Ermeni olmak güzeldir’: Sanatçı Vahe Berberyan’ın portresi -
Ermeni olmak güzeldir’: Sanatçı Vahe Berberyan’ın portresi
1915’ten bugüne uzanan Ermeni portrelerinde bu hafta, daha çok komedi gösterileriyle tanınan ressam, yönetmen ve yazar Vahe Berberyan’ın “tek kişilik kültürel devrimi” var. İşte Berberyan’ın portresi ve ailesinin Soykırım hikayesi…
Söze, Emma Goldman’dan bir alıntıyla, “Dans edemeyeceğim devrim, benim devrimim değildir” diye başlıyor Vahe Berberyan.
Uzun beyaz saç örgüleri, piercingleri ve keçi sakalı onu Ermeni dünyasının en tanınan insanlarından biri yapmış.
Çoğu insan Vahe Berberyan’ı düzenli sergilediği stand-up gösterileri sayesinde tanıyor, oysa ki komedi onun yaratıcılığını ortaya koyduğu alanların sadece bir tanesi. Vahe hikayelerini tuval üzerinde, filmlerle, sahnede ve kağıtta da anlatıyor.
Berberyan’ın oturma odasının duvarları dahi sanatla bezenmiş.
Onunla konuşurken sizin bilmediğiniz bir şeyi o biliyormuş hissine kapılmamak imkansız.
Vonnegut’u alıntılayarak düşüncelerini sizinle paylaşıyor ve 1980’lerde New York’ta yapılan Rus şiiri okumalarını anlatıyor. En sonunda fark ediyorsunuz ki Vahe size aslında ne yaptığıyla ilgili kafasındaki planı anlatıyormuş. Ve eğer yeterince dikkatli dinlerseniz, kullandığı bütün öğeler kafanızda birleşmeye başlıyor.
İçten gülüşleriyle çelişen aile tarihi
Sanatçının gülüşü çok içten, konuşmalarını sürekli Ermenice bir sevgi sözcüğü olan “hokis”le süsleyerek bölüyor ama maalesef bu cömert cazibesi aksi giden aile tarihiyle çelişiyor.
Vahe’nin babası Raffi, babaannesiyle birlikte Deyr Ez Zor’dan Suriye çöllerine doğru ölüm yürüyüşüne gönderildiğinde henüz bir yaşındaymış. İkisi Beyrut’a taşınmadan önce Vahe’nin doğup büyüdüğü Halep’e yerleşmişler. Annesinin bütün ailesi ise Soykırım sırasında katledilmiş.
‘Suçlu hissetmemi gerektirecek hiçbir şey yapmamama rağmen suçlu hissettim’
Birçok Ermeni ailesi Soykırım esnasında yaşadığı korkunç deneyimleri yeni nesillere anlatmaktan kaçındı ama Vahe’nin ailesi bu ailelerden biri değildi. Babaannesi, ölüm yürüyüşüne gönderildikten sonra Vahe’nin babasını üç kez öldürmeye çalıştığını fakat Fırat Nehri ölü bedenlerle dolu olduğu için çocuğunu öldüremediğini anlatıyor.
Benim için tam tersi geçerliydi. ‘Tam olarak yaşanan buydu. Eğer hatırlamazsan bize ihanet etmiş olursun’ dediler. Çok uzun bir süre suçlu hissetmemi gerektirecek hiçbir şey yapmamama rağmen kendimi suçlu hissettim.
Mizahın içinden bir göçmen
Vahe kolektif acının sebebiyet verdiği sonuçların, kendi psikolojik sağlığı üzerindeki etkileri konusunda soğukkanlı ve açık sözlü.
Genel olarak çok mutlu bir insan değilim. Depresyona ve anksiyetik problemlere yatkınım, aslında mizah arayışımın sebebi de bu. Eğer mutlu olsam, neden mizaha ihtiyaç duyayım?
Ermeni toplumunda Vahe’nin ne kadar popüler hale geldiği düşünülürse sadece kendi adına konuşmadığı anlaşılıyor. Yaptığı şakalara bakılırsa göçmenlerin arasında mizaha düşkün olan tek kişi o değil.
Vahe Berberyan’ın göç öyküsü
17 yaşındayken Beyrut’u terk eden Vahe Avrupa’ya taşınıyor ve bir süre orada kaldıktan sonra Lübnan’a geri dönüyor. Lübnan iç savaşının ilk yıllarına tanık olan Vahe daha sonrasında Los Angeles’a kaçıyor.
Berberyan’ın Los Angeles’ta güvende olma hissi çok uzun sürmüyor, mesane kanserine yakalanıyor ve birçok ameliyata girmek zorunda kalıyor.
“Sanat nefes almamı sağlıyor”
Sanat, hemşehrilerimle paylaştığım büyük tarihsel ve duygusal yük altında nefes almamı sağlıyor
Ama Berberyan’ın sanat algısı her zaman şimdi olduğu gibi olmamış.
Çocukken de çizim yaptığımı hatırlıyorum fakat o zaman kafatasları çizerdim, Deyr Ez Zor’da ölenlerin kafataslarını.
1980’lerin sonunda “yaptığı her şeyin neredeyse bir nekrofilinin yapacağı gibi ölümle ilgili olduğunu” fark edene kadar böyle gidiyor. Bu farkındalık Vahe’nin en büyük ilhamı oluyor.
Berberyan, Soykırımın hayatındaki rolünü kabul etmenin illa Soykırıma körü körüne bağlı olması ve bu bağlılığın onu çok etkileyen Ermeni kültürünün derinliklerini keşfetmesinden alıkoyması anlamına gelmediğine karar veriyor.
Kafamda işlerin değişmesi gerektiğiyle ilgili bir ışık yandı. Eğer farklı bir algıyla bunu yapmak istiyorsanız, kendinizi farklı algılamalısınız. Ermeni olmanın yaşam savaşçısı olmakla bir ilgisi yok, hadi oradan. Ermeni olmak seksidir, Ermeni olmak güzeldir, Ermeni olmak eğlencelidir, Ermeni olmak havalıdır, Ermeni olmak keyiflidir.
Böylelikle, çok sevdiği Ermeni kültürü kendini yeniden üretemeyen her şey gibi yok olmasın diye ona hayat enjekte etme misyonunu benimsiyor.
Berberyan’ın bunun ne kadar zor olacağı sorusuna ise gerçekçi bakıyor.
1.5 milyon insan omuzlarımızda oturuyor ve biz ileri gitmeye çalışıyoruz, bu tabii ki çok zor.
Ama bu dövmeli, 61 yaşındaki sanatçı, büyük bir kalabalıktan onların –ve kendisinin- yapısal özellikleriyle dalga geçerek saygı görüyor. Kendisini kutu kadar bir paradigmaya hapsedip sınırlamıyor. 5 kitap, 13 oyun, 5 komedi programı ve yüzlerce sanat eserinden sonra büyük takipçi kitlesi bunu anlamış olmalı.
‘Ermenilik kimliğime yeni bir boyut ekliyor’
Berberyan, kültürünün işi üzerindeki etkisinin büyük olduğunu ve Ermeni kültürünün Vahe’nin kimliğine yeni bir boyut eklediğini söylüyor.
Ermeni olmam her zaman benim için bir kazançtı, istisnasız hep yararıma oldu.
Ermeni kültürü Berberyan’ın o kadar bir parçası ki yaptığı işler seyirciyi eğlendirmek için yapıyormuş ya da kalan suçlarını telafi etmek için yapıyormuş gibi değil, bu birlikteliğin doğal bir sonucuymuş gibi görünüyor.
Vahe,boğucu olmadan da ilham verici olabilineceğini, kör edici bir parlaklık olmadan da renk skalamız olacağını gösteriyor.
Aslında varlığı, şakaları ve sanatının şekliyle kültürel normlara gösterdiği “saygısızlık “ onun şahsına istisnai bir rahatlık sağlıyor ve bu durum onun imrenilecek bir denge kurmasına izin veriyor.
Berberyan’a göre Ermeni toplumunun geleceği parlak.
Müziğimiz Dispora’daki ve Ermenistan’daki mirasımız üzerinde yaşayıp, ona bir şeyler katan, zenginleştiren ve çağdaşlaştıran gruplara bakılırsa çok daha neşeli hale geldi.
Onların rol yapıp yapmadığını umursamıyor.
“Nasıl davranırsak o kişiyiz, dolayısıyla nasıl davrandığımıza dikkat etmeliyiz” diyor Vonnegut’tan alıntılayarak.
‘Bütün şeytanları çıkarmamıza az kaldı’
Harika müzik eserimiz var, film de öyle. Bir Ermeni filmi yapmak için mecburen soykırımla ilgili yapmak zorunda olmadığımızı anladık. Bütün şeytanları çıkardığımızı hissettiğimiz yere gelmemize az kaldı.
Ama Vahe’ye göre bu son durak değil. Berberyan büyük Ermeni topraklarının altında yatan güzelliği ve sanatı gün yüzüne çıkarmak ve etrafında dans edebilmek için tek kişilik kültürel devrimine devam ediyor.
Görüşmeyi Yapan: William Bayramyan
Çeviri: Ezgi Gül
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com