nin yazıt taşlarının bir kısmı cami avlusunun kuzey-doğu ucunda atılmış halde ve büyük kısmı ise İzmit Fuar Müdürlüğü Yapısı`nın doğu tarafındaki açık sergi alanında bulunmaktadır. Yazıtı süsleyen figür koç başı olup deşifre edilen Antik Ermenice Yazıt Metni de şu ibareler yer almaktaymış; "İçi sevinç içinde olanlar, bu çeşmeden su için ve bu bahçedeki bitkileri sulayın". Aktaran Yakup Özkan, Akmeşe.
(10). Görüntüleri http://community.webshots.com/user/erkankiraz12 adresinden izleyebilirsiniz.
(11). Ruhban Okulu Matbaası (Basımevi): Mükemmel halde, eski Akmeşe Yatılı İlkokulu`nun güney bahçesinin ucunda durmaktadır. Akmeşeliler buraya "Mağara" (!) demekteymişler. Okulun çöplüğü yada atık atma yeri olarak kullanılmış ve şimdi bu haldedir. Görüntülerini http://community.webshots.com/user/erkankiraz12 adresinden izleyebilirsiniz.
(12). Yakup Özkan: Gönüllü bir Akmeşe hizmetkarıdır. Akmeşe`nin geçmişinin gün yüzüne çıkartılması, araştırılması, eski geçmişinin ve geri kalan değerlerinin korunması, belgelenmesi yazıya ve görüntüye dökülmesi konusunda inanılmaz çabalar sarf etmiştir. Kendisi ile tanışmamız Akmeşe`yi Nisan 2001 yılında görüntülemek için gittiğim zamanda olmuştur. Değerli çalışmalarından ve bana sağladığı destek bilgilerden çok yararlanmışımdır. Çalışmaları gelecek günlerin kaynak çalışmaları olacaktır. Evli ve iki kız çocuğu babasıdır. Akmeşe`de Zahirecilik Ticareti ile uğraşmaktadır.
(13). Akmeşe Ermeni Ruhban Okulu kitaplarından Kitap konusu dönemi: 1889-1914.
(14). Toplumsal Tarih Dergisi, Sayı: Sf:
(15). Un Değirmeni: Söz konusu değirmen yapısı, Akmeşe`nin en doğu ucundan akmakta olan derenin üzerinden geçen yolun doğu-kuzey köşesindedir. Yapının kendisi çatısı ile dimdik ayaktadır. Arkasında yer alan iki ağaç hala yerindedir. Ancak dere suyundan yararlanma düzenekleri, su pervanesi, çark ve elektrik üretme düzenekleri mevcut değildir. Bu düzeneklerin akıbetleri konusunda bir bilgi de yoktur. Vakti ile bu değirmenden elektrik de üretilmekte ve Akmeşe`de kullanılmaktaymış. Bu değirmene ait görüntüleri http://community.webshots.com/user/erkankiraz adresinden izleyebilirsiniz.
(16). Derenin adı Kocadere`dir. Derenin her iki tarafı kavak ve kızılağaç benzeri ağaçlarla kaplı olup, etrafta kalan araziler ekim alanlarıdır.
(17). Ali Yıldızhan: Toyota Adapazarı Fabrikası`nda çalışmaktadır. Evli iki erkek ve bir kız çocuk babasıdır. Akmeşe Piknik Alanı, bu alanda yer alan Taşoluk ve Kocataş bölgelerini bize tanıtmada ve öykülerini anlatmada destek sağlamıştır. Evinde bizi konuk etmiş her tür ikram ve gönül zenginliğini göstermiştir.
(18). Milli Mücadelede`de İzmit Sancağı, Dr. Yusuf Çam, Sf:24-25.
(19). Bir Amerikan Misyonerinin Merzifon Amerikan Koleji Hatıraları, George E. White, Tercüme: Cem Tarık Yüksel, Enderun Kitapevi, İstanbul 1995.
(20). Özgür Kocaeli Gazetesi, Pazar Eki, 15/09/2002, Atilla Oral,
(21). Milli Mücadelede`de İzmit Sancağı, Dr. Yusuf Çam, Sf: 29-35.
(22). Akmeşe`ye Göç Öyküleri; Yakup Özkan, Sf: 1-4. Ali Yıldızhan ile söyleşi, 22/09/2002, Pazar, Akmeşe.
(23). Akmeşe`ye Göç Öyküleri; Yakup Özkan, Sf: 1-4. Ali Yıldızhan ile söyleşi, 22/09/2002, Pazar, Akmeşe.
(24). Kocataş bölgesinin görüntülerini http://community.webshots.com/user/erkankiraz12 adresinden izleyebilirsiniz.
(25). Taşoluk bölgesinin görüntülerini http://community.webshots.com/user/erkankiraz12 adresinden izleyebilirsiniz.
(26). Kocadere`nin suyunu oluşturan çevre kaynakların adları şöyledir; .Ali Yıldızhan`nın anlatımı, 22/09/2002, Pazar, Akmeşe.
(27). Kacataş bendinin hemen sağ tarafında yer alan su akağı sonradan oluşturulmuş olup, daha aşağılarda, dere kıyısı düzlük alanlarda açılan doğal havuzlara gidecek su içindir. Burada Alabalık Yetiştirme Tesisi kurma çabası içine giren bir kişi bu işle uğraşmış ama kış dönemlerinde doğal havuzların sel suları altında kalması ile bu işten vazgeçmiş. Ali Yıldızhan`nın anlatımı, 22/09/2002, Pazar, Akmeşe.
(28). Akmeşe ve çevresine ilişkin görüntülerimin tamamı # sitesi altında farklı albümlere yüklenemistir.
# Erkan Kiraz, 22/09/2002, Pazar,
Şirintepe-İzmit,
erkankiraz@yahoo.com
Edited and compiled by Erkan Kiraz on 22/09/2002.
© Copyright Hakkı Erkan Kiraz`a Aittir. Tüm Hakları Saklıdır.
Bu yazı ancak kaleme alanın izni alınarak tekrar yayınlanabilir yada dağıtılabilir