23 Kasım 2015
Hrant Dink Vakfı, 2011 yılında "Anadolu Ermenileri Sözlü Tarih Projesi”ni başlattı. Proje çerçevesinde yayınlanan “Sessizliğin Sesi” başlıklı kitap serisinin, İstanbul, Ankara ve Diyarbakır`lı Ermenilerin hikayelerinden sonra bu sefer de İzmit Ermenilerini anlatan yeni bir cildi çıktı. Gazeteci Ferda Balancar’ın derlediği hayat öykülerinde, Anadolu’nun kadim halklarından olan Ermenilere kendi memleketindeki durumunu ortaya çıkaran bazı hususlar dikkat çekti. Örneğin, kitapta adı geçen Ermeni bir vatandaş, Bardizag doğumlu babasının, 1915’te askerde olduğunu, köye dönünce artık ailesini orada bulamadığını anlatarak, yıllar sonra Bardizag’a gidip Ermenilerin izlerini aradığını anlatıyor.
Kitabın kahramanı, kendisine oldukça iyi davranan Müslüman ve Türk olan bir müdür yardımcısının, Ermeni olduğunu öğrenir öğrenmez kendinden nefret etmeye başladığını, “Kapısında Hristo veya Agop yazan bir dükkandan alışveriş yapmam” diyen bir başka görevlinin sözlerini hatırlayarak, Ağrı’da askerlik yaptığı sırada Eremni olduğunu öğrenen komutan tarafından tuvalet sorumlusu yapıldığını, daha sonra doktor olarak gittiği Yozgat’ta yerli vatandaşların, Ermenidir diye kendisinden hep hazine haritası istediklerini anlatıyor.
Ferda Balancar’ın mısafiri, hikayesine şöyle devam ediyor : “Armaş’ta bir evim var. Muhtarın kapısının önünde mermer bir alınlık, üstünde de Ermenice harfler. Köylülere sordum, “Buranın Ermeni köyü olduğunu söylüyorlar” dediler. Köyün şimdiki adı Akmeşe. Ondan sonra araştırmaya başladım. Etrafta başka Ermeni köyleri de varmış. İlk gün Yozgat İl Sağlık Müdürlüğü’nün kapısında bir müstahdem oturuyordu. O yaşlı adam durup dururken, “Bak görüyor musun, şu karşıdaki evlerde hep Ermeniler otururdu. Bir kesim yaptık, hepsi dağıldı. İyi mi yaptık sanki… Eskiden Ermeniler varken Yozgat daha güzeldi” dedi. Adamın Ermeni olduğumu bilmesi imkânsızdı.”
Ermeni Haber