20 Ekim 2016
7-8 Ekim`de Hrant Dink Vakfı ve Hamazkayin ortaklığıyla düzenlenen `21. yüzyılda Ermeni Kimliğine Eleştirel Yaklaşımlar: Kırılganlık, Direnç ve Dönüşüm` başlıklı konferansa doktora öğrencisi Hrag Papazian, `Türkiye`de Ermeniler ve Öteki Ermeniler` başlıklı bir sunum yaptı. Doktora tezi için bir süredir Türkiye`de kalan Papazian`la tezinde ele aldığı konuyla ilgilenmesine neden olan kişisel hikayesini ve konu ile ilgili izlenimlerini konuştuk
Hayat hikayeniz ve Türkiyeli Ermeniler konusunda nasıl çalışmaya başladığınızı anlatır mısınız?
1991`de Beyrut`ta doğdum. Ermeni lisesinde okudum. Lübnan Amerikan Üniversitesi`nin İletişim Fakültesi`nde eğitimimi tamamladıktan sonra Oxford Üniversitesi`nde Sosyal Antropoloji üzerine yüksek lisans yaptım. Antropolojiye geçiş yapmamın en temmel nedeni Ermeni olmamdı. Okuldan önce kapalı bir Ermeni çevresi içerisindeydim, Ermeni olmayan tek bir arkadaşım bile yoktu. Üniveristede artık kendi kimliğim hakkında sorular sormaya başladım. O zamana kadar gettolaşmış bir çevrede büyüyüp Ermeni olduğumu, Ermenistan`ın benim vatanım olduğunu öğrenmiştim. Demek ki çevre hakkında bütün düşüncelerim farklıydı. Etrafımdaki insanların kimlikleri benimkinden farklıydı, kendi Ermeni kimliğimden uzaktı. Kendi kimliğimle ilgili sorular ortaya çıkmaya başladı. Her şeyi sorgulayan biri olduğum için o zamana kadar bana sunulanları olduğu gibi kabul edip hayatıma devam edemedim ve kendi kendime “Neden benim vatanım Ermenistan veya atalarımın geldiği Batı Ermenistan? Neden doğduğum yer benim vatanım değil? Bunlar doğal mı değil mi?” gibi sorular sormaya başladım.
Ulusal düşüncelere kapıldığım zaman “Acaba beynim yıkanmış mı?” diye düşünmeye başlamıştım, bunlar bir yerden sonra insanı yıpratmaya başlıyor. Ulus, kültür, kimlik gibi kavramları sorgulamaya başladım, doğal mı yoksa sosyal çevremiz tarafından mı yaratıldı? Öte yandan da Lübnan`da aldığım eğitim daha çok teknik eğitimdi ve eğitimin teorik kısmı zayıf kalmıştı. Bu iki neden de beni sosyal antropolojiye yöneltti ve bu alanda kimlikle ilgili sorularımın cevabını bulurum diye düşündüm, yanılmadım da. İstanbullu Ermenilerle ilk kontağımı da o zamanlar kurdum. Yüksek lisans tezimi İstanbul`daki Ermeni toplumu, başka bir deyişle Hıristiyan Ermeniler üzerine yazmaya karar verdim. Buradaki Ermeni toplumu, dışarıdan çok çekici geliyordu. 2013-2014`ten bahsediyoruz. Ondan altı yıl önce Hrant Dink cinayeti gerçekleşmişti, sonra Sevag Balıkçı öldürülmüştü, Marisa Küçük cinayeti... Öte yandan da toplumda bir hareketlenme vardı, Agos, Hrant Dink Vakfı, Nor Zartonk gibi oluşumlar, Ermeni soykırımı anmaları vesaire... Aynı üniversitede doktora yapmaya başladım ve bu sefer daha geniş bir konuyu, Türkiyeli Ermenileri çalışmak için Türkiye`ye geldim.
Türkiye’deki Ermenileri üç gruba ayırıyorsunuz. Bunu anlatır mısınız?
Türkiye`deki Ermenileri üç gruba ayırıyorum. Elbette bunların alt grupları da var. İlki Türkiye`de özellikle de İstanbul`da yaşayan geleneksel Ermeni toplumu veya Hıristiyan Ermeniler. Türkiye`de dini azınlıklar var, Lozan antlaşmasına göre Türkiye`de yaşayan dini azınlıkları azınlık olarak kabul ediliyor. Ermeni nüfusu ile ilgili rakamlar da Hıristiyan olarak kayıtlı olan Ermenilerle ilgili. O yüzden bu gruba Hıristiyan Ermeniler diyorum, yani resmî olarak devlet tarafından kabul edilen Ermeniler. İkinci grup özellikle Ermenistan`ın bağımsızlığından sonra Türkiye`ye, daha doğrusu İstanbul`a çalışmaya gelen ve çoğunlukla kaçak çalışan Ermeniler veya göçmen Ermeniler. Üçüncüsü ise Müslüman Ermeniler. Bu gruba `Ermeniyim` diyen ve Müslüman olan, ya da en azından kimlikte Müslüman yazanları dahil ediyorum.”
Bu gruplar için Ermeni olmak ne anlam ifade ediyor?
Farklı anlamlara geldiği aşikar. Her bir grup için Ermeni olmak farklı anlam taşıyor. Hıristiyan Ermeniler için Ermeni olmanın en önemli faktörü Hıristiyan olmak, Ermeni kilisesine üye olmaktır. Bu algı her yerde mevcut. Fakat burada Lozan`ın da etkisi var. 1950`lere ait bir pasaportta `Din-Ermeni` yazıldığını ilk gördüğümde çok şaşırmıştım. Bunun devlet kayıtlarına bile yansıdığını bilmiyordum. Hıristiyan Ermeni de değil, din hanesinde doğrudan Ermeni yazıyordu. Pratikte de öyle. Mesela günümüzde Hıristiyan Ermeni olmayan, Ermeni okuluna kayıt yaptıramıyor. Zira okullar da Hıristiyan Ermenilere bağlı. Ermeni okulları kiliselere bağlı.
Ermenistan`dan gelen gruplar için Ermeni kimliğinin en önemli sütunlarından biri Ermenistan. Bu noktada geleneksel Ermeni toplumu ile yollar ayrışıyor ve bu iki grubun birbirlerinin Ermeniliğini sorgulamasına yol açıyor. Bir de Ermenistan`dan buraya gelenler için ahlakî değerler var ve onlara göre gerçek Ermeni, Ermenilerin tabiriyle `Garkin Hay`, bu değerlere sahip çıkmalı. Sahip çıkamayanların Ermeniliğini sorgulamaya başlıyorlar. Mesela konuştuğum Ermenistanlılardan biri bana şöyle demişti: “Yaşlı anne babalarına bile bakmayıp onları huzur evlerine yerleştiriyorlar.” Bununla, Türkiyeli Ermenilerin Ermenilikten ne kadar uzaklaştıklarını vurguluyor.
Müslüman Ermeniler, diğer iki gruptan farklı olarak Ermeni kimliğini şekillendirmeye çalışan devletin veya dini kurumların etkisi altında olmadan Ermeni olarak yaşamaya çalışıyor. Bu grup için Ermeni olmak daha çok retrospektif (geriye dönük) bir süreç. Örneğin Mehmet’in kız arkadaşı, Kürt ortamda büyüdüğü ve Müslüman olduğu için Mehmet’in Kürt olduğunu söylediğinde onun cevabı şu oluyor: “Hayır, ben Ermeni’yim. Dedemin ismi Mgrditch’ti, onun babasının ismi ise Kevork. Dinimizi değiştirmiş olabiliriz fakat bu isimler değişmedikçe ben Ermeni kalacağım. Irkım Ermeni.”
Bu üç grup arasındaki ilişkileri açar mısınız?
Ermenistan`dan gelenler ve genellikle kadınlar, Türkiyeli Ermenilerin evlerinde çalışıyor. Dolayısıyla onların ilişkisi sınıfsal bağlamda kuruluyor. Bu, iki grubun da birbirlerine yaklaşımını büyük ölçüde belirliyor. Türkiyeli Ermenilerde Ermenistan`dan gelenlere karşı bir güvensizlik de söz konusu. Yaşanan hırsızlık olaylarında bile genelleme yapılıyor. Bir de üstten bakma durumu söz konusu. Ermenistanlıları köylü, kaba olarak görme gerçeği de var. Bu sefer de Türkiyeli Ermeniler Ermenistanlıları kendi ahlakî değerlerine ait olmayan bir kesim olarak görüyor.
Ermenistanlı Ermeniler ve Müslüman Ermeniler arasında çok az iletişim var. Müslüman Ermenilerle ilgili Ermenistanlıların birçoğunun pek bilgisi yok. Sorunca, pek olumlu yanıt vermiyorlar. Onlar da İslam ve Ermeni terimlerini yan yana koyamıyorlar. Fakat İstanbullu Ermeniler kadar sert yaklaşımları da yok. Türkiyeli Ermeniler için Hıristiyanlık ve Ermenilik çok yakın kavramlar haline geldiği için, Müslüman Ermeni kavramını anlamak zor. Kabul edenler, bilenler de var fakat daha yaygın bakış hakkında konuşuyorum. Onlar için birinin Ermeni olup namaz kılması inanılmaz ve çoğu zaman kabul edilemez.
Müslüman Ermeniler ise ne Ermenistanlı ne de buralı Ermenilerin Ermeniliğini sorguluyorlar çünkü kendilerinin Ermeniliğini geri getirme veya ispatlama çabasındalar. Elbette Hıristiyan Ermenilerin inkarına karşı çıkıyorlar ve iki defa inkara uğradıklarını dile getiriyorlar. Bazı Türk veya Kürt ortamlarında Ermeni olduklarından kabullenemiyorlar, Ermeni olduklarını dile getirdiklerinde bu sefer de Hıristiyan Ermenilerden gelen inkarla karşı karşıya kalıyorlar.
Agos