Mahalla Tatavla’da -
Mahalla Tatavla’da
Mahalla Festival’in bu yılki uğrak noktası Kurtuluş, nam-ı diğer Tatavla. Festival yerelle, düzenlendiği bölge, mahalle ile ilişkilenmeyi, diyalog kurmayı amaçlayan bir yapıya sahip.
İlk kez 2015’te 15’inci İstanbul Bienali’ne paralel düzenlenen gezici sanat festivali Mahalla Festival, bu yıl 17’nci İstanbul Bienali paralel etkinliği olarak 1 Eylül’de Kurtuluş’ta başladı.
Çağdaş sanat, performans, film, müzik gibi farklı alanlardaki üretimlere yer verilen festivalin ismi ‘Mahalla’ ise mahalle, yer anlamlarına geliyor. Festival yerelle, düzenlendiği bölge, mahalle ile ilişkilenmeyi, diyalog kurmayı amaçlayan bir yapıya sahip. Diyalog Derneği tarafından düzenlenen festival, bu yıl Thomas Büsch, Sabine Küper-Büsch (Diyalog Derneği), Volkan Kızıltunç (Noks Art Space) ve İlayda Tunca (Sub) ortak küratörlüğünde gerçekleştiriliyor.
FESTİVAL TEMASI: PALİMPSEST
Bu yılki festival teması olan Palimpsest kavramı, orijinal metnin yeni sözlere yer açmak için silindiği ancak hâlâ eski metnin okunabildiği, izlerin korunduğu bir yazı malzemesini ifade ediyor. Palimpsesti, bir metafor olarak kullanan festival, kentsel atıklar, kalıntılar, yıkıntılar arasında yaşarken toplumsal cinsiyet, azınlık rollerinin yeniden üretimi, çevre ve insan olmayanlar için sağaltım olanakları üzerine birlikte düşünmeyi amaçlıyor. Baskın anlatıları aşındırmaya, çatlaklar yaratmaya, alternatif ve farklı anlatılar oluşturmaya teşvik ediyor. Aynı zamanda günlük objelere, gözden kaçırdıklarımıza dikkat çekmeye, onlara yeni işlevler, anlamlar kazandırmaya çalışıyor. Festival 15 ülkeden 30 sanatçıyı birlikte düşünmeleri ve üretmeleri için İstanbul’da bir araya getiriyor.
Festivalin gerçekleştirildiği Özel Kurtuluş Rum İlkokulu, 2003’te öğrencilerin azalması nedeniyle terkedilmiş. 19 yıldır kapalı kalan okulda hâlâ eskiden kalan tahtalar, malzemeler, yazılar, izler mevcut. Hem okul hem de Kurtuluş semti, taşıdığı izlerle birlikte festivale katılan sanatçılar ve izleyiciler için bir palimpsest alanı haline geliyor. Daha kapıdan girmeden, okulun önünde festival ekibinin, okulun eski malzemelerinden, mahalleli ile birlikte bir şeyler üretmeye çalıştığını görebilirsiniz. Siz de katılabilir, sohbet edebilir ya da okul içinde sergilenen işleri görmeye geçebilirsiniz.
FESTİVALDEKİ İŞLERİN İZİNDE
Sağdaki büyük salonda görülen uzunca masa, Elena Urucatu’nun ‘sobremesa’ adlı yerleştirmesi. Sobremesa, İspanyolca bir sözcük. Yemeğin ardından tatlı, kahve, şarap vs. eşliğinde masada devam eden uzun bir dost sohbeti diye çevirebiliriz. Üzerinde festivalin ilk gecesinde yenen yemek ve keyifli sohbetten kalan izleri taşıyor.
Tatavla’da büyüyen sanatçı Talin Gülen Schenk, kullanılmış gazeteler, eski yazılı materyaller ve geri dönüştürülmüş malzemeler kullandığı çalışmalarında kolektif hafızanın izlerini araştırıyor. Kendisi de bir hafıza mekanı olan Kurtuluş Rum İlkokulu’ndaki işleri ile Schenk, mekanın ve toplumsal hafızanın katmanları arasında dolaşıyor. İşlerinde kullandığı alçı ağının ızgara formunu, diğer malzemeleri kaplayan ama aynı zamanda ardındakileri görülebilir kılan, son katmandaki yarı şeffaf bir tamamlayıcı olarak yorumluyor.
Elvan Ekren’in okulun içinde yarattığı dalgalı iç denizin yansıtıldığı, terkedilen mekânın hafızasını hareketlendiren, zamanın geçişini da akıllara getiren videosu ‘inland sea’ bir üst katta yer alıyor. Okulun fen laboratuvarındaki diğer nesnelerin arasında fark edilmeyi bekleyen başka bir iş ise, çalışmalarında insan ve doğa ilişkisine odaklanan Esin Aykanat Avcı’nın ‘köksüz’ adlı yerleştirmesi. Köksüz, bir masa lambasının ışığı ile aydınlatılan cam bir küp içine yerleştirilen hücresizleştirilmiş yapraklardan oluşuyor.
Performans sanatçısı Pınar Derin Gençer’in çocukluk anılarının katmanları arasındaki bir yolculuk olarak okulda gerçekleştirdiği performansın fotoğrafları ise en üst katta sergileniyor. Yirmi beş yıldır Kurtuluş’ta yaşayan belgesel fotoğrafçısı Sema Kahraman Vurucu, isimleri değişen sokakların, yapıların izinde Tatavla’dan Kurtuluş’a bir semtin değişimini fotoğraflıyor ve günceleştiriyor.
Son olarak Meryem Güldürdak’ın çekmecelerden taşan bitkilerle yaptığı enstalasyonu aklımda kalanlardan. İşi en iyi özetleyen ve yansıtan ise sanatçının seslendirdiği ve karatahtaya yazdığı sözler; ‘Neyse O’ görüntü, ses, koku, his gibi içimizde, içimde taşıdığım akan, zaman zaman yüzeye çıkan ya da çıkamayan şeyler… Neyse o. Şimdi çiçeklenme, bakım, ilgi, kendiliğinden ve bırakma zamanı…
10 Eylül’e kadar birçok performans, film gösterimi, konser, konuşma ve atölye çalışmasının, izleyici etkileşimi ve katılımı ile gerçekleştirileceği festival programına Mahalla Festival’in web sayfası ve sosyal medya hesaplarından erişebilirsiniz.
Bu haber birgun kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (birgun) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(birgun). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com