İstanbul Ermenileri, Cumhuriyet tarihindeki ender krizlerinden birini yaşıyor - Gündem
19 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Անահիտ / Ժամ : Հոթապեալ

Gündem :

12 Temmuz 2019  

İstanbul Ermenileri, Cumhuriyet tarihindeki ender krizlerinden birini yaşıyor -

İstanbul Ermenileri, Cumhuriyet tarihindeki ender krizlerinden birini yaşıyor İstanbul Ermenileri, Cumhuriyet tarihindeki ender krizlerinden birini yaşıyor

İstanbul Belediye Başkanı seçimlerinden sonraki gelişmeleri, mevcut siyasi durumu, Ermeni toplumunun vaziyeti ve beklentileri hakkında Ermenihaber.am İstanbul Ermenileri arasında bilinen isimlerinden Raffi Hermon Araks ile bir röportaj gerçekleştirdi.

-İstanbul Belediye ikinci seçimlerinin sonuçları sizin için beklenen bir sonuç muydu? Acaba aradaki farkın bu kadar artmasını tahmin ediyor muydunuz? Sizce asıl sebebi neydi bunun?

- 2019 yılında, İstanbul’daki, 3 ay arayla yapılan, 2 belediye seçimi başlı başına bir konu. Zaten, Dünya Siyaset Tarih’ine geçecek nitelikte olaylar gelişti son 16 yıldır Türkiye’de. Kısaca 31 Mart’ta, sistemin başındaki siyasal erk, sonuçta, Ankara, İzmir, Adana, Antalya (CHP’nin haklı övüncü, Bşk Prof Yılmaz Büyükerşen, dünya çapında şehir yaptı; kendisinden öğrenilecekler var), Eskişehir gibi büyük şehirleri kaybetmesini sindirdi ama İstanbul kaybını asla! Amiyane tabirle mızıkçılık yaptı ve sadece İstanbul seçimini (sorun burada zaten)’ iptal edip, yinelemek istedi ama evdeki hesap çarşıya uymadı …

31 Mart’ta, CHP, İYİ bazı küçük partilerin desteğini alan CHP üyesi, Ekrem İmamoğlu 13 bin 800 oy farkıyla, seçimi kazandı. Ancak bir nüans var, Kürtlere yakın, Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın (kitleler üzerinde etkisinden dolayı) cezaevine konulan HDP de, İstanbul’da aday çıkarmadı; böylece resmen değil ama İmamoğlu’na dolaylı destek verdi…

23 Haziran yani ‘yenilenen’ seçimde ise İmamoğlu’nun kazanması tahmin edilse de, bunca oy farkı beklenmiyordu… İmamoğlu 806 bin 415 oy farkıyla kazandı…

Mevcut otorite, 13 bin 800 oy farkını sıfırlayıp, kendi lehine artıya geçmeyi beklerken; AKP, MHP vd küçük partilerin adayı, AKP’nin eski Meclis Başkanı, Başbakanı, Bakanı,mebusu olmuş, Sn Binali Yıldırım bu sonucu aldı. TV ile rakibini tebrik etti, olgunluk gösterdi…

Sebepleri, araştırma konusu, ancak çok açık… Özetle şunlar söylenebilir…

Paniğe kapılan kişi-grupların sıkça yaptığı gibi, hata üzerine hata yapıldı; zaten bu seçimin yenilenme gerekçesi Dünya Siyaset Tarihi’ne geçecek nitelikteydi… AKP, kendi kitlesine dahi seçimin neden yenilendiğini anlatamadı, anlatılacak gibi değildi. ‘Topu olan çocuğun, oyunu kaybedince, topu alıp, galip sayılması şartıyla, oyuna devam etmeyi’ dayatması gibi...

İkincisi, daha düne kadar başta CHP ve herkesi ‘hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan’dan talimat almak, onun gizli emirlerini dinlemekle’ suçlayan mevcut otoritenin, birden tersi bir tavır alarak, Kürt seçmene ‘Öcalan’ın tavsiyelerini neden dinlemiyorsunuz’ demesiydi… Çünkü avukatlarıyla aylardır görüşemeyen, hapisteki Öcalan, güya içinde Kürtlerin seçimde tarafsız kalmalarını(İmamoğlu’na oy vermemelerini) tavsiye (!) eden bir mektup yazmıştı…

Yani otorite, büyük düşman diye tanıttığı PKK’nin, yandaşlarından medet umar duruma düştü… Otoritenin karizması fena çizildi… Kürtler bizlere yapılanları, unutabilecek kadar … hafızamızı kaybetmedik dediler, İmamoğlu’nu desteklediler… Başlıca nedenler bunlar…

-Ekrem İmamoğlu’nun kazanması genel olarak ne ifade ediyor Türkiye için?

-Kısaca çalışayım; dünya finans grupları, 2000’lerin başında alarm veriyordu, tıkanmıştı zira. SSCB’nin yıkılışıyla, bir denge bozulmuştu; çok yanlışlar (kaçınılmaz ) yapıldı ve bir canlandırma hareketi gerekiyordu. Bunun için, Orta doğu’nun petrol vd tabii kaynaklarını yeniden paylaşmak için kaos ortamı yaratılmalı ve bundan likidite elde etmek için Avrupa, Avrupa’ya yakın Doğu’da siyasi dizaynlar etmek gerekiyordu, yapıldı. Erdoğan olmazsa da, aynı şeyleri yapacak bir başka Erdoğan yaratılacaktı… Bu sayede, son model silahlar satıldı, devam ediyor, doğal kaynak yeniden paylaşımı bitmek üzere - belki çoktan bitti ama bizlere ‘maçın sonundaki uzatmaların oynandığı’ hissi veriliyor - ve sonuna geldik; Türkiye’nin de ‘aktör ülke’ olarak, diğer ‘aktör ülkeler’ gibi artık ‘kulise’ girme zamanı gelmişti. Diğer aktör ülkelerin, aktör siyasetçileri’ gibi… Artık yeni perde, eski aktörlerle açılamazdı…

Ekrem İmamoğlu’nun da, Türkiye’deki yeni sahnenin, yeni aktörlerden biri bence…

Ha, bu arada, İmamoğlu’nun ilginç bir özelliğini anlatmak isterim…

1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde, % 1 veya 5 oyu olan partilerden söz etmiyorum.

Ulusal düzeyde siyaset yapabilen, sağından soluna (!) tüm partilerin, on binler, yüz binler, milyonların önünde İslami olmayan yani Ermeni, Yahudi, Rum, Süryani vatandaşları hakkında olumlu şekilde konuşması çok müstesna bir durum olmuştur hatta hiç denilebilir…

Ya bir cemaatin kapalı kapıları içinde iltifatlar edilmiş ya devlete, bitmeyen sorunlarına çözüm bulmak için gelen azınlık vatandaşların ziyareti hakkında, gazetelerde ancak iki satır yer alacak, bilgi vermek için ‘…….. da birinci sınıf vatandaşlarımızdır’ gibi denmiştir. Tabii bu ifadedeki ‘da’ sözcüğünün de aslında ‘……….. onlar asla birinci sınıf vatandaş değildir’ demek olduğunun farkında olmadan Zira hiçbir başka vatandaş heyet içini İslami Türk asılı vatandaşlarımız da, 1. Sınıf vatandaşlarımızdır denmemiştir…

Türkiye siyasetçilerin, hangi durum ve nedenlerle ‘azınlıklardan’ nasıl ve niçin en olumsuz şekilde bahsedilmesi yüksek lisans tezlerine konu olmuştur.

Mesela ‘tüm vatandaşları hiçbir ayırım yapmadan kucakladıkları’ mesajı vermek için ‘(…) Bizler, Türküyle, Kürdüyle, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Alevisiyle ….. bir ülkeyiz’ gibi tiratlar sarf edilirken, asla o listede ‘Ermeni, Yahudi, Süryani, Rumuyla ….’ adları girmemiştir...

Son yıllarda, bunun tersini yapan tek lider HDP’nin Başkanı Selahattin Demirtaş olmuştu… Ve Ekrem İmamoğlu da bunu yıktı! Üstelik üç, beş kez değil, en ufak fırsatta milyonların önünde ….İmamoğlu hakkında ileride çok konuşabiliriz, ilgiyle izliyorum kendisini …

-İstanbul’daki Ermeni toplumunun yankısı ve beklentileri nelerdir?

-İstanbul / Türkiye Ermenilerinin, resmen Ermeni ve Hıristiyan olanlardan söz ediyorsunuz sanırım … Yoksa bir de islamlaş(tırıl)mış Ermeniler konusu var ki, o da ayrı konu…

İstanbul’dakiler, her zaman olduğu gibi tek partide odaklanmadılar. AKP, Türk milliyetçiliği yapan İYİ Parti’ye bile oy veren oldu, tabii ki HDP’ye de.

İstanbul Ermenileri, Cumhuriyet tarihindeki, ender krizlerinden birini yaşıyor…

Krizler yaşanabilir; atlatılabilir ama bu durumun ağırlığı, neyin, ne olduğunun pek farkında olanların sayısının, hayli düşük olmasında yatıyor… Böyle olunca da, toplum idarecilerinin, ‘asıl sorunlar, talepler, öncelikleri’ konusunda ne kadar bilinçli oldukları kuşku uyandırıyor.

40 bin, 60 bin mi Türkiye’nin Hıristiyan Ermeni Toplumu? Bunlardan 40, 60 veya 10 kişisi bileErmeni okullarında, Ermenicenin mecburi ders olmaması, yabancı diller gibi seçmeli ders olmasıyönünde fikir ileri sürebiliyorlarsa, durum vahim demektir. Zira böyle bir fikri, söyleme cesaretini gösteren 40, 60 veya10 kişinin arkasında, 100’lerce kişi var ama bunu sesli ifade etme cesaretini göstermiyorlar, demektir…

Türkiye toplumunun makro seviyesinde olduğu gibi, mikro ölçeğinde de değişme zamanı gelmiş olduğu idrak edilmelidir. Böyle olunca da, Türkiye Ermeni toplumunun beklentileri daha gerçekçi, daha yerinde ve sağlıklı olur…

Yoksa 1940’lardan beri lağvedilmiş Patrikhane bünyesindeki ‘Temsilciler Meclisi’ veya ‘Danışmanlar Kurulu’ adı ne olursa olsun, temsili kurumun yeniden oluşturulması ve Patrikhane’nin Tüzel Kişilik kazanması baş sorundur ama bunun yapılabilmesi için, önce Ermeni Toplum’unun bunca yıl tembellik ettiği ev ödevlerini lütfen yapabilmesi gerekiyor. Ancak, bunları yaptıktan sonra TC devletinden bir şey talep etmek söz konusu olabilir…

Bakırköy Belediy eski Başkan yardımcısı ve TBMM’de mebus olmuş, Sayın Selina Doğan’ın babası, Sn Yervant Özuzun’un himayesinde çalışılabilir örneğin. Ermeni Toplum’unun asıl beklentileri ortaya çıkmazsa, neyin talep edileceği bilinmeyen bir durum hâsıl olur. Yoksa devletin, göz boyayan bazı jestlerine abartılı teşekkürler sunarak günler geçer…

-İmamoğlu’nun seçilmesiyle, Ermeni vd azınlık (İmamoğlu bu tanımlamayı kabul etmediğini ifade etti) toplumların hayatını ciddi şekilde etkileyecek değişiklikler olabilir mi?

-Ekrem İmamoğlu’nun ‘azınlık’ kavramı ve ‘Ermeni, Rum, Süryani, Yahudi’ adlarına olan hassasiyetini defalarca belli ettiğini anlattım. İkincisi, İmamoğlu’nun eninde sonunda bir belediye başkanı olduğunu; belediyeciliğin, siyaset-ideolojinin asgari düzeyde, asıl hizmet faaliyetinin ön planda olduğunu unutmayalım. Dolayısıyla gerçekçi olmak gerekiyor…

Devlet katından etkilenen bu toplumda, Ermeni vd azınlıkların, göreceli olarak, daha saygılı ve muameleye mazur kalaşacakları bir dönem olabilir... Kalanını göreceğiz…

Demokrat ve hani ‘aklı başında’ dediğimiz, İslami doğmuş, Türk asıllı bir TC vatandaşın, nefes alabildiği oranda, TC’nin Ermeni vatandaşı da, aynen nefes alabilir… Öyle ayrıcalık, Ermenilere spesifik bir şey istenmiyor ‘ama’sız, sahici bir eşitlik yeter!

İmamoğlu’na gelirsek, mevcut devlet erki onu rahat bırakmayacak sanırım, yıldırmak için çok şey denerler. Umarım Sn İmamoğlu da, devletle ilişkilerini diplomatik tarzda düzeltme yaptığında, seçim sırasında çizdiği görünüşünden çok taviz vermez. Ör: Topal Osman gibi figürler hakkında fikir beyan ederken, daha dikkatli olur, gönülleri kırmaz, kolay değil tabi işi.

-İmamoğlu’nun ileride Cumhurbaşkanı olma olasılığını nasıl görüyorsunuz?

-Görüyorum tabi, tıpkı Sn Demirtaş’ın Başbakan oluşunun olasılığını görmek istediğim gibi… ama ‘görmek’ demek ‘mutlaka olacaktır’ değil ‘İhtimale dâhil’ demektir. Yoksa Sn Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İbrahim Kalın, Sn Abdullah Gül başkaların da olmasını ‘ihtimal dâhili’ görüyorum… Gerek Ermenistan, gerek Fransa, gerek Türkiye, gerek başka ülkede, yeni siyasi sahne, eski aktörlerle değil, yeni siyasi aktörlerle olur, olacaktır da…


Raffi Hermon Araks kimdir?

2 Eylül 1958 yılında, İstanbul'da doğdu.

1980 yılında, Şişli (devlet) Lisesi'nden mezun oldu.

O zamana kadar İstanbul Ermeni okullarında öğrenim görürken, yaşına göre hayli aktif olan zamanını (Marmara Ermenice günlük gazetede başlamış olan) gazetecilikte, (Vatan, Kulis, Cumhuriyet, Politika) Türkiye Basın'ında profesyonel olarak taçlandırdı.

Diğer yandan, pantomim, tiyatro, vokal oyunculuğu gibi gösteri sanatlarında aktif rol aldı. 1980'de Paris'e öğrenci olarak gitti, sinema ve doğu dilleri ve uygarlıkları fakültelerinde öğrenim gördü ve INALCO'dan mezun oldu.

Yine, diğer yandan vokal, sinema çalışmalarına devam etti, gazeteci olarak Radio ASK adlı Ermeni Diyaspora'sının ilk profesyonel (7/24) radyonun kurucularından biri oldu.

Bu arada, garson, aşçı yardımcısı, aşçı, restaurant idarecisi gibi işlerde çalıştı; bunlar için kendisi yaşam tecrübemin madalyaları diyor. Hamallık da yaptı, kamyon da boşalttı.

1985 yılında Paris'e, eşiyle bir piyesi sahneye koymak ve bizzat oynamak için gelmiş, SSCB halk sanatçısı, Frunzig Mher Mıgırdiçyan'ın asistanı oldu. Onun marifetiyle, Yerevan'a sinema eğitimini almaya gitti. SSCB patlayınca olayların ortasında buldu kendisini.

AZG Armenian Daily'de ''uzman muhabir'' vd yandan, sinemada TV’de çalıştı, başoyuncu olarak görev aldığı Una notte bianca per un messagero ciaco filmi, San Remo, Houston'da ödüller aldı.

1992'den 1998'e kadar Fransa Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Saray'ında ''AZG gazetesi'', ''AGOS gazetesi'' ve ''Özgür Gündem'' gazetesi için resmen akredite muhabirdi... CNN Türk vd Türkiye TV kanalları için Paris'teki ‘Ermenilerle ilgili haber kaynağı’ oldu.

1994 Aralık-2005 Eylül arası, Ragıp Zarakolu, Jean Claude Kebapçıyan ile ''Ermenistan ve Türkiye, Aydınlar arası Demokratik Diyalog Hareketi''ni kurdu ve Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından, iki kez özel mektupla kutlandılar ve ''Halk diplomatı'' olarak adlandırıldılar ...

2015 yılından itibaren, yine Avrupa Konseyi'nde ''uzman - muhabir'' olarak, neredeyse her üç ayda bir, Yerevan’dan Strasbourg'a giderek çalışmaya, devam etti. Erivan Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'nde PR-İletişim konusunda tezini savundu, Master (Usta) unvanı aldı. Halen Ermenistan Diplomasi Vakfı'nda ''Yunanistan'', ''Kıbrıs'', ''Türkiye'' ve ''Avrupa Konseyi'' alanlarından sorumlu ''Uzmanlar komitesi üyesi'' olarak; Türkiye'de T24 Bağımsız İnternet Gazetesi'nde yazılarına devam ediyor... TV kanallarında, kürsülerde siyasi analizler yapıyor. Diplomat.am İnternet sitesinde yazıyor. Son birkaç aydan beri, Ermenistan'a gelen Diyasporalı ve hükümet arasında farklı(eğitim, turizm, yatırım alanlarda danışmanlık hizmeti veriyor...

Yazar: Gevorg Kalloshyan




Bu haber ermenihaber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (ermenihaber) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(ermenihaber). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+