22 Şubat 2016
Ekümenik Patrik Bartholomeos-Papa Francis görüşmesinden bir yıl sonra gerçekleşen Papa Francis-Patrik Kirill görüşmesinin Hıristiyan dünyası ve küresel gelişmeler açısından ne anlam ifade ettiğini uzmanlara sorduk. Hıristiyan kiliseleri arasındaki birleşme çabaları üzerine çalışan teolog ve Dominiken Rahip Claudio Monge, Ortodoks kilisesi üzerine çalışmalarıyla tanınan Prof. Elçin Macar ve Hıristiyan dünyasındaki gelişmeleri yakından izleyen Prof. Bilal Sambur, Papa Francis-Patrik Kirill görüşmesini yorumladılar.
Küba’nın başkenti Havana’da biraraya gelen Katolik dünyasının lideri Papa Francis ile Moskova Patriği Kirill, ortak bir bildiriye imza attılar. Bu buluşmanın tarihi önemi, 962 yıl sonra ilk kez bir Papa ile bir Moskova Patriği’nin biraraya gelmesiydi. Papa Francis, Patrik Kirill ile kucaklaşırken “Kardeşim! Sonunda!” diyerek bu buluşmanın tarihi önemini dile getirdi.
Papa Francis ile Patrik Kirill arasında Küba’nın başkenti Havana’daki Jose Marti Havaalanı’nda yapılan ve yaklaşık 2 saat süren görüşmenin ardından ortak bir bildiri imzalandı. Bildiride, Hıristiyan kilisesinin birliğinin kaybından dolayı iki liderin üzüntü içinde oldukları ifade edildi. “İsa Mesih’in, ‘Bizim bir olduğumuz gibi bir olsunlar’, kutsal duasına rağmen insan zayıflığı ve günahkârlık sonucu meydana gelen birlik kaybından dolayı kederliyiz” ifadesinin yer aldığı bildiride, bu görüşmenin tüm Hıristiyanlara, kilise birliği için dua etmeye ilham olacağı umudu da dile getirildi. Ortak bildiride ayrıca, Ortadoğu’daki Hıristiyan varlığının korunması ve zengin Batı ülkelerinin kapılarını çalan sığınmacılara kayıtsız kalınmaması çağrısı da yer aldı.
‘Açık ve kardeşçe’
Papa Francis-Patrik Kirill görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Moskova Patriği Kirill, “Açık ve kardeşçe bir görüşme yaptık. Kiliselerimiz, Hıristiyanların ve tüm uygarlığın geleceği için sorumluluk taşıdığımızın farkındayız. İçeriği çok zengin olan bu görüşme, bize birbirimizin konumunu anlama ve hissetme fırsatını verdi. Bu görüşmenin sonuçları, iki kilisenin birlikte çalışabileceğini, birlikte Hıristiyanları koruyabileceğini, savaşların olmaması ve her yerde insan hayatına saygı duyulması için birlikte çalışabileceğini söyleme imkânını veriyor” dedi.
Papa Francis ise, “Biz kardeşler gibi konuştuk” dedi. Patrik ile görüşmenin çok olumlu geçtiğini belirten Papa, görüşmede bazı girişimlerin ele alındığını ve bu girişimlerin hayata geçirilebileceğini söyledi. Papa, Küba’nın iki kilise arasındaki diyalogun başkenti olabileceğini de sözlerine ekledi.
Papa Francis, 28-30 Kasım 2014’te gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretinde Ekümenik Patrik Bartholomeos ile görüşmüştü. Görüşmede Hıristiyan kiliseleri arasındaki birleşme çabaları ele alınmış ve Katolik-Ortodoks birleşmesinin imkânları konuşulmuştu. 4 Aralık tarihli Agos’ta ‘Birleşmeye Engel Moskova’ başlıklı haberimizde, görüşlerine yer verdiğimiz uzmanlar ve din adamları, Katolik-Ortodoks birleşmesinin önündeki en büyük engelin Moskova Patrikhanesi olduğunu, Patrik Kirill’in yeşil ışık yakmayacağı bir birleşmenin amacına ulaşamayacığını belirtmişlerdi. Papa Francis’in Türkiye’den ayrılırken “Bundan sonraki hedefim Patrik Kirill ile görüşmek” demesi de Moskova Patrikhanesi’nin Katolik-Ortodoks birleşmesi için ne kadar önemli bir faktör olduğunu ortaya koyuyordu.
Ekümenik Patrik Bartholomeos-Papa Francis görüşmesinden bir yıl sonra gerçekleşen Papa Francis-Patrik Kirill görüşmesinin Hıristiyan dünyası ve küresel gelişmeler açısından ne anlam ifade ettiğini uzmanlara sorduk. Hıristiyan kiliseleri arasındaki birleşme çabaları üzerine çalışan teolog ve Dominiken Rahip Claudio Monge, Ortodoks kilisesi üzerine çalışmalarıyla tanınan Prof. Elçin Macar ve Hıristiyan dünyasındaki gelişmeleri yakından izleyen Prof. Bilal Sambur, Papa Francis-Patrik Kirill görüşmesini yorumladılar.
Prof. Bilal Sambur: ‘Hıristiyanlık tarihinin en önemli süreçlerinden birinin habercisi’
Hıristiyanlık tarihi büyük çatışmaların ve uzlaşmaların tarihidir. Ortodoks Kilisesi ve Katolik Kilisesi arasındaki kopuş, çatışma, düşmanlık, rekabet ve yabancılaşmanın tarihi bin yılı buluyor. Bin yıl boyunca Katolik ve Ortodoks dini otoriteleri arasında insani düzeyde dahi ilişki kurulmadı. Katolik Kilisesi ve İstanbul Rum Ortodoks Patrikliği arasında son 50 yılda yakın ilişkiler kuruldu; Papa ve Patrik birkaç kez biraraya geldiler. Ancak Vatikan ile Ortodoks dünyasının en büyük dini kurumu ve otoritesi olan Moskova Patrikliği arasında şimdiye kadar hiçbir ilişki kurulmuş değil. 12 Şubat’ta Papa Francis ve Patrik Krill arasında gerçekleşen görüşme, iki bin yıllık Hıristiyanlık tarihinin en önemli süreçlerinden birinin habercisidir.12 Şubat görüşmesi, 1054 tarihinde başlayan Doğu-Batı ayrılığının ve bu ayrılıştan sonra ortaya çıkan sekter tutumun yarattığı travmayı ve tahribatı tamir ve onarma girişimidir. Görüşme sonrası ilan edilen 10 sayfalık deklarasyon, iki bin yıllık tarih içinde Hıristiyan kiliseleri arasında daha önce örneği olmayan, şimdiye kadar ortaya konmuş en önemli stratejik dokümandır. Dünyanın birinci ve ikinci büyük Hıristiyan topluluklarının ruhani liderlerinin biraraya gelip kapsamlı bir doküman yayınlamaları, Hristiyanlık tarihinde bir ilktir.
Girit’te toplanacak konsüle dikkat!
12 Şubat görüşmesiyle Papa ve Patrik, temsil ettikleri kiliselerini sekter tutumlarının dar labirentlerinden çıkarmaya yönelik bir vizyona sahip oldukları yönünde dünyaya bir mesaj vermiş oldular. Moskova Patrikliği’nin Katolik Kilisesi’nden Ortodoks dünyadaki misyonerlik aktivitelerini durdurmayı istemesi ve Vatikan’ın bu konuda ılımlı olması, her iki kilisenin sekter tutumunu aşma niyeti olarak okunabilir. Vatikan ve Moskova, Doğu-Batı arasında bir diyalog kanalı açarak kendilerine etkin bir küresel pozisyon oluşturmaya çalışıyorlar. Küresel düzeyde etkin bir pozisyona sahip olmak için Moskova ve Vatikan, birbirlerine ihtiyaç duyduklarının farkındalar. Moskova ve Vatikan, modern dünyanın negatif bir imajına sahip olup modern dünyaya karşı dini değerlerin ortadan kalkmasını önlemek için ortak düşman modernizme karşı ortak bir seferberlik oluşturma arayışındalar. Modernizmi varoluşsal tehdit olarak gören Vatikan ve Moskova, günümüzü tarihin en önemli çağ değişimlerinin olduğu bir dönem olarak değerlendiriyorlar. Moskova Patriği, böyle kritik bir zaman diliminde bin yıl sonra ilk defa Konsülünü önümüzdeki aylarda Girit’te toplayacak.
Küba buluşması, Vatikan ve Moskova arasındaki bin yıllık derin ayrılıkları ve sorunları çözme şeklinde mucize bir sonuç ortaya koymadı ama bu görüşme, Hıristiyan dünyasına kiliseler arası ilişkilerin farklı yolları ve imkânları olduğuna dair önemli mesajlar ve ilhamlar verdi. Hıristiyan dünyasının Küba görüşmesinden ne öğrendiğini önümüzdeki gelişmelerin seyri ortaya koyacak.
Prof. Claudio Monge: ‘Tarafsız sahada görüştüler’
İki kilisenin liderinin 1054 yılında gerçekleşen bölünmeden bugüne kadar hiç buluşmadıklarını düşünecek olursak, Havana’da gerçekleşen görüşmenin tarihi bir olay olduğu inkâr edilemez. Papa 6. Pavlus ile Patrik Athenagoras’ın 1964’te yayınladığı ortak deklarasyon, 1054 yılında Roma Kilisesi ve Konstantinopolis’in afaroz kararını iptal etttiklerini ifade etmektedir. Bundan sonra da bu iki kilisenin buluşması defalarca tekrarlandı. Bu buluşmalardan önce hakim olan bir güvensizlik vardı. Rus Ortodoks Kilisesi, Katoliklere karşı olan olumsuz tutumunu hiç saklamadı ve halen sürmekte olan Ukrayna krizinde de bu gerginlik büyüdü. Bu yüzden de buluşma için tarafsız bir yer olarak Küba’nın başkenti Havana seçildi. Bu buluşma, sembolik olarak her iki kilisenin de karşı tarafı tekeline almaktan vazgeçtiği ve kiliseler arası işbirliği yolunda yeni bir sayfa açıldığı şeklinde yorumlanabilir.
Görüşmenin ardından imzalana otuz paragraftan oluşan ortak deklerasyonda iki dini lider ‘Hıristiyan inancında kardeşler’ olarak buluşmaktan dolayı mutlu olduklarını belirttiler. Bu da Tanrı’nın isteği doğrultusunda, Kiliselerin gerçek anlamda birliği için yeniden çalışılacağı ve mümkün olduğu ölçüde güncel hayatın büyük sorunları için de birlikte sorumluluk alınacağı anlamına geliyor.
Ortak deklarasyonda Ortadoğu’daki çatışmalara, din özgürlüğüne, aileye, doğanın yıkımına ve Avrupa’nın birliğine de değiniliyor. Öyle görünüyor ki Papa Francis ve Patrik Kirill pek çok ortak endişeyi paylaşıyorlar.
Katolik dünyası genel olarak Papa Francis’in kiliseler arasındaki birlik için gösterdiği gayrete çok olumlu bakıyor ve destek veriyor. Ancak Hıristiyan dünyasının onlarca kilise ve mezhebe bölündüğü günümüzde kiliseler arasındaki birlik çabalarında daha gidilecek uzun ve zorlu bir yol olduğu da aşikâr.
Prof. Elçin Mac ar:‘Moskova Patriği Papa’nın Rusya’ya gelmesine izin vermemiş oldu’
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in çok istemesine rağmen ne önceki Patrik II. Aleksey ne de şimdiki Patrik Kirill, Papaların Rusya’yı ziyaret etmelerine bugüne kadar izin verdiler. Bu durumun tarihsel/teolojik nedeni, Moskova’nın Ortodoks dünyasının tutucu tarafında yer alması ve o kesim için Papa ile görüşmenin, Katolik dünyası ile diyaloğun pek hoş bir şey olarak algılanmaması. Somut sorunların başında ise SSCB’nin çöküşünden bu yana iki kilisenin Baltık ülkelerinde, özellikle Ukrayna’da karşı karşıya gelmesi bulunuyor. Buradaki Katolik misyonerlik ve ‘Birlikçi Kilise’ Moskova’nın baş ağrılarından. Moskova Kilisesi, 1917’de Batı’ya kaçırılmış ve Vatikan’ın eline geçmiş değerli ikonaların da iadesini talep ediyor. Ayrıca, Vatikan’ın Rusya’da yeni piskoposluk bölgeleri açmasına karşı çıkıyor.
Moskova Patriği, bu buluşmayla hem Putin’in isteğini yerine getirmiş oldu hem de bunu Rusya’da değil, başka bir yerde yaparak, Papa’nın Rusya’ya gelmesine de izin vermemiş oldu. Ayrıca İstanbul Patriği’nin tekelindeki diyaloğun dışında kalmışlık haline de son vermiş oldu. Ortak deklarasyonda Ukrayna’ya özel vurgu yapıldı.
Rum Patriği twitter’dan, buluşmayı, diyaloğu 1964’te Kudüs’te Rum Patriği Athinagoras ve Papa VI. Paulus’un başlattığını hatırlatarak, “o başlangıç meyvasını vermeye devam ediyor” şeklinde yorumladı. Ancak Ortodoks kaynaklarınca, medyada bu buluşmanın 1054 sonrası bir ilk olarak sunulmasına yönelik eleştiri de var. O tarihten önce bir Moskova Patrikliği olmadığı, Moskova’nın İstanbul’a bağlı Kiev Metropolitliği’nin bir episkoposluğu olduğu hatırlatılıyor.
Agos