Pürad’ın yemekleri ve Zümrüdüanka hayalleri -
Pürad’ın yemekleri ve Zümrüdüanka hayalleri
Kitabımızın yayıncısı henüz 2 günlükken, annesinin göğüsleri taş kesilir. Çerkez, Afşar, Kızılbaş, Yezidi ve Kürt genç gelinler sıra ile besleyerek hayat verirler Vağinak’a. Bu bize, dönemin Zeytun’u hakkında bugün aklımızın belki de alamayacağı gerçekliği en yalın hali ile sunar.
Kuşkonmaz kotleti, mantar pilakisi, yerelması dolması, patates suflesi ve finalinde İstanbul pastası olan bir yemek menüm var. Birkaç yıl önce babamın doğumgününde hazırladığım bu liste çok sevildiği için, bir klasik haline geldi.
Zaman zaman, özellikle minik aile kutlamaları olduğunda tekrarladığım bu menünün bir adı bile var “Pürad Yemekleri!”
“İnsanın hayatı yemek ve içmekle kaim olduğu için yemek pişirmeyi öğrenmek herkes için büyük saadettir. Yemek içmek yalnız mideyi doldurmak değil, hayatı beslemektir…” cümlesiyle başlayan, çorbalardan pilavlara, sebze yemeklerinden tatlılara, 600’ü aşkın yemeğin tarifini ve dönemin malzeme bilgilerini paylaşan kitabın adı “Mükemmel Yemek Kitabı”.
İstanbul’da 1926 yılında, Takvor Mardirosyan Matbaası’nda basılan kitap bir çok açıdan oldukça önemli ve değerli. Vağinak Pürad’ın, 1909’da kurduğu Ermenice “Jamanagagits Madenaşar”ın (Çağdaş Yayın Dizisi) 52. yayını olan Ermeni harfli Türkçe bu kitabı, 2010 yılında Aras Yayıncılık yeniden yayınladı.
Sadece Anadolu değil bir çok mutfağının zengin lezzetlerini sunan “Mükemmel Yemek Kitabı” 85 yıl sonra okuyucular ile tekrar buluşmuş oldu. Yayıncısı Pürad’ın hayatı, en az kitaptaki tarifler kadar ilginç.
Tam da bu yüzden reçetelere geçmeden önce Pürad’ın hayatı ile başlamak gerekir anlatmaya…
Vağinak Pürad, 10 Ağustos 1886’da Zeytun’un (Süleymanlı) Bozbayır Mahallesi’nde doğar. Dönemin önemli fikir önderi, edebiyatçı ve eğitimci Sımpad Pürad’ın (1862, Zeytun) büyük oğlu olmak kaderini büyük ölçüde etkiler.
Baba Pürad, Kudüs’te ve ardından Paris Sorbonne Üniversitesi’de eğitimine devam eder. Memleketine dönünce bir çok Ermeni okulunun kuruluşunda röl alır, eğitimcilik yapar. Marksist ideolojiye inancı, hayatını “zorlaştırmaya” başlamıştır bile.
Oğul Vağinaki yani kitabımızın yayıncısı, henüz 2 günlükken, annesinin göğüsleri taş kesilir. Çerkez, Afşar, Kızılbaş, Yezidi ve Kürt genç gelinler sıra ile besleyerek hayat verirler Vağinak’a. Bu bize, dönemin Zeytun’u hakkında bugün aklımızın belki de alamayacağı gerçekliği en yalın hali ile sunar.
Pürad ailesi, Adana’daki “1887 Büyük Yangın’ından” sonra Zeytun kaymakamı ile ters düşüp, İstanbul’a gelir. Ani şehrinden, Kilikya’ya ilk göç edenlerden olan Püradların asıl soyadı, Der Ğazarents’tir ve sosyalist Sımbad Pürad’a kadar 19 nesil din adamlığı yapmışlardır.
Krikor Zohrap ile yakın arkadaş olan Sımpat, 1896’daki Osmanlı Bankası baskını gerçekleşince, Ermenilere yönelik takibatlardan kurtulmak için ailesini de alıp Mısır’a gider. Kahire’ye yerleşir ve Nor Or (Yeni Gün) gazetesini kurar. Jön Türk devrimi olunca yurduna dönmeye karar verir. İstanbul’da, yeniden bir yayınevi kurar ve Sosyal Demokrat Hınçak Partisi üyesi olur.
“Osmanlı Bankası olayının ardından kırım başladı. Masum Ermeniler öldürüldü. Sadece Hasköy’de 4 binden fazla Ermeni hayatını yitirdi. Kadıköy ve Üsküdar’daki olaylara semtin askeri kumandanı Fuat Paşa engel oldu. Fuat Paşa’nın bu tutumu Abdülhamit’in hoşuna gitmedi. Paşaya “deli” diyerek, onu Fizan’a sürdü. Paşa ancak İkinci Meşrutiyet’in ilanı sayesinde dönebildi.” notunu düşer anılarında oğul Vağinak Pürad.
Mısır’da bulundukları 1900 sonbaharında, Selanik posta-telgraf müdürü olan Talat Bey iftiraya uğrar, hakkında yakalama kararı çıkar. Arkadaşları onu Mısır’a yollamayı başarırlar. O da gelip, Sımpat’tan yardım ister.
“Babam, Yunan Konsolosu Periklis’in desteği ile Talat’a sahte bir kimlik düzenletti. Karamanlı Yunan tebası imiş gibi, Anargiros Pavlides adı ile bir kimliği oldu ve böylece gemi ile Pire limanına kaçtı. Bu Talat bey, 1914’de paşalık ünvanı aldı ve Enver ile Ermeni Katliamı’nın mimarı oldu. Zohrap onu 1909, 31 Mart olaylarında 8 gün kendi evinde saklayıp koruduğu halde, o ne Zohrab’ı, ne de hayatını kurtaran babamı korumadı, Ayaş’a sürdü. Bir çokları gibi babamın bir mezarı bile olmadı.” der Vağinak, Talat hakkındaki notlarında.
Vağinak 1909’da Hindistan’dayken, “Sultan Hamid’in tüm milletlere özgürlük vaadi ile” döner İstanbul’a ve bahsettiğim kitabı yayınlayacak Çağdaş Yayın Dizisi yayınevini kurar.
1912’de ünlü Titanic gemisinin ilk ve son seferinin yolcuları arasında yer alır. Batmakta olan gemiden atlayarak mucize eseri hayatta kalır. İstanbul’a döndüğünde onu öldü sanan ailesi için yeniden doğar.
24 Nisan 1915’te siyasi faaliyetleri yasadışı bulunarak dönemin önemli Ermeni entelektüelleri ile birlikte bir gecede tutuklanır baba Pürad. Ayaş’a sürülür, kalem ve fikir arkadaşları gibi burada öldürür…
Vağinak Pürad, Ermeni Soykırım’ı günlerinde 9 ay bir Türk arkadaşının evinde saklanır, ardından 1925’e kadar İstanbul’da bir şekilde yaşamaya devam eder. Babasının cezaevinden yazdığı mektuptaki “Ben artık ölü bir adamım, yazdıklarıma sahip çıkın!” sözlerini hiç unutmaz.
Suriye, Mısır, Lübnan’da hayatını kazanmak için yaptığı diğer işlerin yanında, öğretmenlik ve özellikle yayıncılık aşkından hiç vazgeçmez. Belki de bu yüzden, Beyrut’ta kurduğu yayınevine, küllerinden doğan Zümrüdüanka kuşunun Ermenice karşılığı olan “Pünig” adını verdi.
Hem renkli hem de karanlık sayfalarla dolu bir hayatı olur Vağinak’ın. 1943’de savaş sertleştiğinde, Rakka’da 7 kişinin cenazesini kaldırma mecburiyetinde kalır. Nesilde nesile devam eden bir geleneğin torunu, dedeleri din adamı olan biri olarak vazife ona düşer, dini kıyafetleri olmadan toprağa verir insanları.
1947’de Sovyet Ermenistan’a göç etmek isteyen 14 bin Ortadoğu Ermenisinin olduğu listeye adını yazdırır. İlk dönem, Karni köyünde öğretmenlik yapar, daha sonra Sovyet Ermeni Yazarlar Birliği’nden ünlü edebiyatçı Hraçya Koçar tanışır, dost olur.
Aradığını bulamaz Vağinak SSCB’de. En büyük hayali babasının eserlerini 1925-1930’da Mısır’da yaptığı gibi, Sovyet Ermenistan’da yayınlamaktır. Başaramaz. Ancak, 1965 yılında babasının biyografisini bir edebiyat dergisinde yayınlayabilir. Mutlu eder bu onu.
“Adana Ağıtı” şiirinin babasının imzası olmadan, anonim olarak yayınlanması Vağinak’ın canını çok acıtır ama artık Sovyet yetkilileri ile mücadele etmekten yorulmuştur, gücü yoktur.
Babasına ve kendine ait el yazılarını, Yerevan Devlet Kütüphanesine bağışlar. Babasının vasiyetini bir şekilde yerine getirmiş olur. “Ölü adamın yazdıkları kurtarılmıştır”.
1972’de hayatının kaybetmeden önce, Yerevan’ın Nor Malatya (Yeni Malatya) semtinde bulunan evinde ailesi ile yaşarken, en büyük amacı torununu eğitmek olur, tüm gününü ona Batı Ermeni edebiyatını anlatmakla geçirir.
1997’de Yerevan’nın Zeytun semtindeki bir devlet okuluna babası Smbat Pürad’ın adı verilir. Ne yazık ki Vağinak buna şahit olamaz.
Vağinak’ın hayatına dalınca, menüme ve yayınladığı kitaptaki diğer leziz tariflere yer kalmadı. Vağinak’ı tanımadan yemeklerden bahsetmek olmazdı. Yemekler haftaya. Söz.
Bu haber Kronos34 kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (Kronos34) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(Kronos34). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com