28 Mayıs 2010
24 Nisan geçti ya... Obama “soykırım” demedi ya...
“Oh! Dünya varmış” deyip, yan gelip yattık.
Artık 2011’in 24 Nisan’ına kadar daldığımız derin uykudan uyanmayız.
Her yıl Obama Ermenicesini söylese bile “Yaşasın... Soykırım demedi ya...” diye düğün bayram ederiz.
Gelecek marta doğru “Aman Obama soykırım demesin” diye kıvranmaya başlarız.
Oysa yan gelip yatacağımıza, gelecek yıl için hemen çalışmaya başlamalıyız.
Geçenlerde Amerikalı ünlü tarih profesörü Justin McCarthy ile birlikte olduk.
Louisville Üniversitesi profesörü dürüst ve yürekli bilim adamı McCarthy, “Çok çalışmanız gerek” diyor.
Nedenlerini de şöyle açıklıyor:
“Ermenilerin talepleri hiç değişmedi. Soykırımı kabul etmenizi, tazminat ve toprak vermenizi istiyorlar. Bunlardan kesinlikle vazgeçmezler. Bunu unutmayın.”
Prof. McCarthy’ye göre Ermeniler tazminat olarak altından kalkamayacağımız kadar yüksek paralar isteyecekler.
“Erzurum, Kars ve Van’ı verin” diyecekler.
Amerikalı profesör hiçbir Türk politikacısının bunu kabul edemeyeceğini çünkü bunu yaparsa politik hayatının biteceğini söylüyor.
Haklı... Buna kimse cesaret edemez.
¡ ¡ ¡
Prof. McCarthy’ye protokolleri anımsattım. Önemsemez bir havada şöyle dedi:
“Protokollerin temeli tarih komisyonu kurulması. Ancak Ermenistan Anayasa Mahkemesi ‘Soykırımdan vazgeçmeyeceğiz’ kararı aldı.”
Yani protokollerin kıymeti harbiyesi kalmadı.
McCarthy bu noktada çok önemli bir öneride bulunuyor:
“Türkiye ‘Ben arşivlerimi açtım’ desin. Ama bu kararı Meclis’ten geçirsin. Sonra da isteyen bütün tarihçilerin gelip arşivleri inceleyebilmesini sağlasın.
Türkiye’de çok iyi kitaplar çıkıyor. Bunlar İngilizce dahil birçok dile çevrilmeli.
Ayrıca çok önemli bilgiler içeren askeri kayıtlar da kitap haline getirilmeli.”
McCarthy’ye “Tehcir”in bir hata olup olmadığını sordum.
“Savaş dönemiydi. O sıralarda Ermeniler çok büyük bir tehditti ve bu olayı Ermeni çeteleri başlattı.
Ancak Tehcir’in uygulaması çok kötüydü. Çok geniş alanda yapılması tehlikeliydi. Osmanlı yönetiminin tehcir edilenleri koruyacak gücü, parası, erzakı yoktu.
Savaş vardı ve herkes aynı koşullar içindeydi. Bu bir felaketti.”
¡ ¡ ¡
McCarthy savaşta Ermenilerin çoğunun kaçıp Ruslara katıldığını anlattı.
“Karıları ve çocukları kaldı. Sonra erkekler Ruslarla gelip çeşitli kentlerde katliamlar yaptılar. Kafkaslara kaçan Ermenilerin ise çoğu açlıktan öldü.
Tehcir sırasında 600 bin Ermeni öldü. Bunların bir kısmı hastalıktan ve açlıktan yaşamlarını yitirdi.
Ama unutulmasın ki, 1912 ile 1922 arasında Anadolu’da tam 3 milyon Müslüman öldü. Bu ölümler savaşlarda, katliamlar sonucunda oldu.
Bu gerçekleri dünyaya anlatmalısınız.”
McCarthy dürüst ve gerçekleri söyleyen, anlatan, yazan bir tarihçi.
Görüşleri Ermenilerin hoşuna gitmiyor. Sürekli tehdit altında yaşıyor.
“Tehditler azaldı. Ermeniler bir Amerikalı profesörün gerçekleri dile getirdiği için öldürülmesinin çok kötü olacağını sonunda anladılar” diyor.
Evet McCarthy’nin dediği gibi gerçekleri dünyaya anlatmak zorundayız. Bunu başarabiliriz.
Ama ah şu “kış uykusu hastalığı”ndan bir kurtulabilsek...