Anonim : Aziz Aydinlatici Grigor ve Kayseri
19 Nisan 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Ահեկան / Օր : Անահիտ / Ժամ : Այգ

Anonim : Aziz Aydinlatici Grigor ve Kayseri

Anonim

Anonim Tüm yazılarını göster..

06 Kasım 2011  

Aziz Aydinlatici Grigor ve Kayseri

Aziz Aydinlatici Grigor ve Kayseri nin Ermeni Kilisesi Bakimindan Onemi

Aralarında teolojik farklılıkların bulunmadığı ilk çağdaki dönemlerde kiliseler coğrafi bölgelerin adlarıyla tanınmaktaydılar. Afrika Kilisesi, Antakya Kilisesi, Bitinya endi coğrafyasından almakta ve resmen Resuli Ermeni Kilisesi-Hayasdanyayts Arakelagan Yegeğetsi-Armenian Apostolic Church adıyla olarak tanınmaktadır.

İsa Mesih`in iki öğrencileri Taday ve Bartalmay`ın (Tadeos ve Bartolomeos) gayretleri ile kurulmuş ve politeist imparator ve kralların hıristiyanlara zulmetmeleri nedeniyle ilkçağlardan beri varlığını yeraltında illegal sürdürmüş Ermeni kilisesi, bu kez dördüncü yüzyılın başında Aziz Grigor tarafından yeniden düzenlenerek resmi konumuna kavuşturulmuştur.

Burada bir noktayı belirtmekte yarar görmekteyim. Aziz Aydınlatıcı Grigor (Surp Grigor Lusavoriç)`e izafeten Resuli Ermeni Kilisesi yanlışlıkla Gregoryen (Emrenice`yle Lusavorçagan) olarak nitelendirilmektedir. Bu ise Aziz Grigor`un yeniden yapılandırdığı Resuli Ermeni Kilisesi`nin İsa Mesih`in iki öğrencisi Taday ve Bartalmay`ın (Tadeos ve Bartolomeos) İncil`i yayma çalışmaları sonucu başlamış ve 260 yıl kadar sürmüş bir dönemin gözardı edilmesi anlamını taşımaktadır. Bu döneme ait olmak üzere 253-255 yılları arasındaki bir tarihte İskenderiye Patriği Diyonisyus`un yazdığı bir mektupta Mitrozanes`e (Mehrujan) Ermeni Episkoposu olarak hitap ettiği Eusebius`un "Kilise Tarihi" adlı eserinde kaydedilmiştir.

Tüm resuli kiliselerce aziz olarak tanınan ve hatırası kutlanan Aiz Grigor, Pertev soyundan gelen Anak adlı bir prensin oğluydu. 226 yılında İran`da Pertev hanedani Arşagid Sasani Ardaşir`in önderliğindeki bir ihtilalle devrildi. Yeni iktidar Ermenistan`da Pertev Arşagid Hanedanından Hosrov`un halen tahtta bulunmasını kendisi için bir tehlike olarak görmekteydi. Bu nedenle I. Şahuh, Hosrov`un yakın akrabası ve Sasani hanedanına sadık kalmış olan Anak Pertev`i Ermeni Kralı Hosrov`u öldürmekle görevlendirdi. Ancak Pertev, ailesi ile birlikte Ermeni tarafına iltica eder görünerek Hosrov`un yanına geldi. Kral Hosrov, Anak ve ailesini başkent Vağarşabat`da ikamet ettirdi. Ermenistan`a gelmesinden bir yıl sonra oğulları Suren dünyaya geldi ve Eftalios adındaki Kayserili bir zenginin kızkardeşi olan Sofya adındaki bir kadın bakıcıya teslim edildi. Kayseri`li ve Hıristiyan kültürüyle yetişmiş Sofya, ismi gibi hikmetli bir kadındı ve bir süt anne ve bakıcı olarak hizmeti yanında, Suren`in ilk eğitmeni oldu.

Yedi yıl Ermeni sarayına yakın olarak yaşayan Anak, bir av sırasında menfur emelini gerçekleştirerek kral Hosrov`u öldürdü. Son nefesinde Hosrov, Anak`ın tüm ailesinin kılıçtan geçirilmesini emretti. Bu katliamdan sadece Suren kurtuldu.

Hosrov`un öldürülmesinden sonra yaratılan anarşik ortamda Şabuh, Ermenistan`a saldırdı ve Hosrov`un ailesini katletti. Bu katliamdan ise sadece Drtad ve Prenses Khosrovituht kurtuldular.

Politik çıkar çatışmaları ve ihtiras iki ailenin derin yaralar almasına neden oldu. Ve katliamlardan kurtulan iki küçük çocuk kendi iradeleri dışında farklı yörelerde yetişmek durumunda kaldılar.

Gelecekte Aziz Grigor olacak olan küçük Suren`in Kayseri şehri ve kilisesiyle ilk ilişkisi vaftiziyle başlar. Suren Kayseri`de vaftiz edildi ve kendisine Grigor ismi verildi. Hıristiyan kültürüyle yetiştirilen Grigor; kabiliyetlerini almış olduğu manevi değerlerle yoğurarak geliştirildi.

Evlilik çağına gelen Grigor, Kayseri`li Davit`in kızı Maryam ile evlendi. İki çocuğu Vırtanes ve Arisdages Kayseri`de dünyaya geldiler. Fakat Grigor, herşeyden önce ait olduğu topluma hizmet vermek, resullerin örneğiyle halkına İncil`i vaazetme arzusundaydı. Bu çağrıyı hisseden Grigor karşılıklı anlaşma sonucunda aile yaşantısını noktaladı ve eşinden ayrıldı. Eşi bir yaşındaki Arisgades`le manastıra çekildi. Büyük oğlu Vırtanes bir bakıcıya teslim edildi. Aziz Grigor, yaşamında çok önemli bir dönüm noktası olan ve tamamen ruhani yaşama adanma kararını Kayseri`de verdi.

Prens Drtad ise putperest bir kültür çevresinde, Yunan dili ve edebiyatı ile felsefe dallarında eğitim gördü. Aynı zamanda da çok iyi bir asker ve cengaver olarak yetişti.

Farklı yerlerde birbirinden farklı ve birbirine zıt konularda eğitim alan ve gelecekte Ermeni Kilisesi`nin yeniden yapılanması ve düzenlenmesi için büyük gayret sarfedecek olan bu iki genç, Grigor ve Dırtad 274 yılında Kayseri`de karşılaştılar. Dırtad, İmparator Avrelius`un yardımıyla babasının tahtını ele geçirmek üzere Ermenistan`a dönüş yolunda Kayseri`ye uğradı. Grigor kendisine eşlik etti. Drtad İran hükümdarı I Behram`la (I Vram) yaptığı savaşta yenik düştü. 287 yılında bu kez Diokletyanus Dırtad`a taç giydirerek kuvvetli bir ordu eşliğinde tekrar Ermenistan`a gönderdi. İran hükümdarı II Behram (II Vram) savaşta yenildi ve Dırtad babasının tahtını ele geçirdi.

Dırtad`la karşılaştığı günden itibaren geçen onüç yıl boyunca Grigor inancından ve prensiplerinden ödün vermeyerek Dırtad`ın yanında sadakatle hizmetini sürdürdü. O, hizmetini sürdürürken İsa Mesih`in İncil`deki sözünü kendine rehber edinmişti "Sezar`ın hakkını Sezar`a Tanrı`nın hakkını da Tanrı`ya verin". Fakat Grigor politik özgürlük veya bağımsızlık üzerine kurulmuş yeni ve sağlıklı bir dini ortam yaratmak amacındaydı. Grigor`un, gerçekleştirmek istediği bu amaç, O`nun putperest olan Dırtad`la çatışmasına neden oldu. Babasının tahtını ele geçiren muzaffer Dırtad, Grigor`a bereket tanrıçası Anahid`in heykeline çelenk sunarak tapınmasını emretti. Grigor bu teklifi reddetti ve korkunç işkencelere rağmen inancından taviz vermedi. Grigor`un Dırtad`ın yanında bulunmasını başından beri hoş karşılamayan prenslerden biri olan Dacan, Grigor`un gerçek kimliği hakkında ihbarda bulundu. Grigor`un, babasının katilinin oğlu olduğunu öğrenen Dırtad, O`nu derin bir kör kuyuya attırdı.

Grigor bu derin kör kuyuda duayla ve imanlıların gizlice attıkları kuru ekmekle yaşamını sürdürürken, Drtad konumunu kuvvetlendirmek için on yıl kadar İran`lılarla mücadele etmek zorunda kaldı. 297 yılında İran hükümdarı Nersi ile imzalanan barış antlaşmasından sonra Dırtad memleketin imarı ve yeniden yapılanması için çalıştı. Putperest kral, ülke sınırları içinde yaşayan hristiyanlara karşı iki ferman çıkardı ve herkesi ülkenin bereketlenmesi için tanrı ve tanrıçalara tapınmaya çağırdı. Hıristiyanların ihbar edilerek mal varlıklarına el konulmasını emretti. Hıristiyanları gizleyecek olanları ölümle cezalandırılacaklarını ilan etti. Aynı tarihlerde Roma`dan zulümden kaçarak Ermenistan`a gelmiş olan hıristiyan rahibelerden Hrıpsime`yi kendisine eş olarak almak istedi. Fakat inancına bağlı olan Hripsime kendisine yapılan bu teklifi reddetti. Bunun üzerine başta Hripsime ve rahibelerin önderi Gayane olmak üzere tümünü öldürttü.

Bu olaydan sonra ruhi bunalıma giren Drtad, likantropi adıyla bilinen ağır bir hastalığa tutuldu. Kralın kızkardeşi Hosrovituht, hastalığına çare bulunamayan Dırtad`ın, derin kuyudaki Grigor`un dualarıyla şifa bulacağını söyledi. Yirmiyedi yıl önce Kayseri`de karşılaşan Dırtad ve Grigor bu kez farklı konumlarda karşılaşıyorlardı. Onbeş yıl süreyle kaldığı derin kuyudan fiziki olarak yıpranmış Grigor, en zor durumlarda dahi bir an bile taviz vermediği inancının gereğini yerine getirerek, çaresizlik içinde kıvranan hasta kralın şifa bulması için dua etti. O`nun engin sevgisini gören tüm saray erkanı tövbe ederek yanlışlarından dönmek istediler ve Grigor`dan kendilerine rehber olmasını istediler.

Grigor başta saray erkanı olmak üzere halka İncil`i vaaz etti ve onları vaftiz olmaya hazırladı. Grigor ve Drtad tam bir işbirliği içinde mabetleri yıkarak yerlerine kiliseler ve şapeller inşa ettiler.

Drtad`ın başkanlığında saray erkanı ile halkın her kesiminden temsilcilerinin katıldıkları toplantıda, Grigor`un Ermeni halkının ruhani reisi olması hakkında kamuoyu oluşturuldu. Grigor alınan bu kararı "Tanrı`nın iradesi olsun" diyerek kabul etti. Bu toplantıdan sonra Grigor Kayseri`ye gönderildi ve orada Başepiskopos Leontius tarafından takdis edilerek kendisine kilisenin tüm ruhanı dereceleri verildi ve Ermeni Başepiskoposu ve katolikosu olarak tanındı.

Drtad, İmparator Konstantin`in Hıristiyanlara tam serbesti tanıdığı 313 yılındaki Milan Fermanından tam onbir yıl önce Hıristiyanlığı Ermenistan`da resmi din olarak ilan etti ve Hıristiyanları ibadetlerinde özgür kıldı ve tüm olanaklarını kilisenin hizmetine ve halkın ruhani bereketlenmesi için kullandı.

Aziz Grigor Hıristiyanlığın Ermeni halkı arasında yayılması ve kök salması için büyük gayret sarfetti. Okullar açtı. Din görevlileri yetiştirdi. Manastırlar kurdu. Ermeni Kilisesi hiyerarşisini düzene koydu ve Erzincan yakınındaki günümüzde Keşiş Dağı olarak bilinen Sebuh Dağında inzivaya çekilerek kendisini duaya adadı. Oğulları Arisdages ve Vrtanes`i episkopos takdis etti. Arisdages Aziz Grigor`un sağlığında vekaleten O`nun görevini sürdürdü.

Aziz Grigor 325 yılında toplanan İznik Konsili`ne katılma daveti alır. Yaşlılığı nedeniyle bu evrensel toplantıya katılamayan Aziz Grigor`u oğlu Episkopos Arisdages temsil etti. İznik Konsili kararları doğrultusunda yazılan kredoyu aldığında aynı imanı paylaştığının bir nişanesi olarak mühürledi.

326 yılında ruhunu Göksel Baba`nın ellerine teslim ettiğinde geriye gerçekten ruhani anlamda bereketlenmiş bir ömür bıraktı. Yirmiüç söylevden oluşan "Hacakhabadum" ile tarihçi Agathankelos`un kitabında yer alan ve kateşizm için önemli bir kaynak olan "Ermeni Kilisesi Öğretisi" bölümü Aziz Grigor`un yazılı eserleridir. Resuli Ermeni Kilisesi bu nedenle O`nun katlandığı eziyetleri ve derin kuyuya atılışını, derin kuyudan çıkışını ve naaşının bulunmasını kutlamak üzere kilise takviminde üç yortuya yer vermiştir.

Aziz Grigor`un ruhani formasyonunun oluşmasında çok önemli bir yer tutan Kayseri, Resuli Ermeni Kilisesi için kutsal bir mekandır. Kayserili Aziz Vasilios (Surp Parseğ), kardeşi Nüsali Aziz Grigor, Niksar`lı Aziz Grigor, Nazianzlı Teolog Aziz Grigor Kapadokya`lı kilise babaları olup tüm resuli kiliseler tarafından aziz olarak kabul edilmişlerdir. Ermeni Katolikos`u Erivanlı Simeon "Çampr" isimli eserinde, Kayseri`nin Resul Tadeos`la bağlantısını kaydetmektedir. Buna göre Resul Tadeos yanına aldığı Elişa ve Eftstations`la Kudüs`ten hareketle deniz yoluyla geldiği Kilikya`da İncil`i vaaz ettikten sonra Kayseri`ye gelmiş ve bu kez burada kilisenin temellerini atarak ve Teofilos`u Kayseri episkoposu olarak takdis etmiştir. Aziz Grigor`u Ermeni Kilisesi episkoposu takdis eden Leontius Teofilos`un haleflerinden olup 292 tarihinde episkopos takdis edilmiştir. Kayseri Episkoposu ile Efes Episkoposu İznik Konsilinde en yüksek yerde bulunuyor ve Ekzark olarak adlandırılıyorlardı. 381 yılında toplanan İstanbul Konsilinden sonra Ereğli Ekzarklık makamına bağlı bir episkoposluk olan İstanbul Kilisesi ruhani önderliğinde Ereğli, Efes ve Kayseri Ekzarklıklarını sınırları içine alarak Patriklk düzeyine yükseldi.

Ermeni Kilisesi tarihinde Eçmiyadzin`de bulunan Katolikos makamı politik çalkantılar nedeniyle yer değiştiren devlet makamına bağlı olarak muhtelif merkezlerde işlevini sürdürmüştür. 1065 yılında Katolikos Krikor Vıgayaser makamını Kayseri`nin çok yakınında Dzamıntav adıyla bilinen ve yeri Tomarza yakınlarına tekabül eden bir yerleşim merkezinde tesis etmiştir.

Kayseri, kilise tarihindeki etkin konumunun bir sonucu olarak daima başepiskoposlık makamı olmuştur. Başepiskopos Hovhannes 1179 yılında Kayseri Başepiskoposluğu görevinde bulunduğuna dair kaydına rastlanan ilk Ermeni başepiskoposdur.

Kayseri Ermeni murahhaslığı XVII. Yüzyılın ikinci yarısında İstanbul Ermeni Patrikliği`nin ruhani otoritesini kabul etmiş ve kesin olarak bu makama bağlanmıştır. Günümüzde Kayseri`de ibadete açık olan ve Aziz Grigor`un adını taşıyan Surp Grigor Lusavoriç Kilisesi, büyük azizin ve tüm Kapadokya kilisesi babalarının şefaatini dilemek üzere kenti ve yöreyi ziyaret edenlerin dua edecekleri bir mabet olup, kökü ilkçağlara dayanan bir geleneğin anısını yaşatmaktadır.

Dr. Krikor DAMADYAN


+