​Sanatçı Charles Aznavour ile Ermeni Soykırımı üzerine - Gündem
19 Mart 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Արեգ / Օր : Անահիտ / Ժամ : Փայլածու

Gündem :

06 Ekim 2018  

​Sanatçı Charles Aznavour ile Ermeni Soykırımı üzerine -

​Sanatçı Charles Aznavour ile Ermeni Soykırımı üzerine ​Sanatçı Charles Aznavour ile Ermeni Soykırımı üzerine

Dünyaca ünlü Ermeni sanatçı Shahnour Vaghenag Aznavourian veya daha çok bilinen adıyla Charles Aznavour, geçtiğimiz hafta hayatını kaybetti. Ermeni Soykırımı’ndan kurtulan İzmirli bir anne ve Erzurumlu bir babanın çocuğu olarak Paris’te dünyaya gelen Aznavour’un, Türkiye-Ermenistan ilişkilerini, Soykırım’ı ve İsviçre Protokolleri’ni değerlendirdiği 2011 yılında yapılan bir röportajı yayınlıyoruz.

Ermeni Soykırımı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kelimenin (soykırım) kendisi rahatsız edici ve beni de üzüyor. Burada söylemek istediğim bazı Ermeniler tarafından bana karşı kullanılabilir, fakat bunun önemli olduğunu düşünmüyorum. Eğer Türkler, “soykırım” kelimesinin herhangi bir şey yapmalarına engel olduğunu söyleyecek kadar samimilerse, o zaman başka bir kelime bulalım. Yeter ki Ermenistan ve Türkiye arasındaki sınır açılsın ve Türk hükümeti bizimle diyalog başlatmayı düşünsün.

Küçük bir ülke için 1.5 milyon kişinin öldürülmesi ciddi bir rakam.

2 veya 1.5 milyon. Aynı şey. İster iki çocuk, ister 1.5 milyon Ermeni, ister 6 milyon Yahudi öldürsünler. Aynı şey. Öldürdüler ve öldürmek istediler. Önemli olan bu.

“Vivement dimanche” programındaki röportajınız birçok düşmana sahip olmanıza neden oldu, öyle değil mi?

Tüm bunlardan sıkıldım. Hedeflerimizi asla anlamayacağız. Düşmanlarımız, Soykırım anıları aklında kalan Ermenilerin ölmesini bekliyorlar ki, böylelikle bu konu sonsuza kadar kapatılabilsin. Hangi ülke bize daha önce yardım etti? Biri bile etmedi. Fransa Soykırım’ı tanıdı ancak daha fazlasını yapmayacak. Hiçbir ülke hiçbir zaman yardıma gelmeyecek. Hiçbir zaman.

Öte yandan Araplar devrimler gerçekleştiriyor ve Kemalist modele dayalı hükümetler kurmak istiyorlar. Bu, zenginleşen ve daha nüfuzlu hale gelen Türkiye için iftihar edilecek bir başarı. Türkiye, hali hazırda G-20 üyesi. Türkiye, artık Avrupa Birliği üyesi ülkelerden biri olmayı kendilerine dert edinmiyor.

Ve biz nereye gidiyoruz? Bu süreçte Ermenistan ızdırap çekiyor. Ülkenin içi her gün boşaltılıyor. Yakın bir gelecekte boş bir salyangoz kabuğunu andıracak. Ve bundan kim kar sağlıyor? Üç mafya ailesi. Bu, yüz binlerce yoksul kişi dünyanın dört bir yanına dağılırken böyle. Bu beni fazlasıyla rahatsız ediyor. Bu esnada bizler “soykırım” kelimesine takılı kalmaya devam ediyoruz ve Türkler bunu kendi avantajına kullanıyor.

Dolayısıyla Türklere şunu soruyorum: Eğer olaylar soykırım değildiyse, halkın tamamının imhasına ne ad veriyorsunuz? Atatürk bu durumu nasıl anlatırdı? “Soykırım” kavramı ortaya atılmadan önce ne deniyordu? En azından bu olayların katliamı barındırdığını itiraf edebiliriz. Eğer bu noktaya gelebilirsek bu bizim için devasa bir zafer olur.

Ermenistan, büyük bir tehditle karşı karşıya ve bunların hepsi “soykırım” kelimesinde yerini koruyor. Bunun ülkenin ilerlemesine nasıl yardımcı olacağını anlamıyorum. Böyle bir mantık bizi nereye götürüyor? Böylesine görüşler için beni eleştiren o insanlar nerede? Ermenistan’a yardım etmek için ne yapıyorlar? Ne zaman para gönderiyorlar? O insanlardan ders almam mı gerekiyor? Böylesine dersleri veren ilk bendim. Bunu, 300 avukat ve hukuk insanının çalıştığı ofise sahip ABD’deki Ermeni bir avukatla tartıştım. O da diğerleri gibi düşünüyordu. Ancak görüşümü anlattığımda doğru olduğumu anladı. Ben siyasetçi değilim ve o alan hakkında hiçbir şey anlamıyorum. Sadece tek bir şey biliyorum. Neredeyse ikinci kez ölmek üzere olan küçücük ve şanssız bir ülkemiz var. Ve biz hala başka şeyler hakkında konuşuyoruz.

Gerçekten ilerlemediğimizi mi düşünüyorsunuz?

Ne o zaman ilerledik ne de şimdi ilerliyoruz. Ara ara Türkiye’ye davet ediliyorum. Hatta, Türk Dışişleri Bakanı, tatilimi geçirmek üzere beni oraya çağırdı. Ermenilerin ne talep ettiğine ilişkin bir anlaşmada uzlaşmak istedi. Ancak burada tarafların çıkarları için siyasi oyunlar oynamayı boş verelim.

Ermenistan’ın bir sonraki cumhurbaşkanının kim olacağı beni ilgilendirmiyor. Tek istediğim sınırın açılması ve böylece bu ülkenin biraz nefes alabilmesi.

Yani, bir nevi denize şişe içerisinde notlar bırakıyorsunuz.

Evet, Türkler hakkında her zaman iyi şeyler söylerim. Bana göre ilgi çekici bir ulus. Türkiye’de, Türklerden hoşlanmayan tek bir Ermeni bile yoktur. Belki onların tutumunu, siyasetini sevmiyordur… Ancak bu halkın kendisi için böyle değildir. Benim hedefim biraz da olsa ileriye gidebilmek.

Zürih’te 2009 yılında imzalanan protokollerin başarısızlıkla sonuçlanmasından dolayı hayal kırıklığı duydunuz mu?

Akşam imzalandı ve sonraki gün manasız hale getirildi. Hayal kırıklığına uğramadım çünkü böyle bir şeyin olabileceğini tahmin ediyordum. Daha önce hiçbir anlaşma, Türkiye ile böyle bir tutumla imzalanmamıştı. Onların taviz verdiği veya bizim bir şey yapmaya gücümüzün yetmediği bir an her zaman baş gösterir. Böyle bir eğilim onların stratejik pozisyonuna yarıyor. Güçlerini hissediyorlar ve taviz vermekten caymaya daha çok eğilim gösteriyorlar. O yüzden ne yapmalıyız? Umarım daha başka hiçbir şey yapmayız. Kendime biraz daha umut yüklememin alemi yok. Bu beni çok yordu. Enerjimi böyle anlamsız konulara yormak istemiyorum.

O zaman zekice bir davranmamız gerekir?

Evet, bir kelimeyle söyleyeceksek öyle. Her vakada harekete geçmeli ve inisiyatifler ile ortaya çıkmalıyız. Size şunu sormak istiyorum: Türkler ne zamandır bizim topraklarımızda yaşıyor? Topraklarımızı bizden gasp ettikleri hakikati üzerine konuşmuyorum bile. Onun öncesi hakkında konuşuyorum.

Yüz yıllardır. Bin yıldır.

Almanlar artık Alsace-Lorraine’i istemiyor ve Fransızlar da artık Ruhr’u düşünmüyor. En azından zeki olmamız gerekir. Olayların gerçekliğini anlamalıyız. Tüm bunlar sona erdi. Daha fazlasını söyleyeceğim. Bize o toprakları geri verseler bile, oraya kim gidip yaşayacak? Kimse. Gerçekçi olalım.

Ermeni sorununa ilişkin önceliğiniz nedir?

Anlaşma istiyorum. Türklerin, yaşanmış olanı tanımasını istiyorum. Bana göre soykırım veya başka bir kelime aynı şey. O kelimeyi kullansalar bile bana ne sağlar?

Ben, katliamları tanımalarını istiyorum. O zamanlar kullanılan tanımlama oydu. Tüm dünya katliamlar hakkında konuştu. Sonra birden bire, 1950’lerden başlayarak, “soykırım” kavramına takılı kaldık. Gerçekliği vermesine rağmen, kabullenilmesi zor bir şey.





Bu haber gazetekarinca kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (gazetekarinca) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(gazetekarinca). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+