Süryani Halkının Kilisesi, Manastırı, Mezarlığı, Arazisi Süryani Halkınındır -
Süryani Halkının Kilisesi, Manastırı, Mezarlığı, Arazisi Süryani Halkınındır
Mardin Valiliği Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu, Süryanilere ait pek çok çok sayıda kilise, manastır, mezarlık gibi mülkleri Mor Gabriel Manastırı Vakfı’nın karara itirazına rağmen kamu kurumlarına devretti. Hazine’ye aktarılan Asuri-Süryani-Keldani mülkleri, Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildi. Süryani Aydınları ve Aktivistleri Tartışma Platformu (Platform Turabdin) yaptığı bir basın açıklamasıyla bu haksızlığın giderilmesi için tüm demokratik hakları kullanarak mücadele edeceklerini duyurdu. Açıklamanın tam metni şöyle:
“KAMUOYUNA
Süryaniler, binlerce yıldan beri yaşadıkları bu topraklarda pek çok eser üretmişlerdir. Süryani halkı bu topraklarda yaşadıkları süre boyunca var olan hiçbir şeyi bozmadan, yıkmadan ve yağmalamadan yaşamışlardır. Süryaniler, ilk Hristiyan toplumlardan da birisidir. İnançlarını layıkıyla yaşamaya çalışmış ve köylerinde kiliseler, manastırlar inşa etmişlerdir. Bu ibadethanelerin en yenisi bile 300-400 yıllıktır. O yüzden inancı, fikri ne olursa olsun, bu eserler insanlığa ve insan olanlara armağandır, onların gözetimi ve korumasına emanettir.
Ancak öğreniyoruz ki; büyükşehir haline getirilen Mardin’de köyler ve köy tüzel kişilikleri kaldırılarak, sessiz sedasız tüm bu eserler devlet hazinesine devredilmiş, çeşitli kamu kurumlarına tahsis edilmiştir. Bu son durum, daha önce de örneklerini defalarca görüp yaşadığımız bu yağmacı anlayışın 21. Yüzyılda da devam ettiğini göstermektedir. Ne tesadüftür ki içinde bu bunduğumuz dönemde IŞİD Irak ve Suriye’de kiliselerimize, mallarımıza el koymuş, eserlerimizi tahrip etmiş, insanlarımızı kaçırıp katletmiştir. IŞİD bütün bu insanlık suçlarını yaparken “Müslüman olmayanın malı, canı, namusu Müslümana helaldir” anlayışıyla hareket etmektedir. Şimdi sormak gerek ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yaptığı yağma ile IŞİD’in yaptığı yağmacılık arasında bir fark var mıdır? Türkiye’deki kültürel ve tarihi varlıklarımızın, kiliselerimizin, manastırlarımızın tüm yurttaşların vergisiyle bir Sünni İslam kurumu olarak faaliyet gösteren Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsis edilmesi, devlet hazinesine devredilmesi, IŞİD’in işgal ettiği yerlerde “Süryanilerin kiliselerini, mallarını İslam Devleti’nin beytülmalına (hazine) devrediyoruz” demesinden farkı nedir?
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu antlaşması olan Lozan Anlaşması’nın 42/3 ve 37. Maddeleri gereğince azınlık kurumları ve malları hakkında devletin koruma, işleyişi kolaylaştırma yükümlülüğü vardır. Nitekim başbakanlık yaptığı dönemde Erdoğan, 2013 yılında açıkladığı demokratikleşme paketinde “Mor Gabriel Manastırı’nın arazisi iade ediyoruz. Böylece bir haksızlığı gideriyor Süryani vatandaşlarımıza önemli bir haklarını teslim ediyoruz.” demiş, ancak bu sözün gereği yerine getirilmemiştir. Mor Gabriel arazilerini iade etmek bir yana üstüne bu son olayla birlikte çok daha fazla kültürel ve tarihi varlığımıza el konulmuştur. Haksızlığı gidermek her zamanki gibi lafta kalmış, yeni haksızlıklar yapılmaya devam edilmiştir.
Biz Platform Turabdin olarak Türkiye yönetimini bu haksızlıklara son vermeye davet ediyoruz.
Bu haksızlığın giderilmesi için de tüm demokratik haklarımızı kullanarak mücadele edeceğiz.
• Süryani halkının kilisesi, manastırı, mezarlığı, arazisi Süryani halkınındır.
• Süryanilere ait olan Süryanilere derhal geri verilmelidir.
Platform Turabdin
(Süryani Aydınları ve Aktivistleri Tartışma Platformu)”
Bu haber Devrimci Karadeniz kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (Devrimci Karadeniz) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(Devrimci Karadeniz). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com