​Ermenistan’ın yok sayılan gerçeği: LGBTİ’lere tolerans sıfıra yakın - Gündem
26 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Նպատ / Ժամ : Լուսափայլ

Gündem :

12 Haziran 2017  

​Ermenistan’ın yok sayılan gerçeği: LGBTİ’lere tolerans sıfıra yakın -

​Ermenistan’ın yok sayılan gerçeği: LGBTİ’lere tolerans sıfıra yakın ​Ermenistan’ın yok sayılan gerçeği: LGBTİ’lere tolerans sıfıra yakın

1991 yılında demokratikleşme sürecine adım atan Ermenistan, Sovyet döneminde hiç tartışmaya açılmamış veya özellikle gizlenmiş bazı gerçeklerle yüzleşmeye başladı. Zira homoseksüelliğin kriminalize edildiği Sovyet döneminde cinsellik veya cinsiyet üzerinden kimlik oluşturmanın esamesi bile okunmuyordu. Komünist liderlerin, eşcinselliğin kapitalizm ürünü olduğu fikrine sıkı sıkıya sarılmış eski kuşakların aynı zamanda bunun bir suç olduğuna dair algıları halen devam etmekte. Bağımsızlıktan sonra da Ermeni Apostolik Kilisesi’nin etkisi altındaki kamuoyunda bunun büyük bir günah olduğu inancı halen yaygın.

Ülkede LGBTİ (Lezbiyen Gey Biseksüel Trans İnterseks) hareketi 10 yıl önce birkaç aktivistin bir araya gelmesiyle başladı. İlk kurulan resmi örgüt GLAG’ı, 2007’de Menq ve Pink Armenia izledi. Pink Armenia en etkin kuruluş.

Hrant Dink Vakfı 10. Dönem Seyahat Fonu yararlanıcısı olarak Erivan’a yaptığım seyahat esnasında Pink Armenia’nın başkanı Nvard Margaryan ile AB projesi kapsamında Pink Armenia’nın hazırlamış olduğu ‘Önyargıdan Eşitliğe: Ermenistan’da LGBTİ Bireylere Karşı Takınılan Toplumsal Tutumlar (2016)’ adlı rapor üzerine konuştuk.

Raporun amacı homofobik/ transfobik iklimin yaratılmasında sosyal, kültürel, politik ve diğer faktörleri analiz etmek, LGBTİ bireylerin varlığı ve onları ilgilendiren sorunlarda kamuoyunun bilgi, görüş ve en önemlisi de farkındalığını arttırmak ve son olarak da kamuoyunun bu bireylere karşı tutum ve davranışlarını analiz etmek.

Nvard 8 Mayıs 2012’de Erivan’daki DIY adlı gey barın kundaklanmasını anlattı. Kadın Hakları, LGBTİ bireyler ve diğer aktivistlerin toplandığı DIY barın sahibi gey aktivist Tsomak Oganesova 2011 yılında İstanbul’da Onur Yürüyüşü’ne katılmıştı. Sağ kesimin bir homofobik gazetesi 60 LGBTİ bireyin fotoğrafını yayınlamış, Facebook sayfalarının linklerini verip hedef göstermiş, üstüne üstlük “Onlardan uzak durun, hatta işten atın” talimatı vermişti. O da yetmezmiş gibi, bu kişileri ‘uluslararası eşcinsel lobisinin hizmetkarları’ olarak sunmuş, bunun üzerine 60 kişinin 16’sı mahkemeye başvurup dava açmış ancak mahkeme, yazılıp çizzilenleri ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmişti.

Ermenistan’da homoseksüellik henüz 10 yıldır suç olmaktan çıkmış olsa bile eşcinseller halen etiketlenmemek ve utanç içinde yaşamamak için çifte yaşam sürmek zorunda kalıyor.

Dünya Değerler Araştırması’nın (2011) Ermenistan verilerine göre yüzde 93 eşcinsel bir komşu istememekte, yüzde 96’sı ise eşcinselliğin hiçbir şekilde haklı gösterilemeyeceğini ifade etmekte. LGBTİ konularının kamuda konuşulması yeni bir fenomen.

Son birkaç yıldır yapılan anketler Ermenistan’da LGBTİ bireylere karşı hoşgörüsüzlüğün üst seviyede olduğunu ortaya koyuyor, bu oran yüzde 93-96 larda. Her ne kadar Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonraki bağımsızlık döneminde yasal reformlarla küçük bir düzelme kaydedilmiş olsa da toplumsal algıda değişen pek bir şey yok .

Rapordan göze çarpan bazı sonuçları aktarmak istiyorum.

Negatif tutumların nedenleri

Ermenistan’da cinselliğe dair bilgi azlığına ek olarak LGBTİ bireyler hakkındaki kalıp yargılar, mitler de çok yaygın ve popüler. Kamusal alanda LGBTİ bireylerin görünür olmalarından hoşlanılmadığı gibi, gençleri etkileyip onlar arasında bir tür ‘mikrop’ gibi yayılmasından korkuluyor. Kamuoyundaki genel kanı sosyal normlara uyulması gerektiği, eşcinselliğin ithal edilmiş yeni norm olduğu ve bunların kendi geleneksel değerlerini tehdit altına alacağı yönünde.

Çocukların bu gruplardan korunması gerektiğini düşünüyorlar, sokakta yürüyen bir gey çiftin, geylerin onur yürüyüşünün veya bir eşcinsel öğretmenin çocuklara, ailelere ve hatta ülkeye karşı bir tehdit oluşturduğu konusunda mutabakat sağlanmış durumda.

Ankete yanıt verenlerin yalnızca yüzde 9’ u LGBTİ birey tanıyor ancak çoğunun iletişimi son derece kısıtlı.

LGBTİ bireylere tahammülsüzlük; otoriteye ve devlete sadakat, toplumun normlarına ve yasalara sorgulamaksızın uyma davranışı, ‘farklı’, bir başka deyişle kendilerine benzemeyen insanlara gösterilen hoşgörüsüzlükle adeta paralellik taşımakta.

LGBTİ’lerin varlığı da dahil olmak üzere sosyal normlar ve değerlerden sapma toplumda şiddetle eleştirilen, hatta reddedilen bir konu.

Değerlerin başında aile, vatan, din öncelik taşırken, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi demokratik ilkeler daha az önem arz ediyor. Jeopolitik tercihleri de değer yönelimlerini teyit etmiş oluyor. Ankete katılanların yüzde 90’ı eşcinselliğin kanunen yasaklanması gerektiğini ifade ediyor.

Toplumsal cinsiyet, yaş, meslek, yaşam yeri gibi değişkenlere bağlı olarak LGBTİ’lere karşı farklı tavırlar alınıyor. LGBTİ’lerle kişisel ilişkileri olanlar (arkadaşlık, komşuluk, akrabalık bağları) daha toleranslılar.

Belki bu noktada Altemeyer’e değinmek yerinde olur. Otoriteryanizmi sosyal öğrenme kuramına dayandıran Altemeyer, doğuştan çocukların ön yargılı olduklarını, azınlıklarla ve ‘farklı’ olanlarla temas halinde olmanın bu önyargıyı azalttığını savunur.

Şehirlerde yaşayan kadınlar, gençler ve iş sahibi olanlar LGBTİ lere karşı daha toleranslı. En toleranssız kesim Erivanlı erkekler. Özellikle de sağ-kanat otoriteryanizm ve dini köktendincilik taraftarları hayli hoşgörüsüz. Sorular birincil değerler aile ve çocuklarla ilgili olduğunda tutumlar daha da katılaşıyor.

Çocuklar toplumun en kırılgan bireyleri

Çocuklarını korumak için LGBTİ bireylere karşı her türlü fiziksel şiddeti meşru ve haklı görüyorlar. ‘Etek giymiş makyajlı bir geyin çocuğuma yaklaşıp onu taciz etmesi ona fiziksel şiddet göstermemi haklı çıkarır’ mantığı egemen.

Toplum LGBTİ’lerin çocuklarla bir arada olmasına, örneğin hocalık yapmasına, gey, lezbiyen veya biseksüel diye ayırt etmeksizin, cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği ne olursa olsun çocuklarla temas halinde olmasına karşı çıkıyor.

“Eşcinsellik ile ilgili olumsuz tutumlar her daim ve her yerde vardı”, “Eşcinsellik hayvanlarda ve diğer yaşayan canlılarda yoktur” ifadeleri hem LGBTİ bireyler hakkındaki mitleri hem de kamuoyunun duygularını çok iyi açıklamakta.

LGBTİ’lerin kamusal alanda el ele tutuşup öpüşmelerini kabul edilemez buluyorlar (yüzde 97.5) Ama şunu da not etmek de yarar var: Yüzde 60.3 gibi bir bölüm kamusal alanda heteroseksüel bir çiftin öpüşmesine de sıcak bakmıyor.

Kalıp yargılar

Geylerle ilgili en sık rastlanan kalıp yargılar şöyle: “Geyler feminen, modaya ve dış görünüşlerine gereğinden fazla önem veren, duygusal, artistik ve yaratıcıdırlar”, “Geyler çocuk tacizcileridir”. Bir başka yaygın mit de geylerin HIV taşıyıcısı olması.

Halbuki Ermenistan AIDS’i Önleme Merkezi’nin rakamlarına göre HIV taşıyıcılarının yüzde 65’i eşcinsel değil, heteroseksüel.

Lezbiyenler geyler kadar tepki çekmese de onlarla ilgili olarak “Lezbiyenler erkek düşmanıdırlar”, “Lezbiyenler dış görünüş ve giyimlerine ihtimam etmezler” kalıp yargıları mevcut.

Din

Ermeni Apostolik Kilisesi, Ermeni toplumunun çoğunluğu için en üst otorite konumunda. Ermeni halkın en çok güvendiği iki kurum, ordu ve kilise.

Avrupa değerleri ve geleneklerinin direkt sonucu olarak ortaya çıkan eşcinselliğin günah sayıldığına ve LGBTİ bireylerin de Ermeni toplumuna tehdit oluşturduğuna inanılıyor.

Din adamı Tigran Baghumian ‘Eşcinsellik ruhani bir ahlaksızlıktır ve günahtır, bu tür ilişkiler de doğal değildir’ görüşünü desteklemek için İncil’den bölümler okumayı ihmal etmiyor.

‘Ermeni geleneklerini ve değerlerini yok etmek için Batılı güçler tarafından Ermenistan’a ithal edilmiş’ eşcinsellik ‘suni olarak yaratılmış, toplumun birliğini sarsacak ve Ermenileri ahlaksızlığa sürükleyecek’ bir şey olarak görülmekte. Kilise temsilcileri LGBTİ bireylerle dini azınlıklar arasında paralellik kurup her ikisinin de ulusal güvenlik için risk oluşturduğunu iddia ediyorlar.

İki dini azınlık grup oYehova Şahitleri ve Neo-Pagan hareketi de eşcinselliği ve transseksüelliği kınıyor.

2013’te LGBTİ topluluğu arasında yapılan bir ankete göre grup üyelerinin yüzde 40’ı Apostolik Kilisesi takipçileri. LGBTİ’lerin yüzde 83’ü de dindar.

Kaçınılmaz olarak kilisenin tutumu toplumun bu bireylere karşı düşmanca tutumunu ve onlara karşı yürütülen şiddeti körüklemekte.

Siyasiler ve nefret söylemi

İfade özgürlüğü adı altında aşırı milliyetçi gruplar ve kamu görevlileri LGBTİ bireylere karşı nefret söylemi üretiyor. Milletvekili Hayk Babukhanyan, “Eşcinsel bağımlılığı fikrini tolere edemeyiz, bu fenomenle mücadele etmek için spesifik adımlar atmalıyız” demiş. Hatta aynı milletvekili parlamentoda açıkça Pink Armenia ve Kadınların Kaynak Merkezi gibi LGBTİ ve kadın hakları savunucusu STK’ların korunmasına karşı çıkmış ve derhal kapatılmaları gerektiğini söylemiş. Zira bu kuruluşların Ermeni ailelerini mahvettiğine, sapkınlığı ve eşcinselliği yaydığına dair derin bir inanç söz konusu.

İktidar partisi milletvekili Sukias Avetisyan bir söyleşide yanı başında hiçbir eşcinseli görmek istemediğini, onları kabul etmediğini ve böyle düşünmeye de hakkı olduğunu söylemiş. Kendisine yöneltilen “Peki LGBTİ bireylerden gelecek oyların düşmesinden endişe etmiyor musunuz?” sorusuna aynen şu yanıtı vermiştir: “LGBTİ lerden veya onların destekçilerinden gelecek bir desteğe ihtiyacım yok.”

Bir başka milletvekili Naira Zohrabyan da, “Doğa kanunu, Tanrı’nın kanunu ve emirler var. Tanrı’nın emirlerine uymayanlar Tanrı tarafından cezalandırılıp acı çekecekler. Muhtemelen bu bireyler arasında genetik olarak hasta, akli rahatsızlıkları olanlar vardır ama hepsi cezasını ağır ödeyecekler. Her yerde açıkça söylüyorum, onların bu mikrobu yaymalarını engellemek için elimden geleni yapacağım.”

Ermenistan’da LGBTİ hakları henüz emekleme aşamasında. Ayrımcılık ve nefret suçları yasalarının eksikliği, medya izleme mekanizmasının yokluğu / yetersizliği, kültürel onaylama, halk ve yasa koyucular arasında farkındalık düzeyinin düşüklüğü bu kırılgan guruba karşı tüm şiddet eylemlerinin yaygınlaşmasına neden olmakta. Homofobi ve transfobiyle mücadelede en etkin yöntemlerden biri önyargıyı kırmak. STK’ların LGBTİ bireylerin eşitlik ve hak taleplerini merkeze alması, ayrımcılığa ve önyargıya dair katılımcı politikaların gerçekleştirilmesi için toplumsal ve siyasi baskı grubu oluşturulması ve bu alanda akademik çalışmaların yapılması son derece yararlı olacak.

YASEMİN İNCEOĞLU




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+