02 Mart 2016
Hrant Dink Vakfı’nın kültürel miras üzerine çalışmaları devam ediyor. Türkiye genelinde Ermeni, Rum, Süryani ve Musevi yapılarının envanterinin çıkartılmasının arından Kayseri’nin kültürel mirası mercek altına alındı. 19. yüzyıl sonunda nüfusunun üçte birini gayrımüslimlerin oluşturduğu Kayseri, kültürel miras açısından en zengin ama üzerine en az çalışma yapılan kentlerden.
Hrant Dink Vakfı, hâlâ direnen kültürel miras yapılarının korunarak, restore edilerek, geleceğe taşınması için yaptığı saha çalışmasını, ‘Ermeni ve Rum Kültür Varlıklarıyla Kayseri’ adıyla kitaplaştırdı. Çalışma kapsamında Kayseri’yle ilgili kaynaklar üzerinde yapılan araştırmanın yanı sıra Hrant Dink Vakfı araştırmacıları, Kültürel Mirası Koruma Derneği’nden uzmanlarla birlikte Kayseri’de üç haftalık bir çalışma yaptı. Çalışmanın sonucunda hem Kayseri’nin detaylı kültürel miras envanteri çıkartıldı hem de acilen korunması gerekli 18 tarihi yapının detaylı mimari analizleri çıkartıldı. Kitapta ayrıca Kayseri’yle ilgili çeşitli makaleler de yer alıyor. Hrant Dink Vakfı Yayınları tarafından yayınlanan kitap Vakıf’tan ücretsiz edinilebiliyor.
Yapılan çalışma sonucunda, varolan 377 yapıdan sadece 181’i yerinde tespit edilebildi. 208 yapının ise fiziksel izlerine rastlanılamadı. Tespit edilen 181 yapıdan 113’ü Ermeni 68’i Rumlara ait.
Araştırmacılardan Zeynep Oğuz, tarihi yapıların geleceğiyle ilgili olarak kamunun önemli bir sorumluluk taşıdığını şu sözlerle ifade ediyor:
“Bu tespit 2015’in bir fotoğrafı ancak hızla artan tahribat nedeniyle iki yıla kadar bu yapılardan ne kadarının ayakta kalacağı bir muamma. Kayseri’nin geçmişi çok zengin olmasına rağmen tarihine dair çok az kaynak bulunuyor. Bu konuda resmi envanterin artması gerekiyor. Üniversitelerin, müzelerin gayrımüslimlerin bu kentin ayrılmaz bir parçası olduğuna dair bir söylem geliştirmeleri gerekiyor. Miras ancak yerel halkın, toplumsal beleğinin çabaları ile korunabilir. Bu konuda da kamuya çok iş düşüyor. Biz bu çalışmayı yerel halkın katkısıyla yaptık. Amacımız da onlara definenin yerin altında değil, üstünde olduğunu gösterebilmek. ”
Kültürel Mirası Koruma Derneği’nden Banu Pekol, tescil edilmesine rağmen büyük risk altında olan tarihi yapılara dikkat çekiyor:
“Tespit ettiğimiz yapılar arasında mimari değeri ve kaybolma riski yüksek 18 yapının envanteri çıkartıldı. Risklere yönelik çeşitli öneriler getirdik. Bu yapıların hepsi tescilli. Ancak tescilli olmaları korundukları anlamına gelmiyor. Bu yapılar korunmazsa yok olacak. Yangın, su baskını, vandalizm gibi tehditlerle karşı karşıyalar. Anadolu’da çok yaygın olan definecilik de çok yaygın. Hepsi başıboş bırakılmış, kilitleri bile yok. Herkes rahatça girip çıkabiliyor. Her yer kazılıyor, çok ciddi hasarlar var.”
Baron Seropyan`a adandı
Yayınlanan kitap Agos Gazetesi kurucularından Sarkis Seropyan’a adandı. Kitapta ayrıca Seropyan’ın oğlu Vağarşağ Seropyan’ın babası için kaleme aldığı bir yazı da bulunuyor:
“İl il devam etmesi planlanan bir serinin ilk halkası olan bu çalışmayı, Agos’un kurucuları arasında yer alan ve Ermenice sayfalarının editörlüğünü yapan, yıllardır Anadolu’yu karış karış gezip Ermeni yapılarının izlerini süren ve bu çalışmaların ilk tohumlarını, Agos’ta yazdığı yazılarla atan, 28 Mart 2015’te kaybettiğimiz Sarkis Seropyan’a adıyoruz.”
Agos