15 Nisan 2016
2 Nisan`da Karabağ-Azerbaycan sınır hattında başlayan çatışmalar sonucu iki taraftan da çok sayıda kayıp yaşandı. Ancak hayatını kaybeden askerlerin değişimi sırasında bazı Ermeni askerlerin cesetlerine işkence yapıldığı ortaya çıktı. Bazı askerlerin başlarının kesilmesi Ermenistan kamuoyunda IŞİD tartışmasını alevlendirdi.
8 Nisan`da Karabağ Savunma Bakanlığı Sözcüsü Senor Hasratyan, Karabağ-Azerbaycan sınır hattının Kuzey ve Güney bölgelerinde beş saat boyunca çatışmanın durdurulması konusunda anlaşmaya varıldığını söyledi. Bu süre içinde iki taraftan hayatını kaybeden askerler aranacaktı. Uluslararası Kızıl Haç Komitesi`nin ve AGİT Minsk Grubu özel temsilcilerinin sahadaki yardımcılarının koordinasyonu ile gerçekleşen işlem sakin geçti.
Dört günlük savaş sırasında hayatını kaybeden askerlerin aranmasından sonra Azerbaycan ve Karabağ askerlerin cenazelerini değiştirdi. Karabağ`ın resmi kaynaklarına göre Azerbaycan 18 Ermeni askerin cenazesini verdi. ‘‘Ria Novosti``e konuşan Karabağ Cumhurbaşkanı sözcüsü David Babayan ise değişimin üç gününde Azerbaycan`dan 21 asker cenazesi aldıklarını belirtti. Habere göre Babayan, Azerbaycan`a 13 cenaze verildiğini söyledi. Ancak değişim sonrasında Azerbaycan tarafından verilen 18 Ermeni askerin cenazesine işkence edildiği ortaya çıktı.
520 STÖ açıklama yaptı
Durumla ilgili Karabağ`ın ve Ermenistan`dan çok sayıda sivil toplum örgütü 11 Nisan`da Avrupa Parlamentosu`na ortak bir başvuru/açıklama yaptı. Ortak çağrıya Karabağ`da ve Ermenistan`da faaliyet yürüten 520 Sivil Toplum Örgütü, baş editörler ve azınlıkları temsil eden kurumların başkanları imza attı.
Ortak açıklamada Azerbaycan`ın uluslararası sözleşmeleri ve mecburiyetlerini ihlal edip Karabağ`a, özellikle de sivil halka, çocuklara ve yaşlılara yönelik şiddet uyguladığı vurgulandı.
Olanları `Sivillere karşı bu kadar acımasız davranışa gerekçe hayal etmek bile imkansız` sözleriyle değerlendiren açıklamada, 12 yaşındaki çocuğun hayatını kaybettiği, iki arkadaşının yaralandığı ve Taliş köyünde yaşayan bir ailenin Azerbaycan askerleri tarafından vahşice katledildiği hatırlatıldı.
Açıklamada askerlere yönelik işkence bulgularına yer verildi ve şöyle dendi: ‘‘Karabağ Cumhuriyeti Ordusu`nda askerlik yapan Hayk Toroyan, Hrant Ğaribyan ve Kyaram Sloyan, kafaları kesilerek DAİŞ`e özel korkunç işkenceye maruz kaldı. Azerbaycan Ordusu`nun eylemleri her türlü medeniyet normlarına aykırıdır ve insani sözleşmeleri, savaş hukuku ve geleneklerini ihlal ediyor.”
Avrupa Parlamentosu`na yönelik çağrıda şu talepler yer aldı:
``Azerbaycan`ın Dağlık Karabağ (Artsakh) Cumhuriyeti`ne ve onun halkına yönelik vahşeti ve savaş suçları kınanmalı
Türkiye`nin ve İslam Devleti`nin (İŞİD) Azerbaycan`a Dağlık Karabağ Cumhuriyeti`ne karşı askeri saldırılarını devam etmesini teşvik eden çağrıları kınanmalı
Çözüm için tek yolun barışçıl müzakerelerinin olduğu doğrulanmalı
Karabağ`ı tekrar müzakerelerin tarafı/partisi yapması için AGİT Minsk Grubu`na çağrı yapılmalı
‘‘Bağımsız partilerin değerlendirmeleri önemli’’
Helsinki Yurttaşları Derneği Vanadzor ofisinden Artur Sakunts’la Ermeni askerlerin cenazelerinin işkence görmesinin, Karabağ`ın sınır köyü Taliş`te sivillerin vahşice katledilmesinin ne tür hak ihlallerine yol açtığını ve Ermenistan`ın, Karabağ`ın ne hukuki yollara başvurabileceğini konuştuk.
Sakunts hem Ermenistan’ın, hem Azerbaycan’ın İşkencenin Önlenmesine Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi `ni, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi`ni imzalayan ülkeler arasında olduğuna dikkat çekti.
Sakunts, 520 STÖ`nün yaptığı açıklama/başvuru hakkında, ‘‘Benim için hem askerlere, hem sivil halka yapılan insanlık dışı işkencenin konuşulması önemli. Açıklamayı kendim de imzaladım, fakat orada belirtilen taleplerde değişiklikler yapılabilirdi. Azerbaycan dışında Azerbaycan`a silah satışı yapan Rusya`yı da belirtebilirdik. Son çatışmaların başlamasında en büyük nedenlerden biri buydu. Fakat bu açıklama kamunun bir çağrısı olduğu için önemli.” diye konuştu.
Sakunts şöyle devam etti: “Bizim için en iyisi Azerbaycan Cumhuriyeti`nin bağımsız sivil toplum kuruluşlarıyla, gazetecileriyle işbirliği yapmamız olurdu. Sonuçta sivil halka karşı yapılan insanlık dışı eylemlerden gazeteciler sayesinde haberdar olduk. Dolayısıyla kaynağımız çoğu zaman sivil toplum oluyor. İşkence yapılmış cenazeleri alırken Kızıl Haç`ın temsilcileri vardı. En azından bu sefer uluslararası bağımsız bir kurum tarafından bu olayların kaydedildiğini biliyoruz. Mümkün olduğu kadarıyla tek taraflı, sübjektif yorumlardan kaçınmalıyız. Bağımsız partilerin değerlendirmeleri önemli. Bağımsız sivil toplumun harekete geçmesi hem şimdiki durumun normalleşmesi, hem de gelecekte bunun gibi olayların önlemesi açısından çok önemli’’ dedi.
Askerlere ve sivillere yapılan zulüm toplum tarafından sıkça İslam Devleti`nin uygulamalarına benzetiliyor. Buna yönelik resmi açıklamalar bile yapıldı. Bu tür tartışmaların temelinde Ermeni askerlere ve sivil halka karşı yapılan işkencenin İŞİD`ın politikalarına çok benzer olduğu vurgulayan Sakunts şunları söyledi: ‘‘İŞİD tarafından kafa kesme yönteminin sıkça kullanıldığı bir gerçek. Son olaylarda da aynı yöntemi görüyoruz. Bir askere karşı bu vahşeti yapmakla sınırlanmadı, üç askerin kafası daha kesildi’’.
Agos