28 Kasım 2016
`Ermeni PKK’lı` iddiası 1980’lerin ikinci yarısı ile 1990’ların ilk yarısında hem yetkililer hem de basının gündeminde geniş yer buluyordu. İthamlar sadece Ermenistan ile sınırlı kalmıyor, Türkiye’deki Ermenilere de uzanıyordu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun İstanbul’daki NATO toplantısı sırasında Ermenistan Heyeti Başkanı olan milletvekili Koryun Nahapetyan’ın sorularına verdiği cevaplardan biri “PKK teröristlerinin içinde Ermeniler de var” şeklindeydi. Bu söylem 1990’larda da yaygındı ve Türkiye’deki Ermenileri de hedef alması üzerine dönemin Patriği Mesrob Mutafyan uyarıda bulunmuştu: “Kışkırtma o kadar fazla ki, biz 6 Eylül’ün ayak seslerini duymaya başladık bile…”
NATO Parlamenterler Asamblesi 62. Genel Kurul toplantılarının hafta sonu düzenlenen oturumlarında Ermenistan Heyeti Başkanı Koryun Nahapetyan’ın çıkışları Türkiye’nin gündemine oturdu. Katıldığı toplantılarda sorduğu sorular Türkiye’nin yetkilileri tarafından sert karşılandı. Önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ardından ise Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü tarafından…
Ermenistan milletvekili Nahapetyan’ın soru sorduğu ilk isim, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu IŞİD ile ilgili yanıtına sert cümlelerle başlıyordu: “Siz Ermenistan’dansınız ben de Türküm. Ama önce dürüst olmamız lazım. Hele siyasetçiysek çok dürüst olmamız lazım. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi yıllarımda da gördüm. Maalesef Ermeni arkadaşlarımız hiç dürüst olmuyorlar.”
Çavuşoğlu hemen ardındansa sözünü 1990’larda sıkça gündemde yer alan bir çıkış ile devam ettiriyordu: “Yakaladığımız, öldürdüğümüz PKK teröristlerinin içinde Ermeniler de var. Bunları bilgine sunmak isterim”
“Ermeni PKK’lı” iddiası 1980’lerin ikinci yarısı ile 1990’ların ilk yarısında hem yetkililer hem de basının gündeminde geniş yer buluyordu. İthamlar sadece Ermenistan ile sınırlı kalmıyor, Türkiye’deki Ermenilere de uzanıyordu.
Toplum içinde yükselen gerilim üzerine 12 Ocak 1994’te, Tempo dergisinin 3. sayısında Türkiye Ermenileri Ruhani Kurul Başkanı Başepiskopos Mesrob Mutafyan bir röportaj veriyordu.
Mutafyan ile röportajı yapan Mine Söğüt, dönemin Türkiye’sindeki atmosferi şöyle anlatıyordu:
“Son günlerde Ermenilerin PKK’yla işbirliği içinde olduğu yolundaki iddialar artmaya başladı. Bir gazetenin öne sürdüğüne göre İstanbul’daki Ermeni Patrikliği PKK’ya gönderilmek üzere yardım topluyordu. Bir başka gazete ise Ermenilerin asıl hedefinin Güneydoğu’da 22 ili kapsayan “Büyük Ermenistan devletini kurmak” olduğunu ve PKK’dan taşeron olarak yararlanıldığını yazıyordu.”
İthamların İstanbul’daki Ermeni Patrikhanesi’ne kadar uzanması üzerine yapılan röportajda Patrik Mutafyan, Türkiye’deki Ermeniler ile PKK arasında ilişki iddiasına şu yanıtı veriyordu:
“Bugüne kadar PKK içinde hiçbir Ermeni yakalanmadı ki. Öyle olsaydı her gün 10 saat televizyona çıkardı. Ortaya bir kanıt koysunlar o zaman biz de inanırız.”
Patrik öncelikle basında yer alan yazıların kışkırtıcılığına dikkat çekiyordu:
“Bizim bu ülkeyi terk etmemizi mi istiyorlar acaba? Bugün politikacılar Ermeni düşmanlığını PKK sorununu çözmekte bir unsur olarak kullanıyorlar. Türkiye’deki tek sorun azınlık sorunuymuş gibi göstermek istiyorlar. Oysa İstanbul’da yaşayan Ermenilerin sayısı topu topu 60 bin. Anadolu’dakileri bilmiyorum ama orada da fazla kalmadı. Bu kadar kişi Türkiye için nasıl bir sorun yaratabilir ki?”
Patrik Mutafyan 1990’lar Türkiye’sinde Ermeniler üzerindeki baskıyı da net bir dille anlatıyordu: “Olay şiddete dönüşmeye başladı bile. Geçenlerde Beyazıt Camisi’nde kışkırtıcı bir konuşma yapılmış, bir kesim buraya doğru yürümeye başlamış, yarı yolda polis engellemiş. Ayrıca geçen yazın ortalarında 10’dan fazla Ermeni kilisesine saldırıda bulunuldu. Kiliselerin kapıları, camları kırıldı. Okullarımız taşlanıyor, en kötüsü ayin sırasında galeyana gelen halk kiliselere saldırıyor. Anadolu’da artık “Ermeni” kelimesi küfür yerine kullanılıyor. İstanbul dışında hiçbir Ermeni “Ben Ermeniyim” demeye cesaret edemiyor. Bu olaylar cemaatimiz içinde tedirginliklere yol açmış durumda.”
Ve Patrik Mesrob Mutafyan’ın röportajın başlığına da taşınan uyarısı en sonda, bir cümle ile geliyordu: “Kışkırtma o kadar fazla ki, biz 6 Eylül’ün ayak seslerini duymaya başladık bile…”
Gazete Duvar