10 Kasım 2016
AB Komisyonu Türkiye’ye yönelik sert eleştirilerin yer aldığı 2016 İlerleme Raporu’nu yayınladı. 9 Kasım Çarşamba günü açıklanan İlerleme Raporu, Türkiye`ye ilişkin bugüne kadar yayınlanan en olumsuz rapor olarak değerlendiriliyor.
102 sayfalık raporda, ulusal güvenlik ve terörle mücadeleyle ilgili yasaların uygulanmasında keyfi davranıldığı belirtilirken, hukuk devleti ve ifade özgürlüğü alanlarındaki gerilemeye dikkat çekiliyor ve çok sayıda gazetecinin tutuklanması ve medya kuruluşunun kapatılmasının ‘ciddi bir kaygıyla’ izlendiği ifade ediliyor.
AB Komisyonu İlerleme Raporu’nda Türkiye’de azınlıkların durumuyla ilgili eleştiriler de dikkat çekiyor. Raporda azınlıklarla ilgili başlıca şu ifadelere yer veriliyor:
Nefret yasası
Avrupa Temel Haklar Bildirisi’ne uygun, cinsel eğilimlerle ilgili bölümler de dahil ayrımcılıkla mücadele için tam teşekküllü bir yasa hazırlanması gerekiyor. Ülkedeki ceza kanunu, nefret suçlarıyla mücadele için eksik kalırken, uluslararası düzeydeki en iyi örneklerle uyum içerisinde değil. Mevcut hükümler, etnik köken veya cinsel yönelim odaklınefret saldırılarını kapsamıyor. Ayrımcılık karşıtlığı yasalar ve uygulamalarla yeteri kadar güçlendirilmiş değil ve azınlık hakları yeterli düzeyde desteklenmiyor.
Vakıf seçimleri
Azınlıklara yönelik nefret söylemi ve tehditler ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Dini önderlere ya da onların mülklerine yönelik saldırılara ilişkin davalarda yaşanan uzun ertelemeler cezasızlık anlamına geliyor. Okul kitaplarının gözden geçirilmesi ve içerikteki ayrımcı söylemin silinmesi gerekiyor. Gayrimüslim vakıflarının seçim yönetmeliği, önceki düzenleme 2013’te iptal edildiğinden bu yana ortaya çıkmadı. Bu durum azınlık vakıflarının kendi yöneticilerini seçmesini engellemeye devam ediyor.
Mülk davaları
Gayrimüslim vakıfların mülklerinin iadesine ilişkin kararlara, mahkemeler yoluyla Hazine tarafından muhalefet ediliyor. Mevcut yasaların çerçevesi, devlet tarafından idare edilen mülklerle, üçüncü kişilere aktarılan vakıf mülklerini de kapsayacak şekilde genişletilmeli. Hükümetin Mart ayında, Diyarbakır’ın Sur ilçesinin büyük bölümüne el koyup buraları yıkma kararı konusunda endişeler var. Mor Gabriel Manastırı’nın bulunduğu araziye ilişkin dava da dahil olmak üzere mülk iadesi davaları devam etmekte. Süryaniler ve Ezidiler mülklerini kaydettirmekte zorluk yaşıyor. Latin Katolik Kilisesi, ne yasal statü ne de vakıf statüsü kazanmış durumda. Avrupa Konseyi’nin Gökçeada ve Bozcaada’daki mülkiyet haklarına ilişkin 1625 no’lu kararı tam olarak uygulanmalı.
Üniversite sorunu
Ekümenik Patrikhane, ilgili yetkililerden ‘ekümenik’ unvanını serbestçe kullanabileceğine dair hiçbir bildirim almadı. Venedik Komisyonu’nun bu konudaki önerileri henüz uygulamaya girmedi. Halki (Heybeliada) Rum Ortodoks Ruhban Okulu’nu açmak için hiçbir adım atılmadı. UNESCO dünya mirasında bir müze olarak yer alan Ayasofya’nın dini kutlamalar için tartışmalı kullanımı tepkilere sebep olmuştu. Ermeni Patrikhanesi’nin Ermeni dili ve rahipleri için bir üniversite bölümü açma önerisi yıllardır bekletiliyor. Benzer talepler din adamı yetiştirmek isteyen farklı Hıristiyan topluluklar tarafından da yapılmıştı. Benzer sorunlar ibadet yerleri inşasında da bulunmakta.
Haziran 2015 seçimlerinde başlayan etnik ve dinsel azınlıkların meclisteki temsili, Kasım 2015 seçimlerinde de teyit edilmişti, fakat sayı halen sembolik düzeyde. Önceki yıl, azınlık okullarındaki öğretmen alımı ve devlet yardımları için yapılan olumlu adımlar, bu seneki raporlama döneminde usulüne göre uygulanmadı. Süryani Ortodoks toplumunun isteklerine rağmen henüz İstanbul’da ikinci bir kilise açılmadı.
Agos