​BBC muhabirlerinin Laçin ve Şuşa izlenimleri - Gündem
25 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Ցրօն / Ժամ : Առաւօտ

Gündem :

08 Ekim 2020  

​BBC muhabirlerinin Laçin ve Şuşa izlenimleri -

​BBC muhabirlerinin Laçin ve Şuşa izlenimleri ​BBC muhabirlerinin Laçin ve Şuşa izlenimleri

BBC Rusça servisinden Ilya Barabanov ve Marina Katayeva Ermeni güçlerinin kontrolünde olan Laçin ve Şuşa'dan (Şuşi) izlenimlerini yazdılar. BBC Azerice servisinde yayınlanan yazının geniş bir özetini sunuyoruz.I

Ermenistan-Azerbaycan sınırına en yakın olan Laçin şehrinden geçerken hava alarmının sesi hala bize ulaşıyor. Azerbaycan askerleri, Ermenistan ile Karabağ arasındaki iletişimi kesmek için üç gün üst üste köprüye ateş açtı.

Ermenistan'dan Karabağ'a giden iki yol var, ancak Sevan Gölü kıyılarından geçen kuzey yolu, Azerbaycan kontrolündeki topraklara çok yakın olduğu için savaşın ilk gününden beri kapalı. Laçin Koridoru, Stepanakert'i (Hankendi) Yerevan'a bağlayan yolun ana parçası haline geldi.

Laçin şehri yakınlarında bir yerde başka bir patlama duyuluyor. Caddede hızla ilerleyen bir polis arabası herkesi bir an önce sığınaklara gitmeye çağırdı.

BBC muhabirleri için böyle bir sığınak, şehrin süpermarketinin bodrum katı. Mağazanın sahibi Nellie, ailesiyle birlikte 17 yıl Kaliforniya'da yaşamış, ancak daha sonra vatanına dönmeye karar vermiş.

Domates kutuları, pirinç poşetleri, konyak şişeleri ile dolu iki oda, bombalanan Stepanakert'e giden ya da ayrılmaya çalışan sakinleri ve gezginleri yavaş yavaş topluyor.

Nellie herkese burada bodrumda yaptığı kahve ve yemeği sunuyor.

Yelekli ve yün ceketli uzun boylu ak saçlı bir adam bu ortamda biraz tuhaf görünüyor, bu yüzden ilk düşüncemiz gazeteci bir meslektaşımız olduğu yönünde idi. Ancak Hraçik Armenakyan bir sanatçı. Birinci Karabağ Savaşı sırasında öğrencymiş ve çatışmanın tekrar tırmandığı 2016 yılında Moskova'da yaşıyormuş. .

Yeni savaş onu Yerevan'da yakalamış ve akrabalarına danışmadan buraya gelmiş. "Zaten burada işim olmadığını söylerlerdi. Dün sabah Karabağ'a gitmem gerektiğini söyledim ve sabah yola düştüm." diyor.

“Daha önce hiç savaşmadıysanız, orada gerçekten ne yapacaksınız? Siz de gönüllü olacak mısınız?” diye soruyoruz.

“Sanırım topçuları yönetebilirim”, diyor. “Sanatçılar mekan ve mesafe konularına hakimdirler” diye ekliyor.

Hraçik savaşamaz, ancak orada eğitim alacağını umuyor ve şimdi savaşta herhangi bir desteğin - ahlaki, fiziksel, "yetenek konusunda "; yararlı olduğuna inanıyor.

Cepheye gitme kararı tuhaf görünebilir, ancak Moskova havaalanında Karabağ'ı savunmak için dünyanın her yerinden gelen Ermeniler var.

Süpermarketin bodrum katında ateşin bitmesini bekleyen çeşitli insanlar toplanıyor: Stepanakert'e gönderilen gazeteciler, Azerbaycan sınırındaki köylerden dönenler ve tam tersine cepheye giden gönüllüler. Bazı kadınlar ağlıyor, bazıları ise eve ne zaman dönebileceklerini tartışmakla meşgul.

Cesaretli ve tehlikeyi görmezden gelenler, kapının önünde sigara içiyorlar. Ancak bir patlama sesi geldiğinde, o da gösterişli bir şekilde yavaş yavaş, güvenli bir yere gidiyorlar.

Savaştan kaçanlar üç gruba ayrılabilir. Bazıları derhal Ermenistan'a dönüyor, diğerleri Karabağ sınırındaki yerleşim yerlerinde kalıyorlar. Üçüncü grup hemen ön cepheden uzaklaşan, ancak Karabağ'ı terk etmek için acele etmeyen, yakında eve dönmeyi ümit edenler.

Kadim Şuşa kenti (Ermeniler Şuşi diyor) Stepanakert'ten arabayla 10-15 dakika uzaklıkta. Başkent Stepanakert alçak, Şuşa dağın tepesinde olduğu için başkente oranla daha az ateş altında.

Pazar günü, savaş bölgesinin terkedenlerin sığındığı Kültür Merkezi binasına bir bomba isabet etti. Karabağ yetkilileri o gün Şuşa ve Stepanakert'te en az dört sivilin öldürüldüğünü açıkladı.

Dağlık Karabağ'ın "başkenti" nin güzel bir görüntüsü Şuşa'dan görülebiliyor. Çekim yaptığımız iki saat boyunca henüz bombalanmamıştı ama Stepanakert her sabah ve her akşam bombalanıyordu ve şehirde kalan meslektaşlarımıza göre durum daha da kötüye gidiyordu. Pazar gününe kadar Şuşa'ya neredeyse hiç ateş edilmedi. Yerel bir otelde Martakert (Ağdara) semtinden onlarca yaşlıyla tanışıyoruz.

Rus dili öğretmeni Raya Gevorgyan, belediye başkanının sabah erkenden aradığını ve sivil kayıplardan kaçınmak için köyü terk etmelerini istediğini söylüyor. Köyden yaklaşık 50 kişi ayrılmış.

"Hiçbir yere gitmiyoruz, sadece zayiat olmasın diye ayrıldık," diyor. 1988'de Azerbaycan'ı terketmek zorunda kalmış. 1992 ve 2016 çatışmalarında Karabağ'dan geçici olarak tahliye edilmiş. şimdi bu onun dördüncü tahliyesi. İki oğlu cephede, teması yok,hayatta olup olmadıklarını bilmiyor.

Komşu bir köyün sakini olan Aida Melkanyan, 18 yaşında askere giden ve şimdi cephede bulunan oğlu ve cephede gönüllü olan erkek kardeşi için endişeli.

Birkaç gün önce, ağabeyi yürüyerek Stepanakert'e (Hankendi) ulaşmak istemiş, "En son aradığında yaralı olmadığını söyledi, ama sesinden bir şeylerin doğru olmadığını hissedebiliyorum.. Bu korkunç bir durum, ama dünya sessiz. Bombalıyorlar, bu insanlık dışı. "

Yaşlı bir adam mikrofonu görüyor. Sovyet şairlerinin şiirleriyle büyüdüğünü ve Yosef Stalin zamanında böyle bir şeyin asla olamayacağını söylüyor.

BBC gazetecilerinin başlangıçta kalmalarına izin verilen, ancak gelir gelmez ayrılmaları tavsiye edilen Şuşa'daki bir başka otel de mültecilere ev sahipliği yapıyor.

Binada elektrik ve internet yok. Kantin kapalı. Otelin lobisinde bir yönetici, evlerini terketmek zorunda kalanları Yerevan'a göndermeye çalışırken koşuyor. Bodrumun karanlığında, köşelerde toplanmış küçük gruplar var. Bir köşede altı kadın oturuyor. Gazetecilere dikkat etmiyorlar. İnsanlar sessiz ya da fısıldıyor.

Nina Shgants, iki gün önce Martakert'ten gelmiş. Beş kadın eşlik ediyor: akrabalar ve kız arkadaşlar. "Bak, orada oturan kadının kocası öldü ve oğlu şimdi orada" diyor Nina.

Kocası Martakert'te (Ağdara) kalmış. Bodrumdaki birçok kişi gibi o da mülteci olarak üçüncü kez evini bırakmak zorunda kalmış.

Göçmenler neredeyse hiç bodrumdan ayrılmıyor. "Bazen sessiz olduğunda dışarı çıkıyoruz, odaya çıkıyoruz ve alarm çaldığında tekrar bodruma iniyoruz. Bugün birkaç kez alarm verildi ve neredeyse bütün gün oturduk" diyor Nina.

Şimdiye kadar, Dağlık Karabağ, Ermenistan tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınmadı, bu yüzden Yerevan'da bir "cumhuriyet" büyükelçiliği değil "temsilcilik" var.

Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'nin Ermenistan'daki temsilcisi Sergei Ghazaryan, cephedeki kuvvetlerin oranının Azerbaycan lehine yaklaşık 13'e 1 olduğu konusunda ısrar ediyor, ancak Azerbaycan ordusu bir hafta süren çatışmalar sonucunda görünür bir başarı elde edememiş.

"Artsakh'ı (Dağlık Karabağ) tanımanın tüm yasal ve siyasi gerekçeleri var," diyor. "Ancak siyasi çıkar ve çifte standart var. Biz fiili bir devletiz ve barıştan yanayız çünkü her yaşam değerlidir. Ancak Azerbaycan'ın sorgulanması gerekiyor: Orduya ve savunmaya milyarlarca dolar harcandı ve önemli bir başarı elde edemedi. "

Stepanakert'te askeri yardım da dahil olmak üzere Rusya’dan yardım beklenip beklenmediği sorulduğunda yorgun bir şekilde gülümsüyor: "Bekleyemeyiz. Ne kadar? Ne? Kendi gücümüze güveniyoruz. Bir kavga kaçınılmazsa, önce vuran olmalıyız. Bakü son aylarda aktif olarak savaşa hazırlanıyor. Kendiniz düşünün, Ermenistan neden Azerbaycan ile savaşsın?"

Dağlık Karabağ'daki çatışmalar bir haftadan fazla sürüyor. Azerbaycan’ın yanında, çatışmanın otuz yılı boyunca hiç görülmediği kadar cesur ve sert bir ülke var - akraba ve benzer bir dile sahip güçlü bir bölgesel devlet.

Diğer dünya güçleri ve örgütleri - Rusya, Fransa ve ABD, Avrupa Birliği, NATO, Birleşmiş Milletler, AGİT - tüm tarafları ve bireyleri derhal ateşi kesmeye ve müzakere masasına dönmeye çağırıyor.

Gerek Türkiye gerekse Azerbaycan, barış görüşmelerinin ancak "Karabağ'daki Ermeni işgali " kaldırıldıktan sonra,başlayabileceğini söylüyor.

Azerbaycan da topraklarının ateş altında olduğunu iddia ediyor. Özellikle 4 Ekim'de ülke yetkilileri, Ermenistan silahlı kuvvetlerinin Mingaçevir, Tatar ve Beylagan kentlerine roket attığını söylediler.

Ayrıca Azerbaycan, bölge ve nüfus bakımından en büyük ikinci şehir olan Gence'nin de roketlerle vurulduğunu söylüyor.




Bu haber agos kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (agos) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(agos). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+