28 Ağustos 2015
Halep Ermenilerinden orada kalanlar da var, ‘direnen’ ve ‘yaşam mücadelesi’ veren... Onlar belki de çıkmak istemelerine rağmen Halep’te kalmak zorundalar, belki de gidecekleri bir yerleri yok, belki de her şeye rağmen mülteci olmak istemiyorlar...
Suriye’nin yıkıcı savaşıyla birlikte kendi yıkım payını alan Halep Ermeni Cemaati, tarihinin en zor günleri yaşıyor belki de. 600 yıldan daha uzun bir tarihe tanık olan cemaat, kaderini tamamen değiştirecek kararlar almak zorunda kaldı son dört yıl içinde. Cemaatin kamu varlığını, kiliseler, okullar, kütüphaneler, arşivler, hastaneler, vakıf gayrimenkulleri, kültür merkezleri, spor tesisleri vs. bir taraftan bombalar altında direnirken, diğer taraftan halen Halep’te yaşamaya devam eden cemaatin günlük hayatına hizmet ediyor. Halep Ermenileri, bu aşamada cemaat ve birey olarak iki düzeye ayrılmış durumdalar. Cemaat düzeyinde Halep’te kalmaya devem etmek, cemaatin tarihini, varlığını, kültürünü, mirasını terketmeme durumunu yansıtırken, bireyler düzeyinde aynısı söylenemez. Bilindiği gibi onbinlerce Ermeni, Halep’ten çıkarak Ermenistan’a, Lübnan’a, Avrupa’ya, Amerika’ya, Avusturalya’ya, yani dünyanın dört bir yanına göç etti. Ancak kim kimi suçlayabilir, Halep’ten göçettikleri için? Sonuçta kimi evini kaybetmiş, kiminin ailesinde birisi yaralanmış ya da ölmüş, kimi çocuklarını kurtarmak için gitmiş. Bunun gibi birçok bilmediğimizya da anlayamayacağımız koşullardan bahsediyoruz. Ancak, Halep Ermenilerinden orada kalanlar da var, ‘direnen’ ve ‘yaşam mücadelesi’ veren...
Onlar belki de çıkmak istemelerine rağmen Halep’te kalmak zorundalar, belki de gidecekleri bir yerleri yok, belki de her şeye rağmen mülteci olmak istemiyorlar... Savaştan önce Halep Cemaati’nin nüfusu, 40-50 bin arasında tahmin ediliyordu. Okullarda 8.000 öğrenci vardı, ki Ermeni öğrencilerin neredeyse tamamının yalnızca Ermeni okullarına gittiği tek Diaspora cemaatiydi Halep. Şimdiki durumda ise öğrencilerin sayısı 2.500-3.000 civarında, bu da cemaatin üçte birinim Halep’ten çıktığı anlamına geliyor. Geride kalanlar, ne düşünüyor cemaatleri ve kalmak-gitmek hakkında? Her gün su aramak için şehri dolaşmak zorunda kalan insanlara ne düşündüklerini sormak belki de faydasız ama sorduk ve onlar cevapladı... Sözü, onlara bırakıyoruz...
Y. Z. (38)
Halep’te yaşamaya devam etmek, artık çok zor ve büyük bir çaba gerektiriyor. Genellikle kitaplarda okurdum bu zorlukları, romanlarda anlatılırdı. Kendimin bu duruma düşeceği, hiç aklıma gelmezdi. Mesele yalnızca hayatta kalabilmek değil, normal bir insan gibi yaşamak en zoru. Abartmak istemiyorum, ama Halep’te yaşamaya devam etmek, kahramanlık gerektiren bir şey. Benim için Halep’ten çıkmak, Ermenistan’a gitmek anlamına geliyor. Ama ben bu toprağın üstüne yaşamak istiyorum. Ne zamana kadar dayanabilirim bilmiyorum. Gerçekten hep düşünüyorum bunu. Suriye Ermeni cemaatlerinin bu hale gelmesi, bizim milletçe bir planımızın olmadığını gösteriyor. Bu sorunların üzerine düşünmeyi bile zor beceriyoruz. Facebook’a bakarsanız göreceksiniz, insanlar birbirlerini suçlamakla meşguller sadece.
H. G. (26)
Halep’te korkuyla yaşamaya devam ediyoruz. Bu korkuyu yenebilmek için ise cesarete ihtiyacımız var. Neden hâlâ Halep’te kalmaya devam ediyorum? Çünkü bu şehri seviyorum. Farz edelim ki sevgiliniz hastalandı, bu hastalık ölümcül de olabilir, bırakır gider misiniz? Ben de böyle bakıyorum şehrime; aynı kaderi paylaşıyoruz ben ve şehrim. Buradan çıkmak ister miyim? Boynuma kılıç dayamadıkları sürece hayır. Bir şeyi belirtmek istiyorum. Bizim yerimize karar almayın. Burada yaşayanlar reşit insanlardır. Bizim akıl hastalıklarımız yok, karar alabiliriz, kendi kaderimiz bizim elimizde ve bizi bir yerden bir yere taşımak için kimseye ihtiyacımız yok. Herkes kendi kaderini kendisi belirler ve herkes kendisinden sorumludur. Umarım bir fikir verebildim.
Halep’te yaşam çok zor. Biraz alışsam da her gün yeni zorluklar çıkıyor ve onlara da alışmaya çalışıyoruz. Su sorunu çok büyük! Yiyecek içecek, elektrik ve internet sorunumuz olmazsa, bombalar ve keskin nişancılara yine de dayanırız sanırım. İşim var Halep’te. Halep’ten çıksam ne yapacağımı bilmiyorum. Ermenistan’da ya da Beyrut’ta bir şeyler yapabilirim belki, ama her koşulda mülteci olacak, arkadaşlardan yardım istemek zorunda kalacağım, onların evlerinde kalmayı rica edeceğim. Bunu yapmak, çok zor benim için; burada kalmayı tercih ederim. Evimin bölgesi çok tehlikeli değil. Komşularımla, ki çoğu Ermeni değil, yardımlaşarak devam etmeye çalışıyoruz, barış gelene kadar. Evim yıkılırsa ne yaparım bilmiyorum. Belki o zaman gitmek zorunda kalırım, birçok tanıdığıma öyle oldu. Gitmek istemiyorlardı, ama gitmek zorunda kaldılar. Ama onlar, savaş bitince geri gelecekler.
Burada yaşamaya devam etmek, hayatta kalma mücadelesinden ibaret. Yemekten güvenliğe, çocukları korumaktan onlar için biraz olsun olumlu şartlar yaratmaya... En büyük derdim, onların okula gitme meselesi. Keşke okula gitme sorunumuz olmasaydı, evde gözümüzün önünde olacaklardı hep. Şimdi her gün, okula gittiklerinde bir şey olacak diye korkuyorum. Oğlum daha küçük, kızım büyük, savaştan önceki hayatı nasıl hatırladıklarını bilmiyorum. Umarım bir gün, savaşın olmadığı bir hayatı yaşayabilirler. Ben onları başka bir yere götürmek istiyorum. Beyrut’a gitmeyi denedim, olmadı. Belki Ermenistan’a gideriz. Oraya yerleşen arkadaşımdan haber bekliyorum. Ermenistan’da da zor olduğunu söylüyorlar. Ama çocuklar için gitmeliyiz. Eşim de gitmeyi çok istiyor. Belki oradan da Avrupa’ya gideriz. Halep’te kalanlar için bu bir ihanet olacak belki de... Herkes kendi başının çaresine bakmalı
Agos