İstanbul Ermenileri Noel’i kutladılar - Gündem
24 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Լուսնակ / Ժամ : Մթացեալ

Gündem :

11 Ocak 2017  

İstanbul Ermenileri Noel’i kutladılar -

İstanbul Ermenileri Noel’i kutladılar İstanbul Ermenileri Noel’i kutladılar

Yeni yılın ilk saatlerinde Reina’da yaşanan katliamın ardından Ermeniler, 6 Ocak’taki ilk Noel’ini kutladı.
“Evrensel”den Adem Erkoçak “Güvercin tedirginliğinde ‘kutlanan’ Noel” başlıklı yazıda İstanbul Ermenilerin Noel ayını ve Yılbaşı geneleklerini anlattı.

İstanbul’un renkli ve derin bir tarihi vardır. Bunun en büyük nedeni asırlar boyu iç içe yaşamayı becerebilmiş ve bir “İstanbul Kültürü” yaratmayı başarmış olan Türk, Rum, Ermeni, Yahudi, Bulgar, Arnavut halklarının birlikteliğidir. Rivayet odur ki; bu kültürün hâlâ canlı olduğu tarihlerde evlenme çağına gelen erkeklere özellikle İstanbul’da yetişmiş kadınlar aranırmış. Çünkü İstanbul; dürüstlüğün, hakkaniyetin, namuslu yaşamanın ve dayanışmanın gündelik hayatın her alanına yayıldığı bir şehirmiş.

Kurban Bayramı’nda Müslümanlar etlerini paylaşırken kimsenin dini inancını ve milliyetini gözetmezmiş. Tıpkı Noel ya da Paskalya zamanlarında Müslüman komşularını ayırt etmeyip onların kapılarını çalan ve hazırladıkları özel yiyecekleri komşularına veren Hıristiyanlar gibi. O günlerde kimseye inancı gereği yan gözle dahi bakılmazmış. Bugün çok az ve silik izlerle de olsa bu kültürün izlerini görebildiğimiz çok küçük alanlar hâlâ mevcut. Ama bu alanlar türünün son örnekleri; çoktan kaybedilen bir arada yaşama kültürünün korunaklı ve “başkalarına” kapalı sığınakları.

İstanbul kültürü için bizlerden daha fazla emek harcamış ve iz bırakmış Ermenilerin en özel günlerinden biri de her yıl 6 Ocak’ta kutlanan Surp Dzınunt, yani Kutsal Doğuş Yortusu’dur. Bizim bildiğimiz adıyla Noel kutlaması dediğimiz olay. Hıristiyan dünyasının genelinin aksine Ortodoks Ermeniler İsa’nın Doğumunun kutlandığı bu günü 25 Aralık yerine iki hafta gecikmeli olarak kutlarlar. Bir nevi Müslümanlık’taki kandil gecelerine, özellikle de Kadir Gecesi’ne benzetebiliriz bu özel zamanları.

SAMATYA’DA KİLİSE TURU
Bu yıl Ermenilerin Noel’i kutladıkları tarih olan 6 Ocak’ta Samatya’da bir kilise turuna çıktım. Surp Kevork Kilisesi’nin büyüleyici atmosferindeki Noel Ayini’ni dinledim. Daha birkaç gün önce yılbaşı kutlamalarının hedef alındığı bir şehirde, Noel’i kutlayan halklardan biriyle yan yana durmak her şeyden önce güçlü hissettirdi. Böyle bir ortamın yabancısı olduğum için insanlardaki tedirginlik ve hüzün karışımı ifadeleri bir süre sonra fark ettim. Aslında kiliseden içeriye girerken fotoğraf konusunda yapılan uyarılarda da bu açığa çıkıyordu. Fakat bunu biraz da prosedür gereği gördüğümden önemsememiştim. Kilise tıklım tıklım dolu olsa da yaşananların hüznü henüz yüzlerden silinmemişti.

Kilisede vaaz eden papaz da dünya üzerinde kendi türünü bilinçli olarak yok eden tek türün insan olduğunu söylüyordu. Barıştan, sevgiden, insan olabilme bilincinden bahsediyordu. Sevgi ve hoşgörü dini diye nitelenen İslam’dan temel olarak bir farkı yoktu. Öyleyse yapılan bu katliamların, peşinden gidilen kin ve nefret dolu inanışların farklı bir dine mensup olmakla ilişkisi yoktu. Papaz vaizinde, günümüzde insanların içlerinde her şeye yer olduğunu, sadece sevgiye yer olmadığını anlatıyordu. Onun “sevgi” olarak kast ettiği Tanrı sevgisi elbette. Ama bu tarif sevgiye inanan herkesi kapsayacak ölçüdeydi.

Eski İstanbul’da karışık halde yaşayan insanların zamanından bir esinti gibi geldi bana yaşadıklarım. En güzel giysilerini giymiş, yaşanan şeylere rağmen inancını yitirmemiş, ibadetini yapmaya gelirken sokakta rahatsız edilmemiş insanlar gördüm. Bu benim için eski bir anlatının, bir filmin ya da bir romanın içerisinde olmak gibiydi. Birbirimizi ayırt eden hiçbir fark yoktu aramızda. Kiliseden çıktığımızda gördüklerimin gerçekliğine hâlâ inanamıyordum. İnsanların varlığına ve inançlarına saygı duymak bu kadar zahmetsiz miydi? Farklıları yok etmeden de birlikte yaşanabiliyor muydu?

GAĞANT
Ermenilerin yılbaşına verdikleri isim. Gağant, zengin bir ziyafet sofrasıyla eş anlamlıdır. Bu gecede ailenin tüm üyeleri bir araya gelir ve gece yarısına dek aynı sofrada oturulur. İstanbullu Ermeniler, yılbaşı için günler öncesinden alışverişe başlarlar. Zeytinyağlı yaprak ve midye dolması, topik, hindi ve anuşabur(aşûre) yılbaşı sofrasının vazgeçilmez yiyecekleridir. Yılbaşının sabahında, erkekler ne kadar yorgun ve uykusuz olurlarsa olsunlar iş yerlerini bir ya da iki saatliğine sembolik olarak açar ve evden getirdikleri bir narı kırarak tanelerini etrafa serperler. Yeni yılın ilk sabahında kırılan narın yıl boyunca bereket getirdiğine inanılır.

ERMENİLER NOEL’İ NEDEN FARKLI BİR TARİHTE KUTLAR?
Ay’ın hareketlerini temel alan Hicri Takvim kullanmayan Hıristiyanlar arasındaki bu tarih farkının nedeni Roma İmparatorluğu’nun Avrupa’ya hâkim olduğu dönemlere kadar uzanıyor.

İncil’de, İsa’nın doğumuna ilişkin kesin bir tarih bilgisi yoktur. Ancak Luka İncili’nde İsa’nın vaftiz olduğundaki yaşının 35 olması bilgisi nedeniyle Hıristiyanlar vaftiz ve doğum için aynı tarihte kutlama yapmaya başlamışlar. Bu tarihin hangi gün olduğuna ilişkin birkaç kayıt mevcuttur. Birisi, Aziz Klement’in üçüncü yüzyılda oluşturduğu kayıtlarında rastlanılan 6-10 Ocak tarihleri arasında yapılan kutlamadır. Diğeri ise Fransız bir rahibe olan Egeria Silvia’nın 386 yılına ait hatıratıdır. Buna göre rahibe, İsrail’e yaptığı hac yolculuğunda 6 Ocak tarihinde Hıristiyanların gün doğmadan Beytlehem’de İsa’nın doğumunu kutladıktan sonra büyük bir aceleyle, 20km ötedeki Ürdün Nehri’ne giderek akşamüstü Mesih’in vaftizini kutladıklarını kaydediyor. Bu eski geleneği günümüzde sürdüren bir tek Ermeni Ortodoks Kilisesi’dir.

Roma İmparatorluğu Hıristiyanlığı serbest bıraktığı dördüncü yüzyıldan itibaren, bu inancın kültürel geleneklerini çeşitli batıl kutlamalardan, inanışlardan ayırmak istemiştir. Hatta çok güçlü bazı putperest gelenekleri değiştiremediği taktirde bu gelenekleri Hıristiyanlaştırma yolunu seçmiştir. Daha önce Agos Gazetesi’ne verdiği bir söyleşide Episkopos Sahag Maşalyan şöyle anlatmış: “İmparator Aurelian’ın 274 yılında başlattığı Yenilmez Güneş’in Doğum Bayramı (natalis solis invicti) 25 Aralık’ta Roma şehrinde etkin bir şekilde kutlanıyordu. Şenlikler Hıristiyanlara da cazip geldiğinden, Kilise onların katılımını engellemek yerine 6 Ocak’ta kutlanan Teofani Bayramı’nı ikiye bölerek, İsa’nın doğumunu 25 Aralık’a taşıdı. Bu dönüşüm hemen gerçekleşmedi. Bu yüzden Roma İmparatorluğu’nun etkin olduğu alanlardaki kilise toplulukları ancak 6. yüzyıla kadar bu takvim dönüşümünü tamamladılar. Bütün dünya kiliseleri içinde sadece Ermeni Ortodoks Kilisesi en eski geleneği korumaya devam etti.”

Ermenistan’ın Roma İmparatorluğu sınırları içinde olmaması, Ermeni Kilisesi’nin imparatorluktaki gibi rekabet halinde olduğu batıl inanç geleneklerinin bulunmaması ve Ermeni alfabesinin kurulmasıyla kendine özgü bir dil, anlayış ve takvim geliştiren Ermenilerin özel günleri yüzyıllardır aynı tarihlerde kutlaması gibi nedenler bu geleneğin sürmesinde önemli rol oynamışlardır.

DZINUNT
Ermeniler, Noel’i, yani Doğuş Yortusu’nu, diğer Hıristiyan mezheplerden farklı olarak, Vaftiz Yortusu ile birlikte 6 Ocak tarihinde kutlar. Ermeni çocuklar, 5 Ocak gecesi “Melkon, Kaspar yev Bağdasar, avedis” şarkısını söyleyerek evleri dolaşır ve İsa’nın doğumunu müjdelerler. Çocuklara küçük hediyeler ve bahşiş verilir. Melkon, Kaspar ve Bağdasar, İsa doğduktan hemen sonra hediyelerle onu ziyarete gelen üç çobandır. Doğuş Yortusu’nda aile bir araya gelir ve o gün akşam yemeğinde mutlaka balık yenir.
Katolik Ermeniler ise Doğuş Yortusu’nu, diğer Katolikler gibi, 24 Aralık’ı 25’e bağlayan gece ve 25 Aralık’ta kutlar.

Kaynak: Ermenihaber.am





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+