20 Ocak 2016
Agos gazetesi kurucusu gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden dokuz yıl geçti. Geçen zaman içerisinde, Dink’in öldürülmesiyle ilgili hukuki süreç, bir tetikçi ve etrafındaki üç dört kişinin ötesine geçemedi. Ancak 2015, Dink cinayetinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl oldu. Yıllar sonra, Dink’i ölüme götüren süreçte ülkenin en önemli pozisyonlarında bulunan polis şefleri, cinayeti neden önlemedikleri sorusuyla karşı karşıya kaldı. 26 kamu görevlisi hakkında dava açıldı. Kamu görevlileri mahkeme önüne çıkartılmadan, iddianameyi hazırlayan ve halen soruşturmayı yürüten savcı, Dink soruşturmasından alındı. Davayla ilgili hareketli günlerin yaşanmasına rağmen, Hrant Dink’in ölüm emrinin kim veya kimler tarafından verildiğinin açığa çıkartılmasının uzağındayız. Geride bıraktığımız yılın önemli gelişmelerini özetliyoruz.
Dava süreci
Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili, Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel’in aralarında bulunduğu 18 kişi hakkında ilk dava, 20 Nisan 2007’de açıldı. Açılan ilk davada, hiçbir kamu görevlisinin adı geçmiyordu. Olay tarihinde yaşının küçük olması nedeniyle, yargılaması Çocuk Mahkemesi’nde devam eden Samast, 21 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, 17 Ocak 2012’de karara bağlandı. Yasin Hayal, azmettirici olduğu gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Erhan Tuncel ve Ahmet İskender ise 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, altı yıl süren yargılama süreci sonucunda, Dink’i öldüren örgütü bulamadığını açıkladı. Mahkemenin kararı, 13 Mayıs 2013’te Yargıtay tarafından bozuldu. Bozma kararında “Örgüt var” diyen Yargıtay, olay gününe ait görüntü kayıtlarının incelenmesini istedi.
Dava, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlandı ve halen devam ediyor. 2015 yılı boyunca görülen duruşmalarda, Dink Ailesi avukatlarının soruşturmanın genişletilmesi taleplerini reddeden mahkeme, yaklaşık üç yıldır, davanın sanıklarından Ahmet İskender’i bulmaya ve görüntülerdeki kişinin Yasin Hayal’in abisi Osman Hayal olduğunu saptamaya çalışıyor. Mahkeme, Trabzon’da görülen ve jandarma görevlilerinin yargılandığı dava ve İstanbul’da iddianamesi hazırlanan ve 26 kamu görevlinin yargılandığı davanın birleştirilmesi taleplerini de reddetti. Yargıtay’dan gelecek cevabı bekliyor.
İlk kez kamu görevlileri tutuklandı
Dink’in öldürülmesine ilişkin süren davanın yanı sıra, savcılıkta açık olan başka soruşturma dosyaları da vardı. Bu soruşturma dosyasını 2014 yılının son günlerinde, Savcı Gökalp Kökçü devraldı. Soruşturma aşmasında, 2015 yılının Ocak ayında ilk kez kamu görevlileri tutuklandı. 13 Ocak’ta Dink cinayetinin yaşandığı dönemde Trabzon Emniyeti’nde görevli olan polis memurları Muhittin Zenit ve Özkan Mumcu tutuklandı. 18 Ocak’ta ise cinayet tarihinde Trabzon İstihbarat Şubesi’nde görevli olan Ercan Demir, Cizre’de Emniyet Müdürü olarak görev yaparken tutuklandı.
6 Mart’ta, dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı olarak görev yapan Ramazan Akyürek, ‘paralel devlet yapılanması’ soruşturmasından tutukluyken, Dink cinayeti soruşturması kapsamında da tutuklandı.
28 Mayıs’ta ise dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkalığı C Şube Müdürü olarak görev yapan Ali Fuat Yılmazer tutuklandı.
6 Ekim tarihinde Dink cinayeti yaşandığında polis memuru olarak görev yapan Faruk Sarı, Yılmaz Angın, Osman Gülbel, Mehmet Ayhan ve Onur Karakaya, tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edildi. Bu isimlerin yanı sıra, Ramazan Akyürek, Muhittin Zenit, Ercan Demir ve Özkan Mumcu da ikinci kez tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edildi. Savcılığın, örgüt soruşturması kapsamında tutuklanmalarını talep etmesine karşın, mahkeme bu son tutuklama taleplerini reddetti.
Kamu görevlileri ifade verdi
Dink cinayeti soruşturması kapsamında en büyük direnç, kamu görevlileri dosyasında yaşanmıştı. Cinayetin en önemli sanıklarından Erhan Tuncel’in polis muhbiri olduğunu açıklaması, dinleme tutanakları ve istihbarat raporları ortaya çıkmış olmasına rağmen, cinayet öncesinde ve cinayet sırasında görevde olan kamu görevlilerinin hiçbiri hakkında soruşturma yürütülmemiş, soruşturma taleplerinin hemen hepsi reddedilmişti. AİHM kararları, DDK raporları, mahkeme kararı ve yasal değişikliklere rağmen, direnç uzun yıllarca kırılamadı. Geçen yıl içinde, cinayetle ilgili adı geçen kamu görevlilerinin hemen hemen tamamının savcılık tarafından ifadesi alındı. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, EGM İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun, Trabzon İl Emniyeti Müdürü Reşat Altay’ın da aralarında bulunduğu kamu görevlileri ifade verdiler.
Uzun süre ifadeye çağrılıp çağırılmayacağı tartışılan, cinayetten kısa bir süre öncesine kadar Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yapan ve halen Emniyet İstihbaratı’nın başında olan Engin Dinç de ifade verdi.
İddianame düzenlendi
Savcı Gökalp Kökçü, kamu görevlilerinin ifadelerinin tamamlanmasının ardından, ilk iddianamesini hazırladı. Engin Dinç, Ahmet İlhan Güler, Celalettin Cerrah ve Reşat Altay’ın da aralarında bulunduğu 25 kamu görevlisi yer aldığı iddianamede, Engin Dinç, Reşat Altay ve Ahmet İlhan Güler hakkında, TCK’nın 83. maddesinden (kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi), Celalettin Cerrah ve Sabri Uzun görevi kötüye kullanma, Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer hakkında ise kasten öldürme iddiasıyla, TCK 82. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
‘Ergenekoncular’ soruşturma dışında
Ancak, soruşturmada Ergenekon Davası sanıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, eski İstanbul Valisi Yardımcısı Ergun Güngör, emekli MİT görevlisi Özel Yılmaz’ın de bulunduğu 50 kişi hakkında, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Dink Ailesi avukatları, kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki karara itiraz etti.
İddianame kriz oldu
Savcılık, iddianameyi ilk olarak 22 Ekim’de Başsavcılığa gönderdi. İddianame, savcılığa hemen geri gönderildi. İadenin gerekçesinin ‘teknik bir düzeltme’ olduğu belirtildi. 25 Ekim’de savcılık, iddianameyi 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan dava ile birleştirilmesi talebiyle yeniden Başsavcılığa gönderdi. 3 Kasım’da Başsavcılık, iddianameyi yeniden savcılığa geri gönderdi. Başsavcılığın “Dosyası ayrılan jandarma görevlileri hakkında yürütülen soruşturmanın sonuçlandırılması ve bazı şüphelilere isnat edilen ‘kasten öldürme’ suçu ile şahıslar arasında illiyet bağının yeterli düzeyde delillendirilmemesi” gerekçesiyle iade ettiği açıklandı. Ancak iade gerekçeleri arasında, Dinç, Altay ve Güler gibi kamu görevlilerinin iddianameden çıkartılmasının da yer aldığı, çok geçmeden basına yansıdı.
Bu süreçte, soruşturmayı yürüten savcı Gökalp Kökçü’nün Hakimler ve Savcılık Yüksek Kurulu’na şikâyet edildiği de ortaya çıktı.
Savcı Kökçü, iddianameyi 4 Aralık’ta Başsavcılığa gönderdi. Başsavcılığın istediği değişiklikleri yapmayan Savcı Kökçü, bir kamu görevlisinin adını daha iddianameye ekledi.
Başsavcılık, iddianameyi kabul ederek İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.
İddianameye mahkeme aranıyor
İddianameyi kabul eden Mahkeme, savcılığın da talebi üzerine davanın, halen devam eden Dink Davası’yla birleştirilmesi için dosyayı 15 Aralık’ta İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Ancak, Mahkeme, 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin birleştirme talebini kabul etmeyerek, 16 Aralık’ta dosyayı geri gönderdi. Bunun üzerine 14. Ağır Ceza Mahkemesi, uyuşmazlığın giderilmesi için iddianameyi Yargıtay’a gönderdi. Davaya hangi mahkemenin bakacağına, Yargıtay karar verecek.
Trabzon davaları
Cinayetin ardından, dönemin Trabzon Jandarma Komutanı Albay Ali Öz ve yedi asker hakkında Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde “görevi ihmal ve evrakta sahtecilik” suçundan dava açılmıştı. 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın yanı sıra, 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde de aynı suçtan dava açılmıştı.
Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nce, Dink’in öldürülmesi olayında “görevi ihmal” suçunu işledikleri kanaatine varılan Albay Ali Öz ile Kıdemli Yüzbaşı Metin Yıldız’ın altışar ay, astsubaylar Hüseyin Yılmaz, Okan Şimşek ve uzman çavuşlar Hacı Ömer Ünalır ile Veysal Şahin’in dörder ay hapis cezasına çarptırılmasına, Astsubay Gazi Günay ile Uzman Çavuş Önder Araz’ın ise delil yetersizliğinden beraatine karar verilmişti.
Yargıtay, 11 Aralık’ta Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen davada verilen kararları bozarak, yargılamanın Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılması gerektiğine karar verdi. Önümüzdeki süreçte her iki davanın da birleştirilerek, Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüp görülmeyeceği de karara bağlanacak.
Agos