25 yılın ardından ‘üç kuşak’ gözüyle Aras Yayınları - Gündem
24 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Լուսնակ / Ժամ : Աղջամուղջ

Gündem :

09 Ocak 2019  

25 yılın ardından ‘üç kuşak’ gözüyle Aras Yayınları -

25 yılın ardından ‘üç kuşak’ gözüyle Aras Yayınları 25 yılın ardından ‘üç kuşak’ gözüyle Aras Yayınları

Aras Yayınları 2018’de 25. kuruluş yıldönümünü kutladı. Yayınevinin kurucularından Yetvart Tovmasyan, Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş ve editörlerinden Lora Sarı ile Aras’ın geçen 25 yılını, bugününü ve geleceğini konuştuk. Kurucuları arasında Hrant Dink’in de yer aldığı Aras’a emek veren ‘üç kuşak’ sadece yayınevini değil, Türkiye ve Ermeni dünyasında yayıncılıkta yaşanan son gelişmeleri de değerlendirdi.

Seninle başlayalım Abi. Yayınevinen kuruluş sürecinden söz eder misin?

Yetvart Tovmasyan (Y.T.): Mıgırdıç Margosyan, Ardaşes Margosyan, ben, eşim Payline Tovmasyan ve Hrant Dink vardı. Mıgırdıç Margosyan öyküleriyle o dönemde de tanınan bir yazardı. Hrant Dink’in ise Marmara gazetesinde köşesi vardı. Hrant’ın Marmara’daki köşesinin adı ‘Çutak’ yani ‘Keman’ idi. Eşinin kendisine taktığı isim köşesinin ismi olmuştu. Ermenilerle ilgili olarak Türkçe yayımlanan kitapları tanıtıyordu. Ayrıca Ermenice müzik albümlerini de tanıtıyordu. Ben de liseden beri Marmara gazetesinde gönüllü olarak çalışıyordum. Ardaşes Margosyan da her ne kadar makine mühendisi olsa da hiç mühendislik yapmadı, hep yayın dünyasının içinde oldu. Ana Britannica’da çalışmıştı. Bu isimlerin hepsi Tıbrevank çıkışlı olup yatılı okuldan geliyorlar.

İlk fikir kimden çıktı?

Y.T.: Mıgırdıç Margsoyan’ın öyküleri Hikmet Temel Akarsu’nun ‘Bebekus’un Kitaplığı’ tarafından Türkçe olarak yayınlanmıştı. Editörlüğünü de Ardaşes Margosyan yaptı. Bu kitap hayli ilgi görünce az önce sözünü ettiğim dört kişi kendimiz yayınevi kurup kitap basmaya karar verdik. 1990’ların başında Ermeni meselesiyle ilgili olarak devletin ve siyasilerin dili de değişmişti. Daha önceki dönemlerdeki diplomatik dil bir kenara itilmişti. Özellikle Tansu Çiller’le birlikte Kürt meselesiyle, Ermeni meselesi arasında bağ kurmaya çalıştılar. O dönemlerde “Öcalan Ermeni dölü” söylemi sık sık duyulmaya başladı. Ermeni kelimesi alenen küfür olarak kullanılıyordu. Tabii buna karşı bir söylemle ortaya çıkan kuruluşlar da oldu. Mesela Açık Radyo da o günlerde kuruldu. Ekspres dergisi bizimle birlikte 25. yılını kutluyor. Kardeş Türküler, Kalan Müzik gibi kurumlar o dönemde kuruldu.

İlk kitabınız hangisiydi?

Y.T.: Margosyan’ın ‘Gavur Mahallesi’ zaten hazırdı. Hikmet Temel Akarsu da sağ olsun anlayışla karşıladı. Böylece ‘Gavur Mahallesi’nin önce Türkçesini sonra da Ermenicesini bastık. Ara Güler’in öykülerini Ermenice bastık. Sonra Türkçesini de bastık. Daha sonra Hagop Mintzuri’nin kitaplarını bastık. Silva Kuyumciyan’ın çevirisiyle Mintzuri’nin İstanbul Anıları Tarih Vakfı’ndan Türkçe olarak basılmıştı. ‘Armıdan: Fırat’ın Öte Yanı’ kitabı yine Kuyumciyan’ın çevirisiyle Aras’tan çıktı.

Cumhuriyet döneminde Ermenice eserleri Türkçe olarak yayınlama misyonuyla kurulan ilk yayınevi Aras Yayınevi’dir diyebilir miyiz?

Y.T.: Evet, öyle. Ermenice eserleri Türkçeye çevirip basan yayınevi cumhuriyet tarihi boyunca Aras’a kadar yok. Ermenice eserleri basan matbaalar, yayınevleri var elbette. Şunu da ekleyelim: Belge Yayınları, Aras’tan önce kurulmuş bir yayınevi olarak, Ermeni meselesiyle ilgili kitaplar basıyordu. Ermeni yazarların edebiyat eserlerini de bastı. Ancak bu edebiyat eserleri Ermeniceden değil, daha çok Fransızcadan çevriliyordu. Ermenice literatürü Türkçeye çevirmek amacıyla kurulan ilk yayınevi Aras oldu. Yani Cumhuriyetin 70. yılında ilk kez böyle bir yayınevi kurulmuş oldu. Şunu da ekleyelim: 1946-47’ye kadar Türkiye’de Ermenice tiyatro oyunu sergilemek bile yasaktı.

Peki, Aras’ın kurucuları arasında Hrant Dink de vardı. 3 yıl sonra Aras’tan ayrılıp Agos’u kurdu. Biraz da o süreci anlatır mısın?

Y.T.: Bir haftalık gazete çıkarmak fikri Hrant Dink’te zaten vardı. Aslında birlikte çıkartmayı bize teklif etti. Ancak Ardaşes Margosyan gazete fikrinin henüz erken olduğunu düşünüyordu. Hrant ısrar edince kendisi Aras’tan ayrılıp Agos’u kurdu.

Rober, sen iş hayatına Aras’ta başladın değil mi?

Rober Koptaş (R.K.): Evet. Ben de Karagözyan ve sonra Tıbrevank çıkışlıyım. Yetvart Tovmasyan’la aramızda 25-30 yaş var. Onlardan bir kuşak sonrayım. Liseyi bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi bölümünü kazandım. İlk sene cep harçlığımı çıkartmak için ufak tefek işler yapıyordum. İkinci sene okul sonrası yarı zamanlı çalışabilir miyim derken, Karagözyan’dan öğretmenim olan Payline Tovmasyan’ın yönlendirmesiyle Aras’ta çalışmaya başladım. Sene 1995’ti. 18 yaşında üniversite ikinci sınıf öğrencisi olarak burada getir götür işleri yaparak başladım. Her gün okul sonrasında saat 3-4 gibi yayınevine geliyordum. Daha sonra bana ufak tefek dizgi işleri vermeye başladılar. Üç yıl böyle çalıştım. Gittikçe işi sevdim, bana daha çok iş vermeye başladılar. Editoryal anlamda Ardaşes Margosyan benim hocamdır, onun çömezi oldum. Mesela Kirkor Ceyhan’ın ‘Seferberlik Türküleriyle Büyüdüm’ kitabının editoryal çalışması sırasında onun yanında oturup neler yaptığını, metne nasıl yaklaştığını, ne tür müdahalelerde bulunduğunu gözledim. Yine Kirkor Ceyhan’ın ‘Atını Nalladı Felek Düştü Peşimize’ ile 1998’de üniversite son sınıftayken ilk kez bir kitabın editörlüğünü Ardaş abinin gözetmenliğinde üstlendim. Üniversiteyi bitirdiğimde başka bir işe yapmayı düşünmedim, buradaki ortamı tercih ettim. Tam zamanlı olarak Aras’ta editör olarak yetiştirilmek üzere işe alındım. Agos’ta çalıştığım yılları paranteze alacak olursak, 1995’ten bu yana Aras’ta olduğumu söyleyebilirim. Agos’a gitmek de benim için farklı bir yere gitmek, farklı bir iş gibi değildi. Çünkü Agos ve Aras her zaman kardeş kurumlar oldular.

Bir editör, bir yayıncı olarak Aras’tan yetiştiğimi söyleyebilirim. Zaten Aras’ın kuruluş amaçlarından biri de buydu. Gençlerle buluşmak, gençlerin kültürel üretime yönelmesi için kültürel bir mecra oluşturmak gibi bir kuruluş hedefi vardı. 1996’da bir gençlik dergisine heveslendik. Aret Gıcır, Arman Artuç, Mardik Merdinoğlu, Arusyak Koç, Lerna Ekmekçioğlu, Melissa Bilal, Maral Civanyan gibi o zaman 18-20 yaş civarında olan bir gençlik grubu, Aras’a bir gençlik dergisi önerisiyle geldi. Aras onlara bir alan açtı. Mesai saatleri dışında ve hafta sonları Aras’a gelip dergi hazırlıkları için çalışma imkanı tanıdı. Ama sonuç olarak biz o dergiyi çıkaramadık. O derginin çalışmaları 2 yıl kadar sürdü. Derginin çalışmaları esnasında yazı yazma, editörlük gibi konularda ben de diğer arkadaşlar da kendimizi geliştirmiş olduk.

Peki, neden çıkamadı bu dergi?

Hrant Dink’in ve arkadaşlarının Agos’u çıkarırken gösterdiği dirayeti biz bu dergi çalışmasında gösteremedik. Henüz çok gençtik belki de, hamdık, yeterli özgüvenimiz de yoktu belki… Sonuçta dergi ortaya çıkamadı ama yine de bize önemli tecrübeler kattı.

Peki, Lora sen aşağı yukarı 3,5 yıldır Aras’tasın. Senin içinde bulunduğun dönemde Aras’ta neler değişti ya da değişiyor?

Lora Sarı (L.S.): Aras’ta geçmişte yapılan işlerin daha çok Türkiye’yle sınırlı olduğunu görüyorum. Daha çok edebiyat üstünden giden, ağırlıklı olarak Ermenice yazılmış edebiyat eserlerini Türkçeye kazandıran, daha çok da 1950’ler ve sonrasında yazılmış edebiyat eserlerini Türkçeye kazandıran bir süreç yaşanmış Aras’ta görebildiğim kadarıyla… Rober, Aras’a yayın yönetmeni olup, ben de Agos’tan Aras’a geçtikten sonra Diaspora’dan ve genel olarak Ermeni dünyasından daha fazla yazarın kitapları çevriliyor. Öte yandan bizim kendi aramızda da sık sık vurguladığımız gibi, Aras’ın kendi yazarını ya da yazarlarını çıkartması gerekiyor. Bu Ermeni bir yazar da olabilir, Ermeni olmayabilir de… Burada eksik kalıyoruz galiba. Nancy Krikorian’ın ‘Ekmek ve Ateş Düşleri’ni okurken fark etmiştim. Amerikalı genç bir kadın var. Ermeniliği kendisine yansıtılandan çok daha farklı şekilde yaşıyor. Hem tarihle yüzleşmesi hem de cinsellik anlatısı var kitapta, vesaire… Ermeniler böyle şeyleri okudukça, tanımlanan Ermeniliğin dışında bir Ermenilik olduğunu gördüklerinde, Ermenilikle çok daha sağlıklı bağ kurabiliyorlar, biz de bu tip kitaplara daha çok eğiliyoruz artık.

Senin içinden çıktığın kuşağın taleplerine Aras bir yayınevi olarak ne kadar karşılık veriyor?

Benim kuşağımın Ermeniliğe dair çok fazla bir talebi yokmuş gibi geliyor bana. Tabii buradan bu konuda çok da iddialı konuşmak istemiyorum. Ben farklı bir kuşaktan gelmekle birlikte Yeşilköy’de doğup büyüdüm. Yeşilköylüler, Kurtuluş’ta yaşayan Ermeniler gibi değiller pek… Daha içe kapalı yaşıyorlar. Lisede de Ermeni okulunda okumadım. Evimizde de Ermenilik lafta kalan bir şey. Bana da aktarılmadı o yüzden. Ben Agos’a geldiğimde Ermenilikle ilgili neredeyse hiçbir şey bilmiyordum. Dili zaten unutmuştum. Çevrem de öyleydi. Ada’ya da gitmedik hiçbir zaman. O yüzden diğer Ermenilerin beklentilerine dair çok da bir şey bilmiyorum. Ama kendi çevremde son zamanlarda Patrikhane meseleleriyle ilgili bir canlanma oldu. O da zamanın ruhuyla ilgili bir durum. Bir haksızlığa karşı ses çıkarmak gibi görebiliriz bunu. O konuda ses çıkardıklarını biliyorum ama harekete de geçmezler. O yüzden Aras’ın onların beklentilerini karşılamasıyla ilgili bir sorun yok. Çoğu pek çok şeyin farkında bile değil aslında.

Ben ise Aras’ta her gün yeni bir şey öğreniyorum. Ermeniliğe dair her gün yeni bir şey öğreniyorum. Sadece Ermenilerin tarihine dair değil, Türkiye tarihine dair de çok şey öğreniyorsunuz burada. Benim için çok şaşırtıcı oluyor, çünkü çok uzak kalmış olduğum bir dünyaya dair çok şey öğreniyorum.

İngilizce ve Almanca biliyorsun. Farklı ülkelerdeki yayın piyasasını takip edebiliyorsun. Aras’la karşılaştırdığında burada neler görmek istersin?

L.S.: Farklı ülkelerdeki yayın piyasalarını izlediğimde onların yaptığı çığır açan bir değişim dönüşüm gözüme çarpmıyor. Anlatılan hikâyeler farklı olabiliyor. Mesela Amerika’da önemli başarılara imza atmış insanların hayat hikâyeleri gibi… Bu tür kitaplar sadece Ermeniler arasında değil, geniş toplumda da yankı uyandırıyor, ilgi çekiyor. Ermeni diasporasında Chris Bohjalian gibi önemli yazarlar var. Bu tür yazarların 10 kitabından 10’u da çok satanlar listesine giriyor. Aralarından birisi soykırıma dair bir kurgu oluyor. O da çok okunuyor. Kitap, bütün Amerika’ya ya da İngilizce konuşan dünyaya ulaşabiliyor. Bizim böyle bir şansımız yok ama biz bunları Türkçeye çevirip yayınlamaya çalışıyoruz. Diasporada eksik olansa, Ermenice eserlerin İngilizceye çevrilmesi. Bu da son yıllarda daha çok yapılmaya çalışılıyor ama hâlâ yetersiz. Biz Aras olarak o açıdan güçlüyüz. Ermeniceden Türkçeye hem iyi çeviri yapıyoruz hem de çok sayıda kitabı çeviriyoruz.

R.K.: Bizde dünyaya göre zayıf olan birkaç şey var. Türkiye’de hem bir anadili olarak Ermenice edebiyat hem de Türkiyeli Ermeniler tarafından yapılan Türkçe edebiyat üretimi sınırlı. Dünyada da günümüzde Ermenice roman çok az yazılıyor, buna Ermenistan da dahil. Bunun dışında mesela çocuk edebiyatı dünyada çok canlı bir alan. Ermenicede bunun sıkıntılarını yaşıyoruz. Ermenistan’da çocuk edebiyatı var ama o da Doğu Ermenicesi olduğu için lehçe farklılığından dolayı sorun yaşanıyor. Çağdaş pedagojik anlayışla yazılmış, kaliteli, çağdaş kitaplarla çocuklara ulaşmak konusunda sıkıntımız var. Biz Aras olarak bu alanda kitap ürettik ama zayıf kaldık. Yeni çocuk kitaplarıyla ilgili, planımız, projelerimiz var. Çocuklar için cazip olabilecek kitaplarla ilgili hazırlıklarımız var ama zor bir alan bu. Yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duyan bir alan. Ayrıca çizgi roman konusunda da zayıfız. Dünyada ve Türkiye’de hem yetişkinler hem de gençler çizgi romana ilgi duyuyor.

Yayınevinin kurucularından biri olarak 25 yıldır yapmak isteyip de yapamadığınız neler var?

Y.T.: Ben hayatta hiç keşke kelimesini kullanmadım. Kullanmak da istemiyorum. Maddi manevi varlığımız, gücümüz oranında yapmamız gereken ne varsa yaptık diye düşünüyorum. Uzun zamandır yapmayı düşünüp de yapamadığımız şeyleri de yapıyoruz. Mesela Takuhi Tovmasyan’ın ‘Sofranız Şen Olsun’ kitabının Ermenice baskısını uzun zamandır çok istiyorduk. Geçen hafta o da çıktı. Geleceğe dair de elimizde kapsamlı bir yayın listesi var. Bundan da hoşnutum. Geçen 25 yıl içinde Aras’ın temellerini sağlam biçimde attığımızı düşünüyorum. Bundan sonra da bu sağlam temel üzerinde Aras’ın yoluna devam edeceğine inanıyorum. Ben kişisel olarak kendimi yavaş yavaş emekliliğe geçiriyorum. Bundan sonra Rober’in, Lora’nın buraya gelecek diğer arkadaşların Aras’ı en iyi şekilde devam ettireceklerine inanıyorum.

R.K.: Evet, Tomo abi de, eşi Payline Tovmasyan da kendilerini yavaş yavaş emekli ediyor olsalar da bize her anlamda büyük destek veriyorlar. Ben yayınevi olarak daha iyi yapabileceğimiz şeyler olduğunu düşünüyorum. Benim ‘keşkelerim’ var ama bunu negatif bir yerden söylemiyorum, gelecek açısından motivasyon olabilecek şekilde düşünüyorum. Öncelikle talip olduğumuz en başta gelen alan olan Ermenice edebiyatın Türkçeye çevrilmesi konusunda daha verimli olabilirdik diye düşünüyorum. Modern Ermenice edebiyatın önemli yazarlarını ve eserlerini yayınlamak konusunda daha üretken olabilirdik. Elbette insan kaynağının sınırlı olması bizi zorladı ama daha fazla eseri Türkçeye çevirebilirdik. Mesela Zohrab’ı, Zabel Yesayan’ı yayınladık ama 1915 öncesi Ermeni edebiyatın başka bazı önemli yazarlarını basmak konusunda eksiğimiz var. 19. yüzyıl ve hatta daha öncesinin Ermeni edebiyatını planlı, programlı bir şekilde çevirip yayınlamayı bugüne kadar başarabilmiş değiliz. Günümüz Ermenistan edebiyatından, Sovyet döneminden de pek bir şey çevirmedik. Biraz önce değindiğim çocuk kitapları alanında da zayıf kaldık. Ayrıca bir süreli yayınımız olsaydı iyi olurdu. Kültür, sanat, edebiyat alanına belki politik alana da değen bir süreli yayın çıkarma işini kotarabilseydik yayınevine ve genel olarak kültür dünyasına önemli bir destek olabilirdi. Gençlerin kültür alanında üretim yapabilmesi için Aras’ın çok çaba gösterdiğini biliyorum. Ben de bu çabanın ürünüyüm. Buradan Nıvart Taşçı, Ararat Şekeryan, Ari Şekeryan, Arlet İncidüzen, Tamar Nalcı, Sayat Sağbazar gibi arkadaşlar yetişti. Ben de dahil pek çok arkadaşımız burada emek verip, bir şeyler öğrenip, kültür alanında ve akademik dünyada var oldular, üretim yaptılar ve yapacaklar. Bu zincirin gelecekte de devam etmesini isterim.

Peki, geleceği konuşacak olursak, Aras’ın yayın yönetmeni olarak neler var kafanda?R.K.: Aras’ın temelinin çok sağlam kurulduğunu düşünüyorum. Kültür, kültür üretimi, Ermeni kültürel mirasının geleceğe taşınması, bunun da salt Ermenilikle ilgili bir davanın sürdürücüsü olarak değil Türkiye’nin demokratikleşmesi, çoğulculaşması için var olan mücadeleye katkıda bulunmak gayesiyle kuruldu Aras. Bu ihtiyaç bugün de devam ediyor. Türkiye demokratikleşme ve çoğulculaşma konusunda büyük sıkıntılar yaşıyor. Ama bu ülke üzerine düşünen herkes Ermeni meselesinin türlü veçheleriyle Türkiye’nin geleceği açısından kritik önemde olduğunu kabul ediyor. Biz bu alana kültürel ve siyasal anlamda malzeme taşıyoruz. Bizim kuracağımız kitaplık, bizim oluşturacağımız literatür, gelecekteki kuşakların bu meseleyi hangi argümanlarla, hangi fikirler, hangi tartışmalar üzerinden konuşacaklarını belirliyor. Dolayısıyla ben bu misyonun devam ettiğini düşünüyorum.

Ben Agos’tan Aras’a döndükten sonra, yani kabaca son 3,5 yıldır bir atılım yaptık. Geçmişe göre daha fazla üretir hale geldik. Belli zorluklarla olsa da bunu başarabileceğimizi de gördük. Yılda 25 kitap basan orta ölçekli bir yayınevi haline geldik. Bunun sürekliliğini arzu ediyorum. Eksik kaldığımız yerleri tamamlayarak, çoğaltarak, bugüne kadar iyi yapamadığımız şeyleri daha iyi yapmayı hayal ediyorum. Orta ve uzun vadeli hayalim de Aras’ın Ermenilerle ilgili kapladığı alanın yanına komşu halklar, komşu edebiyatları da dahil etmek. Aras’ın dil, kültür, etnik konular tartışıldığında akla ilk gelen yayınevlerinden biri olmasını, okurda yeni yazarlar, yeni konular, yeni temalar keşfeden, kaliteli iş çıkaran bir yayınevi olduğu güvenini yaratan bir yer olmayı hayal ediyorum. Bunu yapabilmek için de en başta halen yapmakta olduğumuz işlerin altını daha iyi dolduruyor olmamız lazım ki sınırlı insan gücüyle sınırlı maddi kaynaklarla başka alanlara da eğilebilelim.

Aras’a geçerken her yıl 25 kitap yayınlama hedefin vardı. Bu hedef tuttu değil mi?

R.K.: Evet, ayda 2 kitap yayınlamak istiyorduk. Bunu ortalama olarak başardık. Daha önce yılda ortalama yedi, sekiz kitap yayınlayan bir yayıneviydik. Oradan 25’e ulaşmak önemli bir atılımdı. Aşağı yukarı aynı sayıda insanla bunu başarabildik. Bunu yaparken benim bir kaygım da vardı. Aras’ın belli bir titizliği, kalitesi var, bununla da öne çıkıyor, Türkiye ortalamasından ayrışıyor. Bundan taviz vermeden yapabilmeliydik. O standartları da korumayı başardık. Eksik olan ise bunun ekonomik karşılığının beklediğimiz gibi olmaması oldu. Bu da Türkiye’nin genel ekonomik durumundan bağımsız değil elbette. Biz yeniden yapılanırken, kurumsal yapımıza yeni ortaklar, yeni paydaşlar kattık. Osman Kavala bunlardan biriydi, yönetim kurulu üyemiz oldu, birlikte çalışmaya, üretmeye başladık. Daha sonra herkesin bildiği gibi tutuklandı. Böylece memleketteki siyasi kriz bizi tam kalbimizden vurmuş oldu. Bunu sadece maddi açıdan söylemiyorum. Bir ortağımızın, bir yönetim kurulu üyemizin, fikirleriyle, projeleriyle bizim atılımımıza güç ve destek veren bir aydının 400 küsur gündür cezaevinde olmasını kastediyorum. Ancak biz bütün bu sorun alanlarına rağmen Aras’ı misyonuna uygun biçimde yaşatacağız, bu konuda inancımız da, irademiz de, inadımız da var.

Yeni yılda yayın listenizde neler var?

R.K.: Daha önceki senelerde olduğu gibi yılda en az 25 kitap yayınlamayı hedefliyoruz.

Kağıt fiyatlarının ortalama yüzde 70 arttığı bir ortamda bu zor olmayacak mı?

R.K.: Daha çok üreterek piyasada var olmanın ekonomik açıdan daha faydalı olacağını düşünüyoruz. Maliyetlerin yükselmesi elbette biz zorlayacak ancak hedef düşürmeyi düşünmüyoruz. Belki maliyetleri çok yüksek olan bazı projelerimizi erteleyip daha az maliyetli projelere yoğunlaşırız, ancak kitap yayımlamak bizim işimiz ve bundan geri adım atmamak için elimizden geleni yapacağız.

Peki, gelelim 2019 programınıza?

L.S.: Yenilik anlamında en çok öne çıkan grafik romanlar olacak; çoğu Fransa’dan ve Ermeni Soykırımı ve bugüne yansımalarıyla ilgili eserler bunlar. Türkçe ve Ermenice olarak iki ayrı baskı şeklinde çıkacaklar. Ayrıca Ermeni Kilisesi’ne dair bir kitap çıkacak. Ermeni Kilisesi’ne özgü dini ritüeller, gelenekler yer alıyor bu kitapta, Hraç Çilingiryan’ın çalışması. Ronald Grigor Suny’nin ‘Bakü Komünü’ kitabını yayına hazırlıyoruz. Lerna Ekmekçioğlu’nun doktora tezi, ‘Recovering Armenia’, soykırım sonrasında Cumhuriyetin ilk döneminde Ermenilerin ne tür baskılara maruz kaldığını, neler yaşadığını inceliyor. En çok ses getirmesini umduğumuz kitaplardan biri de Joseph Jacob’un ‘Seyfo’ kitabı. 1915 döneminde Süryanilerin uğradığı soykırımı anlatıyor. 24 Nisan’a yetiştirmeye çalışıyoruz. Seyfo üzerine bugüne kadar yazılmış en önemli eserlerden biri olarak biliniyor. Ayrıca Alev Er’in Sabiha Gökçen üzerine yaptığı çalışmayı yayımlayacağız önümüzdeki aylarda. Meline Toumani’nin Ermeni dünyasında çok tartışılan kitabı ‘There Was and There Was Not’ 2019 programımızda yer alıyor. Richard Hovhannisyan’ın tarihi şehirler dizisi ‘Sivas’ kitabıyla devam edecek. Arşak Alboyacıyan’ın ‘Malatya Ermenileri Tarihi’ çıkacak. Malatya Ermenileri Derneği’nin desteğiyle bu kitabı Mart ayında yayımlayacağız. Ermenice edebiyattan Zahrad’ın ölüm yıldönümü olan Şubat ayında Sosi Antikacıoğlu’nun çevirisiyle Zahrad’ın şiirlerinden bir seçki yayımlayacağız. Tanyel Varujan’ın ‘Ekmeğin Şarkısı’ adlı şiir kitabını Nisan’da yayımlayacağız. 24 Nisan’da katledilen bir Ermeni aydını olan Tanyel Varujan’ın bu kitabını da Nisan’da çıkartmayı düşünüyoruz. Yervant Odyan’ın ‘Lanetli Yıllar’ adlı kitabı da bu yıl yayınlanacak. Aram Haygaz’ın ‘Kürdistan Dağlarında Dört Yıl’ kitabı da oldukça önemli bir kitaptır. O da yılın ikinci yarısında yayın programımızda var. Silva Özyerli’nin ‘Diyarbakır Sofrası’ kitabı da yine yılın ikinci yarısında yayımlanacak. ‘Ermeni Diasporasında Müzik’ adlı Silvia Aladjadi’nın bir çalışması var. İngilizceden çevrildi ve Kara Plak Yayınları’yla ortak yayınlayacağız. Kevork Kirkoryan’ın Cumhuriyet döneminde Ermeni spor kulüpleri ve Ermeni sporcularla ilgili çok hacimli bir çalışması var. Onu da yayına hazırlıyoruz.





Bu haber Agos kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (Agos) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(Agos). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+