21 Haziran 2010
Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı seçildiğinde, kurultay heyecanını yansıtan bir yazı yazmıştım. Ertesi gün Rum kökenli bir arkadaşımdan email geldi: “Aslı, yazını okudum. Ama Kemal Bey’in bizimle ilgili görüşleri değişmiştir değil mi?”
Hayrola, diyerek mailin kalan bölümünü okudum. Çok ilginçti. Türkiye’de yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudilerin normalde muhafazakâr referansları olan bir iktidardan tedirgin olup, laiklik vaat eden CHP’ye daha yakın hissetmesini beklerdiniz değil mi? Tam tersine bu mailde tedirginlik Gandi Kemal’le ilgili.
Bütün mesele, Kılıçdaroğlu’nun 2008’de “cemaat vakıfları” ile ilgili Meclis kürsüsünde yaptığı son derece ulusalcı bir konuşmadan çıkıyordu.
Kısa bir hatırlatma. Türkiye yıllar yılı azınlıklar ve azınlık vakıflarıyla ilgili konuları devlet kademesinde tam faşizan bir mantıkla ele aldı. Bırakın azınlıkların mal alıp satması, din ve kültürlerini yaşatabilmek için kurdukları vakıflar bile Mussolini dönemi benzeri yasalar ve meşhur “Azınlıklar Tali Komisyonu” gibi “derin devlet” mekanizmalarıyla kısıtlandı. Neyse ki sonunda memleketin dağlarına AB standartları geldi ve Türkiye bir hukuk cinayeti olan vakıflar yasasını değiştirdi.
Azınlıklar nefes aldı. Yeni yasa şahane olmasa da “Buna da şükür” denildi.
Oysa dönemin CHP Milletvekili Kılıçdaroğlu, 2008’de Meclis kürsüsünde yeni vakıflar yasasını “Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine dinamit koymak” olarak tanımlıyordu. Türkiye’de sadece 3 bin Rum, 20 bin Yahudi ve 60 bin Ermeni kalmış olsa bile, Kılıçdaroğlu şöyle konuşuyordu:
“Türkiye’de bazı cemaat vakıflarına, Avrupa Birliği istedi diye bu koşulları getiremeyiz. (...)Onların arkasında, bütün o grupların, sermaye gruplarının, dini grupların olduğunu kimse bilmiyor mu? Devletlerin olduğunu kimse bilmiyor mu? Biz bu Parlamento’yu niye topladık arkadaşlar; Avrupa Birliği’nin dayatması üzerine topladık. Dayatıyorlar. Siz diyebilir misiniz bu Parlamento’nun özgür iradesi var?! Size diyorlar ki, şu tarihte toplanıp şu tarihe kadar bu kanunları çıkaracaksınız.”
O dönemde, “Ne ABD, ne AB, tam bağımsız Türkiye” diye bağırmak, “Eyvah misyonerler geldi!” diye korkuları pompalamak hayli modaydı ve açıkça Kılıçdaroğlu da bu popülist söylem etkisinde kalmıştı.
Aradan 2,5 yıl geçti. Umuyorum Kemal Bey bugün CHP lideri olarak azınlıklar ve azınlık vakıflarıyla ilgili daha liberal, daha özgürlükçü bir çizgidedir. Kimse Kılıçdaroğlu’nun bir gecede CHP’de tabuları yıkmasını, o hamuru alıp bir zamanlar Cem Boyner’in YDH’si gibi bir liberal çizgiye getirmesini beklemiyor. Keşke ama mümkün değil zaten.
Fakat ben şahsen “nihai kertede” CHP liderinin azınlık hakları, temel özgürlükler, Kürt meselesi ve Avrupa Birliği gibi konularda daha Batılı, daha özgürlükçü olmasını bekliyorum. Hatta gizliden gizliye böyle olduğu ancak şu anki konjonktür nedeniyle tam meramını anlatamadığı fantezisini kuruyorum.
Gel gör ki, Kılıçdaroğlu’nun iki CHP’li vekille birlikte Vakıflar Yasası’nın 9. maddesinin iptali için o dönem yaptığı başvuru, bu hafta Anayasa Mahkemesi’nin gündeminde.
Bir saattir önümde duran metni okuyorum, okuyorum hâlâ iptal başvurusunun mantığını anlamıyorum. Arkasındaki hukuki gerekçeyi görsem de bu yüzyılla bağdaştıramıyorum. Başvuruda azınlık vakıflarının mal alıp satma, şube açma, bağış toplama, kendi din adamını seçme gibi haklarına itiraz edilerek, bildik ulusalcı gerekçelerle bu maddelerin iptali isteniyor.
Anladınız siz. Vatikan kurarlar, Lozan elden gider, memleketi misyonerler basar, yabancılar Türkiye’yi yönetir ve daha neler neler olur. Bunun hepsini de bir grup ak saçlı papaz, birkaç bin Yahudi, iyice sindirilmiş Ermeniler yapar!
Bana sorarsanız Türkiye’nin “Batı’dan koptuğu” tartışmalarının yaşandığı bir dönemde Mahkeme’nin yeni vakıflar yasasını iptal etmesi, dış dünyada ve özellikle de Avrupa’da referandum paketiyle ilgili karar kadar vahim bir etki yaratacak, zaten “yanlış mahalleye girdiği” kuşkusu olan Türkiye için tam bir “geriye gidiş” sayılacaktır. Ayrıca da bırakın artık bu azınlıklarla uğraşmayı, bir avuç insandan korkmayı...
Ancak ben Anayasa Mahkemesi’ndeki başvuru değil, asıl Kemal Bey’le ilgiliyim. Ne düşünüyor CHP lideri? Özgürlükten, Batı’dan mı yoksa eski tas eski hamamdan mı yana. Sahi, Kemal Bey, gerçekten de azınlıklar korksun mu sizden?