​Hagop’un 82 yıl Sonra Musa Dağ’a Dönüşü - Gündem
21 Aralık 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Քաղոց / Օր : Գրգոռ / Ժամ : Արփող

Gündem :

06 Ocak 2022  

​Hagop’un 82 yıl Sonra Musa Dağ’a Dönüşü -

​Hagop’un 82 yıl Sonra Musa Dağ’a Dönüşü ​Hagop’un 82 yıl Sonra Musa Dağ’a Dönüşü

Antakya kökenliyim ama bugüne kadar orayla herhangi bir bağlantım yoktu. Seninle tanışmak tarihime, kökenlerime yeni bir kapı açtı. Daha önce Antakya’dan kimseyi tanımıyordum. Hep gitmek istedim, Musa Dağ’ı bir de kendi gözlerimle görmek istedim ama çekindim. Şimdi seni tanıyorum. Benim köyüm Kapısuyu, seninki komşu köy Değirmenbaşı. Aynı yörenin insanıyız, komşu köylerdeniz. Ben Ermeniyim, sen Arap Alevi, ama seni de topluluğumun bir parçası olarak görüyorum. Dedemin doğduğu evi bulmama yardımcı olur musun?”

Bu sözler, Madrid’de şans eseri tanıştığım, aslen komşu köylüm, hemşerim olması gereken Haig’e ait. Haig, Musa Dağlı Ermeni diasporasından sadece biri. Haig’in bütün ailesi Musa Dağlı. Bu yazıda sizlere Haig’in dedesi Hayg ve onun abisi Hagop’tan bahsetmek istiyorum. Hagop Dede 1923’te, Hayg Dede ise 1933’te Kapısuyu’nda doğmuş. Genelde tarihi hikayeleri okurken o hikayelerde geçen karakterlere daha sonra ne olduğunu merak ederiz. Bu hikaye, Kabusiyeli/Kapısuyulu Kasamanyan ailesinin iki çocuğunun 1939 sonrası yaşadıklarıyla ilgili.

Kasamanyan ailesi, 1939’da Lübnan’a gitmek zorunda kalmışlar ama yolculukları Lübnan’da bitmemiş. Aile Lübnan’da Ancar kasabasına ve Beyrut’un Burç Hamud mahallesine yerleşmesinin üzerinden çok geçmeden dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış. 1942’de Hagop Dede, eğitimini tamamlamak için Kıbrıs’a taşınıp Melkonian Eğitim Enstitüsü’nde okumuş. 1945’te tutmaya başladığı günlüğünün ilk sayfasında, Fransızca “Agir pour savoir, savoir pour agir” yazıyor. Yani “Bilmek için harekete geç, harekete geçmek için bil.” Günlüğün tüm sayfaları Batı Ermeniceyle yazılmış. Haig Abi, Hagop Dede’nin neler yazdığını tam olarak anlamıyor ama Hayg Dede bu günlüğün bir anı defteri olduğunu, abisi Hagop’un Kapısuyu’ndaki anıları, daha sonra yaşadıklarını anlattığını söylemiş. Hagop Dede, Kıbrıs’ta eğitimini tamamladığı sırada, çekirdek ailesi Lübnan’dan Sovyet Ermenistan’a göç etmiş. Hagop, mezun olup öğretmen olduktan kısa bir süre sonra, yıldırım çarpması sonucunda 24 yaşında hayata gözlerini yummuş. Bekarmış, çocuğu yokmuş, geriye ondan tek kalan bu günlük olmuş. Haber Ermenistan’a ulaşınca, Hagop’tan sonra annesi ve babası da bu acıya dayanamayıp vefat etmişler. Hayg Dede birden tüm ailenin en büyüğü olmuş. Günlüğü bulduktan sonra abisinin anısının yaşatması için saklamak istemiş. Oğluna abisinin adını koymuş ve günlüğü ona vermiş. Günlüğün, Hagop ismini yaşatacak her çocukla beraber gelecek nesillere taşınmasını istemiş. Hagop Dede de, Hayg Dede de Musa Dağ’ı hiç unutmamışlar. Hayg Dede, Ermenistan’ı hiç benimsememiş ki, askere gitmemek için Kızıl Ordu’ya rüşvet verip kurtulmuş. Bu konu hakkında “Rusça bilmiyorum, Sibirya’da ne işe yarardım ki zaten?” diye şaka yaparmış. Sovyet Ermenistanı’nda Rusça öğrenmeyi reddedip, tüm hayatı boyunca Antakya’da içine doğduğu dilleri Arapçayı ve Ermeniceyi konuşmuş. Ailenin bir kısmı, Ermenistan’ın ardından İspanya’ya göç etmiş.

Hagop’un günlüğü, Lübnan’ı, Kıbrıs’ı, Ermenistan’ı dolaşmış ve en son İspanya’da benim karşıma çıktı. Aile geleneğine göre günlüğün bir sonraki sahibi Haig Abi’nin çocuğu Hagop. Haig Abi, çocuğunun bir gün bir İspanyol ile evlenme ihtimaline karşın, günlüğün çöpe atılmasından korktuğunu, müzede daha iyi korunacağını düşündüğünü, bundan dolayı bu günlüğü Musadağ Müzesi’ne bağışlamak istediğini söyledi. Müzenin bir gün kapanması durumunda, günlüğün ona veya çocuğu Hagop’a iade edilmesi şartını belirtmem için müzeyle konuşmamı rica etti. Günlüğü vermeden önce bilirkişilerce çeviri yapılmasını istiyor. Günlük Batı Ermeniceyle yazıldığı için Haig Abi bazı kelimeleri okuyabilse de anlamıyor.

Haig Abi, çocukluğunda dedesinden dinlediği hikayelerden Antakya’ya hep aşinaymış. Ona Kapısuyu’nda, Vakıflı’da ve Antakya’da çektiğim videoları ve fotoğrafları gösterdiğimde, bana “Kapısuyu’nu senin arşivinden görmek beni ne kadar mutlu etti tahmin bile edemezsin. Bu yerleri araştırırken Google Maps’te çıkan görüntülerin ilerisine gidemiyordum. Artık dinlediğim hikayelerle bağlayabildiğim güzel videolar var. O hikayelerdeki yerleri artık daha iyi hayal edebiliyorum” dedi. Daha sonra bana dedesinin doğduğu evi bulmak istediğini söyleyip yardım edip edemeyeceğimi sordu. Hayg Dede ölmeden önce, Kapısuyu’ndaki evinin yerini tarif edişini kayda almışlar. Bu kaydı bana verecekler ve ben Hayg Dede’nin tarifine göre, o evi veya o evin bir zamanlar olduğu yeri bulmaya çalışacağım. Tarihiyle bağlantı kurmak isteyen Haig Abi, benden Kapısuyu’na dedesi Hayg için bir tane zeytin ağacı dikmemi istedi.

1939’da Hayg ve Hagop’un Lübnan’a gitmek için bindiği gemide olan başka birinden de kısaca bahsetmek istiyorum. 2020 yılında Beyrut’ta dolaşırken bir plak dükkanı gözüme çarpmıştı. Gördüğüm her plakçıya girdiğim için ona da girmeden edemedim. Ben Antakya’ya döndükten sonra Beyrut’a giden komşum da o plakçıya uğramış. Plakçı ona “hemşeri indirimi” yapmış, meğer dükkanın sahibi Diran, Musa Dağlıymış. Hemen mesaj attım, bana dedesi İskender’in Hacı Habiblili (Eriklikuyu) olduğunu söyledi. Beyrut’a bir daha giderken, Antakya’dan istediği bir şey olup olmadığını sorduğumda, “dedemin köyünden bir avuç toprak çok anlamlı olurdu” yanıtını aldım. Antakya’da yaşarken Kapısuyu’na hemen hemen her hafta sonu giderdim. Oranın havası bir başka gelir bana. Köyden ve etrafından Akdeniz’i izlerken “Acaba bu köyde kimler yaşıyordu?” diye sorardım hep.

Musa Dağ’ın iki çocuğu Madrid’de, bir çocuğu da Beyrut’ta karşıma çıkmış oldu. Bu dağda binlerce hikaye gizli. 1939 öncesi Musa Dağ’da doğan Ermeniler, köylerine duydukları sevgiyi ve özlemi sonraki nesillere aktarmışlar. Onlardan sonraki nesiller, Antakya’da doğmamış olsalar bile, hiç tanıyamadıkları bu topraklara merak ve özlemle yaşıyorlar. Komşu köylüm, hemşerim Hagop Dede! Günlüğünü ilk önce doğduğun köy Kapısuyu’na götüreceğim ki, sayfaları köyünün rüzgarıyla buluşsun, daha sonra da Vakıflı’da Musadağ Müzesi’ne vereceğim. Günlüğün emin ellerde olacak, sen çok sevdiğin ve özlediğin Musa Dağ’a, Antakya’ya dönememiş olsan da, hatıran, anıların dönecek ve orada sonsuza dek yaşayacak. Melekler yoldaşınız olsun!





Bu haber nehna kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (nehna) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(nehna). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+