20 Ocak 2016
Konsey, ‘Ermeni soykırımı` ile Yahudi soykırımının birbirlerinden farklı şeyler olduğuna hükmetti. Olay şöyle gelişti: Vincent Reynouard adında Yahudi soykırımı redcisi bir Fransız vatandaşı, 1990 tarihli bir Fransız yasası (Gayssot yasası)`nın hükümlerini ihlal ettiği için mahkûm olmuştu. Söz konusu yasa, soykırım gibi insanlığa karşı işlenmiş suçları inkâr edenlerin cezalandırılmasını öngörüyordu. Reynouard bu hükmün, Fransa Anayasası`ndaki ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürerek mahkeme kararını temyiz etti. Reynouard ayrıca bu kararın, anayasa mahkemesinin 2012 tarihinde aldığı bir karara da aykırı olduğunu ileri sürüyordu. Söz konusu karar, Bouches-du Rhône milletvekili Valérie Boyer`in önerisiyle kabul edilen bir yasa ile ilgiliydi. Anayasa Konseyi, bu yasayı, ifade özgürlüğünü ihlal etmesi nedeniyle iptal etmişti. Reynouard şunu demek istiyordu: Mademki Anayasa Konseyi Boyer yasasını, ifade özgürlüğünü ihlal ettiği için iptal etmiştir, öyleyse, kendisini mahkûm eden Gayssot yasasının da ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini kabul etmelidir.
Fransa`daki Ermeni cemaatine mensup bazı aktivistler de bu durumu fırsat bilerek davaya müdahil oldular. Ama onların amacı Reynouard`ınkinden farklı idi. Onlar, Reynouard hakkında işlem başlatan savcının yanında yer alıyorlar ve Gayssot yasasının ifade özgürlüğünü kısıtlamadığını savunuyorlardı. Hatta onunla da yetinmeyerek Gayssot yasasının Ermeni soykırımını inkâr etmeyi de cezalandırılacak şekilde genişletilmesini istiyorlardı.
Anayasa Konseyi, verdiği kararda, Gayssot yasasının Yahudi soykırımını inkâr edenleri cezalandırdığını, çünkü Yahudi soykırımının Nürnberg askeri mahkemesi tarafından bir soykırım olarak kabul edilmiş olduğunu belirtti. Anayasa Konseyi, öte yandan, Ermenilerin kendilerine soykırım yapıldığı yolundaki iddiaların henüz hiçbir yetkili ulusal veya uluslararası mahkeme tarafından karara bağlanmış olmadığını, bu nedenle Ermeni soykırımını inkâr etmenin, Yahudi soykırımını inkâr etmekle aynı şey olmadığına hükmetti.
Ermeni aktivistleri geçmişte de buna benzer işgüzarlıklar yapmışlar ancak açtıkları veya kendi aleyhlerine açılan davaları kaybettikleri için bu girişimler artık kendilerine zarar vermeye başlamıştır:
Bunlardan birincisi 2001 yılında Fransız parlamentosunun kabul ettiği tek cümlelik şu metindir: “Fransa 1915 Ermeni soykırımını tanır”. Hiçbir yaptırım içermeyen bu metne yasa demek de zordur. Ama Ermeni aktivistleri, bu metni daha sonra çıkarmaya çalışacakları yasalar için bir zemin olarak düşünmüşlerdi. Nitekim 2006 yılında “Fransa tarafından soykırım olarak tanınmış eylemleri inkâr edenlerin cezalandırılmasını” öngören bir yasa tasarısı sundular. Bu tasarı, Türkiye`nin girişimleri üzerine, Fransız hükümeti tarafından geri çekildi.
İkincisi, bu gelişmeden yılmayan Ermeni aktivistleri bu kez Sarkozy`nin seçim kampanyası döneminde Ermeni cemaatine verdiği vaadi tutmak için yukarıda değindiğim Boyer yasasını çıkarttılar, ama onu da Anayasa Konseyi iptal etti.
Üçüncüsü, Türk asıllı bir Fransız vatandaşı olan Sırma Oran-Martz 2008 yılında Lyon-Villeurbane Belediye Meclisi üyeliği için aday olmak istemişti. Belediye Başkanı Bret, ancak Ermeni soykırımını tanıması şartıyla aday olabileceğini söyleyince Sırma da adaylıktan vazgeçmişti. Bunun üzerine Laurent Leylekyan adında bir Ermeni aktivist France-Arménie dergisinde bir makale yayımlayarak “Ermeni soykırımını kabul etmeyen tüm Türklerin insanlığın utancı olduğunu ve toplumdan ayıklanması gerektiğini” savunmuştu. Sırma, bu yazı için açtığı davada Leylekyan`ı mahkûm ettirdi.
Böylelikle Ermenilerin soykırıma maruz kalmadıklarını beyan etmenin suç olmadığı artık Batı ülkelerinde yargı hükmüne bağlanmış oldu. Yani Ermeni aktivistleri soykırım olmadığını savunanları artık tehdit edemeyecek. Bu, Ermeni iddiaları açısından önemli bir gerilemedir.
Zaman