04 Mayıs 2016
Sarkis Çerkesyan yaşasaydı, şimdi 100 yaşında olacaktı.
Belge Yayınlarının 40 kitabının yasaklandığı, yayınevinin bombalandığı zor günlerde, kapımızı açıp ziyaretimize gelen ender insanlardan biriydi Sarkis Abi. Kirkor/Kolukısa/ ve diğer Sarkis Abi / Seropyan/ gibi…Ve tabii geçen yıl yitirdiğimiz Panayot Abi / Abacı/ gibi…
Ermeni ve Rum toplumu yayınevine gelmeye çekinirdi. Kirkor Abi ve Sarkis Abi, gönüllü kitap ileticimizdi. Ve elbette Sireli Hrant! Tezgah altı kitapçılığı derdik buna.
Kirli savaş yıllarıydı. Bombadan sonra Yerebatan Sarnıcı’na komşu depomuzu yayınevi merkezine çevirmiştik. Ha bire su basardı.
Ama serin bir yerdi yaz sıcağında Belge, kışın ise ılıman. Sarkis Abi öğleden sonra ziyaretimize gelip, sohbet etmeyi, Marenostrum dizisinin yeni kitaplarına bakmayı ve de hafifinden bir siesta yapmayı severdi Belge’nin yer altı dünyasında. Agos kurulduğunda, hemen onun gönüllülerinden biri olmuştu. Gülizar’ın öyküsünü vermişti Hrant’a tercüme edip. Ve Hrant’ın çökertilen bilgisayarında yitip gitmişti Gülizar, Huşartsan gibi. Sarkis Abi, inanmış bir komünistti. TKP’nin en önemli siyasal düşünürlerinden Pehlivanyan ile okuldaştı. Ama kahrolası yoksulluk, bırakmak zorunda kalmıştı Getronogan’daki tahsilini. Kız kardeşi Beyrut’a gelin giderken onlar Karaman’a geri dönmüşlerdi Suriye Çöllerinden, Baron Otelde Andonyan’dan aldıkları bir kağıt ile… Ama artık orada yaşama olanağı kalmadığından İstanbul’a yönelmişlerdi sonra. Babadan miras Avşarlar ile dostluğu yaşam boyu sürdürdü. Ve cenazesinde Avşarlar da vardı. Kadim dostlukları bu coğrafyanın böyledir işte. Yeğeni Garo Armenyan, Yerevan’daki Amerikan Üniversitesinin kurucularından biri olacaktı.
Ondan dinledik Der Zor türkülerini, komünistti ama annesinden “EDF” marşlarını da öğrenmişti. Onları da dinlerdik devrimci mirasa saygı ile…Her nedense bana Dev-Genç’i hatırlatırdı EDF. Annesi ona, “süpürdüğümün komünisti” diye takılırdı. Bir Ermeni yurtseveri idi, komünistliği yanında… Devrimci Federasyondan Komitacı Dırtat gençliğinde abisi ve can dostu idi. Dırtat kızardı yine de, Sovyet Ermenistan’ına saldıran kimi “EDF” lilere: “Yahu, bu Dro ne yapmak istiyor? Bir elimizde Sovyet Ermenistanı var! O da mı gitsin.” Oraya yerleşmek için izin de aldı Sarkis . Ama zordu Bolis’ten ayrılmak…
’68’in devrimci, özgürlükçü ve de konseyci kabarması sırasında tanıştım kendisiyle. Kumkapıda’ki evi kısa zamanda bir uğrak yerine dönüştü. O ev kimlere sığınak olup kapı açmadı ki, 15-16 Haziran, 12 Mart ve 12 Eylül fırtınasında…
Ermeniler Ermeniliğini, Kürtler Kürtlüğünü, sosyalistler, yok edilen sosyalist ve komünist hareket tarihini ondan öğrenirlerdi. Marangozluk, terzilik, insanlık tarihinde entelektüel buluşma merkezleri olmuştur, antik İskenderiye, Antakya ve Babil’den bu yana.
Diyarbakır’ın ezbere Cigerxwîn ve Nâzım okuyan Niyazi Usta’sı varsa, İstanbul’un da ezbere Çarents ve Nâzım okuyan Sarkis Usta’sı vardı. Sarkis Abi marangozdu. Yoldaşları için kitaplık ve çalışma masası yapmayı severdi. Ve bir de “hin-i hacette” gerekli olacak gizli bir çekmece eklemeyi…
Öyle ya, bir de “rezistans” yanı vardı onun, hani şu Kızıl Afiş’in Manukyan’ından gelme. Sahi onun şiirlerini de, Çarents’inkiler gibi ezberden okurdu. Sahi, ustam, Çarents’in “İstanbul” şiirini de çevirmişti değil mi? Hani şu bizlere Tevfik Fikret’in “Sis”ini hatırlatan.
“Combattant” Sarkis yıllarca, yer altı matbaasında bastı “Atılım” dergisini, yoldaşlarına ulaştırdı. Az daha yakayı ele veriyordu genç oğlu ile. O badireyi de atlatmayı başardılar.
Metz Yeghern’i ilk belgeleyen Aram Andonyan’ın, nasıl aydınlığını örtüp deli taklidi yaparak Der Zor çöllerinde sağ kalmayı başardığını, sonra babasının da yardımı ile Halep’e ulaşıp, soykırımı belgelendirmek için Baron Otel’de çalışmaya başladığını onun ağzından dinlemiştim.
Kürtler, ’92 yılında Özgür Gündem’i çıkarmaya başladığında hemen ziyaret etmişti onları bir enternasyonalist olarak . Onun uğrak yeri olmuştu gazetemiz. Birçok kimliğini yitirmiş Dersimli ilk ondan öğrenmişti, “Kine Em?” sorusunun cevabını. Herkese açıktı iki odalı mütevazı vakıf evi. Çalışmak için Bolis’e gelen Hayastanlılara da…
Genç komünistler burada ziyaret etti onu. Sevgili Zakarya, onunla birlikte daldı, kazınarak silinmiş Ermeni basınının tarihine. Sevgili Yasemin o evde kayda geçti, “Bu Dünya Hepimize Yeter” tanıklıklarını. Sevgili Deniz, orada filme aldı yaşamını ve türkülerini. Belki bir gün bir plaket konur duvarına: “Combattant Sarkis Çerkesyan bu evde yaşadı” diye.
Ayşe’nin sade bir haçkar tarzı mezar taşını siyah granite kazıdığı portresi ile yapan, Karabağ mücahidi Paşa’yı da onun küçümen evinde tanımıştım. Dedesi, “Berlin’i düşüren Sovyet Mareşallerinden biri” demişti bana sevecenlikle.
Onun 90 küsuruncu yaş günü partilerinden birini Sevgili Ahmet Mücek ve Kıymet Yıldırım, kurucusu oldukları Renkahenk Sanat Evinde düzenlemişlerdi. Heyhat Renkahenk tarihe karıştı şimdi. Şimdi kurucuları ile Kuzey’de birlikte sürgündeyiz. Gözümün önüne şimdi Nabi’nin Meserret’tinde düzenlenen bir başka yaş gününde, sevgili Ayşe ve Hrant’ın sohbetleri geliyor.
Şimdi hepsi bize sevgiyle bakıyor. Onlar hep bizimle birlikte olmaya ve yaşamaya devam edecekler. Biz var olduğumuz sürece… Ve bizden sonra da kuşaktan kuşağa anlatılanlar ile.
Bir efsane gibi…
Evrensel